ASİDİK ATIKLARIN UZUN VADELİ ZARARI NEDİR?
Kanın yoğunluğu artar kan dolaşımı yavaşlar. Hayati organlar artık yeterli miktarda besin ve oksijeni kolaylıkla alamaz. olurlar. Bu durum hastalıklara ve sonuçta ölüme kadar gidebilecek olumsuzluklara yol açar. Bu asit-alkali dengesinin asit lehine bozulması nedeni ortaya çıkan doğal sonuçtur.
Bu durumda vücut, alkali tarafı güçlendirecek dış yardıma ihtiyaç duyar.
İşte, asit lehine bozulan bu dengeyi onarmak amaçlı üretilmiş en son bilimsel asit dengeleyici ürün
ALKALİFE DAMLA!
Kişiler asidik atıklarını vücutlarının farklı yerlerinde biriktirdiklerinden, her birey bundan dolayı farklı belirtiler sergiler. Bu ürünleri kullanan kişilerden alınan geri bildirimler sonucu ortadan kalkan veya iyileşme belirtisi gösteren rahatsızlıkların listesi aşağıda sunulmuştur.
Reflü , Artirit , Kronik kabızlık, Fibromiyalji, Gut ,Yüksek kolestrol Yüksek trigliserit ,Halsizlik ,Obezite, Osterepoz (kemik erimesi) ,Hipertansiyon
ALKALİFE®
Alkalife sıradan içme suyunu, yüksek pH değerliklialkali suya dönüştüren bir alkali konsantresi (konsantrasyonudur).
Yüksek pH değerlikli (9,5-10,5) su içmek mide içi pH yükseltir.
Bu durum mideyi Hidroklorik asit (HCl-mide asidi) üretmesi için tetikler.
Mide hidroklorik asidi üretirken aynı zamanda asit nötralize edici özelliği olan bikarbonat üreterek kan dolaşımına gönderir.
Alkalife® 37ml plastik şişeler halinde sunulmuş olup tarife uygun şekilde kullanıldığı taktirde 2 aylık ihtiyacı karşılar.
İçindekiler : Damıtık su, Sodyum Hidroksil ,Potasyum Hidroksil
Kullanım şekli : Kapağı çevirerek açınız .Şişenizi su bardağınızın üstüne dikey durum da tutarak çok yavaşça sıkmak sureti ile 3 damla alkalife suya katıp karıştırınız.
Sudan başka herhangi başka bir sıvı ile kullanmayınınız.
60-80 kg yetişkinler için günlük 5 bardak ,80 kg üstü yetişkinler için günlük 6 bardak Alkalifelı su içilmesi ihtiyacı karşılayacaktır. Bu ürün evcil hayvanlar için de faydalıdır.
Alkalife Amerika Birleşik Devletleri patentlidir.No:5,306,511 FDA akreditasyonuna sahip Carwood Laboratuvarlarında üretilmiş, T.C.Tarım ve Köyişleri Bakanlığının izni ile ithal edilmiştir.
ALKALİ SU
Asitlerin oluştuktan hemen sonra nötralize edilmesi, kandaki asit dengeleyici bikarbonatların yüksek tutulması ile mümkün olur. Bunun en temiz ve en etkili yolu ise alkali su tüketmektir.
Alkalilik, yağ asitlerini yakmaz onları çözer, nötralize eder ve sıvılaştırarak böbreklerden güvenli şekilde atılmasını sağlar.
Çiğ et veya tavuğa dokunduğumuzda ellerimiz yağdan kaygan ve yapışkan olur. Ellerimizi sadece su ile yıkamak sorunu çözmez, ancak sabunla yıkandığı zaman ellerimiz normal duruma döner. Bunun en basit açıklaması; yağın asit, sabunun ise alkali olmasıdır.
Alkali suyun herhangi bir besin değeri veya tıbbi değeri yoktur. Sadece vücuttaki fazla asitleri nötralize ederek etkisiz hale getirir, kanın kıvamını inceltir, kan akışını kolaylaştırarak birçok hastalığın önüne geçilmesine ve kendimizi daha iyi hissetmemize katkı sağlar.
Su, hem içinde yaşadığımız dünyanın yapısı hem de canlıların yaşamı açışından büyük öneme sahiptir. Hepimizin bildiği gibi yemek yemeden birkaç hafta yaşayabiliriz, ancak su olmadan en çok bir iki gün hayatta kalabiliriz. Yaşamın temel kaynağı olan su, aynı zamanda çok güçlü bir çözücüdür. Suyun içinde oksijen, mineraller ve atık maddeler görünmez bir biçimde bulunur. Kanımızın da %90ı sudan oluşur. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu tüm maddeler, en uç noktalara kadar damarlarımızda dolaşan kan yoluyla taşınır. Bilindiği gibi su, “H2O” olarak formüle edilmiştir. Bu, suyun 2 Hidrojen ve 1 Oksijen atomlarından oluştuğu anlamına gelir. Ancak suyun en önemli özelliklerinden biri de iyonize olmasıdır. İyonize; bir atom veya molekülün elektron kaybetmesi veya diğer atomdan elektron alması sonucu oluşan durumdur. Bir su molekülü iyonize olduğunda biri Hidrojen (H+), diğeri Hidroksil iyonu (OH-) olmak üzere iki parçaya bölünür. Hidrojen pozitif (+), Hidroksil ise negatif (-) değerli elektrik yüküne sahiptir.
Bu iyonlar sudaki mineralleri iyonize ederek aktif kimyasal reaksiyonları başlatır. Suyun bu iyonizasyon özelliği olmasaydı vücut kimyasal reaksiyonları yerine getiremezdi. Vücudun kimyasal reaksiyonlarını yerine getirememesi durumu “ölüm” demektir. Bu nedenle, su, yaşam kaynağımızdır.
PH NEDİR?
pH kavramının açılımı “Power of Hydrogen” yani Hidrojenin Gücüdür. pH; bir sıvının içerisindeki pozitif Hidrojen (H+) iyonları ile negatif Hidroksil (OH-) iyonları miktarıyla ölçülen bir tanımdır. Özetle pH değeri bir maddenin asit mi yoksa alkali mi olduğunu gösteren bir cetveli ifade eder. Yaşam kaynağı olan suyun pH skalası 1 – 14 arasındadır. Bazen H+ iyonları OH- den daha fazla bulunur. Böyle bir su “Asidik Su” diye adlandırılır. Bazen de tam tersine OH- iyonları H+dan fazla olur bu durumda ki suya ise “Alkali Su” denir. Eğer H+ ve OH- sayıları eşitse bu su için “Nötr” ifadesi kullanılır.
Suyun pH Skalası
1 (Asidik) ---------------------- 7 (Nötr) ---------------------- 14 (Alkali)
Alkali su daha fazla oksijen (O) atomuna sahiptir. Asidik su ise alkali sudan daha az oksijen atomuna sahiptir.
Mide Özsuyu 1,5
Deri 4,7
Salya 7,1
Hücre 7,1
Kan 7,4
Pankreas sıvısı 8,8
Birçok sağlık profesyoneli, vücuttaki asit biriminin giderilmesi konusunda hem fikirdir. Bu problemi alkali besinlerle çözmeye çalışırlar. Ancak diyet hem gerekli besin eksikliğine yol açabilmesi hem uygulama zorluğu nedeniyle her zaman istenilen sonucu verememektedir. Vücuttaki alkali miktarını artırmanın en kolay ve hızlı çözümü “Alkali Su” tüketmektir. Alkali Su tüketimi her hangi bir diyetten çok daha iyi çalışması ve yaşamsal sistemde ilave bir asit birikimine yol açmaması nedeniyle en iyi çözüm olarak durmaktadır. Alkali Su, asidik mineralleri elemine eder. Alkali Su, aynı zamanda hidrojene oranla daha fazla oksijen içeren sudur. Alkali Su içerek aldığımız oksijen seviyesini normal suya oranla daha fazla yükseltiriz. Alkali suyun avantajı, vücut tarafından emilirken, vücuttaki asidik atıkları nötralize ederek, atıkların kan damarlarında daha uygun çözülümde bulunmasını sağlamasıdır. Dolayısıyla asidik atıklar, vücuttan idrar veya ter yoluyla kolaylıkla atılır.
Bazı doktorlar içilen alkali suyun mide asidi tarafından nötralize edileceğini ve bu özelliğini kaybetmesinden dolayı alkali su içmenin anlamsız olduğunu öne sürmektedirler. Ancak gerçekte durum farklıdır. Alınan alkali su mide asitliliğini azaltmaktadır. Mide asitliliğinin pH 4 civarına düşmesi ile mide orijinal asit seviyesini dengede tutmak için hidroklorik asit üretimine başlamaktadır.
Hidroklorik asit üretim prosesi
H2O+CO2+NaCl=HCl+NaHCO3
Su + Karbondioksit + Tuz = Hidroklorikasit + Sodyumbikarbonat
Bu işlemde mide, asidini üretirken aynı zamanda bir asit dengeleyici olan sodyum bikarbonatı da üretir.
NEDEN HASTALANIRIZ?
Sağlık basit bir ifade ile “kolay akış” olarak tanımlanabilir. Vücudumuzda her şey kolay aktığı zaman bu bizim sağlıklı olduğumuzu gösterir. Kuvvetli bir çözücü olan su, kanın %90ını oluşturur. Besinleri, vitaminleri, minareleri, atık maddeleri ve ölü hücreleri vücutta taşıyan kandır. Kan akışını yavaşlatan iki şey vardır. Bunlar; Asidiklik ve düşük sıcaklıktır. Asidin kanı pıhtılaştırdığı bilinen bir gerçektir. Bu durum, kanın hayat kurtaran bir özelliğidir. Bir yerimiz kesildiğinde, havadaki oksijenle temas eden kan, asidik hale gelerek pıhtılaşır ve kanama durur. Kandaki asit miktarının çok az bir oranda artması bile akışkanlığı olumsuz yönde etkiler.
Konusunda uzman bir çok doktorun ortak görüşüne göre hastalıkların büyük bir kısmına kronik asidoz neden olmaktadır. Cleveland Kliniğinin kurucularında Dr. George W.Crile göre “Doğal ölüm yoktur. Doğal ölüm olarak adlandırdığımız şey, ilerleyen asit yoğunlaşmasının geldiği son noktadır.”
Sağlıklı vücut, meydana gelen asit birikimlerine bir noktaya kadar dayanır. Ancak bu direncin de bir kırılma noktası vardır. Bu noktadan sonra vücut; soğuk algınlığı, grip ve dejeneretif yetişkin hastalıklarına açık hale gelir. Tüm bunların altında yatan ortak neden vücutta asit birikiminin artmasıdır.
NASIL YAŞLANIRIZ?
Alkali suyun; yüzey gerilimi, suyun molekül yapısı, molekül hacmi, pH değeri üzerinde etkisi vardır. Ancak bunlardan pH değerini arttırıcı özelliği hariç diğer özellikleri mide asidi ile karışınca niteliklerini kaybederler.
Esasında 10 gibi yüksek pH değeri de mide asidi ile etkileşime girdiğinde kaybolur ama karşı etki olarak mide asidinin de pH değeri 4,5 üstüne çıkar ve bu, mide hücrelerinin tekrar asit salgılaması için tetikleyici görevi görür. Hidkrolik Asit (HCl) üretilmesi aşamasında ortaya çıkan bikarbonatlar ise kan dolaşımına geçer. Alkali suyun yani pH değeri yüksek olan suyun en önemli fonksiyonu kan içindeki bikarbonat miktarını yükseltmesidir. Bikarbonat kaybettiğimiz ölçüde yaşlanırız.
Sanayileşmenin beraberinde getirdiği çevre kirliliği, yoğun rekabet ortamında yaşanan aşırı stres, hızlı tüketim alışkanlığının sonucu olarak yüksek proteinli ve enerjili hazır besinler vücudumuzdaki asidik yoğunluğunu daha da artırmaktadır. Doğal ortamdan uzaklaştıkça daha fazla asidik yiyecekler tüketip, diğer faktörlerinde etkisi ile daha asidik bir yaşama doğru kayıyoruz. Bu yüzden yaşlandıkça daha hızlı oranlarda bikarbonat kaybetmeye başlıyoruz. Bu kaybı karşılayamadığımız noktada ise daha da hızlı yaşlanıyoruz.
1996 yılında Dr.Lynda Frossetto ve Antohony Sebastian tarafından Kalifornia Üniversitesi San Francisco Kampusu, İlaç ve Genel Klinik Merkezinde yapılan araştırmada, yaşla birlikte asit radikallerinin arttığı (H+) buna karşılık bikarbonat miktarının düştüğü tespit edilmiş, yaşla birlikte metabolik asidozun nasıl ortaya çıktığı bilimsel olarak açıklanmıştır.
Vücuttaki asit birikiminin, yaşlanmanın temel nedenini teşkil etmesi, asidik birikmenin önlenmesinin veya azaltılmasının önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bunun sağlanması aynı zamanda yaşlılığa bağlı olarak gelişen dejeneretif yaşlanma problemlerine de çözüm getirecektir.
Asitliğin azaltılması ve asit/alkali dengesini sağlamanın en iyi ve en etkili yolu potasyum ve sodyumun birlikte kullanılmasıdır. İnsan vücudu için potasyum/sodyum dengesi en az asit/alkali dengesi kadar önemlidir.
Dr.Frossetto ve dört arkadaşı tarafından yapılan diğer bir araştırma ortaya koymuştur ki potasyum eksikliği birçok sağlık sorununa neden olmaktadır. Potasyum bikarbonatın uygulanması yaşa bağlı gelişen düşük derecedeki metabolik asidozu yavaşlatmakta ve yaşlanmanın belirtileri olan, kemik erime oranı (osteoporosis), kalsiyum fosfor dengesizliği, nitrojen dengesizliği (ürit asit) üzerinde de düzeltici etkileri olmaktadır.
SAĞLIK İÇİN ALKALİ SU
Yaşamak için gerekli olan besinleri yakarken asit atıklar oluşur. Bu atıklar idrar, terleme veya nefes verme yoluyla vücuttan dışarı atılır. Ancak, oluşan asidik atıkların tamamından kurtulmak mümkün olmaz. Çok az miktarda asidik atık vücudumuzda kalır. Yıllar geçtikçe bu atıklar birikmeye başlar. Bu da yaşlanma sürecini beraberinde getirir. Asit kanı pıhtılaştırır. Bu bir yerimiz kesildiğinde kan kaybının önlenmesi açısından hayat kurtarıcıdır. Ama asidik özellik aynı zamanda kanı daha yoğun ve kalın yaptığından kanın akışkanlığını azaltır ve dolaşımını zorlaştırır. Kan dolaşımının bu şekilde olumsuz etkilenmesi, dejeneratif yetişkin hastalıklarının oluşmasını tetikler.
Vücudumuzda biriken asitleri azaltmanın üç yolu vardır.
Bunlar;
1- Diyet
2- Egzersiz
3- Asitlerin nötralize edilmesi (Alkali Su içmek)
Diyet
Besinlerin oksijen ile yanması hücrelere yaşamak için gerekli olan enerjiyi verir. Karbon hidratların yanması sonucu karbon hidratlar enerjiye (Su ve Karbon - CO2+H2O) dönüşür. Diğer taraftan kolestrol ve yağ asitlerinin kimyasal formülleri tam olarak yanmamış karbonhidratları gösterir. Bunlar daha sonra ihtiyaç duyulduğunda enerji sağlaması amacı ile depolanırlar. Eğer sıkı bir diyet yapılırsa vücudumuz bu depolanmış yağ asitlerini yakarak gerekli enerjiyi sağlar. Bu şekilde kilo kaybederiz.
Kilo almamızın nedeni her zaman yağlı yemek değildir. Fazla miktarda alınan karbonhidratların tam yakılamaması bunların yağ asidi şeklinde vücutta birikmesine yol açar. Daha anlaşılır şekilde söylemek gerekirse, yediklerimizi tam yakacak şekilde enerji harcayamazsak, egzersiz yapmazsak yiyecekler yağa dönüşür.
Karbonhidratlar birçok biçimde bulunurlar. Genelde karbon ve hidrojenin oksijenle karışarak çeşitli bağlar şeklinde yapılanması olarak görülürler. Bağların uzunluğuna ve kısalığına göre karbonhidratlar kompleks ve basit karbon hidratlar olarak sınıflandırılabilirler. Şeker gibi kısa bağlardan oluşan basit karbonhidratlar çabuk yanarlar. Uzun bağlardan oluşan tahıl gibi kompleks karbon hidratlar ise uzun zamanda yanarlar.
Sağlıklı yaşam için önerilmiş birçok diyet programı vardır. Bunlardan bir grup az karbonhidrat, çok protein ağırlıklı olup ilk başta karbon hidrat tüketimini kısıtladığı için kilo vermede işe yarasa da daha fazla protein tüketmenin getirdiği sonuç faydadan çok zarar verebilir.
Protein yakılıp okside olduğu zaman ürik asit ve amonyak atık olarak oluşur. Ürik asit zehirli bir asit olduğundan alkali mineraller tarafından nötralize edilip kandaki seviyesi kabul edilebilir düzeye kadar indirilmediği takdirde vücut için son derece tehlikelidir. Vücut, bu dengeleme işini kemiklerden kalsiyum çalarak yapar ve ürik asidi az zararlı üreye dönüştürür. Osteoporosis, yani kemik erimesinin ana nedeni budur.
Bazı insanlar zayıflama için diyet yaparken asidik atıkları düşürücü ve vejeteryan ağırlıklı diyeti tercih ederler. Başlangıçta bu tür diyetlerde başarı oranı yüksektir ancak zaman geçtikçe bu kişilerin sağlıkları yetersiz beslenmeden dolayı yavaş yavaş bozulmaya başlayabilir. Bu tür problemlerle karşılaşmamanın yolu dengeli ve doğal beslenmektir. Vücudun ister protein, ister karbonhidrat ister yağ olsun her türlü besine ihtiyacı vardır ve ihtiyacı olan maddeleri organik veya inorganik olsun, bu besinler içinden çekip alacak düzenlemeye sahiptir.
Bugünün çok doğal olmayan beslenme koşullarında asit/alkali dengesini ömür boyu sürecek ve sıkıntılı bir diyetle yapmak yerine bu nötralize işlemini her gün zaten zahmetsizce yaptığımız su içme işlemine bırakmak, normal su yerine alkali su kullanmak en akılcı ve en etkili yoldur.
Egzersiz
Uygun egzersizler, kan dolaşımını hızlandırması, yağ yakımı, terlemeyi arttırması gibi olumlu etkiler doğurur. Ancak kişinin metabolizmasına uygun olmayan egzersizler, daha fazla hücre yıkımı ve daha fazla asidik atık üreteceğinden tam aksine fayda yerine zararlı sonuçlar doğurabilir. Ayrıca düzenli egzersizler, sadece yağ asitleri üzerinde etkili olduklarından sülfat, ürik asit, böbrek taşı kimyasalları gibi diğer asidik atıklar üzerinde olumlu etkisi yoktur.
Asitlerin nötralize edilmesi (Alkali Su içmek)
Asitlerin oluştuktan hemen sonra nötralize edilmesi, kandaki asit dengeleyici bikarbonatların yüksek tutulması ile mümkün olur. Bunun en temiz ve en etkili yolu ise alkali su tüketmektir.
Alkalilik, yağ asitlerini yakmaz onları çözer, nötralize eder ve sıvılaştırarak böbreklerden güvenli şekilde atılmasını sağlar.
Kanın yoğunluğu artar kan dolaşımı yavaşlar. Hayati organlar artık yeterli miktarda besin ve oksijeni kolaylıkla alamaz. olurlar. Bu durum hastalıklara ve sonuçta ölüme kadar gidebilecek olumsuzluklara yol açar. Bu asit-alkali dengesinin asit lehine bozulması nedeni ortaya çıkan doğal sonuçtur.
Bu durumda vücut, alkali tarafı güçlendirecek dış yardıma ihtiyaç duyar.
İşte, asit lehine bozulan bu dengeyi onarmak amaçlı üretilmiş en son bilimsel asit dengeleyici ürün
ALKALİFE DAMLA!
Kişiler asidik atıklarını vücutlarının farklı yerlerinde biriktirdiklerinden, her birey bundan dolayı farklı belirtiler sergiler. Bu ürünleri kullanan kişilerden alınan geri bildirimler sonucu ortadan kalkan veya iyileşme belirtisi gösteren rahatsızlıkların listesi aşağıda sunulmuştur.
Reflü , Artirit , Kronik kabızlık, Fibromiyalji, Gut ,Yüksek kolestrol Yüksek trigliserit ,Halsizlik ,Obezite, Osterepoz (kemik erimesi) ,Hipertansiyon
ALKALİFE®
Alkalife sıradan içme suyunu, yüksek pH değerliklialkali suya dönüştüren bir alkali konsantresi (konsantrasyonudur).
Yüksek pH değerlikli (9,5-10,5) su içmek mide içi pH yükseltir.
Bu durum mideyi Hidroklorik asit (HCl-mide asidi) üretmesi için tetikler.
Mide hidroklorik asidi üretirken aynı zamanda asit nötralize edici özelliği olan bikarbonat üreterek kan dolaşımına gönderir.
Alkalife® 37ml plastik şişeler halinde sunulmuş olup tarife uygun şekilde kullanıldığı taktirde 2 aylık ihtiyacı karşılar.
İçindekiler : Damıtık su, Sodyum Hidroksil ,Potasyum Hidroksil
Kullanım şekli : Kapağı çevirerek açınız .Şişenizi su bardağınızın üstüne dikey durum da tutarak çok yavaşça sıkmak sureti ile 3 damla alkalife suya katıp karıştırınız.
Sudan başka herhangi başka bir sıvı ile kullanmayınınız.
60-80 kg yetişkinler için günlük 5 bardak ,80 kg üstü yetişkinler için günlük 6 bardak Alkalifelı su içilmesi ihtiyacı karşılayacaktır. Bu ürün evcil hayvanlar için de faydalıdır.
Alkalife Amerika Birleşik Devletleri patentlidir.No:5,306,511 FDA akreditasyonuna sahip Carwood Laboratuvarlarında üretilmiş, T.C.Tarım ve Köyişleri Bakanlığının izni ile ithal edilmiştir.
ALKALİ SU
Asitlerin oluştuktan hemen sonra nötralize edilmesi, kandaki asit dengeleyici bikarbonatların yüksek tutulması ile mümkün olur. Bunun en temiz ve en etkili yolu ise alkali su tüketmektir.
Alkalilik, yağ asitlerini yakmaz onları çözer, nötralize eder ve sıvılaştırarak böbreklerden güvenli şekilde atılmasını sağlar.
Çiğ et veya tavuğa dokunduğumuzda ellerimiz yağdan kaygan ve yapışkan olur. Ellerimizi sadece su ile yıkamak sorunu çözmez, ancak sabunla yıkandığı zaman ellerimiz normal duruma döner. Bunun en basit açıklaması; yağın asit, sabunun ise alkali olmasıdır.
Alkali suyun herhangi bir besin değeri veya tıbbi değeri yoktur. Sadece vücuttaki fazla asitleri nötralize ederek etkisiz hale getirir, kanın kıvamını inceltir, kan akışını kolaylaştırarak birçok hastalığın önüne geçilmesine ve kendimizi daha iyi hissetmemize katkı sağlar.
Su, hem içinde yaşadığımız dünyanın yapısı hem de canlıların yaşamı açışından büyük öneme sahiptir. Hepimizin bildiği gibi yemek yemeden birkaç hafta yaşayabiliriz, ancak su olmadan en çok bir iki gün hayatta kalabiliriz. Yaşamın temel kaynağı olan su, aynı zamanda çok güçlü bir çözücüdür. Suyun içinde oksijen, mineraller ve atık maddeler görünmez bir biçimde bulunur. Kanımızın da %90ı sudan oluşur. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu tüm maddeler, en uç noktalara kadar damarlarımızda dolaşan kan yoluyla taşınır. Bilindiği gibi su, “H2O” olarak formüle edilmiştir. Bu, suyun 2 Hidrojen ve 1 Oksijen atomlarından oluştuğu anlamına gelir. Ancak suyun en önemli özelliklerinden biri de iyonize olmasıdır. İyonize; bir atom veya molekülün elektron kaybetmesi veya diğer atomdan elektron alması sonucu oluşan durumdur. Bir su molekülü iyonize olduğunda biri Hidrojen (H+), diğeri Hidroksil iyonu (OH-) olmak üzere iki parçaya bölünür. Hidrojen pozitif (+), Hidroksil ise negatif (-) değerli elektrik yüküne sahiptir.
Bu iyonlar sudaki mineralleri iyonize ederek aktif kimyasal reaksiyonları başlatır. Suyun bu iyonizasyon özelliği olmasaydı vücut kimyasal reaksiyonları yerine getiremezdi. Vücudun kimyasal reaksiyonlarını yerine getirememesi durumu “ölüm” demektir. Bu nedenle, su, yaşam kaynağımızdır.
PH NEDİR?
pH kavramının açılımı “Power of Hydrogen” yani Hidrojenin Gücüdür. pH; bir sıvının içerisindeki pozitif Hidrojen (H+) iyonları ile negatif Hidroksil (OH-) iyonları miktarıyla ölçülen bir tanımdır. Özetle pH değeri bir maddenin asit mi yoksa alkali mi olduğunu gösteren bir cetveli ifade eder. Yaşam kaynağı olan suyun pH skalası 1 – 14 arasındadır. Bazen H+ iyonları OH- den daha fazla bulunur. Böyle bir su “Asidik Su” diye adlandırılır. Bazen de tam tersine OH- iyonları H+dan fazla olur bu durumda ki suya ise “Alkali Su” denir. Eğer H+ ve OH- sayıları eşitse bu su için “Nötr” ifadesi kullanılır.
Suyun pH Skalası
1 (Asidik) ---------------------- 7 (Nötr) ---------------------- 14 (Alkali)
Alkali su daha fazla oksijen (O) atomuna sahiptir. Asidik su ise alkali sudan daha az oksijen atomuna sahiptir.
Mide Özsuyu 1,5
Deri 4,7
Salya 7,1
Hücre 7,1
Kan 7,4
Pankreas sıvısı 8,8
Birçok sağlık profesyoneli, vücuttaki asit biriminin giderilmesi konusunda hem fikirdir. Bu problemi alkali besinlerle çözmeye çalışırlar. Ancak diyet hem gerekli besin eksikliğine yol açabilmesi hem uygulama zorluğu nedeniyle her zaman istenilen sonucu verememektedir. Vücuttaki alkali miktarını artırmanın en kolay ve hızlı çözümü “Alkali Su” tüketmektir. Alkali Su tüketimi her hangi bir diyetten çok daha iyi çalışması ve yaşamsal sistemde ilave bir asit birikimine yol açmaması nedeniyle en iyi çözüm olarak durmaktadır. Alkali Su, asidik mineralleri elemine eder. Alkali Su, aynı zamanda hidrojene oranla daha fazla oksijen içeren sudur. Alkali Su içerek aldığımız oksijen seviyesini normal suya oranla daha fazla yükseltiriz. Alkali suyun avantajı, vücut tarafından emilirken, vücuttaki asidik atıkları nötralize ederek, atıkların kan damarlarında daha uygun çözülümde bulunmasını sağlamasıdır. Dolayısıyla asidik atıklar, vücuttan idrar veya ter yoluyla kolaylıkla atılır.
Bazı doktorlar içilen alkali suyun mide asidi tarafından nötralize edileceğini ve bu özelliğini kaybetmesinden dolayı alkali su içmenin anlamsız olduğunu öne sürmektedirler. Ancak gerçekte durum farklıdır. Alınan alkali su mide asitliliğini azaltmaktadır. Mide asitliliğinin pH 4 civarına düşmesi ile mide orijinal asit seviyesini dengede tutmak için hidroklorik asit üretimine başlamaktadır.
Hidroklorik asit üretim prosesi
H2O+CO2+NaCl=HCl+NaHCO3
Su + Karbondioksit + Tuz = Hidroklorikasit + Sodyumbikarbonat
Bu işlemde mide, asidini üretirken aynı zamanda bir asit dengeleyici olan sodyum bikarbonatı da üretir.
NEDEN HASTALANIRIZ?
Sağlık basit bir ifade ile “kolay akış” olarak tanımlanabilir. Vücudumuzda her şey kolay aktığı zaman bu bizim sağlıklı olduğumuzu gösterir. Kuvvetli bir çözücü olan su, kanın %90ını oluşturur. Besinleri, vitaminleri, minareleri, atık maddeleri ve ölü hücreleri vücutta taşıyan kandır. Kan akışını yavaşlatan iki şey vardır. Bunlar; Asidiklik ve düşük sıcaklıktır. Asidin kanı pıhtılaştırdığı bilinen bir gerçektir. Bu durum, kanın hayat kurtaran bir özelliğidir. Bir yerimiz kesildiğinde, havadaki oksijenle temas eden kan, asidik hale gelerek pıhtılaşır ve kanama durur. Kandaki asit miktarının çok az bir oranda artması bile akışkanlığı olumsuz yönde etkiler.
Konusunda uzman bir çok doktorun ortak görüşüne göre hastalıkların büyük bir kısmına kronik asidoz neden olmaktadır. Cleveland Kliniğinin kurucularında Dr. George W.Crile göre “Doğal ölüm yoktur. Doğal ölüm olarak adlandırdığımız şey, ilerleyen asit yoğunlaşmasının geldiği son noktadır.”
Sağlıklı vücut, meydana gelen asit birikimlerine bir noktaya kadar dayanır. Ancak bu direncin de bir kırılma noktası vardır. Bu noktadan sonra vücut; soğuk algınlığı, grip ve dejeneretif yetişkin hastalıklarına açık hale gelir. Tüm bunların altında yatan ortak neden vücutta asit birikiminin artmasıdır.
NASIL YAŞLANIRIZ?
Alkali suyun; yüzey gerilimi, suyun molekül yapısı, molekül hacmi, pH değeri üzerinde etkisi vardır. Ancak bunlardan pH değerini arttırıcı özelliği hariç diğer özellikleri mide asidi ile karışınca niteliklerini kaybederler.
Esasında 10 gibi yüksek pH değeri de mide asidi ile etkileşime girdiğinde kaybolur ama karşı etki olarak mide asidinin de pH değeri 4,5 üstüne çıkar ve bu, mide hücrelerinin tekrar asit salgılaması için tetikleyici görevi görür. Hidkrolik Asit (HCl) üretilmesi aşamasında ortaya çıkan bikarbonatlar ise kan dolaşımına geçer. Alkali suyun yani pH değeri yüksek olan suyun en önemli fonksiyonu kan içindeki bikarbonat miktarını yükseltmesidir. Bikarbonat kaybettiğimiz ölçüde yaşlanırız.
Sanayileşmenin beraberinde getirdiği çevre kirliliği, yoğun rekabet ortamında yaşanan aşırı stres, hızlı tüketim alışkanlığının sonucu olarak yüksek proteinli ve enerjili hazır besinler vücudumuzdaki asidik yoğunluğunu daha da artırmaktadır. Doğal ortamdan uzaklaştıkça daha fazla asidik yiyecekler tüketip, diğer faktörlerinde etkisi ile daha asidik bir yaşama doğru kayıyoruz. Bu yüzden yaşlandıkça daha hızlı oranlarda bikarbonat kaybetmeye başlıyoruz. Bu kaybı karşılayamadığımız noktada ise daha da hızlı yaşlanıyoruz.
1996 yılında Dr.Lynda Frossetto ve Antohony Sebastian tarafından Kalifornia Üniversitesi San Francisco Kampusu, İlaç ve Genel Klinik Merkezinde yapılan araştırmada, yaşla birlikte asit radikallerinin arttığı (H+) buna karşılık bikarbonat miktarının düştüğü tespit edilmiş, yaşla birlikte metabolik asidozun nasıl ortaya çıktığı bilimsel olarak açıklanmıştır.
Vücuttaki asit birikiminin, yaşlanmanın temel nedenini teşkil etmesi, asidik birikmenin önlenmesinin veya azaltılmasının önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bunun sağlanması aynı zamanda yaşlılığa bağlı olarak gelişen dejeneretif yaşlanma problemlerine de çözüm getirecektir.
Asitliğin azaltılması ve asit/alkali dengesini sağlamanın en iyi ve en etkili yolu potasyum ve sodyumun birlikte kullanılmasıdır. İnsan vücudu için potasyum/sodyum dengesi en az asit/alkali dengesi kadar önemlidir.
Dr.Frossetto ve dört arkadaşı tarafından yapılan diğer bir araştırma ortaya koymuştur ki potasyum eksikliği birçok sağlık sorununa neden olmaktadır. Potasyum bikarbonatın uygulanması yaşa bağlı gelişen düşük derecedeki metabolik asidozu yavaşlatmakta ve yaşlanmanın belirtileri olan, kemik erime oranı (osteoporosis), kalsiyum fosfor dengesizliği, nitrojen dengesizliği (ürit asit) üzerinde de düzeltici etkileri olmaktadır.
SAĞLIK İÇİN ALKALİ SU
Yaşamak için gerekli olan besinleri yakarken asit atıklar oluşur. Bu atıklar idrar, terleme veya nefes verme yoluyla vücuttan dışarı atılır. Ancak, oluşan asidik atıkların tamamından kurtulmak mümkün olmaz. Çok az miktarda asidik atık vücudumuzda kalır. Yıllar geçtikçe bu atıklar birikmeye başlar. Bu da yaşlanma sürecini beraberinde getirir. Asit kanı pıhtılaştırır. Bu bir yerimiz kesildiğinde kan kaybının önlenmesi açısından hayat kurtarıcıdır. Ama asidik özellik aynı zamanda kanı daha yoğun ve kalın yaptığından kanın akışkanlığını azaltır ve dolaşımını zorlaştırır. Kan dolaşımının bu şekilde olumsuz etkilenmesi, dejeneratif yetişkin hastalıklarının oluşmasını tetikler.
Vücudumuzda biriken asitleri azaltmanın üç yolu vardır.
Bunlar;
1- Diyet
2- Egzersiz
3- Asitlerin nötralize edilmesi (Alkali Su içmek)
Diyet
Besinlerin oksijen ile yanması hücrelere yaşamak için gerekli olan enerjiyi verir. Karbon hidratların yanması sonucu karbon hidratlar enerjiye (Su ve Karbon - CO2+H2O) dönüşür. Diğer taraftan kolestrol ve yağ asitlerinin kimyasal formülleri tam olarak yanmamış karbonhidratları gösterir. Bunlar daha sonra ihtiyaç duyulduğunda enerji sağlaması amacı ile depolanırlar. Eğer sıkı bir diyet yapılırsa vücudumuz bu depolanmış yağ asitlerini yakarak gerekli enerjiyi sağlar. Bu şekilde kilo kaybederiz.
Kilo almamızın nedeni her zaman yağlı yemek değildir. Fazla miktarda alınan karbonhidratların tam yakılamaması bunların yağ asidi şeklinde vücutta birikmesine yol açar. Daha anlaşılır şekilde söylemek gerekirse, yediklerimizi tam yakacak şekilde enerji harcayamazsak, egzersiz yapmazsak yiyecekler yağa dönüşür.
Karbonhidratlar birçok biçimde bulunurlar. Genelde karbon ve hidrojenin oksijenle karışarak çeşitli bağlar şeklinde yapılanması olarak görülürler. Bağların uzunluğuna ve kısalığına göre karbonhidratlar kompleks ve basit karbon hidratlar olarak sınıflandırılabilirler. Şeker gibi kısa bağlardan oluşan basit karbonhidratlar çabuk yanarlar. Uzun bağlardan oluşan tahıl gibi kompleks karbon hidratlar ise uzun zamanda yanarlar.
Sağlıklı yaşam için önerilmiş birçok diyet programı vardır. Bunlardan bir grup az karbonhidrat, çok protein ağırlıklı olup ilk başta karbon hidrat tüketimini kısıtladığı için kilo vermede işe yarasa da daha fazla protein tüketmenin getirdiği sonuç faydadan çok zarar verebilir.
Protein yakılıp okside olduğu zaman ürik asit ve amonyak atık olarak oluşur. Ürik asit zehirli bir asit olduğundan alkali mineraller tarafından nötralize edilip kandaki seviyesi kabul edilebilir düzeye kadar indirilmediği takdirde vücut için son derece tehlikelidir. Vücut, bu dengeleme işini kemiklerden kalsiyum çalarak yapar ve ürik asidi az zararlı üreye dönüştürür. Osteoporosis, yani kemik erimesinin ana nedeni budur.
Bazı insanlar zayıflama için diyet yaparken asidik atıkları düşürücü ve vejeteryan ağırlıklı diyeti tercih ederler. Başlangıçta bu tür diyetlerde başarı oranı yüksektir ancak zaman geçtikçe bu kişilerin sağlıkları yetersiz beslenmeden dolayı yavaş yavaş bozulmaya başlayabilir. Bu tür problemlerle karşılaşmamanın yolu dengeli ve doğal beslenmektir. Vücudun ister protein, ister karbonhidrat ister yağ olsun her türlü besine ihtiyacı vardır ve ihtiyacı olan maddeleri organik veya inorganik olsun, bu besinler içinden çekip alacak düzenlemeye sahiptir.
Bugünün çok doğal olmayan beslenme koşullarında asit/alkali dengesini ömür boyu sürecek ve sıkıntılı bir diyetle yapmak yerine bu nötralize işlemini her gün zaten zahmetsizce yaptığımız su içme işlemine bırakmak, normal su yerine alkali su kullanmak en akılcı ve en etkili yoldur.
Egzersiz
Uygun egzersizler, kan dolaşımını hızlandırması, yağ yakımı, terlemeyi arttırması gibi olumlu etkiler doğurur. Ancak kişinin metabolizmasına uygun olmayan egzersizler, daha fazla hücre yıkımı ve daha fazla asidik atık üreteceğinden tam aksine fayda yerine zararlı sonuçlar doğurabilir. Ayrıca düzenli egzersizler, sadece yağ asitleri üzerinde etkili olduklarından sülfat, ürik asit, böbrek taşı kimyasalları gibi diğer asidik atıklar üzerinde olumlu etkisi yoktur.
Asitlerin nötralize edilmesi (Alkali Su içmek)
Asitlerin oluştuktan hemen sonra nötralize edilmesi, kandaki asit dengeleyici bikarbonatların yüksek tutulması ile mümkün olur. Bunun en temiz ve en etkili yolu ise alkali su tüketmektir.
Alkalilik, yağ asitlerini yakmaz onları çözer, nötralize eder ve sıvılaştırarak böbreklerden güvenli şekilde atılmasını sağlar.