Kitap Ö etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Ö etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2011 Çarşamba

Ölüden Mektup Var (Agatha Cristie)

0 yorum | Devamını Oku...
KİTABIN ADI :ÖLÜDEN MEKTUP VAR
KİTABIN YAZARI :AGATHA CHRISTIE
YAYIN EVİ :ALTIN KİTAPLARI YAYINEVİ
BASIM YILI :1990

KİTABIN KONUSU

Zengin bir bayan olan Emily Arundell’in varisleri tarafındanm öldürülmesi ve özel dedektiflik yapan Hercule Poirot’un cinayet zanlısını ortaya çıkarması.

KİTABIN ÖZETİ

Emily Arundell, küçük bir kasaba olan Market Basing’te oturmaktadır.Paskalya yemeği için erkek kardeşinin çocukları olan Theresa ve Charles Arunder;kız kardeşinin kızı Bella Tanios ve kocası Jacob,Market Basing’e gelirler.Theresa ve Charles Arundell ile Bella Tanios, Emily Arundell’in varisleridir.

Paskalya yemeğinin verildiği gece Miss Arundell merdivenlerden düşer.Herkes bunu bir kaza gibi göse de Miss Arundell bu olayın bir kaza olmadığını ve varislerinden birinin kendisini öldürmeye çalıştığını düşünür.Özel dedektiflik yapan Hercule Poirot’a gizlice bir mektup yazar.

Poirot, arkadaşı ile birlikte mektubu aldıktan sonra Market Basing’e gider.Ama Emily Arundell iki ay önce ölmüştür.Bütün malvarlığını varislerine değilde yardımcısı Minnie Lawson’a bırakmış olması Poirot’un ilgisini çeker.Cinayetten şüphelenen Poirot, Emily Arundell ile ilgili olan herkesi arştırmaya başlar.

Poirot,Emily Arundell’in doktoruna gider.Doktor Miss Arundell’in karaciğer iltihaplanmasından uzun süre rahatsız olduğunu ve ölümünün normal olduğunu söyler.Doktorun hastalığı sebebiyle koku alamaması Poirot’un ilgisini çeker.Poirot,Miss Arundell’in köşküne giderek incelemeler yapar.Hizmetçiden merdiven kazası hakkında bilgi edinir.Merdivenin başında bulunan süpürgeliğe bir çivi çakılmış ve gözükmemesi için de üzerinin cila ile kaplanmış olduğunu farkeder.

Poirot,Theresa ve nişanlısı Dr.Donaldson ile görüşmeye gider.Theresa mirasın kendisine bırakılmadığı içn çok öfkelidir.Miss arundell’in hizmetçisi Miss Lawson’ın onu etkileyerek bütün mirası kendisinin aldığını düşünmektedir.Miss Lawson’ın aptal görünüşlü ama gerçekte çok sinsi olduğunu düşünür.Mirası geri alabilmek içn hertürlü yola başvurabileceğini söyler.

Poirot, Charles ile görüşmeye gider.Charles ikiyüzlü ve sahtekar bir gençtir.bütün parasını kumarda kaybettiği için sık sık Miss arundell’den para almak ister ama başarısız olur.O yüzden halasının ölmesini ve mirasa sahip olmak ister.Miss Arundell, Charles’ın bu şekilde düşündüğünü bildiği için ona yeni yazdığı vasiyetnamede bütün malvarlığını Miss Lawson’a bıraktığını söylemiştir.

Poirot, Miss Lawson ile görüşmeye gider.Miss Lawson bütün bunları planlayacak kadar zeki olmadığını düşünür.Miss Lawson kaza gecesi merdivenlerde Theresa’yı bir şeyler yaparken gördüğünü söyler.Miss Lawson gece aynadan merdivenlere bakmış ve geceliğinde T.A. yazan birisini görmüştür.Ayrıca Miss Lawson daha önce vasiyetname ile ilgili hiçbir şey bilmediğini söyler.

Poirot,Bella Tanios ve kocasıyla görüşmeye gider.Bella mirasın kendisine kalmadığı için üzülmektedir.Çünkü o parayı çocuklarının eğitimi için harcamayı düşünmüştür.Bella, Miss Arundell’in ölümünden önce vasiyetnameği değiştirdiğini bilmemektedir.Kocasının sözünden çıkmayan,saf bir kadındır.Daima Theresa’yı taklit eder.Poirot ile görüşmesinde cinayet hakkında birşey biliyormuş izlenimi yaratır.

Poirot,ölmeden önce Miss Arundell’e bakan hemşire ile konuşur.Hemşire, Miss Arundell’in ölmeden önce yeni vasiyetnameyi istediğini ama Miss Lawson’ın ona vasiyetnameyi vermediğini söyler.

Poirot,Miss Arundell’in avukatı ile konuşmaya gider.Avukat MissArundell’in kazadan sonra yeni vasiyetname yazdırdığını ve bütün malvarlığını Miss Lawson’a bıraktığını ama eski vasiyetnameyi de yırtmayıp çekmeceye kilitlediğini söyler.
Poirot bürosuna döndüğünde Dr.Tanios onu beklemektedir.Bella’nın sinir krizi geçirerek evden ayrıldığını,acilen psikolojik tedavi görmesi gerektiğini söyler.Poirot, Bella’yı Miss Lawson’un evinde bulur.Bella cinayeti eşinin işlediğini söyler.Ayrıca eşinin gerçekleri söylemesinden çekindiği için kendisini akıl hastanesine yatırmak istediğini söyler.Poirot,Bella’yı gizlice Londra yakınlarındaki bir otele yerleştirir.Olayın ayrıntılarını içeren bir mektup yazıp ona ulaştırır.

Ertesi sabah Bella’nın fazla miktarda uyku ilacı alarak öldüğü haberi gelir.Bütün aile köşkte toplanır.Poirot olayların iç yüzünü anlatmaya başlar:Cinayet Miss Arunder’in fosfor ile zehirlenmesi yoluyla işlenmiştir.Doktor bunu anlamamıştır çünkü fosfor zehirlenmesiyle karaciğer iltihabı aynı etkiyi göstermektedir.Zehirleme sırasında ortaya çıkan çıkan kokuyu ise doktor algılayamamıştır.Cinayeti Cherles işlememiştir çünkü o yeni vasiyetnameyi görmüştür.Miss Lawson’ın yeni vasiyetnameyi gördüğü halde görmedim demesi şüphe uyandırmaktadır.Ama o bunları düşünemeyecek kadar saf ve aptaldır.Theresa’nın bahçıvandan yabani ot zehirleri hakkında bilgi almış olması onu şüpheliler arasına almaktadır.Şüpheliler arasına Dr.Donaldson ile Dr.Tanios da eklenebilir.Ama onlar olay gecesi köşkte değillerdir.

Geriye tek kişi kalmıştır:Bella.Kaza gecesi MissLawson’ın gördüğü kişi Theresa değil Bella’dır.Çünkü aynada gözüken T.A.aslındaA.T. yani Arabella Tanios’un kısaltmasıdır.Bella, babasının laboratuorında çalıştığından fosfor ile ilgili bilgisi vardır.Bella halasını merdivende öldüremeyince Miss Arundell’in yemeklerden sonra aldığı kapsüllerin içine koyar.Miss Arundell nasıl olsa okapsulleri yutacaktır.
Bella,Poirot’un cinayeti çözdüğünü anlayınca suçu kocasına atmaya çalışmış ama başarılı olamamıştır.

KİTABIN ANA FİKRİ

İnsan ne kadar kötü durumda olursa olsun suç işlememelidir.Çünkü gerçekler anlaşıldığında sonuçları çok kötü olabilir.

OLAYIN KAHRAMANLARI

Hercule Poirot :Çok zeki bir dedektiftir.Daima ayrıntılardan yola çıkarak başarıya ulaşır. Meraklı birisidir.Olayları aydınlatmak için hertürlü kılığa girebilir.

Hastings :Poirot’un yardımcısıdır.Olaylar onun bakış açısıyla anlatılmıştır.

Emily Arundell :Hiç evlenmemiştir.Babasından yüklü miktarda miras kalmıştır.Çocuğu olmadığı için varisleri kardeşinin çocuklarıdır.Çok zeki bir kadındır.Varislerinin kendisini öldürmek itediğinden şüphelenir.

Theresa :Değişik bir yaşam tarzına sahiptir.Her zaman çalışmadan zengin olmayı ister.

Charles :Birçok kez sahtekarlık ve dolandırıcılıktan hapse girmiştir.Halasını ölümle tehtit etmiştir.

Bella Tanios :Yunanlı doktor Jacob Tanios ile evlidir ve iki çocuğu vardır.Saf bir kadındır. Kocasına kin duymaktadır.Ondan korkmaktadır.Çocuklarının geleceğinden endişe etmektedir.

Minnie Lawson :Miss Arundell’in bakıcısıdır.Saf ve aptaldır.

Romanda ayrıca Dr.Donaldson,Dr.Grainger,Dr.Tanios,hizmetçi Helen,bahçıvan,Avukat Purvis,ispritizmaile ilgilenen Trip kardeşler,komşu Peabody gibi karakterler vardır.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER

Olaylar esrarlı bir şekilde işlenmiş.Son ana kadar suçluyu bulmak zor.Silik karakterli olan Bella’ya bu rolün verilmesi olayı daha da ilgi çekici hale getirmiş.Olayları anlatan Hastings’in çözüm arayışından uzak kalması bana göre bir hata.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ

Agatha Christie

İngiliz kadın romancı.Birinci Dünya Savaşı sırasında hemşirelik yaptı.İlk öyküsünü hastanede boş kaldığı saatlerde yazdı.Özellikle1926’dan sonra yazdığı polis romanlarıyla ün kazandı.Ayrıca tiyatro oyunuda yazdı.başlıca yapıtları: Ackroyat’ın Katili, Şark Ekspresinde Cinayet, On Küçük Zenci

Ölü Ozanlar Derneği (N. H. Kleinbaum)

0 yorum | Devamını Oku...
ESERİN ADI : Ölü Ozanlar Derneği
ESERİN YAZARI : N.H. Kleinbaum
ÇEVİRİ : Sızan Cehani Alioğlu
BASKI YILI : 1990
BASILDIĞI YER : Real Yayıncılık/Hürriyet Ofset A.Ş.

ESERİN KISA ÖZETİ

Welton Akademisi bulunduğu bölgenin en disiplinli ve en iyi eğitim veren okullarından biriydi. En ufak disiplinsizlikte bile çok büyük cezalar veriliyordu. Okul tarafından benimsenmiş olan bazı ilkeler vardı. Bu ilkeler disiplin, gelenek, yetkinlik ve onurdu. Okul bu ilkelerden asla vazgeçmiyor, bu ilkelere uymayanlar ise en ağır şekilde cezalandırılıyordu. Her sene açılış törenlerinde bu ilkeler öğrenciler tarafından açıklanıyordu. Bu okul yatılı bir okul olmasından dolayı öğrenciler aralarında çok sıkı arkadaşlıklar kuruyorlar ve her zaman kötü zamanlarında birbirine destek oluyorlardı. Çünkü onlar daha küçük yaşta anne ve babalarından ayrılmış ve böyle disiplinli bir okula gelmiş olmanın sıkıntılarını yaşıyorlardı. Bu sıkıntıların üstesinden birbirlerine verecekleri destek ile gelebileceklerdi. Anne ve babaları için, çocuklarının bu okulda okuması büyük bir gururdu.

O yıl yani 1959 da Welton Akademisi yine görkemli bir açılış yapmış. Ve okula yeni alınan öğrencilerle birlikte eğitim yılına başlamıştı. Welton Akademisine başka bir okuldan transfer olan Todd Anderson çekingen bir çocuk olduğundan dolayı henüz yeni arkadaşları ile tanışmamıştı. Onun kendisine hiç güveni yoktu. Her zaman çok alçak bir sesle konuşuyor ve insanlardan utanıyordu. Oda arkadaşı Neil onunla tanışmış ve onu bu özelliğinden dolayı azarlamıştı. Çünkü yatılı bir okulda eğer içine kapanık olarak davranırsa çok şeyler kaybedeceğini ve bu özelliğinden hemen kurtulmasını gerektiğini söyledi. Neil Toddu diğer arkadaşları ile tanıştırdı. Knox, Charlie, Cameron, Pitts ve Meeks’de onu çok sevmişlerdi. İşte arkadaşlıkları böyle başladı. Hem okulun eski mezunu hem de yeni İngilizce öğretmeni olan Keating’in okula gelmesi ile bu arkadaş grubunu yaşamı değişmeye başladı. Bay Keating’ten etkilenen yedi arkadaş Ölü Ozanlar Derneğini kurdular. Derneğin yeri okulun yakınlarında bir mağaraydı. Çocuklar bu mağarada toplanıp burada ölü ozanların şiirlerini okuyorlar ve adeta bu şiirleri yaşıyorlardı. Burada toplanıp bu şiirleri okumanın asıl amacı ailelerinin baskı ve beklentilerinden bir an için uzaklaşmak ve yaşamın her anının ne kadar önemli olduğunu anımsamaktı.

Bu dernekte toplanıldığında herkes sıra ile şiirler okurdu. Ancak Todd Anderson utangaçlığından dolayı şiir okuyamıyordu. Kısa bir süre sonra o da bu dernek sayesinde utangaçlığını üzerinden atmıştı. Neil’in en büyük isteği bir tiyatro oyununda rol almaktı. Bay Keating’in de yardımıyla bölgede sergilenecek bir tiyatro oyununda baş rolü aldı. Ancak babası kesinlikle bunu istemiyordu. Buna rağmen Neil babasından habersiz olarak Ölü Ozanlar Derneğinde edindiği bir takım düşüncelere dayanarak bu oyunu oynadı. Babası da bu oyuna gitmiş ve Neil’i bu oyunda görünce deli olmuş, çok sinirlenmişti. Neil’in babası tüm olanların suçlusu Bay Keating’i görüyordu. Bu yüzden Neil’i bu okuldan alıp bir askeri okula yazdırmaya karar verdi. Neil ailesinin kendi yolunu kendisinin çizmesine izin vermediği için çok büyük bir sıkıntı ve stres altına girmişti. Bu sıkıntıya fazla dayanamayan Neil bir kurşunla hayatına son verdi. Bunu duyan tüm yakınları yıkılmıştı. Onun arkadaşaları hariç herkes onun ölümü ile ilgili olarak Bay Keating’i suçluyordu. Neil’in arkadaşları ise suçlunun kesinlikle onun babası olduğunu düşünüyorlardı. Bir süre sonra Okul müdürü Nolan’ın Ölü Ozanlar Derneğinden de haberi oldu . ayrıca bu derneğin kurucusunun Bay Keatin olduğunu da öğrendi. Tüm bunları Nolan’a Cameron ispiyonlamıştı. Yani arkadaşlarını ve Bay Keating’i ele vermişti. Buna sebep olarak da okulun sahip olduğu bazı ilkelerin olduğunu ve bu ilkelere ihanet edemeyeceğini söylemişti. Tüm olanlardan sonra Bay Keating’in öğretmenliğine son verilmesi için çalışmalara başlandı. Derneği ilk kuran öğrenci olan Charlie okuldan atılmıştı. Derneğin diğer üyeleri ise Bay Keating’in öğretmenliğine son verilmesi için imza atmaya zorlanmıştı. Todd Anderson buna karşı gelmiş ve kağıdı imzalamamıştı. Bu yüzden okul müdürü tarafından tehdit edilmeye başlandı.

Todd’un çabaları sonuç vermedi ve Keating’in öğretmenliğine son verildi. O okuldan ayrılırken bütün öğrenciler Bay Nolan’nın gözü önünde alkışları ile Bay Keating’e duydukları o büyük sevgiyi gösterdiler.

MUHTEVA BİLGİSİ

a)Eserdeki kişilerin tasviri

Todd Anderson: Ailesinin kendisine fazla önem vermemiş olmasından dolayı içine kapanık olarak yetişmiş bir çocuktu. Ancak bu okulda tanıştığı yeni arkadaşları ve Ölü Ozanlar derneği onu bu özelliğinden kurtarmıştı. Ayrıca Todd Anderson’un en büyük özelliği ise sevdiği ve tanıdığı insanların her zaman arkasında olmasıydı. Arkadaşlarının haksız yere zor duruma düşmemesi için elinden gelen her şeyi yapabilirdi.
Neil: Neil Todd Anderson’nun tam tersine çok aktif ve çok sosyal bir çocuktu. Ayrıca çok da duygusaldı .Herkes tarafından seviliyordu . Ancak babası onun böyle biri olmasını istemiyordu. Sebepsiz yere onun sosyal faaliyetlere katılmasını engelliyordu. Hatta onu hayat yolunu daha şimdiden babası belirlemişti. Babası onun tiyatro oyununda oynamasına izin vermemiş hatta onu okuldan almıştı. Böylece onun ölümüne sebep olan tek kişi babasıydı.

Bay Keating: Her zaman Özgür düşünen ve bu düşüncesini çevresindekilere de yaymak isteyen iyi niyetli bir insandı.

b)Olayın geçtiği yer ve zaman

Bu Hikaye 1959 yılında Vermont kasabasının Issız tepelinden birine kurulmuş olan Welton akademisinde geçiyor.

c)Anafikir

Bu eserin ana fikri; İnsanlar hayatın her anından her saniyesinden özgürce yaşayarak zevk almasını bilmelidirler. Yardımcı fikir ise, insanlar arasında kurulan sağlam arkadaşlıklar onların her türlü zor durumun üstesinden gelmeleri için çok büyük bir fırsattır.

d)Tür Bilgisi

Bu eser bir romandır. Roman, düz yazı biçiminde yazılan ve öyküye göre daha uzun olan bir edebiyat türüdür. Romanın en yaygın ve en kısa tanımlarından birisi budur. Roman, kişi ve olaylar aracılığıyla geçmişin ve bu günün gerçek yaşamını, az ya da çok karmaşık bir örgü içinde anlatan bir edebiyat türü olarak tanımlanır. Bazı tanımlamalara göre ise roman bir düş ürünüdür. Gerçek yaşama uygun olabileceği gibi uygun olmayabilirde; romancı kendi kafasında kurduğu bir dünyayı yansıtabilir. Romanda serüven; gelenek. Görenek ve kişilerin incelenmesi duyguların ve tutkuların çözümlemeleri vardır. Bütün bu tanımlamalar ve nitelemeler çağdaş roman içinde geçerli olmakla birlikte, daha çok 19. yy romanının özelliklerine dayanır.

ESER HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞ

Kleinbaum tarafından yazılan bu eserde arkadaşlığın ne kadar önemli bir kavram olduğu anlatılmakta. Özellikle yatılı okullarda arkadaşlık kavramı daha da büyük bir önem kazanmakta. İnsanlar arasında kurulan sağlam arkadaşlıklar sayesinde her türlü zorluğun üzerinden üstesinden gelinebilir. Bana göre bu kitap tam bizim durumumuza uygun olarak yazılmıştır. Ayrıca sade ve akıcı anlatımı ile her yaştan herkesin özellikle de bizlerin mutlaka okuması gereken bir kitap…

YAZAR HAKKINDA BİLGİ

Ölü Ozanlar Derneği isimli eser N.H.Kleinbaum adındaki Alman yazar tarafından yazılmıştır. N.H. Kleinbaum çok fazla eseri olmadığından dolayı fazla popüler değildir ve hakkında bilgi mevcut değildir. N.H. Kleinbaum’un en önemli eseri Ölü Ozanlar Derneği . Bu kitapta geçen hikaye Robin Williams’ın başrolünü oynadığı filmle yıllarca akıllardan silinmeyecektir.

Ölüm Diyeti (Robin Cook)

0 yorum | Devamını Oku...
KİTABIN ADI : ÖLÜM DİYETİ
KİTABIN YAZARI : ROBİN COOK
YAYINEVİ : ALTIN KİTAPLAR YAYINEVİ
BASIM YILI : 1999

KİTABIN KONUSU

Bir hastahanede ardı ardına gele ölümlerin ortaya çıkarılmasıdır.

KİTABIN ÖZETİ

Dr. Hodges Barlett Kent Hastanesi (BKH)’ ni kurduktan sonra, işletmesini üstlenerek hastaneyi büyük ve tanınan bir kurum haline getirir. Ekonomik sıkıntıların patlak vermesiyle birlikte Barlett ilçesinde bulunan iki özel hastane maddi ihtiyaçları karşılamaktaki güçlüklerden dolayı kapanır. Dr. Hodges de bu ekonomik durumdan etkilenen hastanesini kurtarmak amacıyla ekonomiden anlayan Traynor’ ı yönetim kurulu başkanlığına getirerek kendini emekliye ayırır. Traynor hastaneyi ayakta tutabilmek için bölgenin en önemli sağlık merkezlerinden biri olan Comprehensive Medical Vermont (CMV) ile sağlık antlaşması yapar.

CMV antlaşma gereği BKH’ ye hem hasta hem de doktor yollayarak, karşılığında para ödemeyi taahhüt eder. CMV’ nin asıl amacı BKH’ ye parası ve sosyal güvencesi olmayan hastalarını göndererek, BKH’ yi ekonomik açıdan zor duruma düşürmek ve hastanenin bu güç durumundan yararlanarak yönetimi ele geçirmektir. BKH’ de bir süre sonra hasta ölümlerinde artış görülmeye başlanır. Bu ölümlerin tümü eskiden ciddi bir hastalık geçirmiş ve bu hastalıkla mücadeleyi kazanmış fakat BKH’ ye küçük vakalar için başvurup, tedavi olduktan sonra, hastanede ölenlerden oluşur. Bu olayların hastane üzerindeki etkisi de olumsuz yönde olmaktadır. Otoparkta hemşirelere cinsel taciz yapılıp diğer personelin de malına zarar verilmektedir.

Bu esnada hastanenin kurucusu olan emekli yönetim kurulu başkanı Dr.Hodges olayları inceler ve otoparktaki hemşire saldırılarını gerçekleştiren kişinin yine hastaneden birinin olduğu kanısına vardığını ve ölüm olaylarındaki artışların şüpheli olduğunu aktarır ve aynı günün akşamı öldürülür.

Bu arada kitabın kahramanları Dr. David, karısı Dr. Angela ve kızları Niki CMV’ ye iş başvurusunda bulunarak kabul edilir ve BKH’ ye antlaşma gereği transfer olurlar. Bir süre sonra onlar da kendilerini olayların içinde bulurlar ve şüpheli ölüm olaylarını araştırmaya başlarlar. Ölen Dr. Hodges‘ in evini satın alan çift, onu evinin bodrumunda örülmüş duvarın arkasında ölü bulur. Dr Hodges ile başlayan şüpheli ölümleri araştıran doktorlarda da ölüm vakaları yaşanmaya başlar. Dr. Rendall Portland bu doktorlardan biridir ve tabancasıyla intihar etmiş halde bulunur.

Dr. Angela olayların üzerine bir dedektif tutarak gitmeye devam eder. Dedektif ve Dr. Angela, Dr. Hodges’ in yakınlarıyla konuşarak olayları incelemeye başlar. Bunun üzerine bilinmeyen bir kişi tarafından uyarılar almaya başlar. Bu uyarıdan kısa bir süre sonra Dr. Angela’ da hemşirelere olduğu gibi saldırılıp öldürülmek istenir. Fakat kurtulmayı başarır. Bu olaylardan Dr. David huzursuzdur ve aile içindeki bu huzursuzluk Niki’ nin hastalanmasıyla doruğa ulaşır. Niki ile aynı hastalığa yakalanan arkadaşı bu hastalıktan ölür. Bu arada CMV yönetimi de Dr. David’ i hastalarıyla çok ilgilendiği ve masraflarının çok olmasından dolayı suçlar. Dr. David ise araştırmalarının sonucunu almaya başlar. Yönetim kurulu üyesi Werner Van Slyke ile tanışan Dr. David bu şahıstan şüphelenir ve araştırmalarını onun üzerinde yoğunlaştırır. Werner Van Slyke aslında eski çok iyi bir asker ve nükleer konuda bir uzman, aynı zamanda psikolojik sorunları olan birisidir. Bu araştırmadan rahatsız olan Werner Van Slyke Dr. David‘ in evde bulunmadığı bir esnada evine giderek olay çıkartır. Dr. David ise araştırmalarını derinleştirmiş ve Werner Van Slyke’ ın ölüm olaylarındaki rolünü fark etmiştir. Hastane kayıtlarında satıldığı gösterilen röntgen aletinin kobalt ünitesinin, küçük vakalarla hastaneye yatan hastaların yataklarının altına konularak, yüksek dozda radyasyon almaları ve ölmelerinin nedeni olduğunu kanıtlar. Olayların asıl kaynağının toplantı yapmakta olan yönetim kurulu başkanının oyunu olduğunu, asıl amacının kötü gidişatı körükleyerek, hastanenin CMV’ ye devrini gerçekleştirmek olduğunu anlar. Yönetim kuruluyla yüzleşmek için hastaneye gittiğinde psikolojik sorunları olan Werner’ in kobaltı masanın ortasına koyduğu ve yüksek dozdan bütün yönetim kurulunun etkilendiğini fark eder. Yönetim kurulu üyeleri bir süre sonra ölürken Dr. David ve Angela kızları Niki ile başka bir şehirde mutlu bir hayata başlarlar.

KİTABIN ANAFİKRİ

Sağlık hizmetlerinin geri plana atılıp,para kazanmanın ön plana çıkmasıdır.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ

DR.HODGES:Barlett Kent Hastahane(BKH)’sinin kurucusudur.

DR.DAVİD:BKH’ye iş başvurusunda bulunmuş,kabul edildikten sonra çalışmaya başlamıştır.Daha sonradan Dr. hodges’in evini satın alırlar

DR.ANGELA:Dr. David’in eşidir.Aynı şekilde BKH’ye transfer olmuştur.

NIKKI:Dr. David ve Dr. Angela’nın kızlarıdır.Hastahanede yakalandığı gizemli hastalıktan dolayı ölür.

WERNER VAN SLYKE: Aslında eski çok iyi bir asker ve nükleer konuda bir uzman, aynı zamanda psikolojik sorunları olan birisidir.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER

Kitap akıcı bir dille yazılmış olup,olayların birbiri ardına heyecanlı bir şekilde anlatılması okuyucuyu kitabın başından kalkamaz hale getiriyor.Macera ve cinayet romanlarından hoşlanan her arkadaşımın bunu okumasını tavsiye ederim.

YAZAR HAKKINDA BİLGİ

1946 ‘da Bellshill’de doğdu.Orta öğrenimini Edinburgh’de tamamladıktan sonra Edinburgh Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı’nı okudu.Evli ve iki çocuk babasıdır.1974’de Parlemento’ya girdi.Parlemento’da değişik görevlerde bulunduktan sonra halen yazarlık hayatına devam etmektedir.

Ölü Canlar (Gogol)

0 yorum | Devamını Oku...
KİTABIN ADI : ÖLÜ CANLAR
KİTABIN YAZARI : Gogol
YAYINEVİ VE ADRESİ : Sosyal Yayınları
BASIM TARİHİ : MART 1983

KİTABIN YAYIM MAKSADI : Roman ( Dünya Klasikleri )

KİTABIN ÖZETİ

Kentinin merkezindeki büyük hana bir yolcu oldukça güzel, küçük, yaylı bir araba ile gelir. İlk etapta bu kimsenin ilgisini çekmez. Gelen şahıs Pavel İvanoviç ÇİÇİKOV’dur. Kendisini danışman, çiftlik sahibi ve iş için yolculuk eden biri olarak tanıtır. Tez elden kentin ileri gelenleriyle tanışır: Vali, polis memuru, yargıç, savcı, çiftlik sahipleri vs. ve gittiği her yerde kendini görgülü bir salon adamı olarak gösterir; konusu ne olursa olsun her konuşmada canlı, ilgi uyandırıcı sözler söyler.

Her gün akşam toplantılarına, yemeklere gider hoş vakit geçirir. Sıra kent dışı ziyaretlere geldiğinde ise işe önce çiftlik sahibi Manilov ile Sobakeviç’ten başlar. Çünkü onlara söz vermiştir. Belki de ÇİÇİKOV’u bu ziyaretlere zorlayan daha temelli, daha ciddi, daha derin nedenler vardır. Önce Manilov’un çiftliğine gider. Manilov ailesi üzerinde çok iyi izlenimler bırakır. Yemekten sonra çalışma odasına geçip iş konularında konuşmaya başlarlar. Çiçikov öncelikle Manilov’a kaç tane kölesi olduğunu, en son sayımı hükümete ne zaman verdiğini, kaç kölenin öldüğü gibi sıradan sorular sorar. Ancak o kadar çok ölen olmuştur ki Manilov bile sayısını kahyadan öğrenir. Ancak Çiçikov bunların listesini isteyince ortalık birden gerginleşir ve Manilov bunu niçin istediğini sorar. Çiçikov ne diyeceğini şaşırır ve ancak “Köylü satın almak istiyorum.” diyebilir. Daha sonra toparlayarak ölmüş olan köleleri almak istediğini söyler. Yani ölmüş ama yaşıyor gibi görünen köylüler.
ÇİÇİKOV uzun tartışmalardan sonra Manilov’a ölmüş köylüler için devlete boşuna vergi ödediğini anımsatarak bunları kendisine satmasını teklif eder. Ancak Manilov aralarındaki dostluğu öne sürerek bu iş için para istemeyeceğini söyler. Anlaşmalar yapılır ve Çiçikov evden ayrılır. Yolda yağmura tutulur ve arabaları devrilir. Ancak kısa sürede toparlanıp yola tekrar koyulurlar. Karşılarına çıkan ilk evin kapısını çalarlar. Ev sahibi onları içeri alır ve ağırlar. Geceyi orada geçirirler. Sabah ev sahibi bayana nerede olduklarını sorar. Anlaşılan yanlış yoldan gitmişlerdir. Geldikleri ev ise çiftlik sahibi bayan Koroboçka’nın evidir. Çiçikov, Manilov’a köylülerle ilgili sorduğu soruları bayan Koroboçka’ya da sorar. Lafı evire çevire ölü köylülerin satışına getirir. Bayan Koroboçka şaşkınlıktan küçük dilini yutar. Ancak Çiçikov, bayan Koroboçka’ya, ölen köylüler için boş yere vergi ödediğini, kendisine yardım etmek için bu masrafları karşılamak için ölü köylüleri almak istediğini söyler. Uzun tartışmalar sonucu Çiçikov, ileride çiftlik ürünlerini alacağı sözünü vererek ölü canlar için anlaşma yapar. Çiçikov çiftlikten ayrılarak meyhaneye gider. Burada Nozdriev ile karşılaşır. Nozdriev ile savcının evinde tanışmıştır. Nozdriev birkaç günlük bir panayırdan döndüğünü ve eve gideceğini söyleyerek Çiçikov’u da evine götürmek ister. Ancak Çiçikov işlerinin çok olduğunu söyleyerek teklifi reddetse de Nozdriev’le başa çıkamaz ve eve giderler. Nozdriev gereğinden fazla konuşan, sürekli kumar oynayan ve olayları abartan bir kişidir. Yemek, içki, sohbet derken konu döner dolaşır Çiçikov’un işlerine, oradan da ölü köylüleri satın almaya gelir. Nozdriev’de diğer çiftlik sahipleri gibi şaşırır. Ancak Nozdriev çok uyanıktır. Onları pahalıya satmaya çalışır. Ancak Çiçikov’un fazla parası olmadığı için uzun uzun pazarlık yaparlar. Nozdriev bu alışverişin sebebini öğrenmek için ısrar eder. Çiçikov ise zengin bir kızla evlenmek istediğini ancak babasının kızı vermesi için üç yüz can kölesi olması gerektiğini bu yüzden de ölü can almak istediğini söyler. Nozdriev her ne kadar inanmasada olay böylece kapanır. Nozdriev, Çiçikov’u iskambil oynamaya davet eder; ancak Çiçikov oynamak istemediğini söyler. Çok ısrar eder ancak sonuç alamaz. Hiç olmazsa dama oynayalım hem damada hile yapma şansım da yok deyince Çiçikov kurtulmak için teklifi kabul eder. Ancak Nozdriev yine hile yapar. Bunun üzerine Çiçikov sinirlenir ve evi terk eder.

ÇİÇİKOV’un aldığı köleler kentte günün konusu olur. Köylülerin başka bir yere götürülüp yerleştirilmesinin karlı bir iş olmadığı üstüne bir çok yorumlar yapılır, bir çok düşünceler, görüşler ileri sürülür. Bu konuşmalardan bir çok kişinin bu sorunla ilgili derin bilgisi olduğu anlaşılır. Kimileri: “Elbette’’ der, “buna bir şey denemez. Güney illerinde toprak iyidir, verimlidir. Ama su olmadı mı, Çiçikov’un köylülerinin elinden ne gelir? Orada hiç akarsu yoktur.’’ “Su olmaması mümkün değil… Önemli değil bu. Fakat yerleştirme işine güvenilmez. Bizim köylülerin ne adam olduğunu bilemezsin. Yeni bir yerde, kulübesi, bahçesi olmadan toprağı sürsün, imkanı yok. İki kere iki dört gibi biliyorum, kaçarlar. Hem öyle kaçarlar ki, izlerini bulana aşk olsun.” “Hayır, afedersiniz ama, ben bunu kabul etmiyorum. Çiçikov’un köylüleri kaçmazlar. Rus köylüsünün her şeye gücü yeter, her iklime alışır. Onu Kamçatka’ya bile gönderseniz bir sıcak eldiven verdiniz mi elini bir oğuşturur, baltayı eline aldığında yeni bir kulübe yapmak için başlar odun kesmeğe.” “Ama önemli bir sorunu gözden kaçırıyorsun. Sen Çiçikov’un köylüleri nasıl adamlardır, orasını düşünmüyorsun. Hiçbir çiftlik sahibi iyi adamını satmaz. Çiçikov’un köylüleri son derece hırsız, sarhoş kimseler olsalar bile kellemi keserim ki tümü de tembel, kırıcı dökücü heriflerdir.” “Ha bunu kabul ederim doğrusu. Kimse iyi adamını satmaz. Çiçikov’un köylüleri de baştan aşağı sarhoştur. Ama şuna dikkat etmeli ki; konunun can alacak noktası da buradadır. Evet şimdi hepsi ahlaksızdır ama yeni topraklarına gittiler mi çok iyi birer uyruk olabilirler. Bunun bir çok örneği var. Hem bugün hem geçmişte.” Devlet fabrikaları müdürü: “Böyle şey olmaz,” diyordu, “Çünkü Çiçikov’un köylülerinin şimdi iki büyük düşmanı olacaktır. Biri küçük Rusya illerinin yakınlığı. Pek iyi bilirsiniz ki orada içki serbestçe satılır. Bana inanın hepsi de on beş gün içinde ayyaş olup çıkarlar. İkinci tehlikede köylülerin göç sırasında serseriliğe alışmaları. Ancak Çiçikov onları sürekli göz hapsinde tutar, demir pençe içine alır, en küçük suçlarına göz yummazsa o başka.”

Çoğu, Çiçikov‘un durumunu iyice anlıyor, bu kadar çok köylünün bir yerden başka bir yere götürülmesindeki zorluğu kavrıyordu. Kimileri, Çiçikov’un köylüleri gibi, netameli insanlar arasında bir ayaklanma çıkması olasılığından çok korktuklarını söylerler. Bunlara emniyet müdürü, bir ayaklanma korkusu olmadığını, komiserin pekala haklarından gelebileceğini söyler. O’na göre komiserin gitmesine bile gerek yoktur. Sadece kasketini yollasa, bu kasket onları yerleştirilecekleri yere kadar götürür. Kimi de, Çiçikov’un köylülerine egemen olan başkaldırma ruhunun kökünden kazınması için başvurulacak çareleri sayıp döktüler. Bu düşünceler çeşit çeşitti. Bir kısmı, son kerte zor ve baskı kullanılması gereğini ileri sürüyor, bir kısmı ise tam tersine merhametli davranmayı öğütlüyordu. Posta müdürü ise Çiçikov’a kutsal bir görev düştüğünü O’nun bir çeşit “baba” yerinde olduğunu, hatta köylülerini eğitimden yararlandırmasını söylüyor bu sırada Lancaster’in önerdiği karşılıklı eğitim sistemini övüyordu.

Artık kentte bu gibi düşünceler yürütülür, böyle şeyler konuşulur. Bir çoğu Çiçikov’a duydukları sevgiden ötürü bazı öğütlerde bulunurlar. Hatta köylülerin Kerson’a kadar rahatça götürülmeleri için kolcu vermeye hazır olduklarını söylerler. Çiçikov bu öğütlere teşekkür eder, gerektiğinde bunlardan yararlanmayı unutmayacağını söyler. Ancak kolcuları kesin olarak reddeder. Kolcuların gereksizliğini, çünkü satın aldığı köylülerin çok sakin insanlar olduğunu yeni bir yere götürülmekten memnun olduklarını, aralarında bir ayaklanma olasılığının bulunmadığını söyler. Bütün bu düşünceler ve öğütler, Çiçikov için çok yararlı sayılabilecek bazı sonuçlar sağlar: Ortalığa O’nun milyoner olduğu üstüne söylentiler yayılır. Kenttekilerin bu söylentilerden sonra O’na olan sevgileri daha da derinleşir.

Kentteki insanların tümü iyi kalpli, konuksever insanlardır. Onlarla birlikte yemek yiyen ya da Whist oynayan biri hemen dostları olup çıkar. Hele bu kişi Çiçikov gibi iyi huylu terbiyeli, kendini sevdirmenin büyük gizini bilen biri olursa. Çiçikov kentte o kadar sevilmiştir ki bir türlü ayrılıp gitmenin yolunu bulamaz. Her zaman “bizimle bir haftacık daha kalın, Pavel İvanoviç” gibi sözlerle karşılaşır. Kısacası kentte el üstünde tutulur. Ama kentin bayanları üzerinde bıraktığı etki çok daha güçlü, çok daha şaşırtıcıdır.

Sonunda Çiçikov da kendisine gösterilen bu ilgiyi fark eder. Bir gün oteline döndüğü zaman masanın üzerinde bir mektup bulur. Mektubunun altında imza falan yoktur. Ne adı, ne soyadı, ne tarih. Yalnız Çiçikov’un kalbi bu mektubun sahibini bulmalı, deniyor okur ve çekmeceye koyar. Biraz sonra Çiçikov’a valinin balosu için bir çağrı mektubu gelir. Bu, il merkezi için olağan bir şeydir. Nerede bir vali varsa, orada mutlaka bir balo vardır. Yoksa soylular valiye karşı duymaları gereken sevgiyi, saygıyı besleyemezler…

Çiçikov’un baloya gelişi büyük mutluluk uyandırır. Bütün gözler O’na çevrilir ve herkes O’nun yanına toplanır. Çiçikov herkese mutluluk ve neşe getirir. Herkese, her sorulana yanıt yetiştirir, içinde bir rahatlık, alışık olduğu üzere yandan, sağdan, soldan selam verir, herkesi büyüler. Bayanlar yerini alır almaz “Acaba yüzlerinden, gözlerinden mektubu yazanın kim olduğunu anlayabilir miyim? diyerek onları süzmeye başlar. Ancak hiçbirinde böyle bir yüz ifadesi yoktur. Çiçikov O’nu bulmaya kararlıdır. Bayanlarla sohbeti koyulaştırır. Ancak tam o sırada, kötü bir sürpriz; Nozdriev salona girer. Çiçikov’un çok aptal bir insan olduğunu çünkü ölü can aldığını haykırır. Önce insanlar pek aldırış etmezler. Ancak bu hikaye kulaktan kulağa yayıldıkça insanlar itibar etmeye başlarlar. Olay o kadar yayılır ki herkes Çiçikov’un valinin kızını kaçırmak için bunu yaptığını düşünmeye başlarlar. Ancak her iki olay arasında hiçbir bağlantı kuramazlar. Sonunda kentte iki parti kurulur. Erkekler partisi ve kadınlar partisi. Erkekler, sadece ölü canlarla; kadınlar ise sadece valinin kızının kaçırılmasıyla ilgilenirler. Kısacası bütün kent olayı çözmek için seferber olur. Bu arada Çiçikov hasta olduğu için evden dışarı çıkamaz ve olaylardan haberdar olamamıştır. Dışarı çıktığında ise bütün insanların ona karşı tavırları değişmiştir. Kısa sürede olayları öğrenir. Buna canı sıkılır ve kenti terk eder …

Çiçikov; küçük yaşta annesini kaybetmiştir. Babası ise onu, bakması için yaşlı bir akrabasına bırakır. Çiçikov okula başlar ancak dersleri iyi değildir. Babasının ona bıraktığı tek şey ise hayatta her şeyin para olduğu felsefesidir. Okulda öğretmeninin prensiplerini takip ederek ona göre davranır ve onun gözüne girer, derslerini düzeltir, okulunu başarı ile bitirir. Artık bir delikanlı olmuştur. Tek amacı vardır artık: Çok çile çekse de zengin olmak. Elindeki diploması ile ancak devlet dairesinde memurluk yapar. Burada müdürü onu hiç sevmemektedir. Ancak bir yolunu bulup evde kalmış kızı ile diyaloğa geçer, sık sık evlerine gidip gelmeye başlar. İşler ilerleyince müdüre “baba” bile demeye başlar. Bu arada müdürü onu kullanmaya başlamıştır. Bir süre sonra boşalan bir zabıt katipliğine getirilir. Ancak emeline ulaşmıştır. Atamadan sonra müdürün evine gitmemeye ve ona “baba” dememeye başlar.

Zamanla tüm ilişkisini keser. Rüşvet almaya başlar, para biriktirir, hayatını bir düzene sokar. Ancak bir süre sonra çok sert, rüşvetin ve her türlü haksızlığın, düzensizliğin amansız düşmanı yeni bir müdür gelir. Memurların çoğu işten atılır. Evleri hazineye mal edilir. Çiçikov ise bir türlü kendini müdüre sevdiremez. Yeni alınan memurlar çeşitli dolaplar çevirerek müdüre doğru görünerek onlara güvenmesini sağlarlar. Ancak yeni çete eskisine rahmet okutacak bir niteliktedir. Artık hırsızlık ve rüşvet büsbütün alıp yürümüştür. Ancak Çiçikov kendisini bir türlü kabul ettiremez. Yenilip kaybederek işten ayrılır. Bir süre sonra çok istediği gümrüklerde bir iş bulur. Burada kaçakçılara kök söktürür. Rüşvete aman vermez. En küçük bir rüşveti bile kabul etmez. Bu haliyle de yönetimin gözüne girer ve yükselir. Kaçakçılarla savaşması için gerekli yetkileri kendisine verirler. Artık önünde bir engel kalmamıştır. Kaçakçılardan inanılmaz paralar alır ve servetine servet katar. Ancak Çiçikov’un kaçakçılarla ilişkisini idareye haber verirler. Nazik tavırlar ve konuşmasını bilmesi, el-etek öpmesi ve para gücü sayesinde kendini savunur ve yakasını mahkemeden kurtarır. Artık bir işi yoktur. Yeniden yoksulluk günlerine döner ama inancını kaybetmez.

O günlerde kahyalık adi görülen bir işti. Küçük memurlar bile hor görürdü. Bir gün Çiçikov birkaç yüz kölenin rehin işlemi ile uğraşmak görevini alır. Çiftlik sahibinin işleri çok kötü gitmektedir. Hükümetten borç para almak çok zordur. Çiçikov, çiftlik sahibinin vekili olarak maliyeye başvurur. Çiçikov, memura kölelerden yarısının öldüğünü, bunun sorun yaratıp yaratmayacağını sorar. Memur ise; eğer ölenlerin adının listede sağ olarak gösterilmişse sakıncası olmadığını nasılsa ölenlerin yerine yenilerinin doğduğunu söyler. Bu sözler kafasında inanılmaz fikirler oluşturur. Yeni nüfus sayımından önce ölü can satın alırsa borç ödeme sandığı bu ölenler karşılığında adam başına iki yüz ruble borç para verebilecektir. Çiçikov planını uygulamaya koyar ve oturacak bir yer arıyormuş gibi görünerek Rusya’nın çeşitli yerlerini gezmeye başlar. Tanıştığı insanlarla büyük dostluklar kurar. Böylece yardımlarını kazanır.

Çiçikov günler sonra Rusya’nın uçsuz bucaksız topraklarında dolaşırken cennet bahçelerini andıran çiftlikten gözünü alamaz ve çiftlik sahibi ile tanışmak için evine gider. Çiftlik sahibi Tientietnikov’dur. Okulu bitirdikten sonra bir süre memurluk yapar, müdürünün üstlerine farklı, astlarına farklı davranışı onu çileden çıkarır ve dayanamayıp ona hakaretlerde bulunur. Böylece işine son verilir. Tekrar çiftliğine dönerek aldığı eğitimle köylüsünü eğitip daha fazla verim elde etmek için çabalar. Köylüsüne toprak vererek hem kendisi için hem de çiftlik için çalışmasını sağlar. Onlara mümkün olduğunca iyi davranır, daha fazla boş zaman sağlar. Ancak gün geçtikçe verimin düştüğünü, köylünün davranışının değiştiğini fark eder. Zamanla iyice sıkılır. Her şeyden elini eteğini çeker. İşte tam bu sırada Çiçikov’la tanışır ve bir süre kendisiyle kalmasını ister. Çiçikov bunu kabul ederek tez elden çevre çiftlikleri gezerek çiftlik sahipleri ile tanışır. Ölü canlar satın alır. Tek hayali bir çiftlik sahibi olmaktır. Gittiği yerlerde çiftlik sahiplerinin eğitimli ve işten anlayan insanlar oldukları gözünden kaçmaz. Söylenenleri bir bir aklında tutar bu konular üzerinde geceler süren tartışmalara girer. Konuşmaların çoğu Köylünün eğitilmesi ve bilimsel yöntemlerle tarımın geliştirilmesi üzerinedir.

İflasın eşiğine gelmiş bir çiftlik sahibi çiftliğini satmak ister. Çiçikov’un ise o kadar parası yoktur. Çiftlik sahiplerinden biri borç para vermeyi kabul eder ve Çiçikov çiftliği satın alır. Ancak paranın yarısını verir. Geri kalanını da ileri bir zamanda ödemek koşuluyla bırakır.

Bu arada Çiçikov ölü can almaya devam eder. Ancak bunları yaşıyor gibi göstermeyi de unutmaz. Çiçikov bu yolculuktan çok karlı çıkmıştır. 300 bin Ruble kadar para biriktirmiştir. Ancak yaptığı kanunsuz işler maliye memurlarına, valiye ve hatta prense kadar gitmiştir. Prens tarafından hapse atılır. Arkadaşı Murazov ona yardım edeceğini söyler ancak bunun karşılığı olarak bütün kötü alışkanlıklarından vazgeçmesini ister. Çiçikov isteği kabul eder. Prens ise hiç istemediği halde Murakov’u kıramaz ve Çiçikov’u serbest bırakır. Ancak tüm ülkeyi saran bir hastalık gibi rüşvet, ahlaksızlık ve dolandırıcılık almış başını gitmiştir.

Genel vali tüm memurları toplantıya çağırarak bu durumu gündeme getirir. Tüm insanların bu alışkanlıklardan vazgeçmesini, aksi taktirde bir çok kişinin işten atılacağını ve durumun Çar’a bildirileceğini söyler. Vali sözlerini şöyle bitirir. “Sahteciliğin hiçbir ceza, önlem ve yaptırım ile ortadan kaldırılamayacağını bilirim. Çünkü sahteciliğin kökleri ruhumuzun ta derinliklerine kadar sokulmuş ve rüşvet alma, olağan bir hak durumuna girmiştir. Düşman karşısında nasıl silaha sarılmışsak, namussuzluk ve sahteciliğe karşı da ayaklanmamız gerektiğini herkes anlamadıkça kötülükleri ortadan kaldırmamıza olanak yoktur …”

Eğer Çiçikov’un kişiliğinin ahlak yönü sorulursa; erdemli ve kusursuz bir kahraman olmadığı açıkça anlaşılır. Ancak O “İşini Bilen” biri diyebiliriz. Kolay yoldan mal edinme ve kazanç hırsı çoğu kişiye göre kusurdur ve saygıdeğer işlerden sayılmaz.

Ömer’in Çocukluğu - Muallim Naci

0 yorum | Devamını Oku...
Ömer’in Çocukluğu Kitap Özeti
Kitabın Adı : Ömer’in Çocukluğu
Yazarı : Muallim Naci
Türk edebiyatının önemli ve yenilikçi isimlerinden biri olan Muallim Naci’nin çocukluk hâtıralarından oluşan “Ömer’in Çocukluğu” isimli eserinde yazar, kendine özgü çocuk dünyasını, mahallesini, arkadaşlarını, ailesini, hocalarını bize anlatıyor. Ama bu anlatımı öyle güzel bir üslûpla yapıyor ki zaman zaman Ömer’le ağlıyor, bazen de Ömer’le eğleniyoruz ve yaşadıklarıyla heyecanlanıyoruz. Yazarın dili o kadar tatlı ve cazip ki, o dönemden bu yana çocukluğun tadının hiç değişmediğini fark ediyoruz sayfalar arasında dolaşırken.

“Ömer’in Çocukluğu” çocuk edebiyatımızın, hâtıra edebiyatımızın muhteşem ve unutulmaz bir örneğidir. Bu eseri okuyup da sevmeyen yok gibi. Büyüklere de hitap ediyor çünkü, küçüklere de. Muallim Naci’nin en yaygın eseridir “Ömer’in Çocukluğu”. Zira birebir yaşanmış olayları aktarmakta, yaşanmış küçüklük hâtıralarını dile getirmektedir. Yazarın son derece canlı, çarpıcı ve lirik bir üslûp ile anlattığı olaylar zinciri, biz büyükleri de çocukluk yıllarımıza götürmektedir. Eserde, medeniyetimizin temel taşlarından olan mahallenin kendisine has dünyasını, okulda geçen serüven dolu günleri, yazarın babasının ölümü dolayısıyla ailesinin yaşadığı üzüntüyü, ağabeysinin bir anlamda ona öğretmenlik yapmasını ve tabiatıyla yaramazlıklarını okurken kimi zaman eğleniyor, kimi zaman da hüzünleniyoruz.Muallim Naci, bütün bu yaşanmışlıkları öylesine hoş ve ilgi çekici bir dille anlatıyor ki, o dönemden bu yana çocukluğun tadının değişmediğini anlıyoruz. Yani çocuk her zaman çocuktur. “Ömer’in Çocukluğu”, ya da hepimizin çocukluğu…

Hakkımızda

Bu Sayfa Üzerinde Aklınıza gelecebilecek tüm sorulara cevap arayacağız, sormak istediginiz birşey varsa iletişim kısmından yazabilirsiniz.

Takip Listemizden

İstatistikler


Sitemizde 33 kategoride toplam yazı bulunmaktadır!

Görüntülenme

back to top