Kitap F etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap F etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Aralık 2011 Pazartesi

Fatih-Harbiye - Peyami Safa

0 yorum | Devamını Oku...
Kitabın Konusu

Neriman’ın kendi kültürüyle batı kültürü arasındaki kayboluşu ve doğru yolu buluşu.

Kitabın Özeti

Neriman’la Şinasi çocukluk arkadaşlarıdır. Tanıdıkları ilk karşıt cins birbirleridir. İlk başta ikisi de birbirlerini seviyorlardı. Okula beraber gidip geliyorlardı. Üniversite de bile beraberdiler. Neriman’ın babası Faiz Bey’dir ve Şinasi’yi de çok sevmektedir. Bazı geceler Faiz Bey’in evinde saz çalarlar ve sohbet ederlerdi. Herkese bir gün Şinasi ile Neriman’ın evleneceğini düşünüyordu.Giderek Neriman Şinasi’den soğumaya başladı. Neriman oturduğu mevki olan Fatih’i, sevmemektedir. Çünkü Fatih, doğuyu, gelişmemişliği ve eskiyi temsil ediyordu. Oturduğu mahalle çok eskiydi ve evler de virane gibiydi. Bir gün Macit denilen yakışıklı, zengin ve kibar birisiyle tanışır. Macit Harbiye’de oturuyordu. Harbiye, gelişmişliği ve batıyı simgeliyordu. Macit ile bir kaç sefer Şinasi’den habersiz buluşurlar. Bir gün Macit Neriman’a balo davetiyesi verir ve baloya davet eder. Nerman baloya gitmeyi çok istemektedir. Ama gitmesi için babasının iznini almak zorundadır. Tam babasına söyleyecekken babası ona Şinasi ile evlenmesini teklif eder. Hemen ?reddetmez ve 2-3 ay mühlet ister. Ve bolaya Şinasi ile gitmesi koşuluyla da izin alır. Elbise için vitrinleri gezmeye çıktığında dayısının kızlarına uğrar. Çünkü dayısının kızları bu işlerde oldukça deneyimlilerdir. Eve gittiğinde bir kadının ağlamaktan harap olduğunu görür ve nedenini sorar. Nedeni kızının intiharıdır. Kızı Rus gitariste aşık olmuştur. İkisi de başta çok mutlulardır ve birbirlerini çok sevmektedir. Ancak çok sefil bir hayat sürmektedirler. Buda kıza tak etmiştir. Günün birinde zengin bir adamla tanışan kız genci terk eder ve adamla yaşamaya başlar. Artık balolara gidebilmekte ve her istediğini yapabilmektedir. Ancak gerçek mutluluğu bulamamaktadır. Tahsil görmüş bir kız olduğundan hakiki güzelliği aramaktadır. Musiki, mütalaa ve samimiyet…Rus gencinde bunları bulabiliyordu ancak zengin adamda bunları bulamamaktadır.

Sonunda, gence dönmeye karar verir ve aramaya başlar. Büyük uğraşlar sonucu bulur ama genç kabul etmez. Kız bunun verdiği üzüntü ile evine gider ve tabanca ile kendini öldürür.
Hikayeden çok etkilenen Neriman evden izin alarak ayrılır. Kendi evine gelir ve babasına artık baloya gitmek istemediğini ve Şinasi ile evlenmeyi kabul ettiğini söyler….

Kitabın Ana Fikri

Batının tekniğini almalıyız fakat kültürünü asla.

Kitaptaki Olay ve Şahısların Değerlendirilmesi

Neriman: Musiki okulunda okuyan, bigili fakat biraz batı hayranı bir kızdır. Eğlencelere gitmek istemektedir.

Şinasi: Doğu kültürünü benimsemiş, bilgili ve battı kültüründen hoşlanmayan birisidir.

Faiz Bey : Doğunun kültürü ile yetişmiş. Kendisini ve kültürünü iyi bilen, musikiyi ve sohbeti seven, bilgil ve ölçülü birisidir.

Fareler ve İnsanlar - John STEINBECK

0 yorum | Devamını Oku...
1.KİTABIN KONUSU : Birlikte dolaşan iki gezici toprak işçisinin bir çiftlikte yaşadıklarını, bağlılık ve dostluklarını anlatmaktadır.

2.KİTABIN ÖZETİ : George ve lennie, amerika’ da yaşayan, çiftliklerde yaşayan toprak işçileridir. bu kişiler kendilerini diğer toprak işçilerinden farklı görürler. çünkü işçiler kazandıkları parayı ya kumar oynayarak ya da genelevde harcamaktadır.onların hayalleri vardır. biriktirdikleri para ile bir çiftlik satın alacaklardır.bu çiftlikte çeşitli hayvanlar besleyecekler ve tarımla uğraşacaklardır.şimdiye kadar gittikleri bütün çiftliklerde lennie yüzünden kovulmuşlardır. lennie uzun boylu , iri, güçlü bir insandır ama kafası fazla çalışmaz ve tek başına hareket etmeyen,devamlı birilerine muhtaç olan bir insandır. bunun yanında sevdiği şeylere dokunma hastalığı vardır. george ve lennie, arkadaşlarının tavsiyesi üzerine başka bir çiftlikte çalışmak için yola çıkarlar. yolda lennie ölü bir fare bulur ve onu eliyle okşar . george , farenin kendisine faydası olmadığını ve onu atması gerektiğini söyler.ama lennie ona zara vermediğini sadece okşadığını söyler. sonra onu zorla yolda bırakır. lennie’ nin bu huyu ileride ikisine de zarar verecektir. george bu sefer işe başlamadan lennie’ ye uyarılarda bulunur. çiftliğe gidince hiç konuşmaması gerektiğini , eğer çiftlikte bir olay olursa ; çifliğin biraz uzağında bulunan bir gölün kıyısında saklanmasını söyler.ama çiftlikte herşey yolunda gitmez. ustabaşının oglu olan curley ve karısı iyi insanlar degildir. curley’ in karısı, çiftlikte yaşamak istemeyen, zengin olmak isteyen ve kocasını sevmeyen bir insandır. bir gün curley’ in karısı lennie’yi tanımak ister ve yanına gider. bu sırada çiftliktekiler oyun oynamaktadır. curley’ in karısı ahırda köpekleri okşayan lennie’ nin yanına gider. bir süre muhabbet ederler. curley ‘in karısı saçlarının çok yumuşak olduğunu ve istiyorsa saçlarınan okşayabileceğini söyler. lennie, kadının saçlarını okşar. curley’ in karısı lennie’ yi uyarır ama elini saçından çekmesini söyler, sonra bağırmaya başlar. paniğe kapılan lennie ona sımsıkı sarılır. kadının boynu kırılır, ve ölür. lennie önceden belirledikleri yere gider, orada can dostu lennie tarafından öldürülür.

3. kitabın ana fikri : hayallerimiz bizimdir.kimse hayalerimizi yok edemez. insan dostlarının sonuna kadar yanında olmalı,onu desteklemelidir.

4.kitaptaki olayların ve şahısların değerlendirilmesi : olaylar genellikle bir çiftlikte, george ve lennie arasında geçmektedir. George biraz uyanık, hayalleri çok olan bir insandır. her zaman lennie’ yi kollamak zorunda olduğu için hayallerini gerçekleştirememiştir. lennie ise kafası biraz yavaş işleyen, temiz kalpli, kendi başına yaşayamayan bir insandır.

5.kitap hakkında şahsi görüşler : steinbeck bu romanda insan ruhunun derinlerine dalan keskin gözlerinin gördüklerini, kendine özgü, yalın, ve alçakgönüllü bir dille aktarmıştır.bu nedenle sürükleyici bir romandır.

6.kitabın yazarı hakkında bilgi :
John steınbeck:
Amerikalı roman, oyun ve köşe yazarı. 1962’de nobel edebiyat ödülü aldı. en ünlü romanları gazap üzümleri bir 20.yüzyıl edebiyat klasiği olarak kabul edilmektedir. ünlü eserleri arasında al midilli, cennet çayırları, fareler ve insanlar yer almaktadır.California’ da doğmuştur.olayları genelde monterey körfezinde geçmektedir.20 aralık 1968’ de Newyork’ta ölmüştür.

Fırtınaya (Gaye Hiç Yılmaz)

0 yorum | Devamını Oku...
Mehmet, Ankara'ya taşınacaklarının acı haberini güzel bir bahar günü alır. Acı haber olması onun oradaki yaşam koşulları hakkında azda olsa bilgi sahibi olmasıdır. Bu karara Mehmet dışında herkes bu olay için sevinmekte ve hazırlıklarını yapmaya başlamaktadırlar. Babası başkente yerleşeceği için mutludur. Oradaki iş imkanlarının çok ve parasının fazla olduğunu aklından geçirmektedir. Fakat babasının tasarladığı gibi değildir ve bunu kendiside bilmektedir.

Mehmet bu kararın değişmesi içinde elinden geleni yapmak ister fakat onu dinlemeyeceklerinide biliyordur. Oralara gitmemiş bir çocuğun oralar hakkında kötü yargılara sahip olması arkadaşı Hayri’nin mektupları sayesinde fikir edinir. Hayri onun ilkokul arkadaşıdır. Hayri sarışın, zeki ve yaramaz bir çocuktur. Hayri’nin çok zeki bir çocuk olduğuna inanan köy öğretmeni onun buralarda harap olacağına başkentte daha iyi okullarda okuması gerektiğini anne ve babasına söyler. Ailesi ise fakir olmalarına rağmen çocuklarının ileriki hayatı için Ankara’ya giderler. Yanlarında Korsan adlı köpeğini götüremeyeceği için en candan arkadaşı olan Mehmet’e teslim eder ve bir gün onu almaya geleceğini söyler. Hayri Mehmet’e Ankara’yı her zaman mektubunda anlatır ve mutsuz olduğunu ona her defasında yazar. Bunları anne ve babasına anlatmak istemiştir fakat onu dinlemeyeceğini bildiği için vazgeçer.

Her yerin yemyeşil ve mis kokulu olduğu bir bahar gününde köyden her tarafın bina ve dumanla kaplı olduğu büyük şehire hareket ederler. Orada onları Yusuf Amcaları karşılar ve onun evinin üstündeki penceresiz sıvasız derme çatlma bir evde otururlar. Yusuf Amcaları Şen Tepe’nin zenginlerinden olmasından dolayı saygı gösterilen birisidir. Kendisinin bir terzi atölyesi vardır ve babası orada hammal olarak çalışır. Yusuf Amcalarının oğlu Hakan ile birlikte oraları tanımak ve birazda görmek için dolaşırlar. Mahallenin çocuklarına hemen ısınır. Bu arada hemen kaynaşmalarının bir nedenide çocukların Korsan’a yaklaşmak istemelerindendir.

Aralarından bir kişi Mehmet’in dikkatini çeker. Bu kişi mahallenin en fakir kişisidir. Muhlis’in de kendine ait bir atı olması onları birbirine daha çok yakınlaştırır. Muhlis eski eşya alım satımı yaparak geçimini sağlamaktadır. Muhlis’in atını abisi Ramazan askere gitmeden önce kömürcüden almıştır. At cılız ve çelimsizdir. Fakat iyi beslenmesi sonucunda güçlü bir at olacağına inanmaktadırlar. Muhlis ve Mehmet, Yıldız’a zengin semtlerdeki evlerin bahçesinden ot yolarak iyi bir besin kaynağı bulurlar. Yıldız birkaç hafta sonra kendini toparlamaya başlar. Bu arada yaşlı bir hanım olan Zekiye Hanımla tanışırlar. Aralarında iyi bir dostluk kurulur.

Mehmet, Korsan’I Hayri’ye vermek için oturdukları yere gider. Hayri anne ve babasını kaybettikten sonra sokaklarda yaşadığını söylerler. Mehmet Hayri’yi götürmek ister fakat kabul etmez. Korsan’a da ilgi göstermez. Korsan Mehmetle geri dönmeyerek Hayri’nin yanında kalır. Günler geçtikçe bitkin ve perişan düşen Hayri ve Korsan Mehmet’in evine giderler. Mehmet fakir bir ailenin çocuğu olduğu için onları kendi yanlarına alamazlar. Onları Zekiye Hanım’ın yanına yerleştirir. O günden sonra Hayri kendini toparlayarak eski haline döner. Mehmet bir minibüsçünün yanında muavin olarak işe başlar. İşinin karşılığı olarak iyi ücret almaktadır.

Muhlis’in abisi Ramazan bir gün askerden gelerek sürpriz yapar. Ramazan uzun boylu yakışıklı birisidir. Bu izin süresinde Mehmet’in ablası Hatice ile yakınlaşmaya başlarlar. Aralarındaki bağı dahada kuvvetlendirmek amacıyla piknik düzenlerler. Piknik bitimi dönüşte belediye görevlileri Korsan’ı vururlar. Herkes şaşkına döner. Bu işin ucu yaramaz ve huysuz bir çocuk olan Hakan’a dayanır. Mehmet içindeki kin ve öfkeyi Hakan’ı döverek üzerinden atmaya çalışır. Fakat Mehmet için önemli olan bunu yakın dostu Hayri’ ye nasıl anlatacağıdır. Günler sonra Mehmet’le Muhlis Yıldıza binerek Zekiye Hanım’ın ziyaretine giderler. Hayri’ ye olayı baştan itibaren anlatırlar. Hayhri olay karşısında üzülmez. Buda Hatyri’nin olgun ve olaylara geniş bir yelpazeden baktığının bir göstergesidir. Mehmet Hayri’nin tepkisine karşı bir yandan Korsan için üzülürken, Hayri için sevinir. Yağmur nedeniyle yollar çamurlu ve kaygan olduğu için eve dönerken araba devrilir. Elektrik tellerinin yerde sarkık olmasıyla Muhlis ve Yıldız orada hayatını kaybeder. Mehmet üzüntüsünü gidermek için hayalindeki planları gerçekleştirmeye başlar. Mehmet iyi güzelce bir tay alarak köyünün yolunu tutar.

ROMANIN KONUSU:

Ekonomik nedenlerden ve büyük kent özleminin başlattığı göçün getirdiği sıkıntıları, kentte düşülen açmazları ve uyumsuzlukları anlatmıştır.

ROMANIN ANA FİKRİ

İnsanların artık kalıplaşmış bilgi dağarcığından çıkıp olaylara geniş bir yelpazeden bakması gerekir. Toplumumuzda insanların yaşları ile değilde fikir ve davranışlarıyla değerlendirmemiz gerektiğini anlatmaktadır.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE KİŞİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Hayri, parlak, sarı saçlı yakışıklı bir çocuktur. Aynı zamanda çok ta zeki bir kişiliğe sahiptir.

Mehmet, 12-13 yaşlarında bir çocuktur. Kısa boylu, sevimli ve her işin üstesinden gelmesini bilen birisidir.

Ramazan, yakışıklı, uzun boylu, esmer bir delikanlıdır. Aynı zamanda çok azimli, tuttuğunu koparan, her işin üstesinden gelen bir yapısı vardır.

Zekiye Hanım, yaşlı ve sevecen birisidir. İnsanlardan yardımını esirgemeyen, yumuşak kalpli, zengin bir ev hanımıdır.

Muhlis, fakir bir aile çocuğudur. Zeki ve ileri görüşlüdür. Aynı zamanda resme karşı çok büyük bir ilgisi vardır. 

ROMAN HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER

Bence bu kitap gayet akıcı bir dille yazılmıştır. Bu yüzden kitabın sıkıcı olma özelliği yoktur. Ben şahsen bu kitabı zevkle okudum ve hiç sıkılmadım. Olaylar gayet inandırıcı nitelikteki olaylardır. Gerçek hayattada böyle durumlara rastlama olasılığı gayet yüksek. Bu kitap sade bir dille yazıldığı için anlaşılır ve herkes tarafından okunabilecek bir kitaptır.

Füreya - Ayşe Kulin

0 yorum | Devamını Oku...
KİTABIN ADI : FÜREYA
KİTABIN YAZARI : AYŞE KULİN
YAYINEVİ VE ADRESİ : REMZİ
BASIM YILI : 2000 

KİTABIN KONUSU

Cumhuriyet döneminin ünlü seramik sanatçısının hayatı anlatılıyor.

KİTABIN ÖZETİ

Şakir Paşanın ikinci evliliğinden olan Füreya zengin bir ailenin şımarık bir kızıdır ve mutlu bir hayat sürmektedir.Konakta dedesinden miras kalan
Kalabalık bir ailede büyümektedir.Bir kaza sonucu büyük babasını vuran büyük dayısı ailenin perişan olmasına olmasına sebep olmuş,ayrıca savaşın başlaması bu perişanlığı artırmıştır.Aile maddi bakımdan çok büyük bir sıkıntıya girmiş,bunun yanında konağı satıp İstanbul’daki evlerine taşınmak zorunda kalmıştır.

Savaşın çıktığı sıralar Mustafa Kemal İstanbul’da kalarak önemli işler başarmaya imkan olmayacağını anlamıştı.Atatürk silah arkadaşlarının evinde toplantı yaparak fikir alış verişinde bulunuyordu.Atatürk Füreya’nın babasının evinde yaptığı gizli toplantılar esnasında Füreya’yla tanışır.Daha sonra babası Atatürk’ün yanında savaşır ve daha sonra ordu komutanı olarak atanır.Bir süre sonra Atatürk Hakkiye hanımın yakın arkadaşı Latife hanımla evlendi ve ertesi gün Füreya’ların evine geldiklerinde defterine şunları yazdı:’Görüyorum ki çok çalışkan bir insansınız.Millet sizden çok şey bekliyor.Siz çalışıp birşeyler vermelisiniz memlekete.’Füreya defterini kutsal bir emanet gibi gögsünün üzerine bastırıp odasına çıktı.

Erken yaşta evlenen Füreya ,eşinin kötü davranışları yüzünden çocuğunu kaybederek bunalıma girer.Tedavi ile bunalımı atlatan Füreya ilk evliliğini bitirir.

İkinci evliliğini, Atatürk’ün çok yakın arkadaşlarından olan Kılıç Ali ile ailesinin itirazlarına rağmen gerçekleştirir.Kılıç Ali yaşca kendisinden büyük olduğundan bu evlilik onları protokol içerisine sokar.Atatürk’ün vefatı kocasın derinden etkiler.

Eşini motive etmek için büyük bir çaba gösteren Füreya, verem teşhisi ile hastahaneye yatırılır.Adadaki evde bir yıla yakın süre tedavi amaçlı kalır.Hastalığın ilerlemeye başlaması üzerine İsviçre’deki bir hastaneye yatar.Tedavi devam ederken ressam olan teyzesi Fahrünissa’nın yönlendirmesi ile kendisini seramiğin içerisinde bulur.Önceleri çamur ile olaya başlar.

Tedavi için Fransa’ya gönderildiğinde seramik ile iç içe olur.Bir sergi açar,artık o ünlü bir seramik sanatçısıdır.TC’nin ilk bayan seramik sanatçısı olur.Hayatının devam eden günlerinde hem hastalığı ile hem de seramik ile uğraşır.Dünya çapında ödüller,burslar alır.

Çok tehlikeli bir ameliyatla hasta ciğerlerinden birini aldırır.Erkek kardeşinin kızı olan Sara’yı gelinlerinin itirazına rağmen evlat edinir.Çocuklara duyduğu özlemi onunla gidermeye çalışır.Füreya da yurdun çeşitli yerlerinde ölümsüz sanat eserleri yaratır.

Bundan sonraki yaşantısı tamamen sanata ve seramiğe yönelik olur.Seramik adına Türkiye’deki bir çok ilki gerçekleştirir ve daha sonra 87 yaşında vefat eder.

KİTABIN ANA FİKRİ

Sanatçıların hayatlarının normal insanların hayatlarından farklı olduğu, yaşamlarının mücadele,heyecan ve sevgi dolu olduğunu bize açıkca gösteriyor.Ayrıca bir Türk sanatçının yapabileceklerinin ne kadar fazla olduğu belirtiliyor.

OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

FÜREYA: Hayatının tamamını yakınını seramik sanatçılığına adamış, kurallara meydan okuyabilen, risk almayı seven, yapılmamışı yapmaya çalışan bir kişiliği vardır. Aynı zamanda ülkesine güzel hizmetlerde bulunmuş ve fiziksel olarak güzel ve çok alımlı bir yapıya sahiptir.

KILIÇ ALİ: Hayatının büyük bir bölümünü Atatürk’e adamış ve zamanla daha üst makamlara yükselmiş bir askerdir. Füreya ile aralarındaki yaş farkının fazla olmasına rağmen ve onu sevmiş ve saygı duymuştur. Fedakarlığı seven bir yapısı vardır. Olgun kişiliği etrafını etkilemesine yardımcı olmuştur.

FAHRÜNİSSA: Füreya’nın seramiğe başlamasına neden olan en önemli kişidir. Sevecen ve canlı olması etrafınca beğenilmesine neden olmuştur. Ömrü boyunca Füreya’nın yanında yer almıştır.

HAKKİYE HANIM: Annesi. Ailesi tarafından zorla evlendirilmiştir.

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER

Bu kitap sadece Cumhuriyet Devrinin ilk kadın seramik sanatçısı olan Füreya’nın hayatını anlatmakla kalmıyor bununla beraber Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki olaylara tanıklık etmesi yönünden bize geniş bilgiler vererek aydınlanmamızı sağlıyor. Okuyacaklar için yararlı bir kitap olacağına inanıyorum.

YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ

Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi. Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı. Uzun yıllar televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı. Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü 1984 yılında yayınlandı. Bu kitaptaki “Gülizar” adlı öyküyü, Kırık Bebek adı ile senaryolaştırıldı ve bu sinema filmi 1986 yılının Kültür Bakanlığı Ödülü’nü kazandı. 1986’da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları Derneği’nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü kazandı. 1996 yılında Münir Nureddin Selçuk’un yaşam öyküsünün anlatıldığı Bir Tatlı Huzur adlı kitabı yayınlandı. Aynı yıl, Foto Sabah Resimleri adıl öyküsü Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, bir yıl sonra aynı adı taşıyan kitabı Sait Fait Hikâye Armağa’nı kazandı. 1997’de yayınlanan Adı; Aylin adlı biyografik romanı ile, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi. 1998 yılında Geniş Zamanlar adlı öykü kitabı, 1999’da İletişim Fakültesi tarafından yılın romanı seçilmiş olan Sevdalinka ve 2000’de yine bir biyografik roman olan Füreya yayınlandı.

Hakkımızda

Bu Sayfa Üzerinde Aklınıza gelecebilecek tüm sorulara cevap arayacağız, sormak istediginiz birşey varsa iletişim kısmından yazabilirsiniz.

Takip Listemizden

İstatistikler


Sitemizde 33 kategoride toplam yazı bulunmaktadır!

Görüntülenme

back to top