You are here: Home » All posts
25 Aralık 2011 Pazar
Kuyruklu Yıldızlar
KUYRUKLU YILDIZLAR
Kuyruklu yıldızlar,gerçekte yıldız değildir.
Bunlar Güneş’ten aldıkları ışığı yansıtırlar.
1910 yılında Halley kuyruklu yıldızı Dünya’ya o denli yaklaştı ki kuyruğu Dünya’yı aydınlattı.Kuyruklu yıldızlar Güneş’e yaklaşırken uzaya kum taneciği büyüklüğünde tanecikler saçarlar.
Böyle durumlarda atmosferimiz etkili bir kalkan görevi yapar.
Kuyruklu yıldızlar,gerçekte yıldız değildir.
Bunlar Güneş’ten aldıkları ışığı yansıtırlar.
1910 yılında Halley kuyruklu yıldızı Dünya’ya o denli yaklaştı ki kuyruğu Dünya’yı aydınlattı.Kuyruklu yıldızlar Güneş’e yaklaşırken uzaya kum taneciği büyüklüğünde tanecikler saçarlar.
Böyle durumlarda atmosferimiz etkili bir kalkan görevi yapar.
Meteor Ve Göktaşları
METEOR VE GÖKTAŞLARI
Yeryüzüne düşen meteor ve göktaşı parçalarına (meteorit) denir.Bir kaç ton ağırlığındaki ,asteoridi andıran meteorlar çok hızlı çarptıklarında atmosferde yanmazlar.
Ama Dünya’ya düştüğünde kraterler oluşurlar.Bu kraterlerin en ünlüsü Arizona’da 1200 m çapındaki ve 175 m değerliğinde olanıdır.
Yeryüzüne düşen meteor ve göktaşı parçalarına (meteorit) denir.Bir kaç ton ağırlığındaki ,asteoridi andıran meteorlar çok hızlı çarptıklarında atmosferde yanmazlar.
Ama Dünya’ya düştüğünde kraterler oluşurlar.Bu kraterlerin en ünlüsü Arizona’da 1200 m çapındaki ve 175 m değerliğinde olanıdır.
Yıldızlarla Gezegenler Arasındaki Farklar
YILDIZLARLA GEZEGENLER ARASINDAKİ FARKLAR
•Yıldızlar kendiliğinden ısı ve ışık enerjisi yayarlar;gezegenler ise Güneş’ten aldığı ışığı yansıtırlar.
•Yıldızlar Dünya’dan uzak,gezegenler ise Dünya’ya yakındır.
•Yıldızların ışığı titreşir,gezegenlerinki titreşmez.
•Yıldızların sıcaklığı çok yüksektir.Gezegenler ise soğuyarak katılaşmıştır.
•Yıldızların birbirine konumları değişmez.Yıldızlar çok uzaktadırlar.Bundan dolayı hareketsizmiş gibi görünürler.Gezegenlerin ise,birbirine göre konumları değişir.Bu sebeple hareketleri kolayca gözlenir.
•Yıldızlar kendiliğinden ısı ve ışık enerjisi yayarlar;gezegenler ise Güneş’ten aldığı ışığı yansıtırlar.
•Yıldızlar Dünya’dan uzak,gezegenler ise Dünya’ya yakındır.
•Yıldızların ışığı titreşir,gezegenlerinki titreşmez.
•Yıldızların sıcaklığı çok yüksektir.Gezegenler ise soğuyarak katılaşmıştır.
•Yıldızların birbirine konumları değişmez.Yıldızlar çok uzaktadırlar.Bundan dolayı hareketsizmiş gibi görünürler.Gezegenlerin ise,birbirine göre konumları değişir.Bu sebeple hareketleri kolayca gözlenir.
Uzay
Bütün varlıkların içinde yer aldığı boşluğa uzay adı
verilir.3 Mart 1972’de, uzayın derinliklerini araştırmak için Pionner_10
(paynır) adlı uydu gönderilmiştir.Bu uydu saatte 49.177 km hızla ve 11
yıl yolculuktan sonra,13 Haziran 1983’te Güneş Sistemi’nin dışına
çıkmıştır.Ancak çektiği fotoğrafları dünyaya iletebilmiştir.
Gezegenler
Güneş sistemimizdeki gezegenler beş bin milyon yıl önce Samanyolunda kozmik bir gaz ve toz kütlesinin yoğunlaşması ile oluştular.Ortada ısı ve ışık yayan Güneş,Güneş’in çevresinde Güneş’ten aldıkları ışığı yansıtan irili ufaklı gezegenler vardır.Güneş sistemindeki gezegenler şunlardır:
1)Merkür
İç gezegenler
2)Venüs
3)Dünya
4)Mars
5)Jüpiter
Dış gezegenler
6)Satürn
7)Uranüs
8)Neptün
9)Plüton
MERKÜR: Güneş’e en yakın olan gezegendir.Kızgın bir soba gibidir.Gezegenin Güneş’e bakan yüzü o denli ısınır ki bazı mineraller erimiş halde bulunur.
VENÜS: Akşam Yıldızı,Sabah Yıldızı ve Çoban Yıldızı da denir.Hayat yoktur.Çünkü atmosferde CO² ve azotlu gazlar vardır.Çevresinde bir halka bulunur.Venüs’ü saran yoğun toz bulutu bu gezegenin yüzeyini görmemizi engeller.
MARS: Mars Dünya’dan bir sonraki yörüngede döner.2 yılda bir kez Dünya’nın Güneş’e göre tam karşısına gelen Mars,bu konumda çok iyi gözlenir.
Atmosfer içinde CO²,su buharı,Azot,Argon,Oksijen ve Hidrojen gazları vardır.Oksijen ve su buharı olması canlı organizmaların olabileceğini kanıtlar.Yalnız sıcaklığın çok düşük olması nedeniyle bu mikroorganizmaların uyuşuk durumda olduğu sanılmaktadır.
Mars’ın iki küçük uydusu PHOBOS(Korku) ile DEIMOS(Şiddet) adlarını eski savaş tanrılarından almışlardır.
JÜPİTER: Jüpiter’in 12 uydusunun
birinden görünüşü.Kırmızı leke ve
önen bulutlar açıkça görülebiliyor. uydular
Uydulardan Europa,İo,Calixto ve
Ganymede Ay’dan daha büyük ve
Dünya’dan görülebilir.En büyük ge-
zegendir.Çapı Dünya’nın 11katı
oylumu ise 1300 katıdır. Jüpiter
URANÜS:Uranüs Güneş’in çevresinde84Dünya yılında bir kez döner.Kendi ekseni etrafındaki dönüşünü 11 saatte tamamlar.5 uydusu bulunur.
SATÜRN:En güzel gezegendir.Titan atmosferi olan tek uydudur.Satürn Güneş’in çevresinde 29.5 Dünya yılında döner.Gerçekte Satürn’ün bilinen 18 uydusu vardır ancak,bunlardan sadece 5 tanesini fotoğrafı çekilebilmiştir.
NEPTÜN:Neptün’ün Güneş’e uzaklığı Dünya’nın Güneş’e uzaklığının 30 katıdır.Bir Neptün yılı 165 Dünya yılına eşittir.Triton ve Nereid adında iki uydusu vardır.
PLÜTON: Plüton’un ışığı o denli zayıftır ki en güçlü teleskoplarla bile zor görülür.Plüton’un Neptün’ün eski bir uydusu olma olasılığı güçlüdür.
Dünya’nın Hareketleri
A)Dünya’nın Güneş etrafındaki hareketi
Dünya,Güneş çevresinde elips yörünge üzerinde batıdan doğuya doğru hareket döner.Bu hareketini 365 gün 6 saatte tamamlar.Böylece bir yıl oluşur.Ekvator düzlemi,Güneş etrafında döndüğü elipsin düzlemine oturmaz.Aralarında 23º 27′’lık bir açı vardır.Bu yüzden dünyanın çeşitli yerleri,çeşitli zamanlarda güneş ışınlarını değişik açılarla alırlar.Böylece ortaya çıkan farklı ısınma nedeniyle “MEVSİMLER” oluşur.
21 Haziran’da Güneş ekvatorun 23º 27′ kuzeyindeki Yengeç Dönencesine tam dik gelir.Bu tarihte Kuzey Yarımkürede yaz,Güney Yarımkürede kış hüküm sürer.
23 Eylül’de Güneş ışınları bu kez Ekvatora dik gelir.Bu tarihte Güney Yarımküre’de ilkbahar,Kuzey Yarımküre’de sonbahar başlamıştır.
21 Aralık’ta Güneş ışınları ekvatorun 23º 27′ güneyindeki Oğlak Dönencesine tam dik gelir.Bu sırada Güney Yarımküre’de yaz, Kuzey Yarımküre’de kış hüküm sürer.
B)Dünya’nın Kendi Ekseni Etrafındaki Hareketleri
Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki batıdan doğuya doğru bir tam dönüşü 24 saatte tamamlanır.Buna bir GÜN denir.
Bu dönüş sırasında Dünya’nın bir kısmı güneş ışınlarını alır,bir kısmı alamaz.Alan yerlerde gündüz,alamayan yerlerde gece hüküm sürer.
Gece ve gündüz süreleri her zaman birbirine eşit değildir.Yaz aylarında gündüzler uzun,kış aylarında ise geceler uzundur.21 Mart ve 23 Eylül günlerinde gece ile gündüz zamanları eşittir.
Astronomi Optik Ve Mekanik Bilgi
OPTİK VE MEKANİK BİLGİ
1. Açıklık : Bütün teleskopların asıl fonksiyonu ışık toplamaktır. Teleskobun açıklığı demek, merceğin yada aynanın çapı demektir. Açıklık genellikle " (inç) ile tanımlanır. 1" = 2.54cm dir. Açıklık ne kadar büyükse teleskop o kadar fazla ışık toplar. Daha çok ışık toplanması ise daha parlak ve daha iyi bir görüntü oluşmasını sağlar.
2. Odak Uzaklığı : Odak uzaklığı = Açıklık (mm) * Odak Oranı olarak tanımlanabilir. Ya da mercekten veya birinci aynadan itibaren teleskobun odak noktasına kadar olan uzaklığıdır. Odak uzaklığı uzun olan teleskopların gücü daha fazla olup, elde edilen görüntüde daha büyüktür.
3. Çözümleme : Bir teleskobun daha fazla ayrıntıyı gösterebilme yeteneğine denir. Çözümleme ne kadar yüksekse, teleskop o kadar ince ayrıntı verir.
4. Çözümleme Gücü : Birbirine çok yakın olan çift yıldızları ayrı ayrı görebilmemizi gerçekleştiren teleskop yeteneğine denir.
5. Kontrast : Elde edilen görüntünün daha net ve daha parlak olmasıdır. Kontrastın iyi olabilmesi için hava ve görüş koşullarının iyi olması gereklidir.
6. Işık Toplama Gücü : İnsan gözü ile teleskobun kuramsal olarak ışık toplama yeteneğinin karşılaştırılmasıdır.
7. Airy Disk Parlaklık Faktörü :
Yıldızlar dünyadan çok uzakta oldukları için teleskopla bakıldığında disk şeklinde değil, nokta şeklinde görünürler. Ancak yıldızın görüntüsünü çok fazla büyütürsek teleskoptan kaynaklanan disk şeklinde bir görüntü belirir. Yani yıldız teleskobun görüş alanının merkezinde olduğunda, yıldızın bu büyütülmüş görüntüsünde iki şey göze çarpmaktadır : Birincisi Airy Disk adıyla bilinen parlak bir merkezi alan, ikincisi ise Kırınım halkaları adıyla bilinen bir halka veya sönük halkalar serisidir.
8. Çıkış Açıklığı : Açıklık (mm) / Göz merceğinin gücü olarak tanımlanabilir. Gözmerceğinden çıkan dairesel olan ışık demeti için kullanılmaktadır.
9. Güç (Büyütme) : Teleskobun gücü, teleskobun kendisi ve kullanılan göz merceği (oküler) arasındaki ilişki olarak tanımlanabilir. Teleskop alınırken açıklık ve teleskobun gücüne çok dikkat edilmelidir. Büyütme = Teleskobun odak uzaklığı / gözmerceğinin odak uzaklığı formülü ile hesaplanır. Normal şartlar altında en yüksek büyütme teleskobun açıklığının 60 katına eşittir. Mesela 3.5" lik bir teleskobun max. büyütmesi 210X dir. Genelde amatör astronomlar gözlemlerinin çoğunu açıklığın 20-25 katı bir büyütme ile yaparlar.
10. Parlaklık Sınırı : Parlaklık birimi kadir (m) dir. 7.5 + 5 * logA (cm biriminde teleskobun açıklığının logaritması) formülü ile görsel parlaklık sınırı hesaplanır.
11. Odak Oranı (Fotoğrafik Hız) : Odak Oranı = Odak Uzaklığı (mm) / Açıklık (mm) ile hesaplanır. Odak oranı size teleskobunuzla fotoğraf çekebilme hızını verir.
12. Yakın Odak : Görsel veya fotoğrafik çalışılabilecek en yakın yer cisminin odaklanabileceği en yakın uzaklıktır.
13. Görüş Alanı : Teleskop ile görülebilecek gökyüzü parçasına gerçek görüş alanı denir. Bu açısal alan yay derecesi cinsinden ölçülür. Formülü : Teleskobun gücü / Gözmerceğinin görüş alanı (derece) dir.
14. Optik Dizayn Sapınçları : Görüntünün oluşumu sırasında ortaya çıkan hatalara denir. Renk sapıncı, Küresel sapınç, Koma, Astigmat, Alan eğriliği ve Alan bozulması bazı teleskop sapınçlarıdır.
15. Teleskop Kurguları : İkiye ayrılır :
a. Alt Azimut Kurgu : En basit kurgudur. Üzerindeki kollar yardımı ile teleskoba; aşağı yukarı doğru düşey hareket ve yatay hareket yaptırılabilir.
b. Eşlek Kurgu : Eşlek kurgu ile gök cisimlerini izlemek çok daha kolaydır. Çünkü gökyüzündeki cisimler sürekli bir hareket halindedir ve alt azimut kurgu ile bunların hareketlerine ayak uydurmak son derece zordur. Ancak eşlek kurgu, enleme göre ayarlanmış bir eksen üzerinde döndüğü için gökcisimleri telekobun görüş alanı içinde kalırlar. Alman ve Çatal kurgu adı altında iki ayrı çeşidi vardır.
16. Enlem Ayarlayıcı : Teleskobun gök uçlağına göre eğimini ayarlar.
17. Saat Sürücü : Eşlek kurgularda buluna motorları ve dişlileri kontrol eden elektrik sistemine denir.
18. Konsayı Ayarlayıcı : Yıldızların konsayılarını kullanarak gökyüzündeki yerlerini bulmaya yarayan sağaçıklık ve dikaçıklık ayarlayıcılarıdır.
19. Arayıcı : Teleskobun üzerine yerleştirilmiş küçük dürbüne denir.
20. Gözmerceği : Teleskopta oluşturulan görüntüler, farklı oranlarda gözmercekleri tarafından büyütülürler
1. Açıklık : Bütün teleskopların asıl fonksiyonu ışık toplamaktır. Teleskobun açıklığı demek, merceğin yada aynanın çapı demektir. Açıklık genellikle " (inç) ile tanımlanır. 1" = 2.54cm dir. Açıklık ne kadar büyükse teleskop o kadar fazla ışık toplar. Daha çok ışık toplanması ise daha parlak ve daha iyi bir görüntü oluşmasını sağlar.
2. Odak Uzaklığı : Odak uzaklığı = Açıklık (mm) * Odak Oranı olarak tanımlanabilir. Ya da mercekten veya birinci aynadan itibaren teleskobun odak noktasına kadar olan uzaklığıdır. Odak uzaklığı uzun olan teleskopların gücü daha fazla olup, elde edilen görüntüde daha büyüktür.
3. Çözümleme : Bir teleskobun daha fazla ayrıntıyı gösterebilme yeteneğine denir. Çözümleme ne kadar yüksekse, teleskop o kadar ince ayrıntı verir.
4. Çözümleme Gücü : Birbirine çok yakın olan çift yıldızları ayrı ayrı görebilmemizi gerçekleştiren teleskop yeteneğine denir.
5. Kontrast : Elde edilen görüntünün daha net ve daha parlak olmasıdır. Kontrastın iyi olabilmesi için hava ve görüş koşullarının iyi olması gereklidir.
6. Işık Toplama Gücü : İnsan gözü ile teleskobun kuramsal olarak ışık toplama yeteneğinin karşılaştırılmasıdır.
7. Airy Disk Parlaklık Faktörü :
Yıldızlar dünyadan çok uzakta oldukları için teleskopla bakıldığında disk şeklinde değil, nokta şeklinde görünürler. Ancak yıldızın görüntüsünü çok fazla büyütürsek teleskoptan kaynaklanan disk şeklinde bir görüntü belirir. Yani yıldız teleskobun görüş alanının merkezinde olduğunda, yıldızın bu büyütülmüş görüntüsünde iki şey göze çarpmaktadır : Birincisi Airy Disk adıyla bilinen parlak bir merkezi alan, ikincisi ise Kırınım halkaları adıyla bilinen bir halka veya sönük halkalar serisidir.
8. Çıkış Açıklığı : Açıklık (mm) / Göz merceğinin gücü olarak tanımlanabilir. Gözmerceğinden çıkan dairesel olan ışık demeti için kullanılmaktadır.
9. Güç (Büyütme) : Teleskobun gücü, teleskobun kendisi ve kullanılan göz merceği (oküler) arasındaki ilişki olarak tanımlanabilir. Teleskop alınırken açıklık ve teleskobun gücüne çok dikkat edilmelidir. Büyütme = Teleskobun odak uzaklığı / gözmerceğinin odak uzaklığı formülü ile hesaplanır. Normal şartlar altında en yüksek büyütme teleskobun açıklığının 60 katına eşittir. Mesela 3.5" lik bir teleskobun max. büyütmesi 210X dir. Genelde amatör astronomlar gözlemlerinin çoğunu açıklığın 20-25 katı bir büyütme ile yaparlar.
10. Parlaklık Sınırı : Parlaklık birimi kadir (m) dir. 7.5 + 5 * logA (cm biriminde teleskobun açıklığının logaritması) formülü ile görsel parlaklık sınırı hesaplanır.
11. Odak Oranı (Fotoğrafik Hız) : Odak Oranı = Odak Uzaklığı (mm) / Açıklık (mm) ile hesaplanır. Odak oranı size teleskobunuzla fotoğraf çekebilme hızını verir.
12. Yakın Odak : Görsel veya fotoğrafik çalışılabilecek en yakın yer cisminin odaklanabileceği en yakın uzaklıktır.
13. Görüş Alanı : Teleskop ile görülebilecek gökyüzü parçasına gerçek görüş alanı denir. Bu açısal alan yay derecesi cinsinden ölçülür. Formülü : Teleskobun gücü / Gözmerceğinin görüş alanı (derece) dir.
14. Optik Dizayn Sapınçları : Görüntünün oluşumu sırasında ortaya çıkan hatalara denir. Renk sapıncı, Küresel sapınç, Koma, Astigmat, Alan eğriliği ve Alan bozulması bazı teleskop sapınçlarıdır.
15. Teleskop Kurguları : İkiye ayrılır :
a. Alt Azimut Kurgu : En basit kurgudur. Üzerindeki kollar yardımı ile teleskoba; aşağı yukarı doğru düşey hareket ve yatay hareket yaptırılabilir.
b. Eşlek Kurgu : Eşlek kurgu ile gök cisimlerini izlemek çok daha kolaydır. Çünkü gökyüzündeki cisimler sürekli bir hareket halindedir ve alt azimut kurgu ile bunların hareketlerine ayak uydurmak son derece zordur. Ancak eşlek kurgu, enleme göre ayarlanmış bir eksen üzerinde döndüğü için gökcisimleri telekobun görüş alanı içinde kalırlar. Alman ve Çatal kurgu adı altında iki ayrı çeşidi vardır.
16. Enlem Ayarlayıcı : Teleskobun gök uçlağına göre eğimini ayarlar.
17. Saat Sürücü : Eşlek kurgularda buluna motorları ve dişlileri kontrol eden elektrik sistemine denir.
18. Konsayı Ayarlayıcı : Yıldızların konsayılarını kullanarak gökyüzündeki yerlerini bulmaya yarayan sağaçıklık ve dikaçıklık ayarlayıcılarıdır.
19. Arayıcı : Teleskobun üzerine yerleştirilmiş küçük dürbüne denir.
20. Gözmerceği : Teleskopta oluşturulan görüntüler, farklı oranlarda gözmercekleri tarafından büyütülürler
Teleskop Türleri
TELESKOP TÜRLERİ
* Teleskop türlerini 3 ana grup altında toplayabiliriz:
1. Mercekli Teleskoplar : Bu türde uzun bir tüp içindeki mercekten geçen ışık, göz merceğine gelir.
2. Aynalı Teleskoplar : Bunlarda kendi aralarında ikiye ayrılır.
a. Newtonian Türü :Newtonian türü teleskoplar ışığı toplayan ve ikinci bir düz aynaya odaklayan bir çukur aynaya sahiptirler. İkinci ayna ise görüntüyü ana tübün dışına açılan bir penceredeki göz merceğine yansıtır.
b. Cassegrain Türü :Bu tür teleskoplar büyük bir küresel veya parabolid çukur ayna ile hiperbolid tümsek bir ikinci aynadan oluşur. Gelen ışınlar önce çukur ayna tarafından toplanır ve ikinci aynaya yansıtılır. Bu aynadan yansıyan ışınlar ise birinci aynanın merkez bölgesindeki delikten geçerek gözmerceğine odaklanır.
3. Hem aynalı Hem mercekli (Katadioptrik) teleskoplar : Bunlarda kendi aralarında üçe ayrılır.
a. Schmidt-Cassegrain Türü :Bu tür teleskoplarda ışık ince bir Schmidt düzeltici mercekten geçerek gelir. Daha sonra küresel çukur aynaya çarparak tekrar geri yansır. Yansıyan bu ışınlar birinci aynanın göbeğindeki delikten geçerek gözmerceğinde odaklanırlar. Bu tür teleskoplar teleskop türleri içinde en modern olanlarıdır.
b. Maksutov-Cassegrain Türü : Bu tür genel olarak Schmidt-Cassegrain teleskoplara benzer. Bu tür teleskoplarda bir tarafı iç bükey bir tarafı dış bükey olan ince bir düzeltici mercek kullanılır. İkinci ayna, merceğin merkez bölgesi aluminyum kaplanarak oluşturulur.
c. Schmid-Newtonian Türü : Bu tür teleskoplar diğerlerine benzemekle birlikte; bunlarda Newtonian aynaları ve Schmidt düzeltici mercekleri kullanılmıştır. Daha çok sönük uzay cisimlerini gözlemek için kullanılırlar.
* Teleskop türlerini 3 ana grup altında toplayabiliriz:
1. Mercekli Teleskoplar : Bu türde uzun bir tüp içindeki mercekten geçen ışık, göz merceğine gelir.
2. Aynalı Teleskoplar : Bunlarda kendi aralarında ikiye ayrılır.
a. Newtonian Türü :Newtonian türü teleskoplar ışığı toplayan ve ikinci bir düz aynaya odaklayan bir çukur aynaya sahiptirler. İkinci ayna ise görüntüyü ana tübün dışına açılan bir penceredeki göz merceğine yansıtır.
b. Cassegrain Türü :Bu tür teleskoplar büyük bir küresel veya parabolid çukur ayna ile hiperbolid tümsek bir ikinci aynadan oluşur. Gelen ışınlar önce çukur ayna tarafından toplanır ve ikinci aynaya yansıtılır. Bu aynadan yansıyan ışınlar ise birinci aynanın merkez bölgesindeki delikten geçerek gözmerceğine odaklanır.
3. Hem aynalı Hem mercekli (Katadioptrik) teleskoplar : Bunlarda kendi aralarında üçe ayrılır.
a. Schmidt-Cassegrain Türü :Bu tür teleskoplarda ışık ince bir Schmidt düzeltici mercekten geçerek gelir. Daha sonra küresel çukur aynaya çarparak tekrar geri yansır. Yansıyan bu ışınlar birinci aynanın göbeğindeki delikten geçerek gözmerceğinde odaklanırlar. Bu tür teleskoplar teleskop türleri içinde en modern olanlarıdır.
b. Maksutov-Cassegrain Türü : Bu tür genel olarak Schmidt-Cassegrain teleskoplara benzer. Bu tür teleskoplarda bir tarafı iç bükey bir tarafı dış bükey olan ince bir düzeltici mercek kullanılır. İkinci ayna, merceğin merkez bölgesi aluminyum kaplanarak oluşturulur.
c. Schmid-Newtonian Türü : Bu tür teleskoplar diğerlerine benzemekle birlikte; bunlarda Newtonian aynaları ve Schmidt düzeltici mercekleri kullanılmıştır. Daha çok sönük uzay cisimlerini gözlemek için kullanılırlar.
Teleskoplar
TELESKOPLAR
Bir teleskop ile; daha doğrusu başlangıç için aldığınız küçük bir teleskop ile, görebileceğiniz gök cisimlerinin başında tabi ki ay gelmektedir.Ayın üzerindeki kraterleri ve dağları yakından görmek, ay tutulmalarını daha yakından seyredebilmek, geceleri gökyüzüne bakan herkese mutlaka daha fazla bir keyif verecektir. Ay’ın dışında gezegenleri de rahatlıkla gözlemleyebileceksiniz.
Özellikle Jüpiterin bantları, lekesi ve uyduları; Satürn’ün halkaları ve Titan uydusu; Venüs’ün etkileyici görüntüsü ve Mars üzerindeki bölgeleri görmek size ayrı bir haz ve mutluluk verecektir.
Tabi ki ay ve gezegenlerin yanında, derin uzay cisimleri olan; bulutsuları, gökadaları ve hatta kuyruklu yıldızları dahi 60mm lik başlangıç seviyesi bir teleskopla görmeniz mümkün olur. Ayrıca teleskoplar ile; özellikle mercekli teleskoplar ile, yeryüzü görüntülerinide rahatlıkla izleyebilirsiniz. Teleskobunuzu doğayı, kuşları veya uzaktaki cisimleri izleyebilmek için de çekinmeden kullanabilirsiniz.
Bir teleskop ile; daha doğrusu başlangıç için aldığınız küçük bir teleskop ile, görebileceğiniz gök cisimlerinin başında tabi ki ay gelmektedir.Ayın üzerindeki kraterleri ve dağları yakından görmek, ay tutulmalarını daha yakından seyredebilmek, geceleri gökyüzüne bakan herkese mutlaka daha fazla bir keyif verecektir. Ay’ın dışında gezegenleri de rahatlıkla gözlemleyebileceksiniz.
Özellikle Jüpiterin bantları, lekesi ve uyduları; Satürn’ün halkaları ve Titan uydusu; Venüs’ün etkileyici görüntüsü ve Mars üzerindeki bölgeleri görmek size ayrı bir haz ve mutluluk verecektir.
Tabi ki ay ve gezegenlerin yanında, derin uzay cisimleri olan; bulutsuları, gökadaları ve hatta kuyruklu yıldızları dahi 60mm lik başlangıç seviyesi bir teleskopla görmeniz mümkün olur. Ayrıca teleskoplar ile; özellikle mercekli teleskoplar ile, yeryüzü görüntülerinide rahatlıkla izleyebilirsiniz. Teleskobunuzu doğayı, kuşları veya uzaktaki cisimleri izleyebilmek için de çekinmeden kullanabilirsiniz.
Roket
Roket:Atış sırasında mekanik olarak yön verilen, yörüngesinin
başlangıcında özitmeli olarak yol alan ve daha sonra yalnız balistik
kanunlarına bağlı kalan mermi.(Özel silahlardan farklı olarak, roket
güdümlü değildir.) Bazen, bu tip mermileri atan hafif füzeatarlar için
kullanılır. Özellikle XIV. yy. da, itici gücünü içindeki barutun
yanmasından sağlayan humbarası: İngiliz generali Congreve’in icadı olan
humbaraya <<Roket>> adı verilmiştir.
Roket terimi, devindirici elemanını barutlu bir tapadan meydana gelen özitmeli taktik mermiler için kullanılır. Yalnız tepkiye sağlanan ilk hareket sırasında patlama olmaması, hem geri tepme problemini ortadan kaldırır, hem de basit ve hafif atış malzemesinin kullanılmasına imkan verir: ince namlular, çok namlulu çerçeveler v.b. Atış sıhhati az olduğu için, roket ancak çok yakın veya çok büyük hedeflere karşı kullanılabilir ve güdümlü bir mermi değil de, balistik kurallarına göre yol alan bir fırlatma mermi olduğu ölçüde özel silahlardan ayrılır. Çukur imla hakkıyla doldurulmağa çok elverişli olan roket, tanksavar silahlarda çok kullanılır (müttefiklerin bazoka’sı ve Almanların Panzerfaust’u). Ayrıca, füze-radarlarla donatılmış olsun veya olmasın, roket, uçaklarda kullanılan ve gerek düşman uçaklarında taarruzda (1945’te yapılan hesaplara göre, 1 000 m mesafeden atılan her iki roket bir uçak düşürmüştü), gerek yerdeki birliklerin desteklenmesinde çok yararlı olan bir silahtır. En çok kullanılanı 127 mm çapında olan bu çeşit mermilerde geri tepmenin olmayışı, otomatik silahların uçak kanatlarına yüklediği büyük kuvvetleri ortadan kaldırmaktadır.
Roketlerin füzelerden farkı, roketlerin sadece roket motorlarıyla, füzelerin ise hem roket motorları hem de herhangi bir jet motoru ile tahrik edilebilmesidir. Roket motorları hem yakıtı hem de yakıtın yanmasını sağlayan oksitleyici maddeyi bünyesinde bulundurur. Dış atmosfer havasına ihtiyaç duyulmaz. Bu sebeple dış çevreye bağlı olmadığı için boşlukta dahi çalışabilir. Esas olarak katı ve sıvı yakıtlı olmak üzere iki çeşide ayrılırlar. Katı yakıtlı roket motorlarının değişik ebatlarda olanları vardır. Yapıları basittir. Silindirik bir basınç kabı ve bunun içinde bulunan yakıt oksitleyici karışımı, egzozt ve ateşleyiciden ibarettir. Yakıt ve oksitleyici (nitrogliserin ve nitroselüloz) ya ayrı ayrı bulunur veya oksitleyici yakıt içine gömülmüş kompozit şekilde bulunur. Kompozit yakıt-oksitleyici, roket gövdesine dökülerek doldurulabilir. Bu şekilde çok ince ve hafif yapılı roketler yapmak mümkündür.
Sıvı yakıtlı roket motorları balistik füzeleri ve uzay araçlarını tahrik etmede kullanılır. Yakıt ve oksitleyici oksijen tanklarda sıvı olarak depo edilir. Pompa, boru ve valflerden sonra karışan yakıt ve oksijen yanma odalarına sevk edilir. Yakıt olarak benzin gibi hidrokarbonlar, JP-4 ve alkol kullanılır. Roketlerde yakıttan istenen en önemli özellik tepkinin maksimum olması için yüksek sıcaklıklarda hafif olmasıdır. Bunu sağlayan en iyi yakıt hidrojen olmasına rağmen yoğunluğu düşük olduğundan çok büyük tanklar ve pompalara ihtiyaç göstermektedir. Bu sebeple hidrojen, yüksek performanslı büyük araçlar için uygun bir yakıttır. Diğer bir roket motor tipi olan nükleer roket motorlarında egzozttan çıkarak tepki saplayan bir akışkan mevcuttur. Depoda sıvı olarak bulunan bu akışkan bir nükleer reaktörden geçerek sıcak gaz haline gelir ve enerjisi artar. Hidrojen bu motorlarda elverişli bir akışkan olmasına rağmen, amonyak daha yoğun bir gaz olduğundan amonyağın depolanması daha kolaydır.
Sezyum, sodyum veya lityum gibi ir alkalinin ısıtmakla elde edilen iyonlarının hızlandırılarak egzozsttan atılması suretiyle tepki elde etmeye yarayan iyon motorları da bir tip roket motorudur. Bu motorlar uzay araçlarının uzayda manevra yapmasında kullanılır. Bir rokette motorlar tek veya kademeli olarak birden fazla da bulunabilir.
Roketlerin Tarihi:Barutla, roketin kullanılması hemen hemen aynı tarihlere rastlar. M.S. 1200’lerde Çinlilerin kağıtlara sardıkları kara barutu roket gibi kullandıkları iddia edilmektedir. Kayıtlara geçmiş ilk roketin kullanıldığı yer, 1232 tarihli Kayfeng kuşatmasıdır. Avrupa’da ilk roket 1258’de Cologne’de rastlanmaktadır.1258’den itibaren 20 sene içinde Avrupa’da Roger Bacon, Albertus Mağrus, gibi isimler roketle ilgilenirken birçok Arabi kitaplarda roketler hakkında geniş malumat mevcuttur. Bu tarihlerde roektler kendisini, kara muharebelerinden çok yelkenleri yaktığı için deniz muharebelerinde gösterdi. Seringapatan’da (1792-1798) cereyan eden savaşlarda Haydar Ali ve ordusuna ait roektler sebebiyle çok kayba uğrayan İngilizler silah olarak kullanılabilecek roket imali için çalışmaya başladılar. Birkaç sene sonra roketlerin menzili 200 m.den 3000 m.ye ulaştı. Cengreeve’nin roketleri ilk defa 1805’te Bouloğne’de deniz taarruzunda kullanıldı. Bu dönemde birçok Avrupa devleti roket birlikleri kurdu.
1846’da Williom Hale, uçuş esnasında roketlerin egzxozt kısmına üç küçük meyilli metal taktı. Bu küçük kanalcıklar vasıtasıyla roketler dönerek gidiyor ve daha isabetli oluyordu. Birinci Dünya Harbi’nde Fransızlar, Almanların topçu ileri gözetleyicisi olarak kullandıkları balonları düşürmek için katı yakıtlı roketleri kullanırken, Almanlar da bunların daha geniş ve ipli olanlarını kullandılar. Fakat bu arada özellikle tahrip maksatlı roektler üzerinde yoğun çalışmalar yapıyorlardı. Daha sonra Fredich Krupp’un firması tahrip maksatlı roketlerin seri imalatına başladı. Bu roketlerde yakıt %50 nitrogliserin, %41 nitro selüloz, %9 karbonitten müteşekkil idi. İngiltere, Almanya ve Amerika’da da yakıt tüpleriüzerine geniş araştırmalar yapılıyordu.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında özellikle Amerika’nın geliştirdiği AT-MI roketi, en gelişmiş bir antitantik roketiydi. İlk defa 1943 senesinde Tunus’a karşı kullanıldı. “Bazuka”adı ile anılan bu roket 3.75 cm. boyunda ve 5.9 cm çapında idi. Tesirli menzili 180 metre olan bu rokete yeni keşfedilen “Munroe Prensibi” ile çalışan patlayıcı konuldu. Bu roketlerle beton ve çelik zırhlar delinebilmiştir. Bu roketin daha kuvvetli ve daha tekamül etmiş tipi olan 8,75 cm.lik roket ilk defa Kore’de denendi. Daha sonra 11,25 cm.lik M-8 roketleri seri olarak imal edilmeye başlandı. 12,5 cm.lik HUAR, 18 cm.lik denizcilerin kullandığı tahrip roketleri ve 16.25 cm.lik uçak roketi RAM bu gelişmeleri takip etti.
İkinci Dünya Harbi yıllarında İngiltere’nin 9,25 cm. “Z” roketleri, Rusların Katusha adlı roketleri, Almanların “Nebelwerger 41” ve “Rhenbote” adlı roketleri kullanıldı. Japonların ise bu sırada roketleri pek gelişmiş değildi. Savaştan sonraki son 10 sene içinde 1000 kg. katı yakıtlı roketler yapılmıştır. Katı yakıtlı roket yardımcı kalkış elemanları (RAKE)ler üzerine de yapılan uzun araştırmalar sonucunda büyük gelişmeler kaydedildi. Bundan sonra Almanya’da sıvı yakıtlı RAKE’ler üzerinde çalışmalar yapıldı. Sıvı yakıtlı roketler 19372den sonra yaygınlık kazanmaya başladı. Bu çalışmaları Amerikalı fizikçi Robert Hutehings Goddard (1882-1955) başlattı. 1935 senesinde yapılan deneyler başarılı oldu. Bu çalışmalar Avrupa’ya sıçradı. 1950’lerin ortalarına kadar 15 değişik ülkede 20 roket tekamül heyeti ortaya çıktı. Çalışmalar hızlandı ve bakışlar fezaya yöneldi.
Alman Roketleri:1932’ye kadar sivil geliştirilmeye çalışılan sıvı yakıtlı roketler bu tarihten sonra askeri sahada yerini aldı. Bu maksatla yapılan çalışmalar sonucunda A1-A2-A3-A5 ve 1942’de A4 roketleri yapıldı. 8 Eylül 1944’de Hollanda’dan İngiltere’ye V2 roketleri atılmaya başlandı. V1 roket değil, insansız bir jet bombası idi. U2 roketlerinden 1300 kadar atıldı. 1115’i İngiltere’ye ulaştı. 2724 kişi öldü. V2 roketlerinin menzili 300 km.yi buluyordu.
ABD Roketleri:İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 80 adet A4 roket parçası toplandı ve bunların ışığında Meksiko City’de çalışmalara başlandı. Çalışmalara, davet edilen general Dornberger ve Dr. Van Broun da katıldı. A4’ler ve bundan sonra da Viking’ler üretilmeye başlandı. Vikinglerin son tipinin menzili 1954’de 158 mile ulaştı. Daha sonra 250 mile ulaştı. Daha sonra 250 mile (400km.) ve 1956’dan sonra da Bumper, Jüpiter C, X-17 ve Farside roketleri ile de 5000 km. ye ulaşıldı. Farside roketi 2400 metre yüksekte bir balondan fırlatılan dört bölmeli bir rokettir. Amerika’da yapılan bu çalışmalar dünya yörüngesine gönderdiği roketler ve en sonunda da Ay’a ulaşmaya kadar devam etmiştir. Başlangıçtan itibaren feza çalışmalarında kullanılan roketler şöyle idi: Scout, Eksplorer, Son Marco (Ther-Agena-D), Agene-D, Alouette, DeHA, TAD, Atlas D, Centour, Titan II, Titan III-c, Satürn I, Pegasus I, Apollo serisi, Satürn IB, Satürn II, Satürn IV B ve nihayet Satürn V91.000 kg. itme gücüne sahip 177 kilometrelik yörüngeye 120 tonluk yükü yerleştirebilecek kapasitedeydi. Bu arada “roket uçakları” üzerinde çalışmalar sürdü. İlk çalışmalar Almanya’da başladı. Planörlerle başlayan çalışmalar, sırasıyla HE-176 uçağı, HE-112, Me-163, Me-163A, Me-163B ve Notter uçağı ile devam etti.
Amerika uzay araçlarını fırlatmak maksadı ile katı yakıtlı Scout ve Agena D roketlerini yaptı. Daha sonra yapılan delta roketleri sıvı yakıtlıdır. Bu roketler dört kademelidir. Tiros ve Telstor uyduları delta roketi ile fırlayılmışlardır. Mariner IV’ü Mars’a götüren roket Atlas D ve Agena D roketlerinin birleşimi idi.Kademeli olan bu roketlere füze denir. Uzay araçlarını fırlatmakta kullanılan çok katlı roketler arasında Centaur, Titan, Satürn türlerini saymak mümkündür. Bunların hepsi güdümlü füze sınıfına girer.
SSCB Roketleri:İkinci Dünya Harbi’nin sonuna kadar kayda değer bir çalışması olmayan Rusya, İkinci Dünya Harbi’nden sonra iki adet Alman V-2 roketi ele geçirdi. Hemen çalışmalara başlayarak 400 adet V-2 roketinin kopyasını yaptılar. Proje ve planlarını da ele geçirerek beş adet uçaksavar roket tipi, beş kadar deniz kuvvetlerinde kullanılacak roket çeşidi, taktik ve kıtalararası balistik füze yaptılar.
İlk Rus peyki olan Sputnik 1, T-2 roketi daha sonra peykler ve insanlı feza araçları Vostok ve sıvı yakıtlı bir roket olan Vostok T-3 roketiyle fırlatıldı.
Roket terimi, devindirici elemanını barutlu bir tapadan meydana gelen özitmeli taktik mermiler için kullanılır. Yalnız tepkiye sağlanan ilk hareket sırasında patlama olmaması, hem geri tepme problemini ortadan kaldırır, hem de basit ve hafif atış malzemesinin kullanılmasına imkan verir: ince namlular, çok namlulu çerçeveler v.b. Atış sıhhati az olduğu için, roket ancak çok yakın veya çok büyük hedeflere karşı kullanılabilir ve güdümlü bir mermi değil de, balistik kurallarına göre yol alan bir fırlatma mermi olduğu ölçüde özel silahlardan ayrılır. Çukur imla hakkıyla doldurulmağa çok elverişli olan roket, tanksavar silahlarda çok kullanılır (müttefiklerin bazoka’sı ve Almanların Panzerfaust’u). Ayrıca, füze-radarlarla donatılmış olsun veya olmasın, roket, uçaklarda kullanılan ve gerek düşman uçaklarında taarruzda (1945’te yapılan hesaplara göre, 1 000 m mesafeden atılan her iki roket bir uçak düşürmüştü), gerek yerdeki birliklerin desteklenmesinde çok yararlı olan bir silahtır. En çok kullanılanı 127 mm çapında olan bu çeşit mermilerde geri tepmenin olmayışı, otomatik silahların uçak kanatlarına yüklediği büyük kuvvetleri ortadan kaldırmaktadır.
Roketlerin füzelerden farkı, roketlerin sadece roket motorlarıyla, füzelerin ise hem roket motorları hem de herhangi bir jet motoru ile tahrik edilebilmesidir. Roket motorları hem yakıtı hem de yakıtın yanmasını sağlayan oksitleyici maddeyi bünyesinde bulundurur. Dış atmosfer havasına ihtiyaç duyulmaz. Bu sebeple dış çevreye bağlı olmadığı için boşlukta dahi çalışabilir. Esas olarak katı ve sıvı yakıtlı olmak üzere iki çeşide ayrılırlar. Katı yakıtlı roket motorlarının değişik ebatlarda olanları vardır. Yapıları basittir. Silindirik bir basınç kabı ve bunun içinde bulunan yakıt oksitleyici karışımı, egzozt ve ateşleyiciden ibarettir. Yakıt ve oksitleyici (nitrogliserin ve nitroselüloz) ya ayrı ayrı bulunur veya oksitleyici yakıt içine gömülmüş kompozit şekilde bulunur. Kompozit yakıt-oksitleyici, roket gövdesine dökülerek doldurulabilir. Bu şekilde çok ince ve hafif yapılı roketler yapmak mümkündür.
Sıvı yakıtlı roket motorları balistik füzeleri ve uzay araçlarını tahrik etmede kullanılır. Yakıt ve oksitleyici oksijen tanklarda sıvı olarak depo edilir. Pompa, boru ve valflerden sonra karışan yakıt ve oksijen yanma odalarına sevk edilir. Yakıt olarak benzin gibi hidrokarbonlar, JP-4 ve alkol kullanılır. Roketlerde yakıttan istenen en önemli özellik tepkinin maksimum olması için yüksek sıcaklıklarda hafif olmasıdır. Bunu sağlayan en iyi yakıt hidrojen olmasına rağmen yoğunluğu düşük olduğundan çok büyük tanklar ve pompalara ihtiyaç göstermektedir. Bu sebeple hidrojen, yüksek performanslı büyük araçlar için uygun bir yakıttır. Diğer bir roket motor tipi olan nükleer roket motorlarında egzozttan çıkarak tepki saplayan bir akışkan mevcuttur. Depoda sıvı olarak bulunan bu akışkan bir nükleer reaktörden geçerek sıcak gaz haline gelir ve enerjisi artar. Hidrojen bu motorlarda elverişli bir akışkan olmasına rağmen, amonyak daha yoğun bir gaz olduğundan amonyağın depolanması daha kolaydır.
Sezyum, sodyum veya lityum gibi ir alkalinin ısıtmakla elde edilen iyonlarının hızlandırılarak egzozsttan atılması suretiyle tepki elde etmeye yarayan iyon motorları da bir tip roket motorudur. Bu motorlar uzay araçlarının uzayda manevra yapmasında kullanılır. Bir rokette motorlar tek veya kademeli olarak birden fazla da bulunabilir.
Roketlerin Tarihi:Barutla, roketin kullanılması hemen hemen aynı tarihlere rastlar. M.S. 1200’lerde Çinlilerin kağıtlara sardıkları kara barutu roket gibi kullandıkları iddia edilmektedir. Kayıtlara geçmiş ilk roketin kullanıldığı yer, 1232 tarihli Kayfeng kuşatmasıdır. Avrupa’da ilk roket 1258’de Cologne’de rastlanmaktadır.1258’den itibaren 20 sene içinde Avrupa’da Roger Bacon, Albertus Mağrus, gibi isimler roketle ilgilenirken birçok Arabi kitaplarda roketler hakkında geniş malumat mevcuttur. Bu tarihlerde roektler kendisini, kara muharebelerinden çok yelkenleri yaktığı için deniz muharebelerinde gösterdi. Seringapatan’da (1792-1798) cereyan eden savaşlarda Haydar Ali ve ordusuna ait roektler sebebiyle çok kayba uğrayan İngilizler silah olarak kullanılabilecek roket imali için çalışmaya başladılar. Birkaç sene sonra roketlerin menzili 200 m.den 3000 m.ye ulaştı. Cengreeve’nin roketleri ilk defa 1805’te Bouloğne’de deniz taarruzunda kullanıldı. Bu dönemde birçok Avrupa devleti roket birlikleri kurdu.
1846’da Williom Hale, uçuş esnasında roketlerin egzxozt kısmına üç küçük meyilli metal taktı. Bu küçük kanalcıklar vasıtasıyla roketler dönerek gidiyor ve daha isabetli oluyordu. Birinci Dünya Harbi’nde Fransızlar, Almanların topçu ileri gözetleyicisi olarak kullandıkları balonları düşürmek için katı yakıtlı roketleri kullanırken, Almanlar da bunların daha geniş ve ipli olanlarını kullandılar. Fakat bu arada özellikle tahrip maksatlı roektler üzerinde yoğun çalışmalar yapıyorlardı. Daha sonra Fredich Krupp’un firması tahrip maksatlı roketlerin seri imalatına başladı. Bu roketlerde yakıt %50 nitrogliserin, %41 nitro selüloz, %9 karbonitten müteşekkil idi. İngiltere, Almanya ve Amerika’da da yakıt tüpleriüzerine geniş araştırmalar yapılıyordu.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında özellikle Amerika’nın geliştirdiği AT-MI roketi, en gelişmiş bir antitantik roketiydi. İlk defa 1943 senesinde Tunus’a karşı kullanıldı. “Bazuka”adı ile anılan bu roket 3.75 cm. boyunda ve 5.9 cm çapında idi. Tesirli menzili 180 metre olan bu rokete yeni keşfedilen “Munroe Prensibi” ile çalışan patlayıcı konuldu. Bu roketlerle beton ve çelik zırhlar delinebilmiştir. Bu roketin daha kuvvetli ve daha tekamül etmiş tipi olan 8,75 cm.lik roket ilk defa Kore’de denendi. Daha sonra 11,25 cm.lik M-8 roketleri seri olarak imal edilmeye başlandı. 12,5 cm.lik HUAR, 18 cm.lik denizcilerin kullandığı tahrip roketleri ve 16.25 cm.lik uçak roketi RAM bu gelişmeleri takip etti.
İkinci Dünya Harbi yıllarında İngiltere’nin 9,25 cm. “Z” roketleri, Rusların Katusha adlı roketleri, Almanların “Nebelwerger 41” ve “Rhenbote” adlı roketleri kullanıldı. Japonların ise bu sırada roketleri pek gelişmiş değildi. Savaştan sonraki son 10 sene içinde 1000 kg. katı yakıtlı roketler yapılmıştır. Katı yakıtlı roket yardımcı kalkış elemanları (RAKE)ler üzerine de yapılan uzun araştırmalar sonucunda büyük gelişmeler kaydedildi. Bundan sonra Almanya’da sıvı yakıtlı RAKE’ler üzerinde çalışmalar yapıldı. Sıvı yakıtlı roketler 19372den sonra yaygınlık kazanmaya başladı. Bu çalışmaları Amerikalı fizikçi Robert Hutehings Goddard (1882-1955) başlattı. 1935 senesinde yapılan deneyler başarılı oldu. Bu çalışmalar Avrupa’ya sıçradı. 1950’lerin ortalarına kadar 15 değişik ülkede 20 roket tekamül heyeti ortaya çıktı. Çalışmalar hızlandı ve bakışlar fezaya yöneldi.
Alman Roketleri:1932’ye kadar sivil geliştirilmeye çalışılan sıvı yakıtlı roketler bu tarihten sonra askeri sahada yerini aldı. Bu maksatla yapılan çalışmalar sonucunda A1-A2-A3-A5 ve 1942’de A4 roketleri yapıldı. 8 Eylül 1944’de Hollanda’dan İngiltere’ye V2 roketleri atılmaya başlandı. V1 roket değil, insansız bir jet bombası idi. U2 roketlerinden 1300 kadar atıldı. 1115’i İngiltere’ye ulaştı. 2724 kişi öldü. V2 roketlerinin menzili 300 km.yi buluyordu.
ABD Roketleri:İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 80 adet A4 roket parçası toplandı ve bunların ışığında Meksiko City’de çalışmalara başlandı. Çalışmalara, davet edilen general Dornberger ve Dr. Van Broun da katıldı. A4’ler ve bundan sonra da Viking’ler üretilmeye başlandı. Vikinglerin son tipinin menzili 1954’de 158 mile ulaştı. Daha sonra 250 mile ulaştı. Daha sonra 250 mile (400km.) ve 1956’dan sonra da Bumper, Jüpiter C, X-17 ve Farside roketleri ile de 5000 km. ye ulaşıldı. Farside roketi 2400 metre yüksekte bir balondan fırlatılan dört bölmeli bir rokettir. Amerika’da yapılan bu çalışmalar dünya yörüngesine gönderdiği roketler ve en sonunda da Ay’a ulaşmaya kadar devam etmiştir. Başlangıçtan itibaren feza çalışmalarında kullanılan roketler şöyle idi: Scout, Eksplorer, Son Marco (Ther-Agena-D), Agene-D, Alouette, DeHA, TAD, Atlas D, Centour, Titan II, Titan III-c, Satürn I, Pegasus I, Apollo serisi, Satürn IB, Satürn II, Satürn IV B ve nihayet Satürn V91.000 kg. itme gücüne sahip 177 kilometrelik yörüngeye 120 tonluk yükü yerleştirebilecek kapasitedeydi. Bu arada “roket uçakları” üzerinde çalışmalar sürdü. İlk çalışmalar Almanya’da başladı. Planörlerle başlayan çalışmalar, sırasıyla HE-176 uçağı, HE-112, Me-163, Me-163A, Me-163B ve Notter uçağı ile devam etti.
Amerika uzay araçlarını fırlatmak maksadı ile katı yakıtlı Scout ve Agena D roketlerini yaptı. Daha sonra yapılan delta roketleri sıvı yakıtlıdır. Bu roketler dört kademelidir. Tiros ve Telstor uyduları delta roketi ile fırlayılmışlardır. Mariner IV’ü Mars’a götüren roket Atlas D ve Agena D roketlerinin birleşimi idi.Kademeli olan bu roketlere füze denir. Uzay araçlarını fırlatmakta kullanılan çok katlı roketler arasında Centaur, Titan, Satürn türlerini saymak mümkündür. Bunların hepsi güdümlü füze sınıfına girer.
SSCB Roketleri:İkinci Dünya Harbi’nin sonuna kadar kayda değer bir çalışması olmayan Rusya, İkinci Dünya Harbi’nden sonra iki adet Alman V-2 roketi ele geçirdi. Hemen çalışmalara başlayarak 400 adet V-2 roketinin kopyasını yaptılar. Proje ve planlarını da ele geçirerek beş adet uçaksavar roket tipi, beş kadar deniz kuvvetlerinde kullanılacak roket çeşidi, taktik ve kıtalararası balistik füze yaptılar.
İlk Rus peyki olan Sputnik 1, T-2 roketi daha sonra peykler ve insanlı feza araçları Vostok ve sıvı yakıtlı bir roket olan Vostok T-3 roketiyle fırlatıldı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)