Haber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2011 Perşembe

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)

0 yorum | Devamını Oku...

Günümüz dünyasında genetiği değiştirilmiş yaklaşık 1600 gıda maddesi var. Doç. Dr. Mesut Başak, bu ürünlerden uzak durmanın mümkün olmadığını belirtirken, mısır ve soyaya dikkat çekti. Çünkü bu ürünlerin katkı maddesi olarak kullanıldığını ve bu sebeple birçok ürünün içinde yer aldığını ifade etti. `Özellikle mısır nişastası, bebek mamaları ve tatlılarda yoğun olarak bulunuyor.` diyen Başak, araştırmaların gıdaların ömrünün uzatılması sürecinde oynanan genlerin zehirli proteinler ürettiğini ve bu proteinleri yiyen böcek ve kuşların da öldüğünü gösterdiğini belirtti
Komşu öteledi, biz GDO’ya başlıyoruz
Hükümetin genetiği değiştirilmiş gıda üretimine kapı aralaması, tartışmaları da beraberinde getirdi. STK’lar genetiği değiştirilmiş ürünlerin ciddi tehlikeler taşıdığını ortaya koydu.
Hükümetin genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretimine kapıyı aralaması, tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazı sivil toplum kuruluşları GDO’lu ürünlerin insan sağlığıyla ilgili ciddi riskler taşıdığını savunurken, Tarım Bakanı Eker sıkı denetim olacağını söyledi
GDO’lu ürünler kanser yapar mı?
Önce tanımını ortaya koyalım. Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara “Genetiği değiştirilmiş organizma” (GDO) deniyor. Ticari kaygılar yüzünden tarım ürünlerinde ilk olarak domates genleriyle oynandı. Bioteknoloji şirketleri tarım ilacı azalacak, üretim maliyeti düşecek yüksek verim küçük çiftçiyi zengin edecek söylemleriyle, genleriyle oynadıkları tohumları 1990′lı yılların ortasında ülkelere soktular.
1996′da 6 ülkede 1.7 milyon hektarlık bir alanda başlayan GDO’lu ekim, günümüzde 25 ülkede 125 milyon hektarlık alanda yapılıyor. En son Mısır bu ülkelere katılırken, Tazmanya GDO’lu üretim projesini erteledi, Yunanistan ise GDO’lu mısır ithalatı yasağını 2 yıl uzattı. Türk hükümeti de, önceki gün aldığı bir kararla, Ulusal Gıda Güvenliği ile genetiği değiştirilmiş bitkilere izin verilmesinin önünü açtı. Bilimsel elekten geçen genetiği değiştirilmiş bitkiler, üretim hakkı elde edecek.
Dünya genelindeki gıda açığı ve tarım sektörünün ülke ekonomisi açısından önemi dikkate alınarak hazırlanan yasa tasarısı, beraberinde endişeleri de gündeme getirdi. Tarım Bakanı Mehdi Eker, genetiği değiştirilmiş ürünlerin sıkı denetleneceğini vurgularken, “Bu konu AB için de Türkiye’nin kendi ihtiyaçları için de önemli” dedi. SABAH merak edilen bu konuyu taraflara sordu.
BİOÇEŞİTLİLİĞİ YOK ETME RİSKİ VAR
1. İnsan sağlığı
Alerjik reaksiyona neden oluyor.
Antibiyotik direncini zayıflatıyor.
Toksik etki yaratıyor.
2. Ekosistem
Normal ve organik tarımı tehdit ediyor.
Ne kadar uzak alanda olursa olsun rüzgar ve arılar yoluyla organik ürünlere de bulaşıyor.
GDO’lu tarım yapılan alanlardaki haşereleri yiyen kuşların türü tükeniyor. Canlı türleri açısından tehdit.
Bioçeşitliliği yok ediyor. GDO’lu ekinler, tozlaşma yoluyla aynı türden akrabalarının da genlerini değiştirebiliyor.
EN BÜYÜK AVANTAJI ÜRETİMİN ARTMASI
Tarıma uygun olmayan alanlarda tarım yapılabilmesini sağlaması.
Tarımsal verimi artırması.
Tarım ilacı kullanılmasına ihtiyaç duymaması.
Gıdanın besleyiciliğini artırması.
Üretim verimliliğini 10 kata kadar artırması.
JAPONYA İLE AB’DE KATI SINIRLAMA VE YASAK VAR
‘GENETİĞİ Değiştirilmiş Organizma’ (GDO) ile üretim birçok ülkede tartışma konusu oluyor. Bazı ülkeler GDO projelerine ağırlık vererek bioteknoloji tarım için sahalar açarken, sağlık açısından tehlikeli gördüğü için buna karşı çıkan ülkeler de mevcut. Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda ile çok sayıda AB ülkesi ve bazı Afrika ülkelerinde genetiği değiştirilen ürünler ya yasaklılar listesinde ya da bu ürünlere katı sınırlamalar getirilmiş durumda.
Dünyanın dört bir tarafından çiftçi örgütleri ve ihracatçılar yayınladıkları bildirilerde GDO çalışmalarının insan sağlığı için tehdit içerdiğini savunuyor. Son olarak Yunanistan hükümeti, ABD tarafından üretilen genetiği değiştirilmiş mısır ithalatı ile ilgili yasağı 2 yıl daha uzatma kararı aldı. Tazmanya da ticari ölçekte genetik değişime uğramış ürün yetiştirilme kararını geçtiğimiz günlerde 2014 yılına kadar 5 yıllığına erteledi. Yaklaşan seçimlerle birlikte Almanya’da da GDO’lu ürünler tartışılıyor. Alman hükümeti, ulusal müzakere platformu oluşturarak politikacılarla birlikte çiftçi, gıda endüstrisi grupları ve bilim adamlarını bir araya getirdi. Dünya Sağlık Örgütü de ürünlerin sağlık risklerine dikkat çekiyor.
TÜRKİYE’DE GÖRÜŞLER FARKLI
- Türkiye Tohumculuk Endüstri Derneği Başkanı Dr. Mete Kömeağaç
TÜRKİYE GDO’YA HAZIR DEĞİL
GDO’LU üretim yapmak bir teknolojidir ve biz Türkiye’nin böyle bir teknolojiyi kullanmak için yeterli altyapı, bilgi ve beceriye sahip olduğunu düşünmüyoruz. Türkiye doğal ürün cenneti. GDO da bir üretim tekniği, kesinlikle bir sakıncası olmaz. Doğal ürünlerle artan nüfusu beslemek mümkün değil. Ancak tıp adamları çıkıp bu iş zararlıdır derse bunu kimse kullanamaz.
- Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık
ARJANTİN’İ SÜPER YABANCI OTLAR BASTI
GDO’LAR ne çiftçinin ne tüketicinin ne de hükümetlerin talebi. Bioteknoloji şirketlerinin çıkarına bu iş. Bu şirketlerin başını Monsanto adlı firma çekiyor. Amerikan Federal Mahkemesi’nde firmanın aleyhine açılmış onlarca dava var. Viyana Üniversitesi yaptığı araştırmada farelerin 3 – 4 nesil sonra üreme yeteneklerini kaybettiklerini ortaya koydu. Arjantin’de GDO’lu tarım yüzünden 1 milyon hektarlık alanı yabancı otlar bastı.
- Ekolojik Ürün Üreticileri Derneği Başkanı – Levent Gürsel Alev
ÇOCUK MAMALARINDA KULLANILMASI YASAK
GDO’LU ürünlere karşı 4 – 5 yıl kampanya yürüttük. Bu ürünler kesinlikle yasaklanmalı. İnsan sağlığı ile ilgili ciddi riskler içeriyor. Bu üretimden kazançlı çıkan tek taraf GDO’lu tohum patentini elinde tutan şirketler. Madem tehlikeli değil neden Tarım Bakanlığı GDO’lu ürünlerin bebek mamalarında ve çocuk gıda ürünlerinde kullanılmasını yasaklıyor?
FAREDEKİ SONUÇLAR ÜRPERTİCİ
HER ne kadar GDO’ların insanlar üzerindeki etkileri henüz bilinmese de hayvanlar üzerindeki etkileri belirlendi. İskoçya Rowett Enstitüsü Dr. Arpad Pusztai’nin genetiği değiştirilmiş patates ile beslediği farelerin tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışık sistemlerinde çökme görüldü. Rusya Bilimler Akademisi’nden Dr. İrina Ermakova’nın fareler üzerinde yaptığı denemede, genetiği değiştirilmiş soya ile beslenen farelerin yavrularının yüzde 55.6′sı, doğumdan 3 hafta sonra öldü.

13 Ekim 2011 Perşembe

Uyduruk dil Türkçe’yi tehdit ediyor

0 yorum | Devamını Oku...
Msn, facebook, twitter gibi sosyal paylaşım siteleri ile cep telefonu mesajlarında çoğunlukla gençler tarafından kullanılan ''ok'', ''tmm'', ''slm'', ''mrb'', ''kib'', ''aeo'', ''bye'' gibi kısaltmaların Türk dilinin geleceğini tehdit ettiği bildirildi.

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Dili Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Orhan Yavuz, gençlerin sohbet etmek ve haberleşmek için internetteki sosyal paylaşım sitelerini ve cep telefonunu fazlaca kullandıklarını belirtti.
   
Aşırı kullanımın birçok sıkıntıyı da beraberinde getirdiğini dile getiren Yavuz, en önemli sorunun ise sosyal iletişim ağları ile cep telefonu mesajlarında türeyen ve gittikçe yaygınlaşan ''uyduruk dil'' olduğunu söyledi.
   
Yavuz, sadece gençlerin değil ailelerin de bu uyduruk dili kullandığını ifade ederek, ''Anne oğluna 'oğlm nslsn' diye mesaj gönderiyor, çocuk da 'im' diye cevaplıyor'' dedi.
   
Türkçe'nin geleceğini tehdit eden bu sohbet dilinin yaygın bir şekilde kullandığını anlatan Yavuz, şunları kaydetti:
   
''En çok kullanılan ''ok'', ''slm'', ''tmm'' ve ''mrb'' gibi kısaltmalar kanıksanmış durumda. Böyle giderse 5-10 yıl sonra konuşurken bile iyiyim yerine 'im', kendine iyi bak yerine de 'kib' diyeceğiz. Türkçe zaten yabancı dillerin etkisi altında şimdi bir de bu uyduruk kısaltmalar çıktı. Bunlarla herkesin mücadele etmesi lazım. Dil bir milletin aynasıdır. Dilimizin bozulmaması için gençleri, Türkçe'ye zarar verecek davranışlardan uzak durmaya davet ediyorum.''
   
     -''Yazmayı kendine yük sayanlar var''-
   
Yavuz, kısaltmaların Türk dilinin geleceğini tehdit ettiğini, kişileri tembelleştirdiğini iddia ederek, ''Yine kişiler arası iletişimi de olumsuz etkiliyor. Ünlü harfleri yazmaktan aciz, bunu kendine yük sayanlar var. Bunun ileride Türkçe'ye vereceği zarardan habersizler. Üniversite öğrencilerinin birçoğu yarım sayfa kompozisyon yazmaktan aciz durumdalar. Yazılan kompozisyonlarda da onlarca hata var'' diye konuştu.
   
Sıkıntıların kaynağının okumamak ve yazmamak olduğunu, çözüm için herkesin taşın altına elini koyması gerektiğini belirten Yavuz, günlük düzenli yazma ve kitap okuma alışkanlığı ile bu sorunların aşılacağına inandığını sözlerine ekledi.
   
     -En popüler kısaltmalar-
   
Sosyal paylaşım siteleri ile cep telefonu mesajlarında yaygın olarak kullanılan kısaltmalardan bazıları şöyle:
   
''Selam-slm, merhaba-mrb, tamam-ok, tamam-tmm, kendine iyi bak-kib, ne haber?-nbr, Allah'a emanet ol-aeo, selamün aleyküm-s.a, aleyküm selam-a.s, güle güle-bye, evet-e, hayır-h, ne zaman-nzm?, bugün-bgn, yarın-yrn, lütfen-ltfn, teşekkür ederim-tşk, tebrikler-tbr, seni seviyorum-ss, neredesin-nrd?, görüşürüz-grş, inşallah-inş.'' [Alıntı]

Hakkımızda

Bu Sayfa Üzerinde Aklınıza gelecebilecek tüm sorulara cevap arayacağız, sormak istediginiz birşey varsa iletişim kısmından yazabilirsiniz.

Takip Listemizden

İstatistikler


Sitemizde 33 kategoride toplam yazı bulunmaktadır!

Görüntülenme

back to top