Sağım, hayvancılık faaliyetlerinin en önemli, en hassas ve en zor
işlerinden biridir. Çünkü günde 25 kg. süt veren ineğin el ile
sağımında, (bir sağımda) 1250 sıkım yapmak gerekir. On ineği olan bir
çiftçinin sabah ve akşam 12500 sıkım yapması gerektiği düşünülürse bunun
ne kadar zor bir iş olduğu anlaşılır.
Onikibinbeşyüz sıkımı kısa bir süre içinde aynı sıklık ve basınçta
tekrarlamak mümkün değildir. Bunu ancak anne’yi emen yavrular veya iyi
teknolojiye sahip sağım makinesi yapabilir.
El ile sağımda ortaya çıkan düzenli olmayan bir puls yani nabız sıkım
diyagramı, hayvanların daha bol süt vermesini önler. Çünkü sağılan
sütün tamamı memelerde bulunmayıp, bir kısmı da sağım sırasında
üretilir. Yavru, anneyi emerken uyguladığı sıkım ve vakum ile memeye
masaj yapar. Böylece süt salgılanmasını sağlayan oxitocin hormonu
salgılanır. Bu hormonun salgılanması yaklaşık 4-5 dakika devam eder.
Sağım, bu hormonun salgılandığı süre içinde başlayıp, bitirilirse daha
fazla verim alınır. Bu nedenle teknolojisi iyi, buzağının emmesini en
iyi şekilde taklit edebilen sağım makinesi, süt veriminin artmasına
katkı sağlar.
Sağım hassas bir iştir. Çünkü üretilen ürün, insan gıdası olarak
kullanılacaktır. Süt; temiz, hijyenik ortamda, temiz memeden, temiz
makineler ile sağılmalıdır. El ile sağımda meme temizliğini, sağımcının
ellerinin ve sağım kaplarının temizliğini kontrol etmek her zaman mümkün
olmaz. Sağım sırasında kovanın içine ineğin memelerinden veya karnının
altından toz, toprak, gübre, sap-saman dökülebilir. Böyle bir ortamda
sağılan sütte, hijyenden bahsetmek mümkün değildir. Bu sütlerde çabuk
kesilmenin yanı sıra tat ve lezzet bozukluğu da ortaya
çıkar.
Sütte ideal bakteri sayısı mililitrede 40 bin adettir. Avrupa
standartları bunun 100 binin altında olmasını ister. Ancak ülkemizde bu
sayı 15 milyona ulaşır. Bakteri sayısı yüksek süt ve süt ürünleri ile
dünya pazarlarında rekabet edebilmemiz mümkün değildir.
Günümüzün ekonomik koşulları her alanda olduğu gibi süt inekçiliğinde
de kıyasıya bir rekabeti beraberinde getirmiştir. Süt sığırcılığında
ana ürün süt olduğu için ucuz ve kaliteli üretim ön plana çıkmıştır. Bu
rekabet şartları süt sığırcılığının şekil değiştirmesine sebep olmuştur.
3-5 ineklik aile işletmeciliğinden 100-200-300 hatta 500 başlık modern
işletmelerde profesyonelce üretim yapılmaya başlanmıştır. Bu şekilde yem
ve işçilik giderleri daha ucuza mal edilmiş, daha kaliteli ürün elde
edilmeye başlanmıştır. Sağım sistemleri de bu gelişmeye ayak uydurarak
daha büyük sürüler için ahırdan uzak, temiz bir ortamda iş yükü ve
işçiliği en aza indirgenmiş merkezi sistemler olarak geliştirilmiştir.
Merkezi sistemleri de hayvanların sağımhane deki dizilişine göre,
ardışık, balık kılçığı, paralel ve dairesel sistemler olarak dörde
ayırmak mümkündür. Bunların da birbirine göre avantajlı ve dezavantajlı
yönleri vardır. İşletmeci kendi şartlarına uygun olan birini tercih
edebilir.
Sağım makineleri ile memeden sağıldığı gibi, dış ortam ile temas
etmeden temiz steril borular ile soğutma kazanına kadar giden sütün,*
temiz ve hijyenik olduğu söylenebilir.
Sağım makineleri seyyar ve sabit sistemler olmak üzere ikiye ayrılır.
Seyyar sağım makineleri 8-10 hayvanı olan küçük işletmelerde
kullanılır. Hayvan sayısı arttıkça daha büyük kapasiteli sabit
sistemlerin kullanılması zorunlu hale gelir.
Sabit sistemler: ahır içi sistemler ve merkezi sağım sistemleri
olarak ikiye ayrılır. Kırk ile elli baş ineği olan işletmelerde ahır içi
sistemler kullanılır. Bunlar da kovalı ve borulu sistemler olmak üzere
ikiye ayrılır. Kovalı sistemler biraz daha basit olup süt, ineğin
yanındaki kovada toplanır. Kova doldukça soğutma kazanına el ile
boşaltma yapılır. Borulu sistemlerde ise süt, memeden kazana kadar dış
ortam ile temas etmeden cam veya paslanmaz çelik borular ile gider.
Sağım makineleri ile bağlantılı olarak çalışan otomatik başlık
çıkarıcılı sistemde başlıklar, sağım sona erdiğinde memelerden otomatik
olarak ayrılır. Böylece hem işçilikten tasarruf edilir hem de sağımcıdan
kaynaklanan hatalar ortadan kaldırılır. Bu hatalar arasında, memeliğin
erken çıkartılarak memede süt kalmasını, memeliğin geç çıkartılarak
memenin fazla emdirilmesi ile tahriş olması ve meme hastalıklarına yol
açması söylenebilir.
Otomatik veri kaydı: Sağım makinelerinin önemli bir bölümünü
oluşturur. Bu kayıt sisteminde, ineğin boynuna asılan tanıtıcı kartlar
sayesinde sağımhaneye gelen her inek bilgisayar tarafından tanınır ve o
ineğe ait günlük veriler ölçülerek bilgisayara otomatik olarak
kaydedilir. Tanıtıcı kartlar, gerekli olduğunda yetiştiriciye uyarı
verir. Her sağımda ölçülen bu veriler;
a- Günlük süt verimi,
b- Meme hastalıklarının önceden haber verilmesi ve
c- Aktivite ölçümleridir.
a) Günlük Süt Verimi:
Eski sistemde ayda bir yapılan ve oldukça zor bir iş olan verim
kontrolü, bu sistemde otomatik olarak günlük yapılır. Tanıtıcı kartlar,
ineklerin her sağımda verdiği sütü ölçerek bilgisayara kaydeder.
İstendiğinde ineğe ait günlük, son on beş günlük, son bir yıllık ve ömür
boyu verimlerini grafik halinde almak mümkündür. Bu kartlar, günlük süt
verimlerinde önemli bir sapma olduğunda, ineğin hasta veya kızgın olup
olmadığını kontrol etmesi için yetiştiriciyi uyarır. Günlük ölçümler
sayesinde sürü daha etkin bir şekilde izlenir, yemleme günlük verimlere
göre yapıldığından yem daha etkin kullanılır.
b) Meme Hastalıklarının Önceden Haber
*** Verilmesi:
Bu sistem, ineklerin her sağımda verdiği sütün elektrik iletkenliğini
ölçerek kaydeder ve ortalama değerden sapma olduğunda, meme
hastalanmadan çok önce hastalanacağını haber verir. Böylece meme
hastalıklarına erken müdahale edilmesi sağlanarak, tedavi başarısı artar
ve memenin kör olması sonucunda ineğin elden çıkma ihtimali ortadan
kalkar.
c) Aktivite Ölçümleri:
Bu sistemde, hayvanın boynuna takılan kart* günlük hareketliliğini
ölçer. Sağıma geldiği an sağımhane deki antenler ile ölçülen bu
hareketlilik değerlerini bilgisayara aktarır. Bilgisayar, o ineğe ait
hafızasındaki ortalama hareketlilik ile yeni verileri karşılaştırır ve
anormallik varsa yetiştiriciyi uyarır. Aşırı hareketlilik, hayvanın
kızgın olduğunu, düşük hareketlilik, hasta olabileceğini gösterir.
Aktivite ölçümleri sayesinde hasta hayvanların erken tespit edilmesi,
erken müdahale şansını ve az masraf ile çabuk tedavi olanağını sağlar.
Yine aktivite ölçümleri sayesinde kızgın hayvanlar zamanında
tohumlanarak* sürünün döl verim başarısı ve süt veriminin artması
sağlanır.
Otomatik Yemleme Sistemlerinde Buzağı
Besleme:
Yemleme sistemlerinde Sağmal inek ahırlarına yemleme kabini ilave
edip, bilgisayara bağlayarak* her ineği verdiği süte göre otomatik
olarak yemlemek mümkündür.
Bu işlem ineğin* maksimum verime çabuk ulaşmasını, bu verimde uzun
süre kalmasını, verimi düşen hayvanın da yem miktarını hemen azaltarak
hem yağlanmayı önler, hem de yem tasarrufu sağlar.
Yine istendiğinde buzağı bölmelerine süt ve süt ikame yemi içirme
kabini koyarak* her buzağının ihtiyacı kadar sütü veya süt ikame yemini
içmesi sağlanır. Bu işlem, buzağı bölmelerindeki işçiliği de önemli
ölçüde azalttığı gibi buzağının bakıcı tarafından fazla veya eksik süt
ile beslenmesi riskini de* azaltır. Buzağıya fazla süt verilmesi ishale,
eksik verilmesi de buzağının iyi gelişememesine neden olabilir.
Görüldüğü gibi bu* sistem sadece bir sağım sistemi değil, bilgisayar
ile kullanılması sayesinde bir Sürü Yönetim Sistemidir. Bu sistem,
işletmenin verimliliğini ve ürün kalitesini arttırır, girdilerini
azaltır ve karlılığın artmasına da katkı sağlar. Avrupa Topluluğu’na
girmeyi hedefleyen bir ülke olarak, topluluğa girmeden bu değişim
sürecini bir an önce tamamlayıp bu tip işletmelerin sayısını arttırmamız
gerekir. Aksi halde bu günkü üretim maliyetleri ile dünya pazarında
rekabet etme şansımız kalmaz. Bu da ülkemizde hayvancılığın geleceğini
olumsuz etkiler.
Böyle bir sonuçla karşı karşıya kalmamak için süt üretimi yapan tüm
işletmeler sağım sistemlerindeki teknolojik gelişmeleri takip ederek
uygulamalıdır.
*
SAANEN KEÇİSİ İLE MELEZLEME
Keçiler geviş getiren diğer hayvanlara kıyasla elverişsiz çevre
şartlarına daha dayanıklıdır. Meralardan çok iyi yararlanabilirler.
İyi bir süt keçisi yaklaşık on ay sağılabilir* ve günde ortalama* 2
kg süt verebilir. Bu açıdan süt keçilerinin hiç yemlenmeden, sadece
merada beslenmeleri düşünülemez. Çünkü istenilen süt ve döl veriminin
elde edilmesi beslemeyle yakından ilişkilidir.
Üreticilerin sahip oldukları, et ve süt verimleri düşük yerli* ırk
keçileri elden çıkararak, yerine yüksek verimli kültür ırkı hayvanları
koymaları ekonomik olmayabilir.
Bu nedenle* süt keçiciliğinin geliştirilmesinin esası melezleme
çalışmalarına dayanır. Ancak melezleme çalışmalarının başarılı
olabilmesi için damızlıkların* yüksek verimli hayvanlardan seçilmesine
dikkat edilmelidir. Sonraki melezleme çalışmalarına elde edilen melez
keçilerle devam edilebilir.
Dünya’da keçi yetiştiriciliğinde yerli ırkların ıslah edilmesi amacıyla en çok Saanen ırkı keçiler kullanılır.
Bunun nedeni Saanen Keçisinin farklı iklim ve çevre koşullarına
kolayca uyabilmesidir Böylece bir çok ülkede yerli keçilerin ıslahında
Saanen Keçileri kullanılarak yüksek verimli yerli keçi tipleri elde
edilmiştir. İyi bakım ve besleme koşullarında 2,5 yaşın üstündeki bir*
Saanen Keçisi bir sağım döneminde 280-300 gün sağılabilmekte ve toplam
700-900 kg süt verebilmektedir.
Saanen Keçileri İsviçre kökenli süt ve döl verimi yüksek
hayvanlardır. Saanen Keçisinin vücudu beyaz veya parlak krem rengi kısa
kıllarla kaplıdır. Deri rengi pembemsidir.* Omuz, sağrı ve sırt çizgisi
üstündeki kıllar daha uzundur. Tekelerin sakal ve yelesinde uzun kıllar
oluşmuştur. Tekelerin canlı ağırlığı 75 kğ’a kadar çıkabilmektedir.
Dişilerin vücudu süt tipine uygun zayıf ve ince** bir yapıya sahiptir ve canlı ağırlıkları 50 kg civarındadır.
Bacakları düzgün ve sağlam yapılı yol yürümeye elverişlidir. Meme
yapısı çok iyi gelişmiş ve vücuda bağlantısı geniş koltuk meme
tipindedir. Döl verimleri yüksektir. Çoğunlukla ikiz veya üçüz oğlak
verir.
Saf olarak da yetiştirilen Saanen keçileri ülkemizde de yerli
ırklarımızın ıslahında kullanılır. Özellikle Ege Bölgesinde kıl
keçilerinin ıslahında Saanen Keçisi tekeleri başarı ile
kullanılmaktadır.
Saanen Keçisi ile kıl keçisi melezlerinin yerli ırklara göre süt
verimi fazla, canlı ağırlıkları ve et kalitesi yüksektir. 300 başlık
yerli kıl keçisi sürüsünden elde edilebilecek süt, 50-60 başlık
melezlenmiş bir sürüden sağlanabilir.
*Melezlerde ikiz doğum oranı yerli ırklara göre daha yüksektir. Elde
edilen bu melez keçiler, Saanen tekeleri ile tekrar çiftleştirilerek,
daha ileri melezler elde etmek de mümkündür.
Teke Katımı
Teke katım zamanı bölgelere göre değişir. Aşım mevsimi öncesi
keçilerin ve tekelerin özel bir yemlemeye alınması faydalıdır. Böylece
kısırlık riski azalırken, ikiz ve üçüz doğumların artması mümkün
olabilir.
Keçilerde teke katma işlemi* "serbest katım" ve "elden katım" olarak iki şekilde yapılabilir.
Serbest Katım
Serbest katım yönteminde 30-35 keçiye ergin bir teke hesabı ile katım
yapılır. Eğer teke genç ise, 15 keçiye bir teke hesap edilir.
Elden Katım
Elden katım yönteminde, kayıt tutma imkanı olduğundan hangi dişinin hangi tekeye verileceği bilinir.
Böylece sürünün verimce iyileştirilmesinin devamı* sağlanabilir.
Keçilerin gebelik süresi 145-155 gündür. Gebeliğin son 4-6′ıncı
haftasında yavrunun gelişimi hızlı olduğu için anneye iyi bakım ve
besleme uygulanmalıdır.
Doğum yaklaştığında keçilerin ayrı bir bölmeye alınması tavsiye
edilir. Bölme tabanına bol altlık serilir. Doğumdan sonraki* 3-5 gün
yavruya ağız sütü mutlaka verilmelidir. Oğlaklar ilk iki ay annelerini
emer, fazla süt ise sağılır.
Sağımda meme bakımına ve temizliğine gereken özen gösterilmelidir.
Sağım sırasında temizlik kurallarına uyarak keçi sütünde istenmeyen
kokuları azaltmak yetiştiricinin elindedir.
Ülkemizde keçi sütleri inek ve koyun sütleri ile karıştırılarak
işlenmektedir. Keçi sütü kuru madde ve yağ içeriği bakımından inek
sütünden geri kalmaz.
*Keçilerin barınakları ise gereksinimlerini karşılayacak düzeyde ve
mümkün olduğunca düşük maliyetli olmalıdır. Kapalı keçi ağılı yapımında
gerekli standartlara uyulmalıdır. Ilıman bölgelerde sundurma tipi
ağıllar tercih edilebilir.
Bu konuda üretim yapmak isteyen yetiştiricilerimiz detaylı bilgi almak için Tarım il müdürlüklerine müracaat edebilirler.
***********************
KOYUNLARDA DAMIZLIK SEÇİMİ
Hayvancılıkla uğraşan işletmelerde,* kâr oranını doğrudan etkileyen faktörlerin başında damızlık seçimi gelir.
Verimleri yüksek damızlıkların fazla bulunduğu sürülerde, benzer
çevre koşullarına sahip diğer sürülere oranla, birim başına daha yüksek
verim alındığı ve böylece işletmenin gelirinin arttığı bilinmektedir.
Hayvan başına verimin artırılması için yapılan çalışmaları iki
gurupta toplamak mümkündür. Bunlardan ilki çevre şartlarının
iyileştirilmesi, ikincisi ise sürüde verimi yüksek damızlıkların
bulunmasıdır.
Daha açık bir ifade ile; süt ve et* yönü ön planda tutulan bir* koyun
sürüsünde; işletmenin gelirinin artırılmasında; uygun bakım-besleme,
meradan usulüne uygun yararlanma,* koruyucu önlemlerin alınması gibi
iyileştirilmiş çevresel şartların yanında, işletmede kullanılan*
damızlıkların* isabetli seçilmesinin de büyük rolü vardır.
Damızlık; gelecek yeni nesil döl gurubunda ebeveyn olma şansı tanınan hayvandır.
İşletmenin kârlılığını etkileyen, kısaca çevre ve kalıtsal yapı
olarak adlandırdığımız bu iki faktörden kalıtsal yapının daha önemli
olduğu söylenebilir. Çünkü, bakım-besleme başta olmak üzere, çevre
koşullarının verim üzerine etkisi kısa zamanda ortaya çıkarken, sürüde
kalıtsal yapının iyileştirilmesi daha uzun zaman alır.
Ancak, olumlu çevrenin etkisi ile verimde sağlanan artış, hayvanın kalıtsal yapısı tarafından sınırlandırılır.
Çevre koşulları ne kadar iyileştirilirse iyileştirilsin, örneğin
İvesi cinsi koyundan, Merinosun yapağısına eşdeğer kalitede yapağı
alınması mümkün değildir.
Yalnızca çevre faktörlerinin olumlu etkisi nedeniyle yüksek verim
gösteren bir İvesi koyununun* sahip olduğu bu üstünlüğü döllerine
aktarması söz konusu değildir.Ebeveyn vasıtasıyla, döllere aktarılan
genlerdir. Herhangi bir özelliği doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen
genlerin ortaya çıkardığı toplam değer, hayvanın* kalıtsal yapısı yani
genotipi olarak adlandırılabilir.* Ancak kalıtsal yapının etkisinin tam
olarak görülebilmesi de, o hayvana sağlanan çevre ile yakından
ilişkilidir. Sürüde, kalıtsal yapı değeri yüksek bir koyunun, laktasyon
döneminde, sahip olduğu verim özelliklerine uygun süt verebilmesi için
ön koşul,* bakım beslemenin iyi yapılmış olmasıdır.
Çevre koşullarının iyileştirilmesine paralel olarak yürütülmesi
gereken genotipik ıslah, damızlık seçilmesi ve bunların gelecek döl
kuşağına* katkıda bulunmalarının sağlanmasıyla gerçekleştirilir. Bu
süreci ‘Seleksiyon’ yani damızlık seçimi olarak adlandırmak mümkündür.
Kısaca hayvancılıkta kalıtsal yapı ıslahı, ancak damızlık seçimi ile
sağlanabilir.
Damızlık seçiminde başarı,* üzerinde durulan özelliğin kalıtım
derecesi, seçilenlerin üstünlüğü* ve döllerinin sayısıyla yakından
ilişkilidir.
Seçimde doğrudan damızlıktan* saptanan veriler kullanılabildiği gibi,
hayvanın ebevynlerine ait bilgilerden de yararlanmak mümkündür.
Damızlık seçiminde* sağlanacak ilerlemenin bir unsuru da seleksiyon
üstünlüğü yani damızlığa ayrılanların sayısıdır. Birçok türde olduğu
gibi koyunlarda da erkekler tarafından sağlanan seleksiyon üstünlüğü,
dişiler tarafından sağlanana göre oldukça yüksektir. Bunun nedeni bir
koyunun,* yeni kuşakta bir ya da iki kuzusu olurken, bir koçun o kuşakta
25-80 dölü bulunabilir. Bu durum sürüde hemen hemen her kuşakta* eşit
sayıda olan erkek ve dişi kuzulardan farklı oranlarda damızlık seçilmesi
anlamına gelir.
Yeni kuşakta elde edilen dişi kuzuların hemen tamamı damızlık olarak ayrılırken, erkeklerden % 4-5 i damızlık olarak ayrılır.
Yetiştiricinin, doğal olarak kendi koşullarında yüksek verimli
hayvanlarının döllerinin sayısını artırarak, sürünün kalıtsal* değerini,
yükseltme çabasında olması beklenir.
*Bu çabanın başarılı olması,* üzerinde durulan* özelliklere ait
değerlerin tespit edilmesine, hayvanların benzer şartlarda
karşılaştırılarak damızlık değerlerinin isabetli tahminine bağlıdır ve
elde edilen başarı da fenotipte yani hayvanın dış görünüşünde oluşan
değişim ile ölçülür.
İlk aşamada her hayvan için damızlık değerinin tespit edilmesi
gerekmektedir. Sürüde bireylerin damızlık değerlerinin belirlenmesinde,
üzerinde durulan özelliğe ait dış görünüşü* ve verim ile ilişkisi olduğu
düşünülen çeşitli gözlemlerin, ölçümlerin tespit edilmesine ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu amaçla, sürüde koç ve koyunların damızlık seçimine
esas teşkil edecek olan soy kütüğü, şecere ve verime ilişkin kayıtların
düzenli ve sağlıklı olarak tutulması zorunlu olmaktadır.
*Çoğunlukla sürü yönetiminin hakim olduğu ve belirtilen kayıtların
tutulmadığı koyunculuk işletmelerinde, damızlık seçiminde dış yapı
özellikleri ve gelişme durumuna bakılır. Ancak unutulmamalıdır ki,
farklı kalıtsal yapıları, dış görünüşlere göre tespit etmek oldukça
zordur. Hayvanın tespit edilen* verimlere göre* yapılan damızlık seçimi
de, her zaman doğru değildir. Ama kayıt tutulmayan, ya da yeni kurulan
sürülerde, başlangıçta iyi kalıtsal yapılı hayvanların tespit edilmesi
amacıyla, hayvanlarda saptanan dış görünüş değerleri, sağlam dış yapı,
sağlam meme ve tırnak, vücudun yapağı ile örtülme derecesi gibi fiziksel
değerlendirmelere başvurmaktan başka çare yoktur.
Koyunculukta, damızlık seçiminde en etkili yolun kayıtlı
yetiştiriciliğin yapılması ve özellikle koçların yavru verimlerinin
dikkate alınarak değerlendirilmesi olduğu kabul edilmelidir.* Bununla
birlikte damızlık seçiminde koyunlarda dış yapıya bakarak bazı hususlara
dikkat etmek gerekir.
-Sütçü Koyun ırklarında, yapının biraz daha küçük ve zarif olması
istenmesine rağmen, genelde başın anormal büyük ya da küçük olması*
tercih edilmez. Çünkü kaba bir yapı ve büyükbaş düşük verime işarettir.
- Boyunun üst çizgisi düz ve vücutla bağlantısı uygun olmalıdır. Koçlarda boyun biraz daha kısa ve kalındır.
- Göğüsün ise genelde geniş ve derin olması istenir.
- Sırt düz ve sağlam olmalıdır. Kas gelişimi iyi olmayan çukur sırt
arzu edilmez. Sırt etçi koyunlarda dolgun, sütçülerde ise daha yüksek ve
kemikli durumdadır.
- Bel özellikle etçi koyunlarda düz kuvvetli ve bol etlidir.
- Sağrı uzun geniş ve etli olmalıdır. Sağrının düşük olması arzu edilmez.
- Karın aşırı sarkık olmamalı ve karın alt çizgisi* düz olmalıdır.
-Bacaklar düzgün duruşlu ve kuvvetli olmalıdır. Sütçü ırklarda bacak daha uzun ve kuru olur.**
-Cidago özellikle sütçü ırklarda dar ve yüksek durumdadır.
-Kulak, kalın ve sıkı derili olmalıdır. Kulak sağlam yapıyı belirler. Uzun kulağın ise süt verimine işaret ettiği kabul edilir.
- Derinin aşırı kalın ya da gevşek olmaması gerekir. Süt
hayvanlarında kemik yapısının ince, memelerin hacimli ve bezel meme
yapısında olması istenir. Meme başı sayısının ikiden fazla olması süt
verimine işaret etmez.*
Üreticilerin koyun sürülerinin verimlerini arttırmak için damızlık seçimine gereken özeni göstermeleri gerekir.
*
DAMIZLIK SÜT SIĞIRLARININ BAKIM VE BESLENMESİ
Hayvansal üretimin önemli bir kolunu oluşturan damızlık süt sığırları
ve yavrularının bakımı ve beslenmesine gereken özen gösterilmelidir.
Böylece daha fazla ürün elde edilerek kârın* arttırılması sağlanmış
olur.
SAĞMAL İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Günlük sağım sayısı işletmenin iş gücü ve ineklerin verim düzeyine
bağlı olarak değişir. Genel uygulama günde iki sağımdır. Yüksek süt
verimli ineklere sahip işletmelerde günde 3 kez sağım yapılır. Günde iki
sağım yapmak için en uygun zaman aralığı 12 saattir. Eğer bu
sağlanamıyorsa iki sağım arası en fazla 16 saat, en az ise 8 saat olarak
düzenlenebilir.
Süt ineği yetiştiriciliği günümüzde* mera şartlarından ayrılarak,
tamamen ahır şartlarında yapılmaktadır. Bu nedenle ahırın fiziksel
şartlarının tam anlamı ile yeterli olması gerekir. Ahırlar yoğun gaz
birikiminin kolayca tahliye edileceği şekilde inşa edilmelidir. Ahırdaki
zararlı gazları dışarı atmanın, hayvanlara ihtiyaçları kadar temiz hava
sağlamanın ve ahır içindeki rutubeti azaltmanın en iyi yolu
havalandırmadır. Bu nedenle yetiştiricinin** hayvanların üşüyeceği
korkusunu kafasından atması gerekir.
Normal olarak süt sığırlarının rasyonları % 60 kesif yem, %40 kaba
yemdir. Bir ineğin günde tüketeceği kaba yem miktarı canlı ağırlığının %
2,5 – 4,5‘u kadardır. Günlük silaj yemi tüketiminin 30- 35 kg’ı
aşmamasına dikkat edilmelidir. Günlük kesif yem miktarı ise vücut
ağırlığının % 2-3’ü kadardır.
İneklerin doğumdan sonra başlayan laktasyon dönemi 285-305* gün
sürer. Laktasyon döneminde ineklerin beslenmesine ayrı bir özen
gösterilmesi gerekir. Doğumdan sonra süt ineklerine özellikle kaliteli
kaba yem yedirilmelidir. Karlı bir işletmecilik için mümkünse kaliteli
kaba yem, işletmede üretilmelidir. Eksik kalan yem ise işletme dışından
temin edilebilir.
GEBE İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Sığırlarda gebelik yaklaşık 280 gün devam eder. Gebeliğin bilinmesi
özellikle kuruya çıkarma ve doğurma zamanının tespiti ve sürüde
uygulanacak bakım ve beslemenin kararlaştırılması açısından önemlidir.
Doğumu yaklaşan inekler sakinleşir ve hareketleri yavaşlar. Meme,
özellikle düvelerde çok büyür ve gerginleşir. Doğumuna bir hafta kaldığı
tahmin edilen inekler işletme içinde bu amaçla kullanılabilecek doğum
bölmesine alınmalıdır. Doğum bölmesi* 12-16 m 2’lik, aydınlık ve göz
önünde bulundurulabilecek bir alan olmalıdır. Bölme temiz ve dezenfekte
edilmiş olmalıdır. İnek doğum yapana kadar bağlanmamalıdır.
Gebeliğin ilk aylarında, yem rasyonlarının yüksek değerlerde besin
maddeleri kapsaması gerekmez. Yaşama payının biraz üzerindeki besin
değerleri yeterli olur. Gebelik ilerledikçe rasyonların besin maddesi
kapsamı artış göstermelidir. Gebeliğin 5. ayında ortalama 5 kg süt
verimine eşit, 7. ve 9. ayında ise 7-10 kg süt verimine eşit değerlerde
beslenmelidir.
Bunun için örnek bir besleme programı şu şekilde* olabilir.
İnek gebeliğinin ilk üç ayında;
Merada doyasıya ve günlük 1-1,5 kg kesif yem veya 4 kg kuru yonca,
10-15 kg silaj yemi, 1 kg ise kesif yem şeklinde beslenebilir.
Gebeliğin 5. ayında ise;
5 kg yoncalı kuru ot, 15 kg mısır silajı, 2 kg karma yem şeklinde bir besleme uygulanabilir.
KURUDAKİ İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Kuruya çıkarılan inekler mümkünse ayrı olarak barındırılmalıdır.
Mastitis problemi olan ineklerin tedavilerine ağırlık verilmeli, sağmal
ineklerden ayrılarak temiz bir bölmeye alınmalıdır. Eğer böyle bir imkan
yok ise temizliklerine daha fazla özen gösterilmelidir.
İnekler doğumdan 2 ay önce mutlaka kuruya çıkarılmalıdır. Gebeliğin
7. ayından itibaren kurudaki inekler günde 8-10 kg süt verecek düzeyde
beslenmelidir.
Böylece inek sonraki* laktasyonda en iyi süt verimine hazırlanırken, sağlıklı bir buzağı da doğurmuş olacaktır.
Doğuma bir hafta zaman kala yedirilecek yemin miktarı hacimce
azaltılmalı, gaz yapıcı yemler yedirilmemelidir. Kaliteli kuru ot, hasıl
mısır, iyi kalite çayır otu gibi kolay hazmedilen* yemlerden
yararlanılmalıdır. İneklere, kuruya alındıktan sonra 2-3 hafta kesif yem
verilmemeli, besleme sadece kaliteli kaba yemlerle yapılmalıdır. Doğuma
1 ay kala hayvanın yağlanmasını önlemek için, günde 3,5-4 kg geçmeyecek
şekilde kesif yem verilmeye başlanmalıdır. Gebe ineklerin, vitamin
ihtiyacını karşılamak üzere kuru dönemin başında ve sonunda olmak üzere
özellikle A vitamini takviyesi yararlı olur.
Buzağıların Bakım ve Beslenmesi
Gebe inek, doğuma yakın steril bir bölmeye alınır.
Yeni doğan buzağı dış çevreyle,* bu ortamda tanışır. Buzağı doğumdan
15-30 dakika sonra ayağa kalkar ve meme aramaya başlar. Memeler
temizlenip kontrol edildikten sonra buzağının emmesine yardımcı
olunmalıdır. Buzağıların büyük bir kısmı doğumdan 1 saat sonra yardım
olmaksızın analarını emebilirler. Buzağıların beslenmesinde çok önemli
bir yeri olan ağız sütü yani Kolostrum, ineğin doğumdan itibaren ilk 4
gün süresince verdiği süttür.
Buzağıların doğumu izleyen en kısa sürede ağız sütü içmeleri gerekir.
Ağız sütü içinde taşıdığı bağışıklık maddeleri nedeni ile buzağının
bakteriyel hastalıklara dirençli olmasını sağlar. Yalnız bu yararın
sağlanması buzağının ilk 24 saat özellikle de ilk 6 saat içerinde
yeterince ağız sütü içmesine bağlıdır. Ağız sütünün sindirimi kolaydır
ve normalden % 40 daha besleyicidir. Ayrıca ishal yapıcı etkisi olan
ağız sütü, ana karnında iken buzağının sindirim sisteminde biriken
kalıntının atılmasını* kolaylaştırır.*******************************
******************************
Doğumdan sonra buzağının siyaha yakın renkte jelimsi bir dışkı
çıkarması ağız sütü içtiğinin göstergesidir. Anaya iyi ve kaliteli yeşil
yem sağlanmışsa ağız sütü A vitamini bakımından zengindir. Buna rağmen
buzağıya ilk 12-24 saat içinde enjeksiyonla A,D,E vitaminleri
verilmelidir. Buzağıya içirilecek* ağız sütü miktarı toplam ağırlığının %
6’sı civarında olmalıdır.
Buzağının sütten kesildikten sonra günlük 450-600 gr canlı ağırlık
artışı kazanması için günlük 0,5 - 1 kg. kuru yonca otu ve 1-1,5 kg
buzağı yemi tüketmesi gerekir. Süt kesiminde arzu edilen bu düzeye
ulaşılabilmesi için buzağının önüne ikinci haftadan itibaren serbest
olarak iyi kaliteli yonca otu, buzağı başlangıç yemi ve içme suyu
mutlaka taze olarak verilmelidir. Buzağı başlangıç yemi; 1. haftadan
itibaren 12. hafta sonuna kadar, buzağının önüne konulması gereken
sindirilebilirliği yüksek kesif yemdir. Eğer yemler işletmede üretilecek
ise yemin kalınlığı pratik olarak bulgur inceliğinde olmalıdır. Ayrıca
lezzetini artırmak ve tozumayı önlemek için % 5 kadar melas
katılmalıdır. Eğer yem piyasadan temin ediliyor ise pelet yem tercih
edilmelidir.
Süt kesiminden sonra da buzağıların bakımına özen gösterilmelidir.
Süt kesiminden sonra 2-3 hafta daha buzağı büyütme yemine devam edilmesi
süt kesim stresini biraz daha azaltmaktadır. 3-6 aylık yaş grubunda
bulunan buzağılarda 550-650 gr canlı ağırlık artışı sağlayabilmek için
günde 2 kg kaliteli kuru yonca otu ve 1,5 kg buzağı büyütme yemi
beslemede kullanılmalıdır.
*
Tüm hayvanların özellikle de genç hayvanların barınakları temiz,
havadar ve güneş görecek şekilde olmalıdır. Hayvanların vücut
gelişiminin normal olması için* mutlaka meraya çıkarılmalıdır.
DANALARIN BAKIM VE BESLENMELERİ
Sütten kesilen erkek hayvanlar gruplar halinde barındırılmalıdır. Bu
hayvanların barındırılacağı bölmeler yeterli yemlik ve suluğa* sahip
olacak şekilde oldukça basit yapılmalıdır. Bunun için en uygun
barınaklar yarı kapalı sundurmalı ahırlardır. Bu tip ahırların hem
inşaat maliyeti hem de işçilik ihtiyacı düşüktür. Bu* barınaklar için;
Her bir hayvan için büyüklüğüne de bağlı olarak 30-60 cm’lik yemlik uzunluğu yeterlidir.
10-15 hayvan konulan bir bölme için bir adet suluk yeterlidir.
Yemliklerin hayvanlar tarafında kalan kısmına 1,5-2 metre genişliğinde beton bir zemin yapılması faydalıdır.
Genç hayvanlar bağlanmamalı serbest olarak büyütme sistemi üzerinde durulmalıdır.
Bu dönemdeki danalara canlı ağırlıklarına göre yemleme yapılmalıdır.
Yemlemede mümkünse* Mısır Silajı, kesif yem ve Yonca, Çayır ve fiğ gibi
kaliteli kaba yem kullanılmalıdır.
DÜVELERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Kültür ırkı erkek ve dişileri için ergenlik çağı 6-8 aydır. Bu
dönemde erkek ve dişi buzağıları birbirinden ayırmak gerekir. Düvelerin
çok erken yaşta doğum yapmaları istenmez. Hayvanın hem kendisine hem de
buzağısına zarar vermeyecek dönemde* doğum yapması arzu edilir.
Bu dönem belirli bir yaşın yanında yeterli canlı ağırlığa ulaşması
gereklidir. Düveler normalde en az 15 aylık ve yaklaşık 375 kg canlı
ağırlığa ulaştığında damızlık olarak kullanılabilirler. Damızlık adayı
dişilere aşırı veya yetersiz besleme yapılmamalıdır.* Düvelerin canlı
ağırlık artışı günde 650-700 gramı geçmemelidir. Düvelere verilecek
kesif yem miktarı, hayvanın* yaşı ve* kullanılan kaba yemin kalitesine
göre belirlenmelidir. Kaliteli kaba yem kullanılması halinde 1,5-2,5 kg
kesif yem yeterli iken; kalitesiz kaba yem ile beslemede bu miktar 3-3,5
kg’a kadar artırılmalıdır.
Düvelerin beslenmesine örnek bir rasyon şöyle olabilir.
3 kg* yonca, çayır, fiğ gibi Kuru ot
8 kg mısır silajı
1,5 –2 kg kesif düve yemi
********************************************** *
HAYVANCILIĞIN DESTEKLENMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ
Hayvancılık ülkemiz için vazgeçilmez sektörlerin başında geliyor.
Ancak ne yazık ki, bu sektör yıllarca istikrarlı bir gelişim
sergileyemiyor. Birçok sektörde önemli atılımların gerçekleştirildiği
Cumhuriyet Türkiye’sinde hayvancılığın gerekli ivmeyi kazanamadığı bir
gerçek… Ülkemizde hayvansal üretimin bugünkü düzeyi, hem ülke nüfusunu
arzulanan seviyede beslemek için yeterli değil, hem de üretim
potansiyeline göre oldukça düşük. 11 milyon büyük baş, 37 milyon küçük
baş hayvan varlığının büyük çoğunluğu verimi düşük yerli ırklardan
müteşekkil olduğu için ihtiyacı karşılamaktan çok uzak. Oysa ülkemizin
doğal imkanları ve altyapısı mevcut üretimden fazlasını elde etmeye
imkan verecek düzeydedir.
Peki niçin hayvancılığımız bu durumda? Niçin bu sektör gerekli ivmeyi
kazanamıyor? Bunun birçok sebebi var aslında. Talep darlığı, pazarda
istikrarın sağlanamayışı, üretim altyapı eksikliği, tarımda çalışanlar
arasında gerçek müteşebbislerin payının yok denecek kadar düşük oluşu,
hayvancılığın gençler arasında cazip bir iş olarak görülmeyişi, ülke
kaynaklarını değerlendirme sorumluluğunda olanların bazı alanları yok
sayması hayvancılık sektörünün gelişmeyişinde başlıca etmenler olarak
sıralanabilir.
Tüm bu olumsuzlukların bir bölümü, uygulanan ekonomik politikalar ve
dünya konjoktüründen kaynaklanıyor. Hem ihtiyaçlar, hem de üretim
potansiyeli dikkate alınarak hayvansal üretimi arttırmak için zaman
zaman çeşitli yöntemler devreye sokuluyor.
Ülkemizde yıllardan beri ihmal edilen, yanlış ithal politikaları ile
büyük darbe yiyen ve tarımsal desteklerden yeterli payı alamayan
hayvancılığımız için özellikle son yıllarda önemli çalışmalar yapılıyor.
Bu* amaçla, 5 yıl süreli olarak hazırlanan ve 2000 yılında Bakanlar
Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan proje ile üreticilere geri ödemesiz
33 trilyon TL* dağıtılarak çeşitli alanlarda desteklemelere
başlanmıştır. Bu maksatla yetiştiricilerimize 2001 yılında 48 trilyon
kullandırılmış, 2002 yılında ise 75 trilyon kullandırılacaktır.
İnsan beslenmesinde önemli yeri olan hayvansal ürünlerin elde
edilmesinde kaynak teşkil eden* çayır, mera ve yem bitkileri tarımı
ülkemizde yeterli derecede gelişememiştir. Oysa hayvancılığın gelişmesi
için çayır, mera ve yem bitkileri tarımına önem verilmesi gerekiyor.
Hayvancılık işletmelerinde giderlerin yaklaşık % 70’ini yem kaynaklı
masraflar oluşturmakta. Hayvancılığımızın gelişebilmesi, verimlilik ve
karlılığın sağlanabilmesi için kaliteli kaba yem üretiminin arttırılması
gerekiyor.
Kaliteli kaba yem üretiminde önemli miktarda açık var. Toplam hayvan
varlığının yıllık kaba yem ihtiyacı* 50 milyon tondur. Üretilen kaba
yemin 10 milyon tonu çayır ve mera alanlarından, 5 milyon* tonu* yem
bitkisi ekiminden, 15 milyon tonu ise sap saman, bitki artıkları gibi
çeşitli kaynaklardan elde edilmektedir.
Oluşan bu yem açığının kapatılması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
yem bitkilerinin desteklenmesi yönünde çalışmalar yapmaktadır.
Bakanlıkça onaylanan yem bitkileri üretim projelerinin nakliye ve
gübre bedelleri hariç, çok yıllık yem bitkilerinde birinci yıl yatırım
giderleri ve uygun görülen işletme giderlerinin ekiliş alanları ile
uyumlu alet ve ekipman dahil, % 30’u, tek yıllık yem bitkilerinde ise
%20 si doğrudan üreticiye ödenmektedir. Ayrıca, Çayır, Mera, Yem
Bitkileri Üretimi Geliştirme Projesi** uygulanmaktadır. Proje ile
çiftçilerimize yem bitkileri üretiminin geliştirilmesine yönelik olarak
eğitim çalışmaları yapılmaktadır.
Hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki kararname kapsamında yapılan
yem bitkileri ekiliş faaliyetleri ile ilgili olarak bu gün itibarı ile
43 500 adet proje onayı gerçekleşmiş ve 2 milyon dekar alanda Yem
Bitkileri ekilişi yapılmıştır.
Bugüne kadar onaylanan projelerdeki toplam destekleme miktarı 25.5
trilyon TL dir. Yem bitkileri üretiminin desteklenmesinin yanı sıra,
Tarım Bakanlığı, yurtiçinde yetiştirilen belgeli damızlıkların
desteklenmesi konusunda da çalışmalar yürütmektedir.
Soy kütüğü sistemini yerleştirmek ve damızlık ihtiyacını yurtiçinden
karşılamak üzere, çiftçilerce ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nce
yetiştirilen, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca damızlık belgesi veya saf
ırk sertifikası verilen kültür ırkı damızlık gebe düveleri satın
alanlara ödeme yapılması kararlaştırılmıştır.*******
Damızlık belgesine veya pedigriye (bilgi kayıtlarına) sahip süt
sığırları için, Bakanlığın her yıl Ocak ayında belirleyeceği hayvan
fiyatının %30’u, saf ırk sertifikasına sahip kültür ırkı süt sığırları
için ise, bu fiyatın %15’i ödenmektedir.
1995 yılında bu yana litre başına 5000 TL sı olarak ödenen süt teşvik
primi 2002 yılında itibaren Hayvancılığın Desteklenmesine Dair
Kararname kapsamına alınmış, prim miktarı da litre başına 10 000 TL sına
yükseltilmiştir. Soykütüğüne kayıtlı işletmelerden* elde edilen sütler
için ise bu miktar 20 000 TL olarak uygulanmaktadır.
Yine bu kararname çerçevesinde 2000 yılında 28 trilyon TL, 2001
yılında da 31 trilyon TL kaynak sığır besicilerine karşılıksız olarak
doğrudan ödenmiştir.
Bunların yanı sıra Bakanlık, ıslah çalışmalarında da önemli aşamalar
kaydetmiştir. Bu çalışmalar sonucunda 2001 yılında 700 bin baş sığır
suni tohumlama ile, 70 bin baş sığır da tabii tohumlama ile
tohumlanmıştır.*
Hayvan ıslahında suni tohumlama konusunda çalışmaların yanı sıra,
önsoy kütüğü ve soy kütüğü projelerine de ağırlık verilmiş. Sığır
varlığı bakımından dünyada ön sıralarda olmamıza karşın, hayvancılığın
tarımsal üretim içindeki payının çok az olduğu bir gerçek. Bunun başlıca
nedeni de et ve süt üretiminin oldukça düşük kalmasıdır. Hayvansal
üretimin arttırılmasının yolları, bakım, besleme ile ıslahtan geçer.
Bakım ve besleme ile ancak hayvanların genotipinin izin verdiği oranda
verim alınabileceğine göre, sığır varlığının verimini arttırmak için
ıslah çalışmalarına ağırlık vermek gerekir.
Damızlık sığırlarda kayıt tutulmaması, yetiştiricilerin
örgütlenemeyişi ve ülkemizde yetiştirilen damızlıkların ihtiyaç
sahiplerine ulaşmaması nedeniyle ülkemiz yıllarca ithalata mahkum
kalmış. Son yıllarda yetiştiricilerin örgütlenmeye başlaması ve kayıt
sistemine geçilmesiyle yerli damızlıklara duyulan ihtiyaç da artmış.
Kayıt sisteminin oluşturulması, sığır varlığımızın kayıt altına
alınması ve ıslahı için batılı ülkelerde 50-60 yıl önce tamamlanan soy
kütüğü ve ön soy kütüğü projesi, ülkemizde henüz yeni devreye
sokulmuştur.
Ön soy kütüğü projesi; ülkemizde 5 milyon boğa altı sığır bulunmasına
karşın yıldan yapılan suni tohumlama sayısı kayıtlı 700 bin ve kayıt
dışı 400 bin olmak üzere toplam 1.1 milyon civarındadır. Ancak ülkemizde
tohumlama kayıtlarının düzensiz olması, gereken titizliğin
gösterilmemesi ve kayıtlı hayvanların azlığı nedeniyle doğru bilgi
edinilememekte bunun sonucu olarak da doğru planlama yapılamamaktadır.
Tüm bu olumsuzlukların giderilmesi, soykütüğü projesi çalışmalarına veri
tabanı oluşturulması ve damızlık hayvan ihtiyacımızın ülke içerisinden
karşılanması amacıyla; Bakanlığımız ve Türkiye Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Merkez Birliği (TDSYMB) ortaklaşa olarak 80 ilimizde
“ÖNSOYKÜTÜĞÜ PROJESİ” çalışmalarına başlanmıştır. Uygulamanın amacı;
ülkemizde damızlık nitelikli hayvanların tesbiti ve bu hayvanların kayıt
altına alınmasıdır. Gerek soykütüğü gerekse önsoykütüğü proje
faaliyetleri, Genel Müdürlüğümüzde hazırlanan ve ihtiyaç duyuldukça
versiyonları geliştirilen bilgisayar programları ile takip edilmektedir.
Bugüne kadar önsoykütüğü projesi kapsamında 500 bin hayvanın küpelemesi
tamamlanmış olup bilgisayara kayıt işlemleri devam etmektedir.
Önsoykütüğü projesi kapsamında; 181.778 işletmede 270.589 baş inek,
164.297 baş düve ve 8042 baş dişi dana olmak üzere toplam 442.928 baş
dişi hayvan kayıt altına alınmıştır. Çalışmalarımızın hedefi 1 Milyon
baş hayvanın soykütüğü programı çerçevesinde kayıt altına alınmasıdır.
Amacımız ise kendi et, süt ve damızlık ihtiyacını kendi üretiminden
sağlayan, ithalatçı konumundan kurtularak ihracatçı ülke konumuna
gelmektir.**
Soy kütüğü Projesi; Hayvancılıkta verimliliğin temelini soykütüğü
sisteminin oluşturulması teşkil eder. Islahda ön şart hayvanların bir
kimlik ile belirlenmesi ve kayıt altına alınmasıdır. Oluşturulacak
sistemin hem ülkesel boyutlu hem de Avrupa Birliği normlarına uygun
olması gereklidir. Bu amaçla Bakanlığımız “Damızlık* Süt Sığırlarında
Soykütüğü Talimatı” nı hazırlayarak uygulamaya koymuştur. Talimat
esaslarına uygun olarak soykütüğü projesi çalışmaları 29 ilde kurulmuş
bulunan Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliklerine üye işletmelerinizde
TİGEM işletmelerinde hayvanların verim tesbitleri esasına dayalı olarak
yürütülmektedir. Bu proje kapsamında; birliklere üye 6696 işletme ve 11
TİGEM işletmesinde 69003 baş inek, 40588 baş düve ve 13996 baş dişi
dana olmak üzere toplam 127.353 baş dişi hayvan kayıt altına alınmıştır.
Soykütüğü çalışmalarının göstergesi ve sonucu olan “Damızlık belgesi” Avrupa Birliği normlarında verilmektedir.
Bu belgelerin dağıtım yetkisi de bu faaliyetlerin gerçek sahibi olan Merkez Birliğine verilmiştir.
Döl kontrolü Projesi; Projede temel esas mevcut nesli bilmek ve
gelecek kuşaktan beklentileri planlamaktır, bu da döl kontrolünden
geçmektedir. Bu proje ile ülke şartlarına adapte olmuş, hastalıklara
dayanıklı boğalar yetiştirilecek ve bunlardan sperma üretilecektir.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa Bakanlığımızla* Türkiye Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Merkez Birliği tarafından ortaklaşa uygulanmaktadır.
Projede 1. döngü kapsamında tüm hastalıklardan ari 30 adet boğa adayının
test amaçlı sperma sağımı ve dağıtımı İzmir Menemen’de yapılmıştır. 2.
döngüde belli kriterlere göre yetiştirilmiş 34 boğa adayı buzağı
alınarak Manisa Beydere’ye yerleştirilmiştir. 3. döngüde ise tesbiti
yapılan 500 boğa anası inek özel spermalarla tohumlanmıştır. Döl
kontrolünün yürütülebilmesinde kayıt sisteminden sonraki diğer bir temel
taşı olan laboratuar için İzmir-Menemen Suni Tohumlama laboratuarı
projeye tahsis edilmiştir.
İşletmelerde yeni doğan buzağıların desteklenmesi için 2001 yılında
başlamak üzere 5 yıl sürecek bir kararname hazırlanmıştır. Bu kararda
soy kütüğüne kayıtlı olan işletmelerde yeni doğan buzağılar için
üreticiye, Bakanlığın hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki kararnamede
belirlediği hayvan fiyatının % 6’sı, ön soy kütüğüne kayıtlı
işletmelerde % 4’ü, diğerlerinde ise % 2’si* ödenecektir.
Bu desteklemeden hayvan sayısı 5 yılda toplam 20 milyon başı
geçmeyecektir. Bu kararname Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme
Kurulu’nda kabul edilmiştir.
Gerekli kaynak bulunduğunda uygulanacak bu proje ile kâr marjı düşük
ve aynı zamanda riskli ve yorucu olan hayvancılık sektöründe üretim
devamlılığını sağlamak amaçlanmıştır.
*
Arıcılık
Tüm bunların yanısıra, Tarım Bakanlığı’nın arıcılık konusunda da araştırma ve geliştirme projeleri mevcut…
Arıcılık, az topraklı ya da topraksız çiftçilere gelir sağlamak,
orman içi ve kenar köylerde yaşayanları kalkındırmak yönünden önemli bir
tarım koludur.
Ülkemizde iş sahaları açılması için yüksek miktarda yatırım yapılması
gerekirken, arıcılığın bir iş alanı oluşturması bu dalın geliştirilmesi
için önemli bir sebeptir.
Bu amaçla Bakanlık, ilkel kovanların modern kovanlara çevrilmesi için
çalışmalar başlatmıştır. Ayrıca kovan başına alınan ortalama bal
veriminin yükseltilmesi için damızlık ihtiyacı olarak genç ve sağlıklı
ana arı üretimi teşvik edilmektedir. Gezginci arıcılığın teşviki
konusunda da çalışmalar yapılmaktadır.
Ülkemizde 153.662 aile, 4.321.696 adet arılı kovan varlığına
sahiptir. 67.259.000 kg toplam bal üretimi ile ekonomiye 300 milyar TL
kazanç sağlanmaktadır. Bu üretimin birkaç yılda katlanarak arttırılması
mümkündür.
Bugün AB Topluluğunun yıllık bal ithalatı 200.000 ton olup bu miktar,
bizim bal üretimimizin 3 mislidir.* Damızlık ana arı üretimini
arttırılarak, kaliteli ana arı kullanılması sağlanırsa bizde de yüksek
bal verimi elde edilebilir.
*Bu amaçla Bakanlığımızca “Arı Yetiştiricileri Birliği Ana
Sözleşmesi” hazırlanmış, Birliklerin oluşturulması için illere
gönderilmiştir. Arı Yetiştiricileri Birliklerinin kurulması ile Ülkemiz
arıcılığında yaşanan bir çok sorun çözüm bulacaktır.
Yine Bakanlığımızca 2002 yılında bütçe imkanları çerçevesinde
uygulamaya konulan “Ülkesel Arıcılık Faaliyeti” ile teknik arıcılığı
geliştirmek, yeni arıcılık işletmeleri kurdurmak, ana arı üretimi ve
insan sağlığı açısında önemli olan (bal, balmumu, arı sütü, polen,
propolis ve arı zehiri) üretimini arttırmak ve bölgesine uygun arı
ekotiplerinin belirlenmesi amacı ile 3 Araştırma, 2 Arıcılık Üretme
İstasyon Müdürlüğünde eğitim, ıslah ve üretim çalışmaları
başlatılmıştır.
Ayrıca ana arı üretiminin kontrolü için Damızlık Ana Arı ve Ana Arı
Yetiştiriciliği ile ilgili uygulama esasları yürürlüğe konulmuştur.*
Hayvancılık konusunda anlatılan tüm bu olumlu çalışmalar, Türk
tarımının geleceği açısından umut verici nitelikte. Ancak Türk tarımının
gelişmesi, beklenen düzeye ulaşması için daha bir dizi projenin
uygulamaya sokulması gerekiyor. Bunun için de parasal desteğin yanı
sıra, azim, çaba ve yoğun bir çalışma şart. Gerek yetkililer, gerekse
çiftçimiz bu çabayı elden bırakmazsa, yakın bir gelecekte Türk tarımı
beklenen standarda ulaşabilecektir…*