12 Aralık 2011 Pazartesi

Aldatacağım Özeti Esat Mahmut Karakurt

0 yorum | Devamını Oku...
1. ROMANIN KONUSU

O zamanların ünlü bir muharirinin başından geçen olayları anlatmaktadır.

2. ROMANIN ÖZETİ:

Macit isimli bir muhariri bir gün kitap yazarken bir bayan arar.Bu bayan Macit’e kocasının onu aldattığını ve o da aynı şekilde kocasını aldatmak istediğini söyler.Bu aldatma işini de onunla icra etmek istediğini ifade eder.Macit ilk önce bunun bir oyun olduğunu ve bu bayanın onunla dalga geçtiğini zanneder.Fakat kadının konuşmasıyla onun ciddi olduğunu anlar ve kadının teklifini kabul eder.Kadın onu emin olduktan sonra tekrar arayacağını söyleyip telefonu kapatır.Bu görüşmeden sonra Macit’in içine kurt düşer.Bu ona hazırlanmış bir tuzak olduğu hakkında şüpheye düşer.Bir sonraki gün o kadın tekrar arar ve Macit’e hemen gelmesini söyler.Macit hemen bir taksiye atlar ve kadını evine gider.O akşam Macit Mualla’la birlikte olur.Sabah olduğunda Mualla Macit’e hemen evden gitmesini ,içinde kötü bir his olduğunu söyler.Bu olaydan bir iki dakika sonra Mualla’nın kocası yanında iki polisle eve gelir.Macit’le karısını yatak odasında yakalar.Macit çok kötü bir durumda olduğunu ve bütün hayatının bittiğini düşünür.Tam bu sırada Mualla’nın kocası Macit’i odaya çağırır.Burada adam ona işlediği suçun cezasını okur ve bir kurtuluşu olduğunu söyler.Bu kurtuluşun onun rızasını alırsa olabileceğini söyler ve bir miktar para istediğini söyler.Bunun üzerine Macit çok sinirlenir ama parayı verir, dolayısıyla bu işten yakasını kurtarır. Bu olaydan birkaç gün sonra Mualla Macit’in parasını geri getirir.O günün akşamı kocasını öldürür. Macit bu olayı gazeteden öğrenir,Mualla yargılanırken şöhretini kaybetme pahasına mahkeme salonuna gider.Doğruyu söyleyerek Mualla’nın beş seneyle kurtulmasını sağlar.Bu beş sene boyunca Mualla’nın iyi geçinmesi için hapisaneye her ay para yollar.Macit,Mualla’ya hapisaneden çıktıktan sonra ona evlenme teklif eder ve evlenirler. 

3. ROMANIN ANA FİKRİ

Zararın neresinden dönersek kardır.

4. ROMANDAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Macit zeki ve başarılı fakat kendini çabuk kaptıran birisidir.Mualla,kendini kocasına köle etmiş , ahlaksız bir kadındır.Mualla’nın kocası,tamamen ahlak kurallarından yoksun birisidir

5. ROMAN HAKKINDA ŞAHSÎ GÖRÜŞLER:

Kısa olduğu için hemen bitebilecek bir kitap.Fakat edebi yönü çok iyi değil.

6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:

Esat Mahmut Karakurt, birbiri ardına yazdığı aşk ve macera konulu romanlarıyla, yaşadığı dönemin en çok okunan yazarlarından biriydi. 1902 İstanbul doğumlu yazarın, iyi bir eğitim aldığını görüyoruz. 1924 yılında Diş Hekimliği Okulunu, 1930 yılında ise Hukuk Fakültesini bitiren yazar, gazetecilik, öğretmenlik, milletvekilliği ve senatörlük görevlerinde bulunduktan sonra, 1977 yılında bir beyin kanaması sonucunda aramızdan ayrıldı.

Akşam Güneşi Özeti Reşat Nuri GÜNTEKİN

0 yorum | Devamını Oku...
ROMANIN ÖZETİ:

Necati küçük yaşta annesini ve babasını kaybedene kadar ailesiyle birlikte Büyükada’da yaşar. Amcası onu İstanbul’a yanına alır ve büyütür. Amcasının iki kızı vardır. Necati orta okulu bitirdikten sonra askeri okula girer. Buradan mezun olduktan sonra amcasının yardımıyla Fransa’ya askeri akademiye girer. Fransa’da gönlünü epeyce eğlendirir. Buradan mezun olduktan sonra İstanbul’a döner. İstanbul’dan Şam’a tayini çıkar. Şam’da sıkıcı iki yıl geçirdikten sonra Bulgaristan’a tayini çıkar. Bu göreve gitmeden önce bir aylığına izin alır. Amcasının yanına gider. Burada amcasının büyük kızı, kocası ile sorunları yüzünden kendisini vurur ve felç olur. Kızıyla birlikte babasının yanına taşınırlar. Bu tatil sırasında Necati gönlünü komşu kızı Zehra’ya kaptırır ve kendisini beklemesini söyler.
Necati Bulgaristan’a giderken bir Türk çetesi treni durdurur. Necati’nin subay olduğunu anlarlar ve çeteye dahil ederler. Bu Türk çetesi Rum çeteleri ile çatışmalara girerler. Bir çatışmada Necati ağır yaralanır ve yolunu kaybeder. Dört gün gibi bir süre terk edimiş değirmende kalır. Birisi onu bu yerde bulur ve bir hastahaneye götürür. Değirmende kalırken çok kan kaybeder ve yarası mikrop kapar. Doktorlar, Necati’ye bundan sonraki yaşamında heyecan yaşamamasını, eğer çok heyecanlanırsa öleceğini söyler. İyileştikten sonra hastahaneden ayrılır ve İstanbul’a amcasının yanına döner. İstanbul’a gidince durumu Zehra’ya açıklar ve ondan ayrılır. Necati’nin amcası görev sırasında ölmüştür ve yeni haberi olur. Nilgün, Necati ile ilgilenir ve ona bakar. Bir süre sonra Nilgün, Necati ile evlenir. Hastalığından dolayı düzenli bir hayat sürmek için babasından miras kalan Büyükada’daki çiftliğe yerleşir. Bir süre sonra Leyla çifliğe ziyarete gelir. Leyla büyümüş ve genç bir kız olmuştur. Necati ve Leyla çiftlikte gezerler, ata binerler, beraber dolaşırlar. Bu sırada birbirlerine bağlanırlar. Ve bir gün baloda Leyla ile dans ederken aşırı heyecanlanır ve ölür. 

ROMANIN ANA DÜŞÜNCESİ:

Hayat herzaman umduğumuz gibi gitmeyebilir, fakat değişikliklere kendimizi hazırlamalıyız.

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
NECATİ; gençliğini dolu dolu yaşamış, istegiği herşeyi yapmıştır. Geçirdiği hastalıktan dolayı eski hareketliliği kalmamıştır.
LEYLA; sevecen, çok güzel bir kızdır. Gönlünü genç yaşta Necati’ye kaptırır.
NİLGÜN; yardımsever ve iyi kalpli bir kızdır. Necati’ye çoçukluğundan beri aşıktır, fakat bunu söyliyemez.

ROMAN HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Olaylar başlangışta akıcıdır, fakat sonlara doğru okuyucuyu fazla etkileyememiştir. Eserde yabancı tamlamalar kullanılmasına rağmaen, anlaşılır bir dille yazılmıştır.

ROMANIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ ni bitirdi (1912). Bursa’ da başladığı (1913) öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etti. Milli Eğitim müfettişi (1931), Çanakkale milletvekili (1933-43), Paris Kültür Ateşesi ve emekli (1954) oldu, kanser tedavisi için gittiği Londra’ da öldü. İstanbul’ da Karacaahmet Mezarlığı’nda gömülü.

ROMANLARI;
Gizli El(1922),Çalıkuşu(1922),Damga(1924),DudaktanKalbe( 1925),Akşam Güneşi (1926),Bir Kadın Düşmanı (1927),Yeşil Gece (1928),Acımak (1928),Yaprak Dökümü (1930),Kızılcık Dalları (1932),Gökyüzü (1935),Eski Hastalık (1938),AteşGecesi (1942),Değirmen (1944),Miskinler Tekkesi (1946),HarabelerinÇiçeği (1953),Kavak Yelleri (1950),Son Sığınak (1961),KanDavası (1955).

HİKAYE KİTAPLARI;
Tanrı Misafiri (1927),Sönmüş Yıldızlar (1927),Leyla ile Mecnun (1928),Olağan İşler (1930).

Ago Paşanın Hatıratı Özeti Refik Halit KARAY

0 yorum | Devamını Oku...
1-KİTABIN KISA ÖZETİ:

Kitap kısa kısa hikyelerden oluşmuştur.kitabın birinci hikayesi ise kıtabın ismi olan “AGO PAŞA’NIN HATIRATI”dır.

Ago Paşa,herkesin isminden dolayı yanıldığı gibi bir insan değil aksine bir papağandır.Zamanında bir kuşçu dükkanında eğitilmiştir.Orada sahibi tarafından konuşmayı öğrenmiştir.

Ago Paşa’nın sahibi ona o zamanda neler yasak değilse onu öğretirdi ve o da bunu söylerdi.İnsanlar da onu merakla dinlerlerdi.Ama herşeyin bir sonu vardır.Ve kuş bunu anlayamaz.Bu sefer yine aynı şeyi söylemesine rağmen bu yasaklanmştır.Bunun üzerine bu sefer sahabi polislerle uğraşmak zorunda kalır.O zaman sahibi onu tavan arasına saklar.Olaylar geçtiğinde de ona bu sefer ne söylemesi gerekiyorsa onu öğretirdi.

Ona ilk önce “yaşasın padişahımız” öğretilmişti.Bu yasaklanana kadar sahibi ve o mükemmel bir hayat sürmüşlerdi.Ama bu cümle de yasaklandığında yine büyük bir tehlike yaşamışlardı.Daha sonra “yaşasın hürriyet”öğretilmişti.Yine ilk önceleri herkes şaşırmış,kuşun söylediklerine şaşıyordu.Sonra bu cümle yüzünden bu sefer “ittihat ve terakki cemiyeti”ne girmişlerdi.Orada “yaşasın ittihat ve terakki” diyerek yüzlerce kişiyi başına topluyor ve onların verdiği şeyleri yiyordu.Gün geçti bu da yasaklanmıştı.Bu sefer “yaşasın şeriat” öğretilmişti.Görenler bu kuşun kendi dillerine uygun olduğunu düşünerek yine ona yiyecekler veriyorlardı.Sonra bu da yasaklanınca “yaşasın Mahmut Şefket Paşa” öğretilmiş ve bunu haykırıyordu.Bu yüzden Hareket Ordusu erkanından birine satılmıştı.İlk önceleri orada da rahat içindeydi.Bir gramofondan:

Kimdir onlar?Kimdir onlar?

Hareket Ordusu!

öğrenmişti.Daha sonra sokaktan geçen bir lahana turşucusunun taklidini yaparak bunu

Kimdir onlar?Kimdir onlar?

Hareket Ordusu!

Lahana turşusu!

çevirmişti.Sonra bunu dedi diye onu oradan atmışlardı.

Bu böyle devam etmişti.Ago Paşa öğrendikleri yüzünden ne acıklar çekmiş ve neler neler ile ödüllendirilmişti.En sonunda yeni bir cümle öğrenmişti.Bu “yaşasın Kuvayı Milliye”idi.Daha sonra bu da yasaklandı.Artık bunlardan iyice sıkılmıştı.Çünkü ne öğrettiyseler önce onu rahat ettiriyor sonra cezalanmasına neden oluyordu.

2-KİTABIN KONUSU:Bir papağanın öğrendiklerinin başına neler getirdikleri

3-KİTABIN ANAFİKRİ:Herşeyi sadece zamanına göre değil biraz da ileri düşünerek yaşamalıyız.

4-OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Ago Paşa:Öğrendikleri yüzünden başına gelmeyen kalmamış olan bir papağan.

5-KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:Kitap, zamanında nelerin olup bittiğini anlatan güzel bir kitaptır.

6-YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:

REFİK HALİT KARAY


1888′de İstanbul’da doğdu. 18 Temmuz 1965′te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Vezneciler’de Şemsü’l-Maarif ve Göztepe’de Taş Mektep’te öğrenim gördü. Özel ders aldı. Galatasaray Lisesi ve Hukuk Mektebi’ni yarıda bıraktı. Maliye Merkez Kalemi’ne katip olarak girdi. 1908′de Servet-i Fünun’da ve Tercüman-ı Hakikat’te çalışmaya başladı. Son Havadis adıyla bir gazete kurdu, 15 sayı yayımladı. Fecr-i Ati Topluluğu’na katıldı. Kalem adındaki mizah dergisinde de “Kirpi” takma ismiyle (müstear) siyasi mizah yazıları yazdı. Mahmud Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik’te sürgün hayatı yaşadı. 1918′de İstanbul’a döndü. Robert Kolej’de Türkçe öğretmenliği yaptı. Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleleri yayımlandı. Damat Ferit Paşa’nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katıldı. Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). İzmir’in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttu. İstanbul’un düşman işgalinden kurtarılışının ardından 1922′de Beyrut’a kaçtı. 1938′de affın çıkmasından sonra yurda döndü. Ölünceye dek yazılarını sürdürdü.

Anna Karenina Romanının Özeti Tolstoy

0 yorum | Devamını Oku...
Özet;
Anna Karenina, Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Kibarlığı ve saygıdeğer kişiliği ile çevresinde hayranlık uyandırmaktadır. Kocası, yüksek bir devlet memurudur. Anna Ka-renina’nın monoton bir evlilik hayatı vardır; bütün mutluluğu evinde ve çok sevdiği çocuğunda bulmaktadır.
Bir gün, Anna Karenina’ya, ağabeyi ile yengesinin aralarının açıldığı haberi gelir. Anna onları barıştırmak için Moskova’ya gider. Orada Vronski adında yakışıklı, genç bir kontla tanışır. Kontun, Anna’nın akrabası olan bir genç kızla seviştiği haberi ortalıkta dolaşmaktadır. Aslında Kont Vronski, ilk görüşte Anna’ya hayran olmuş ve genç kadına kur yapmaya başlamıştır. Önceleri ilgisiz davranmaya çalışan Anna, bir süre sonra dayanamaz, Vronski’nin aşkına karşılık verir. Bu durum birçok dedikoduya neden olur. Genç kadın bunları umursamaz. Hatta durumu, kocasına bile anlatır. Ağırbaşlı, dedikodudan korkan bir adam olan kocası, karısının itirafları karşısında sarsılır, ama belli etmez. Çevreye karşı itibarlarının sarsılmaması için boşanmayı reddeder. Kocası, Anna’ya, çocuğunun geleceğini düşünerek bu ilişkiye son vermesini ister. Fakat Anna, Vronski’yle birlikte İtalya’ya kaçar.
Anna ile Vronski İtalya’da gözlerden ırak yaşarlar. Dönüşlerinde hiç kimse onlarla arkadaşlık yapmak istemez; dışlanırlar. Bu durum Anna’nın sinirlerini iyice bozar. Sevgilisiyle aralarında huzursuzluk başlar. Vronski de kayıtsız, içe dönük bir kişi olmuştur. Anna, Vronski’nin artık kendisini sevmediğini düşünmeye başlar. İyice bunalıma girer. Yaptıklarından büyük pişmanlık duyar ve sonunda intihar eder.
Anna’nın ölümünden sonra Vronski de manevi bir çöküntü içine girer. Çareyi orduya yazılmakta bulur.

Tolstoy
Rus edebiyatının tanınmış romanlarından olan Anna Karenina, realist bir eserdir. Tolstoy, bu eserinde kişileri tek tek ruhsal açıdan incelemiş, romanına psikolojik boyut kazandırmıştır. Anna Karenina’da dürüst bir ev liliğin getirdiği mutlulukla evlilikteki yasak aşkın yol açtığı yıkım anlatılır. Bu romandan 19. yüzyıl Rus aile yapısı hakkında bilgiler edinilebilir.

Andromak - (Racine) Kitap Özeti

0 yorum | Devamını Oku...
Menelaos ve Helena’nin kızları Hermiyon ile Agamemnon’un oglu Orest (Drestes) de Pirüs’ün sarayındadırlar. DresI, Hermiyon’u; Hermiyon Pirüs’ü; Pirüs ise Andromak’i sevmektedir. Orest, Yunanlıların elçisi olarak gelmiştir; gelecekte yeni bir felaket doğurmaması için, Hektor’un küçük oğlunun başını istemektedir; ama gerçek amacı Hermiyon’u elde etmektir. 


Pirüs, başlangıçta Hermiyon’a yakınlık göstermiş, sonra Andomak’a olan sevgisi üstün gelmiştir; onun uğrunda, gerekirse başkomutanlığını yapacağı yeni bir Troya savaşını bile göze almıştır. Ama Andromak, Hektor’a ve küçük oğluna saygısızlıktır diye, Pirüs’ün karısı olmamak için çırpınmaktadır. Sonunda Hermiyon, evlenmek sözüyle Orest’i kışkırtarak, bir türlü kendine çeviremediği Pirüs’ü düğün yapılacak tapınakta öldürtür; onun ölümünü duyunca da, Orest’i suçlayarak Pirüs’ün ölüsü yanına gelir ve hançerle kendini öldürür. Bunu işiten Orest ise çılgına döner.

Anahtar (Refik Halit Karay)

0 yorum | Devamını Oku...
Konu

Kitapta Kenan adlı kişinin karısının çantasında bir anahtar bulmasıyla başlayan olaylar ve sonunda bütün şüphelerinin boş bir kuruntu olduğu anlatılmaktadır.

Özet

Kenan bir gün anahtarını kaybeder ve gururlu bir insan olduğundan bunu kimseye söyleyemez. Habersizce karısının çantasından anahtarı alıp aynısını yaptırır. Daha sonra evin kapısında denediğinde kapı açılmaz. Olaylar böyle başlar. Kenan hem karısı Perihan’a sormaya çekinir hem de kendi kendine devamlı şüpheler üreterek olayı git gide büyütür.

Kenan’ın içerisinde bulunduğu bu durum bir hastalıktır. Artık çevresindeki bütün erkeklerden şüphelenmekte, belki de bu anahtar onlardan birinin evini açıyor diye kendini yiyip bitirmektedir. Hatta bu durum karısını takip ettirmeye kadar varır. Bir gün karısının sürekli gittiği bir arkadaşının oturduğu apartmana karısının eski kocası Vecdi’nin taşınmış olduğunu öğrenir. Artık aklında tereddüt kalmamıştır. Oraya gidip anahtarı Vecdi’nin evinde deneyecektir.

Apartmana gelir ve merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başlar. Fakat hastalığın verdiği rahatsızlıkla olduğu yere yığılır. Daha sonra kliniğe kaldırılır ve tedavi görür. Kenan’ın teyze oğlu Rüstem Perihan’a her şeyi anlatır.

Perihan kocasının böyle düşünmesine çok üzülür. Bütün olan bitenlere bu yeni hayatlarının neden olduğunun farkındadır. Eski yaşamları daha sade, daha güzeldir. Kenan iyileşince anahtarın nereye ait olduğunu sorar. Perihan onu eskiden yaşadıkları sessiz, sakin bir yer olan Osmonti’deki evlerine götürür. Kenan çok şaşırır. Perihan gittiği her yerden bir hatıra almayı adet haline getirdiği ve bu evi de çok sevdiği için oranın anahtarını gizlice saklamıştır.

Kenan bunu öğrenince çok utanır. Daha sonra Perihan ve Kenan bu eve taşınırlar. Perihan ayrıca hamiledir ve ikisi mutlu bir şekilde sosyeteden, kumarlı içkili ev partilerinden uzak hayatlarına devam ederler.

Ana Fikir

İnsan sevdiği hele de hayatını bağladığı birinden asla şüphelenmemeli, hatta ona git gide daha da bağlanmalı; onu kaybetmemek için elinden geleni yapmalıdır.

Şahıslar ve Olaylar

Kenan gururlu, kişiliğinden taviz vermek istemeyen birisidir. Perihan, Kenan’ın karısı, nazik ve hoşgörülü ayrıca alımlı bir kadındır. Vecdi, Perihan’ın eski kocası, gece hayatını ve kadınları çok seven birisidir.

Yazar Hakkında Bilgi

1888 yılında Beylerbeyi’ nde doğan Refik Halid, “Galatasaray Sultanisi” ve “Mekteb-i Hukuk” da okumuştur. Meşrutiyet sırasında gazeteciliğe başlamıştır. “Fecri-Âti” edebiyat topluluğunun kurucularından olmuştur. “ Kirpi “ adıyla taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttihat ve Terakki hükümetince Anadolu’nun çeşitli illerinde 5 yıl sürgüne gönderilmiş, ancak 1.Dünya Savaşı’nın son yılı İstanbul’a dönebilmiştir.

Dönüşünde Robert Koleji’nde öğretmenlik, Sabah Gazetesi baş yazarlığı, ilk kez Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan Refik Halid, bu ara tanınmış “Aydede” mizah dergisini de çıkarmıştır. 1938 ‘ de yurda dönen Refik Halid, çeşitli dergi ve gazetelerdeki günlük yazıları ve yirmi kadar romanı ile yaşamını sürdürmüştür.

18.7.1965 tarihinde İstanbul’ da ölen yazar; tekniği, dilinin güzelliği, taşlamalarının inceliği ve tasvirlerinin kuvveti ile ün yapmış, Modern Türk Edebiyatı’ nın temel taşlarından biri olmuştur.

Ankara Ekspresi (Esat Mahmut Karakurt)

0 yorum | Devamını Oku...
Konu

Almanya’nın ikinci dünya savaşı sırasında Türkiye’yi içten bir baskınla ele geçirme çabaları ve bu çabalar esnasında gizli servisler arasındaki mücadeleler.

Özet

2.dünya savaşının en önemli muharebelerinden Stalingrad muharebesi Almanya ile Sovyetler Birliği arasında bütün şiddetiyle devam eder…Almanya için bütün savaşın kaderini tayin edeceğinden dolayı bu muharebenin önemi büyüktür.Bu kapsamda Almanya Sovyetleri kafkasların güneyinden kuşatıp imha etme fikrindedir ve bu muharebeyi ancak bu plan dahilinde kazanacağını düşünür.

Bu büyük planı Türkiye’nin tarafsızlığı bozar. Bu nedenle Almanlar Türkiye’yi devre dışı bırakmak ister. Türkiye ile tutuşulacak büyük bir savaş Almanları çok zor durumda bırakacağından dolayı Türkiye’yi içten yapılan bir baskınla ele geçirmeyi düşünürler. Bunun için İstanbul’daki Alman sefarethanesinde üst düzey bir toplantı yapılır.

Bu toplantının başkanlığını da albay Von Klinger yapar. Plan kapsamında İstanbul ve Ankara’ya gizlice girecek S.D. kuvvetleri aynı anda yapılacak bir operasyonla devlet adamlarını tevkif edeceklerdir.”Ankara Ekspresi” şifresiyle de Çankaya köşkü Alman kuvvetlerince sarılacak ve İnönü antlaşmaya zorlanacaktır. Amaç, İnönü’yü ikna edip bir Quisling hükümeti kurmaktır. Böylece yönetim Almanların eline geçmiş olacaktır Fakat albay Von Klinger in de bildiği üzere Türkler kolay pes etmeyen, şerefine ve gururuna düşkün,iyi harbetmesini bilen bir milletti.

Almanların bütün planlarından haberdar olan Türk genelkurmayı istihbarat teşkilatı bu planların icrasını engellemek için çok başarılı bir subay olan Bnb.Seyfi Hüget’i görevlendirir. Müttefikimiz İngilizler hesabına çalışan ve aynı zamanda Türklere de önemli bilgiler veren, Bnb. Seyfi’ye de aşık olan Irwine adındaki casus, Seyfi Bnb. ile yediği akşam yemeğinden sonra gittiği pansiyonunda bir Alman casusu olan Yzb. Ludvig Kolman tarafından öldürülür. Kendisini takip eden memurlarımız da olay mahalinde kendisini öldürür.

Almanların bu gizli planını icra etmekle görevlendirilen kişi, güzelliğiyle herkesin aklını başından alan Almanların başarılı casusu Frolein Hilda Von Şrayder’dir. Yzb.Kolman’ın öldürülmesinden sonra hareketlenen Almanlar kendisini bir mütehayit olarak tanıtan Seyfi Hüget’ten şüphelenirler.Bunun üzerine güzel Frolein Seyfi Bnb.ya yakınlaşıp onun hakkında bilgi toplamakla görevlendirilir.Eğer gerçekten de kendisi bir Türk casusu ise onu saflarına çekmeye çalışacaktır.

Fakat mesleğine ve milletine sonsuz sevgisi olan Seyfi Bnb. karşısında planları başarısızlığa uğramıştır. Olaylar bu seyirde devam ederken Türk istihbaratının himayesindeki bir İngiliz albayı Almanlar tarafından kaçırılır ve izi bulunamaz. Bu olaydan dolayı Bnb.Seyfi zor durumda kalır. Planlarını uygulamada kararlı olan Almanlar faaliyetlerini hızlandırırlar ve S.D. kuvvetlerini bir şileple gizlice İstanbul’a çıkartmaya çalışırlar; fakat bu operasyonu önceden bilen Türk istihbaratı Seyfi Bnb.yı bu kuvvetlerin karaya çıkmasını engellemekle görevlendirirler ve emrine de deniz kuvvetlerinden bir denizaltı verirler.

Bnb.Seyfi Almanların planını başarısızlığa uğratır ve şilebin içinden çıkan bu operasyonun başındaki Frolein Hilda’yı alıkoyar.Frolein’e evinde yaptığı sorgusunda artık planlarının bir gizliliğinin kalmadığını anlatarak İngiliz albayının serbest kalması durumunda kendisinin de serbest kalacağını söyleyerek İngiliz albayının serbest bırakılmasını sağlar.Bu arada görev icabı gerçekleşen bir sürekli yakınlaşmanın etkilerinin iki casusun da kalplerine kadar inmiş olduğunu bu sırada görürüz.

Bnb.Seyfi Frolein’I evinde alıkoyduğu sırada o gece bütün Alman casuslarının kaldıkları yerler,depolar ve hastahane Türk kuvvetlerince çevrilmiş bir vaziyettedir.Nihayet yüz elli civarındaki Alman casusu tutuklanır ve sınırdışı edilmek üzere özel bir trene bindirilir.Her nekadar iki casus arasındaki yakınlaşma duygusal bağlar yaratmış olsa da her ikisi de bu beraberliğin imkansız olduğunu biliyordu.Frolein sınırdışı edileceği gece verilen emir gereği Bnb.Seyfi’yi öldürmek için evine gider; fakat öldüreceği yerde kendisine aşkını itiraf eder.Böylece ikisinin birbirine beslemiş olduğu duygular gün ışığına çıkmış olur.

Fakat Bnb.Seyfi trene binmesi gerektiğini belirterek Frolein’ın trene bindirir. Tren sınıra yaklaştığı sırada tuhaf bir şekilde ufak bir istasyonda durur. Frolein trenden indirilir ve bir arabaya bindirilir.Şaşkınlık içerisindeki Frolein’ın arabayı kullanan kişiye silahını doğrulttuğu anda o kişinin kafasını arkaya çevirmesiyle kalbi mutluluğun iksiriyle dolar. O kişi Bnb.Seyfi’dir.İki sevgilinin birlikteliği böylece başlar.

Ana Fikir

Entriklarla dolu çetin hayat şartlarında insanlar amaçlarına ulaşmak için önlerine çıkan engelleri çiğnerler; fakat bu parkurda aşk denilen duygu aşılamaz bir engel olarak ortaya çıkabilir.


Şahıslar ve Olaylar

Kur.Bnb.Seyfi Hüget: Mesleki açıdan son derece hırslı ve bu hırs neticesinde belirlediği hedefine ne olursa olsun ulaşan sağlam karakterli,kadınlara biraz düşkün; fakat bu düşkünlüğü mesleki açıdan bir zaaf yaratmayan başarılı bir Türk casusudur.


Frolein Hilda Von Şrayder: Diğer bütün Almanlar gibi katı bir Alman milliyetçisi olan Frolein bu amaçta her tehlikeyi göze alan gözüpek, inatçı, kurnaz, başarılı bir Alman casusudur.

Albay Von Klinger: Alman gizli servisinin Türkiye şefi olan albay milliyetçilik uğruna daldığı hayal aleminden bir türlü çıkamayan,bu yüzden değişmez görüşleri olan sert mizaçlı bir Alman subayıdır.


Ludvig: İngiliz ve Fransız casusu İrma’yı evinde öldüren, sonra da Türk polisi tarafından kendisi de öldürülen bir Alman casusudur. 


Hafman: İş adamı kimliğinde İstanbul’da bulunan Alman casusudur. Nişantaşı’nda bulunan evinde, diğer Alman casuslarıyla birlikte Türkiye aleyhinde plânlar hazırlar. 


Alman askerleri: “Münih” adlı Alman şilebinde bulunan otuz Alman askeri. Bunlar, daha sonra Türk istihbaratı tarafından sınır dışı edilir.

Yazar Hakkında Bilgi
1902 İstanbul doğumlu yazar, iyi bir eğitim almıştır.1924 yılında Diş Hekimliği Okulunu, 1930 yılında ise Hukuk Fakültesini bitiren yazar, gazetecilik, öğretmenlik, milletvekilliği ve senatörlük görevlerinde bulunduktan sonra, 1977 yılında bir beyin kanaması sonucunda aramızdan ayrıldı.

ESERLERİ:

Aldatacağım,Ankara Ekspresi,Bir Kadın Kayboldu,Çölde Bir İstanbul Kızı,Dağları Bekleyen Kız,Erikler Çiçek Açtı,İlk ve Son,Kadın İsterse,Ölünceye Kadar,Ömrümün Tek Gecesi.

Ateşten Gömlek (Halide Edip Adıvar)

0 yorum | Devamını Oku...

Konu

İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatıyor.

Özet

İzmir’in işgalinde Yunanlıların, kocasını ve oğlunu öldürmeleri üzerine önce İstanbul’a gelen ve sahip olduğu Türklük şuuru ve mücadele azmiyle İstanbullu gençlerin bilinçlenmesini sağlayan Ayşe’nin uyandırdığı heyecana kapılan subaylar Anadolu’ya geçerler. Çeteler düşmanla savaşmaktadır. Bu savaşta Ayşe hasta bakıcı Peyami ise çeviricidir.

Ayşe kendisini seven ve evlenme teklif eden İhsan’a cevabını ancak İzmir alındıktan sonra vereceğini söyler. Peyami ise sevgisini Ayşe’ye açıklayamamaktadır. Cephede İhsan şehit düşer, Ayşe de ileri hatlar giderek orada can verir. Peyami ise kafasına aldığı kurşunla hastahanede ölür.

Peyami’nin ölümünden sonra doktorlar Peyami’nin notlarını araştırarak Ayşe adında birisinin kolorduda görev yapmadığını ve İhsan isminde birinin de alay komutanı olmadığını fark etmişlerdir.

Ana Fikir

Vatanın bağımsızlığı için kadın-erkek demeden tüm halkın mücadele etmesidir.

Şahıslar ve Olaylar 

Peyami: İzmir’in işgali sırasında cephede çevirici olarak görev yapar. dışişleri memurudur. Ayşe’yi çok sever. Aynı zamanda çok duygusal bir kişiliğe sahiptir.

Ayşe: Savaş zamanında cephede hasta bakıcılık yapar. İzmir’in işgalinde milli mücadele ruhu içinde halkı bilinçlendirmeye çalışır. Çok hırslı, çekici ve hoş bir bayandır.

İhsan: Bir subaydır. Sakarya savaşında şehit düşmüştür. Ayşe’yi çok sever ve onunla evlenmek ister.

Yazar Hakkında Bilgi 

Meşrutiyet ve cumhuriyet devirlerinin tanınmış edebiyatçılarındandır. Kitap okumaya küçük yaşta başlayan Halide Edip ilk önce Tanin gazetesinde yazmaya başlamış ve daha sonraları birçok gazetede roman, makale, sohbet ve hikaye türlerinde eserler vermiştir. İlk romanlarında ferdi aşk temasını işlemiş, daha sonra belgeseldi ve sosyal romanlara önem vermiştir.

Başlıca romanları: Sinekli Bakkal, Vurun Kahpeye, Kalp Ağrısı, Handan ve Ateşten Gömlektir.

Başlıca hikayeleri: Dağa Çıkan Kurt, İzmir’den Bursa’ya, Harap Mabetler.

Hatıra, tiyatro, çeviri ve fikir eserleri de vardır.

Acımak (Reşat Nuri GÜNTEKİN)

0 yorum | Devamını Oku...
KİTABIN ADI : Acımak
KİTABIN YAZARI : Reşat Nuri GÜNTEKİN


KİTABIN KONUSU:
Bir öğretmenin, babasının günlüğünü okuyarak geçmişi ile ilgili doğruları bulması.

KİTABIN ÖZETİZehra kasabanın en tanınan kişisidir.Çok iyi bir öğretmen olup sevilen birisidir. Fakat geçmişte yaşadılarından dolayı acıma duygusundan yoksundur. Bir gün Maarif Bey gelip bir mektup verir. İstanbul’dan cağrıldığını ve babasının çok hasta olduğunu söyler. Ama o bunu kabul etmez . Çünkü küçükken annesinin ,ablasının ve kendisinin başına gelen bütün olaylar hep onun yüzündendir. Belli bir süre sonra baskıya dayanamaz. İstanbul’a gitmek üzere trene biner. Trende hep babasının annesine ,ablasına bağırmasını,sarhoş sarhoş eve gelmesini düşündükçe ona nefreti artar.Üstelik komşuları olan Necip Bey ve ablasının o kadar iyiliğine karşın onlarlada kavga etmiştir. İstanbul’a gelipte verilen adrese gittiğinde yaşlı bir adam ve kadın onu beklerl. Onlar babasının öldüğünü söylerler.Ondan kalan birkaç eşya ve sandık verirler. Akşam uykusu gelmeyince kutuyu açar. Birkaç eşya ve bir günlük bulur. Günlüğü okumaya başlar. Günlük babasının ilk memur olduğu yıldan başlar. Birkaç yerden sonra tayini Diyarbakır’a çıkar.Burda annesiyle tanışır. Herkes onun kötü biri olduğunu söylemesine rağmen onla evlenir va kaynanasıyla İstanbul’a gelir. Burda karısının ve kaynanasının kötülüklerini yavaş yavaş öğrenir. Kavga etmeye başlarlar. Üstelik dolapları karıştırınca aşk mektupları bulur. Bu mektuplar komşusu Necip Bey’den gelmiştir. Bu olaya cok üzülür ve eve gelmemeye başlar. Necip Beyle kavga eder ve işten atılır. Sadece iki kızı için yaşamaktadır artık.Fakat annesi onu kızlarına karşı kötülemektedir. Ablası annesinin tutarsızlığından dolayı ölür. Diğer kızının da aynı duruma düşmemesi için evden kaçırır. Bir yurda yerleştirir. Belli bir süre sonrada karısı ve kaynanası ölür.Günlük burada biter. Bu olaydan sonra Zehra çok pişman olur. Artık bütün gerçekleri öğrenmiştir. Ayrıca acımayıda öğrenmiştir.

KİTABIN ANAFİKRİHayatımızda eş şeçimini çok iyi yapmalıyız.Eğer iyi şeçim yapamazsak ileriki hayatımızda başarılı olamayız.

KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Zehra :
 Çok iyi bir öğretmendir. Çok sevilmektedir. Fakat acıma duygusundan yoksundur. Babasına karşı olan nefreti daha sonra acıya dönüşmüştür.
Mürşit Efendi : Cok iyi birisi olup dürüsttür. Herkese yardım etmeyi seven birisidir. Memurluk mesleğine çok düşkün birisidir. Fakat yanlış eş seçiminden dolayı mahvolmuştur. Kendine içkiye vermiş her şeyini kaybetmiştir.
Annesi : Çok kötü birisi olup evlendikten sonrada kötülüklerine devam etmiştir. Üstelik kocasını aldatmıştır.
Anneannesi : O da kızının kurbanı olmuştur.Fakat ister istemez bir süre sonra kızının yanında yer almıştır. Damadına kötülükler yapmıştır.

Adı Aylin - Ayşe Kulin

0 yorum | Devamını Oku...

KİTAP ADI : ADI AYLİN
KİTABIN YAZARI : Ayşe KULİN
 
1.KİTABIN KONUSU :
Bu kitap, kökleri Giritli Deli Mustafa Naili Paşaya kadar uzanan bir ailenin kızı olan Aylin DEVRİMEL 'in fırtınalı yaşamının öyküsüdür.

2.KİTABIN ÖZETİ : 

Lise yıllarında uzun boylu ve sıka bir kız olan Aylin zamanla güzelleşmiş ve bir gün Esma teyzesinin daveti üzerine Paris'te bir otelde buluşurlar otelde prens olduğu söylenen bir Arap'la tanışır ve bu tanışmanın sonunda prensle görkemli bir yaşantı için evlenir Prenses olur. Ancak her şey düşündüğü gibi gitmez Prens Senusi doğu kültürü ile yetiştiği için batı kültürü ile yetişen Aylin'e ters gelmekte zamanla Aylin'in özgürlüğü kısıtlanmaktaydı evliliğe başladığı gibi sakin değil büyük bir kaçışla son buldu; yaz sonunda Aylin, ablası Nilüferle Cenevre ye gider. Yaşamanın ideali olan tıp okumaya karar verir ve büyük uğraşlar vererek Neuchatel Üniversitesine kayıt yaptırır. Okulun ilk yıllarında hayatında çok büyük değişiklikler yaparak, ihtişamlı hayatından sıyrılarak sade bir öğrenci olur. Tek hedefi olan tıp fakültesini bitirmek için çok çalıştı daha sonra fizik ve kimya derslerinde yardımcı olan Jean-Pierre ile evlendi. İki öğrencinin bu evliliği zaman içinde Aylin'in dış görüntüsünde olduğu kadar iç dünyasını da değiştirecektir. Aylin Jean-Pierre ile birlikte yaşadığı günlerde tıp ilmi ile yakından tanışıp ufkunun penceresini o zamana kadar hiç bilmediği yepyeni bir dünyayı ardına kadar açacak peşinden koştuğu gerçek zenginliğin dış dünyanın görkemli vitrinlerinde değil de insanlığın iç aleminde bulunduğunu öğrenecekti. Okul sonunda Jean-Pierre Nos Alamus'taki nükleer araştırma merkezinden geri çeviremeyeceği bir teklif aldı. Aylin de New Rachel Hospital Medical Center'dan teklif aldı ; onların birbirlerine karşı olan sorumlulukları artık bitiyor müşterek hayatları bir yol ayrımına giriyordu. Ellerinde bu evlilikten altı yıllık sağlam bir dayanışma ve derin dostluk duyguları ile dopdolu gençlik anıları kaldı sadece.
Aylin çok ciddiye aldığı bu işine büyük bir heyecanla başladı. New Rachel'de tanıştığı Afganistanlı genç meslektaşı Azim'in karısı 11 yaşından beri arkadaşı olan Zeynep TARZI çıktı. Aylin, Zeynep ve Azim ile gittiği Afgan sefahati kokteylinde Paswak adındaki Birleşmiş Milletlerin Afgan esiri ile tanışır. Paswak evli olmasına rağmen Aylin ile arasında duygusal bir bağ oluşmuştu. Aylin o yılı aklı beş karış havada geçirdi. Bütün vakitlerini beraber geçiriyorlardı. Paswak bu yüzden önce Wall Dame'nin Birleşmiş Milletler genel sekreterliğine daha sonra 1974 yılında Hindistan sefirliğine tayini çıkmıştı.
Aylin kaderin ağlarını onlar için giderek daha çileli iplerle örmekte olduğunu nihayet görmeye başladı; ya sevdiği adamı peşinde dünyayı adım adım dolaşacak ya da mesleğini ön plana alacaktı. Tam meslek uğruna değmez derken Hastanede Psikiyatri bölümü şefliğine terfi etti. Sonunda Aylin'in sağduyusu aşkına galip geldi. Aylin gönlü yaralı bar kuşunu çok kısa bir süre oynadı sonra toparlandı ve işinin başına döndü. Arkadaşı Azim'in vasıtası ile kendi meslektaşı olan Michel RAMODİSLİ ile tanıştı. Michel'i çok etkileyici bulmadığı halde evliliğe giden ilk adımları Michel'in evinde attılar. Daha sonra Aylin bu evlilikten deliler gibi çocuk istemeye başladı. Aylin'in bu isteğine karşılık Michel dinine ve geleneklerine çok bağlı olduğunu doğacak çocuğun Yahudi kültürüne göre yetiştirilebileceğini söyledi fakat Aylin bunu bile sorun etmedi dinini değiştirmeyi göze aldı. Aylin'e göre insanları dinlerine, ırklarına ve dillerine göre ayırmak çok saçma idi ona göre insan, insan olduğu için çok değerli idi onun insan sevgisini bir din veya ırk engelleyemezdi Aylin çocuk yapma isteğinden 6 düşük yaptıktan sonra vazgeçecekti.
Aylin meslektaş olduğu Michel ile her an beraberdi işyerleri bir, evleri bir kısacası bütün zamanları birlikte geçiyordu belli bir süre sonra birbirleri ile bu kadar çok birlikte olmaları Aylin'i çok sıkmıştı gün geçtikçe birbirlerinden kopuyorlardı ve bir gün Aylin kocasına haftanın belirli günlerinde birbirlerine izin vermelerini bugünlerde değişik insanlar ile çıkabileceklerini bunu sonucunda diğer insanlarda görecekleri eksiklikleri kendilerinde tanımlayıp birbirlerine ölümsüz sevgi ile bağlanacaklardı. Fakat düşünülen olmadı Aylin yurt dışında olduğu günlerden birinde Michel bir arkadaşının evinde Barbara adında bir bayanla tanıştı ve bu tanışma evliliklerinin sonunu getirdi. Aylin sıkıntılı bir zamanında vardığı karar sonucunda kocasını kaybettiği için hem üzgün hem de suçluluk duygusu içerisindeydi. Bu sıkıntı ve üzüntü uzun sürmedi her şeyi bir kenara bırakıp mesleğinde ilerledi fakat bu ilerleme bile onu tatmin etmedi. Bir süre sonra Amerikan ordusuna katılarak Körfez savaşında ruf sağlığı bozulan hastaları tedavi eden doktor olmayı düşündü bu nedenle Oklahoma'ya körfez savaşında zarar görmüş askerleri tedaviye gitti.
Aylin Üniformasını ilk kez 1992'nin soğuk bir Ocak gününde giydi. 9 Kasım 1992'de ordunun fiziksel aktiviteler sınavını yüksek bir puana kazanarak başarı sertifikası aldı. Aylin ordudaki görevinde yine işine devam ediyor, hastalarına çare bulmaya çalışıyordu bir gün kendisine yeni bir hasta verildi bu kez hasta körfez savaşından sonra geldiği sivil hayata uyum sağlayamıyordu. Bunun sonucunda hiçbir suçu olmayan bir çok sivili katletmişti.
Aylin bu hastası üzerinde çalışırken Amerikan ordusunun askerlerini cesaretlendirmesi için verdiği ilaçların yan etkisi sonucu hastanın bu duruma geldiğini saptadı ve bu sonucu tez bir halde askeri yetkililere bildirdi. Aylin'in verdiği bu sonucu askeri yetkililer daha önceden bildiğinden Aylin'in bu olayın üstüne gitmemesini istediler ve onu uyardılar Aylin bu sessizliği sindiremeyerek sözleşmesinin bitmesinin ardından Albay rütbesindeyken ordudan ayrıldı.
Ordudan ayrılmasından sonra 19 Ocak 1995 Perşembe günü evinin bahçesinde o sabah evini temizlemeye gelen hizmetçisi tarafından kendi arabasının altında ölü bulundu. Zengin, ünlü ve saygın insanların yaşadığı mahallede yerel polis ve yerel yöneticiler mahallenin adını polisiye bir olaya karıştırmamak için dosyayı apar topar denebilecek bir hızla kapattılar teşhis ise "Freak Accident" yani Garip bir kaza idi.
"... Yükseltilmiş sahnede kapağı açık maun bir tabut duruyordu uzun bir sıra oluşturan insanlar tabutta yatan albay üniformalı Amerikan subayını selamlayıp içlerinden dua veya veda ederek tabutun başından ayrılınca yanan yürekleriyle gelip salondaki koltuklarda yerlerini alıyorlardı. Herkes etrafa hakim olan ordu düzeninin saygınlığını kutsar gibi sessizce ağlıyordu ... Katafalkın üstünde dört bir yanı rengarenk çiçeklerle donanmış tabutta yatan kişi, bir askerden çok, oraya bir film çekimi için öylece uzanıvermiş bir Hollywood yıldızını andırıyordu. Bu albay üniformalı Amerikan subayı bir Türk kadınıydı.

3.KİTABIN ANA FİKRİ:

Bir insanın azimle çalışınca başaramayacağı hiçbir şey yoktur.

4.KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Aylin,genç,güzel,çalışkan ve azimli bir Türk kızı.Hedeflerine ulaşmak için her türlü fedakarlığı göze alıyor.
Michel,yakışıklı,dürüst aynı zamanda da Aylin'in meslaktaşıdır.Aylin ile evlenir.

5.KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER : 

Yazar,Aylin'in başarılarla dolu hayatını oldukça açık bir dille ve gayet akıcı bir üslupla anlatmıştır.Okunmaya değer bir kitaptır.

6.YAZAR HAKKINDA BİLGİ :


AYŞE KULİN
Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi. Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı. Uzun yıllar televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı. Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü 1984 yılında yayınlandı. Bu kitaptaki "Gülizar" adlı öyküyü, Kırık Bebek adı ile senaryolaştırıldı ve bu sinema filmi 1986 yılının Kültür Bakanlığı Ödülü'nü kazandı. 1986'da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları Derneği'nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü'nü kazandı. 1996 yılında Münir Nureddin Selçuk'un yaşam öyküsünün anlatıldığı Bir Tatlı Huzur adlı kitabı yayınlandı. Aynı yıl, Foto Sabah Resimleri adlı öyküsü Haldun Taner Öykü Ödülü'nü, bir yıl sonra aynı adı taşıyan kitabı Sait Faik Hikâye Armağa'nı kazandı. 1997'de yayınlanan Adı Aylin adlı biyografik romanı ile, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi. 1998 yılında Geniş Zamanlar adlı öykü kitabı, 1999'da İletişim Fakültesi tarafından yılın romanı seçilmiş olan Sevdalinka ve 2000'de yine bir biyografik roman olan Füreya yayınlandı.

KİTAPLARI

Güneşe Dön Yüzünü (1984)
Bir Tatlı Huzur (1996)
Adı; Aylin (1997)
Geniş Zamanlar (1998)
Sevdalinka (1999)
Füreya (2000)

Aşk-ı Memnu - Halid Ziya Uşaklıgil

0 yorum | Devamını Oku...
Roman Peyker ve Nihat Beyin evlenmesiyle başlar. Peyker ve Bihter’in annesi Firdevs Hanım duldur ve Adnan Beye gizliden ilgi duymaktadır. Ancak Adnan Bey Bihter’den çok hoşlanmaktadır. Onunla evlenir. Adnan Bey varlıklı , asil bir aileden gelmiştir. Annesi bu evliliği hiç kaldıramaz.
Bir gün toplanıp pikniğe giderler, bütün aile oradadır. Adnan Beyin yeğeni Behlûl Peyker’e dayanamaz ve onu ensesinden ateşli bir şekilde öper. Peyker buna çok kızar çünkü kocasına çok bağlı birisidir. Behlûl Bihter’e göz koyar. Ondan çok hoşlanır, onun fiziki görünüşü Behlûl’u çıldırtma seviyesine getirir. Bihter’in kendisinden hoşlanmasını sağlar ve o günden sonra her gece beraber olurlar.

Behlûl ve Bihter’in mektupları Nihal tarafından görülür. Nihal bu olaya inanamaz çünkü Behlûlle evlenmeyi düşünmektedir. Nihal’in tam mutluluğu düşündüğü bir sırada bu olayı öğrenmesi hayatını yıkmıştır. Adnan Beyin bu olayı öğrenmesiyle her şey değişir.

Adnan Bey ve Nihal eskisi gibi beraber yaşamaya karar verirler. Artık hayatlarında ne Behlûl ne de Bihter olacaktır.

3) KİTABIN ANA FİKRİ:

Yasak bir aşk bir ailenin yıkımına neden olabilir, gerçekleri zamanında farketmek sevdiklerinin daha fazla üzülmesini engeller.

4) KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Bihter: Düzgün bir fiziğe sahip, çok güzel, erkekleri kolayca elde edebilen cazibeli bir kadındır. Annesine karşı kin beslemektedir.

Adnan Bey: Bihter’in kocasıdır. Orta yaşlı, varlıklı, iki çocuk babası, asil bir ailenin tek çocuğudur.

Nihal: Adnan Bey’in kızı. Zeki, güzel ve çalışkan bir kişiliğe sahiptir.Behlûl’e ilgi duymaktadır. Annesinin ölümü onu derinden etkilemiştir.

Behlûl: Adnan Bey’in yeğenidir. Kadınlara karşı özel bir ilgisi vardır. Bu onda bir zafiyet haline gelmiştir.

5) KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Kitaptaki olaylar belirli ve düzgün bir sıra izlediği için okuyucuda bir heyecan uyandırıyor ve kitaba bir sürükleyicilik kazandırıyor. Kitapta kişilerin ruhi ve psikolojik tasvirlerine yer verilmiştir. Ancak kitabın dilinde düzeltme olması itibariyle yalın ve sade bir hale getirilmiştir. Fazla yabancı kelimelere yer verilmemiştir. Kitap yazıldığı dönemin insan ve aile ilişkilerini aynen yansıtmaktadır.

İlköğretim İçin 100 Temel Eser

0 yorum | Devamını Oku...
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan, İlköğretim öğrencileri için 100 temel eser listesinde, Türk yazarlardan 63, yabancı yazarlardan ise 30 eser bulunuyor.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan, ilköğretim öğrencileri için 100 temel eser ve yazarları:
1. Dede Korkut Hikayeleri (İlköğretim İçin Uyarlama)
2. Mevlana’nın Mesnevisinden Seçme Hikayeler (İlköğretim Çocukları İçin Seçme Hikayeler)
3. Karagöz ile Hacivat (İlköğretim İçin Seçme Hikayeler)
4. Vatan Yahut Silistre (Namık Kemal)
5. Ömer’in Çocukluğu (Muallim Naci)
6. Gulyabani (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
7. Şermin (Tevfik Fikret)
8. Altın Işık (Ziya Gökalp)
9. Yalnız Efe (Ömer Seyfettin)
10. Çocuk Şiirleri (İbrahim Alaaddin Gövsa)
11. Hep O Şarkı (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
12. Peri Kızı ile Çoban Hikayesi (Orhan Seyfi Orhon)
13. Uluç Reis (Halikarnas Balıkçısı-Cevat Şakir Kabaağaçlı)
14. Damla Damla (Ruşen Eşref Ünaydın)
15. Bağrıyanık Ömer (Mahmut Yesari)
16. Domaniç Dağlarının Yolcusu (Şükûfe Nihal)
17. Evvel Zaman İçinde (Eflatun Cem Güney)
18. Cumhuriyet Öncesi Yazarlardan Çocuklara Hikayeler (Mehmet Seyda)
19. Gururlu Peri (Mehmet Seyda)
20. Akın (Faruk Nafiz Çamlıbel)
21. Havaya Uçan At (Peyami Safa)
22. Benim Küçük Dostlarım (Halide Nusret Zorlutuna)
23. Sevdalı Bulut (Nazım Hikmet)
24. Kuklacı (Kemalettin Tuğcu)
25. Yer Altında Bir Şehir (Kemalettin Tuğcu)
26. Arif Nihat Asya’dan Seçme Şiirler (Arif Nihat Asya)
27. Sait Faik Abasıyanık’tan Seçme Hikayeler
28. Koçyiğit Köroğlu (Ahmet Kutsi Tecer)
29. Az Gittik Uz Gittik (Pertev Naili Boratav)
30. Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi (Cemal Süreya)
31. Çocuklara Şiirler (Vehbi Cem Aşkun)
32. 87 Oğuz (Rakım Çalapala)
33. Yonca Kız (Kemal Bilbaşar)
34. Bitmeyen Gece (Mithat Enç)
35. Halime Kaptan (Rıfat Ilgaz)
36. Gümüş Kanat (Cahit Uçuk)
37. Vatan Toprağı (Mükerrem Kamil Su)
38. Barbaros Hayrettin Geliyor (Feridun Fazıl Tülbentçi)
39. Eşref Saati (Şevket Rado)
40. Nasreddin Hoca Hikayeleri (Orhan Veli)
41. İnci’nin Maceraları (Orhan Kemal)
42. Allı ile Fırfırı (Oğuz Tansel)
43. Tiryaki Sözleri (Cenap Şahabettin)
44. Keloğlan Masalları (Tahir Alangu)
45. Billur Köşk Masalları (Tahir Alangu)
46. Osmancık (Tarık Buğra)
47. Balım Kız Dalım Oğul (Ceyhun Atuf Kansu)
48. Falaka (Ahmet Rasim)
49. Bir Gemi Yelken Açtı (Ali Mümtaz Arolat)
50. Üç Minik Serçem (Necati Cumalı)
51. Memleket Şiirleri Antolojisi (Osman Atilla)
52. Ülkemin Efsaneleri (İbrahim Zeki Burdurlu)
53. Anılarda Öyküler (İbrahim Zeki Burdurlu) [ÇIKARILDI]
54. Aldı Sözü Anadolu (Mehmet Önder)
55. Göl Çocukları (İbrahim Örs)
56. Miskinler Tekkesi (Reşat Nuri Güntekin)
57. Tanrı Misafiri (Reşat Nuri Güntekin)
58. Ötleğen Kuşu (Halil Karagöz)
59. Arılar Ordusu (Bekir Yıldız)
60. Yankılı Kayalar (Yılmaz Boyunağa)
61. Yürekdede ile Padişah (Cahit Zarifoğlu)
62. Serçe Kuş (Cahit Zarifoğlu)
63. Bir Küçük Osmancık Vardı (Hasan Nail Canat)

HAZIRLATILACAK ESERLER
64. Tekerlemeler
65. Türkçe’de Deyimler
66. Türk Atasözlerinden Seçmeler
67. Türk Bilmecelerinden Seçmeler
68. Türk Ninnilerinden Seçmeler
69. Türkülerden Seçmeler
70. Türk Manilerinden Seçmeler

DÜNYA EDEBİYATI
71. Küçük Prens (Antoine de Saint-Exupery) [ÇIKARILDI] 
72. Şeker PortakaIı (Jose Mauro de Vasconcelos) 
73. Oliver Twist (Charles Dickens) 
74. Alice Harikalar Diyarında (Lewis Carrol) 
75. Gülliver’in Gezileri (Jonathan Swift) 
76. Define Adası (Robert Louis Stevenson) 
77. Robin Hood (Howard Pyle) 
78. Tom Sawyer (Mark Twain) 
79. Ezop Masalları 
80. Andersen Masalları I-II 
81. Üç Silahşörler (Alexander Dumas -Pere) 
82. La Fontaine’den Seçmeler
83. Pinokyo (Carlo Collodi) 
84. 80 Günde Devr-i Alem (Jules Verne) 
85. İnci (John Steinbeck) 
86. Beyaz Yele (René Guillot) 
87. Peter Pan (James Matthew Barrie) 
88. Uçan Sınıf (Erich Kastner) 
89. Yağmur Yağdıran Kedi (Marcel Aymé) 
90. Ölümsüz Aile (Natalie Babbitt) 
91. Yaşlı Adam ve Deniz (Ernest Hemingway) 
92. Mutlu Prens (Oscar Wilde) 
93. Şamatalı Köy (Astrid Lindgren) 
94. Momo (Michael Ende) 
95. Heidi (Johanna Spyri) 
96. İnsan Ne İle Yaşar (Leo Tolstoy) 
97. Sol Ayağım (Christy Brown) 
98. Hikayeler (Anton Çehov) 
99. Değirmenimden Mektuplar (Alphonse Daudet) 
100. Pollyanna (Eleanor Porter)


ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİK:
MEB, kamuoyuna açıkladığı listede sonradan değişikliğe gitti. Listede iki eseri olan İbrahim Zeki Burdurlu’dan ‘Anılarda Öyküler’ ile Antoine de Saint-Exupery’nin dünyaca ünlü kitabı ‘Küçük Prens’ listeden çıkarıldı.

Bu kitaplar yerine, Mehmed Âkif Ersoy’dan Seçmeler ve Necip Fazıl Kısakürek’ten Seçmeler adlı eserler eklendi.

Son değişiklikle listedeki Türk yazarların eser sayısı 63’ten 64’e çıktı, yabancı yazarların kitap sayısı ise 30’dan 29’a düştü.

Hakkımızda

Bu Sayfa Üzerinde Aklınıza gelecebilecek tüm sorulara cevap arayacağız, sormak istediginiz birşey varsa iletişim kısmından yazabilirsiniz.

Takip Listemizden

İstatistikler


Sitemizde 33 kategoride toplam yazı bulunmaktadır!

Görüntülenme

back to top