20 Kasım 2011 Pazar

Bitkilerde Taşıma Sistemleri

0 yorum | Devamını Oku...

BİTKİLERDE TAŞIMA SİSTEMLERİ
Saçak köklü ve yaprak damarları paralel olan ileri yapılı bir bitkide;
İletim elemanları gövdeye gelişi güzel dağılmıştır
Kapalı demet tipi taşır
Yapraklar periderma ile kaplıdır
Gözenekler sadece yaprağın üst epidermsisinde bulunur
Köklerde emici tüyler bulunur
özelliklerinden hangileri kesin olarak doğrudur?
Yalnız ll
lll ve V
l ve ll
l, ll ve lll
l, ll, lV ve V
Bitkilerde bulunan iletim demetlerinde
Kambiyum
Floem
Ksilem
elemanlarından hangileri mutlaka bulunur?
Yalnız l
Yalnız ll
Yalnız lll
ll ve lll
l, ll ve lll
Kütilula tabakasının kalın oluşu bitki ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinin kanıtı olabilir?
Kurak ortamlarda yaşaması
Gözeneklerinin açık olması
Köklerinin yüzeyde bulunması
Tak çenekli olması
Fotosentez hızının yüksek olması
Bitkilerde trake ve trakeid borularında bulunan bileşikler, aşağıdaki olayların hangisinde doğrudan kullanılmaz?
Fotosentezde oksijen gazının üretiminde
Solunumda yakıt molekülü olarak
Hücre zarında madde alışverişinde
Enzimlerin aktif hale getirilmesinde
Vücut ısısının düzenlenmesinde
Emici tüyler aşağıdaki dokuların hangisinin faklılaşması sonucu oluşur?
Parankima dokusu
Salgı dokusu
Destek doku
İletim dokusu
Epidermis dokusu
6) Toprak sıvısında çözünmüş halde çeşitli elementler bulunur bunların oranları bellidir. Eğer laboratuarlarda bu elementlerden birinin oranı doğal halinin biraz altına indirilirse bitkinin diğer elementleri de azaltılanın oranına bağlı olarak tüketir. Buna MİNİMUM YASASI denir.
Buna göre doğal ortamdaki sıvıdaki;
kalsiyum nitratın oranı % 0,1
potasyum nitratın oranı % 0,025
demir sülfatın oranı % 0,01
magnezyumun sülfatın oranı % 0,025
potasyum hipofosfatın % 0,25
oranında bulunmaktadır. Minimum yasasına göre potasyum nitratın oranı % 0,015’e düşürülürse, magnezyum sülfatın kullanım oranı aşağıdakilerden hangisi gibi olur?
% 0,015
% 0,1
% 0,025
% 0,001
%0,01
Yüksek yapılı bitkilerde aşağıdaki olaylardan hangisi gerçekleşirken enerji harcanmaz?
Organik besin sentezinde
Aminoasit sentezinde
Soymuk borularında madde taşımasında
Hücre yinelenmesinde
Havanın serbest oksijenin stomalarla alınmasında
Çok hücreli bitkilerdeki;
İletim sistemleri
Kloroplast
Gerçek yaprak
Stoma
gibi yapılardan hangileri su yaşamından kara yaşamına geçişten sonra ortaya çıkmıştır?
Yalnız l
Yalnız lV
ll ve lll
ll ve lV
l, lll ve lV
Epidermisin değişimiyle oluşan stoma hücrelerinde;
Glikozun yıkılması
H2O parçalanması
pH yükselmesi
olayları gerçekleşir. Bunlardan hangileri sadece aydınlık ortamdan meydana gelir?
Yalnız l
Yalnız ll
Yalnız lll
l ve ll
ll ve lll
Aşağıdakilerden hangisi monokotil bir bitki için karakteristik özelliktir?
Ağsı damarlaşmalar
Yaprak sapı bulundurma
İletim demetlerinin düzensiz yerleşmesi
Kurak bölgede yaşama
Kazık köke sahip olma
Bitkilerin kök ucunda, emici tüylerle başlayıp odun borularına kadar sıralanmış hücrelerde osmotik basıncın giderek artması aşağıdakilerden hangisinin oluşmasına neden olur?
Kök basıncının
Kılcallık olayının
Kohezyon gerilimi
Soymuk borularındaki çift yönlü iletim
Yaprak hücrelerindeki plazmolizin
Bir iletim demetinde odun ve soymuk borularından başka,
Parankima hücreleri
Destek hücreleri
Arkadaş hücreleri
bulunur. Bunlardan hangileri hem odun, hem de soymuk demetlerinde rastlanır?
Yalnız l
Yalnız ll
Yalnız lll
l ve ll
ll ve lll
Hortumları ile bitkilerin soymuk borularındaki ‘özsuyu’ emen parazit böcekler en çok hangi maddeyi azalttıkları için bitkiye zarar verirler?
Karbonhidrat
Oksijen
Su
Glikoz
Madensel tuz
İletim demetlerinin açık veya kapalı oluşunun belirlenmesinde aşağıdakilerden hangisinin bulunup bulunmaması ölçü alınır?
Odun borusu
Soymuk borusu
Kalburlu levha
Kambiyum
Arkadaş hücreleri
Aşağıdakilerden hangisi çok yıllık bir bitkinin en son oluşan yapısıdır?
Kloroplast hücre
Yapraktaki stoma yapısı
Kökte emici tüy
Mantar doku ve lentisel
Gövde soymuk iletim demeti
Aşağıdaki özelliklerden hangisinin kılcallık olayında suyun taşınmasını açıklayıcı olarak kullanılır?
Su molekülleri ile kılcal boru arasındaki çekim gücünün büyük olması
Suyun osmos özelliği
Ksilem hücrelerinin cansız olması
Terleme ile su kaybı
Suyun fotosentezde kullanılması
Aşağıdakilerden hangisi bitkilerde kara hayatına uyumda alınan suyun kaybını önleyecek yapısal adaptasyonlardan değildir?
Farklı iklim kuşaklarında yer alan bitkilerde stomalardaki yerleşim farklılığı
Yaprakta epidermis üzerinde bulunan kütikula tabakası
Kök epidermisindeki tüysü yapılar
Gövdede mantarlaşma
Yaprağın üst yüzeyinde stoma sayısının az olması
Yapraklarda gözeneklerde oluşan terleme olayı odun borularındaki suya bir gerilim kazandırır. Bunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
Yaprakta suyun azalması
Kök hücrelerinde suyun bol olması
Stomaların suyunu kaybederek kapanması
Stoma hücrelerinin fotosentez yapması
Buharlaşan su moleküllerinin diğer su moleküllerini çekmesi
Bitki yaprağında gazın (CO2 , O2 gibi) hızlı yayılması kolaylaştırıcı yapısal özellikler hangisidir?
Yaprakta suyun alınması
Gevşek sıralanmış sünger parankima hücreleri
Yaprak ayasının genişliği
Kloroplast sayısının çokluğu
Yapraktaki stomaları kapatmak
Aşağıdaki uygulamalardan hangisi bir bitkide gelişimi yavaşlatıcı etki yapmaz?
Bitkinin alacağı demir oranını azaltmak
Yaprakların fotosentezini önlemek
Floem hücrelerini zedelemek
Ortamın CO2 yoğunluğunu arttırmak
Yapraktaki stomaları kapatmak
Bitkilerde stomaların kapatma hücrelerinde gerçekleşen,
Nişastanın glikoza dönüştürülmesi
Glikozun nişastaya dönüşmesi
Turgor basıncının artması
Suyun komşu hücrelere geçmesi
olaylarından hangileri, stoma açıklığının kapanmasını sağlar?
l ve lll
l ve lV
ll ve lll
ll ve lV
lll ve lV
Ağaçlarda, yaprağın emme kuvvetini aşağıdakilerden hangisi arttırır?
Stomaların kapanması
İletim borularında taşınan madensel tuz miktarının azalması
Emici tüylerde osmotik basıncın azalması
Topraktaki suyun emici tüylere geçmesi
Terleme ile su yitirilmesi
23)
İletim demeti, odun ve soymuk borularını içerir.
Karayosunları iletim demeti yoktur.
Soymuk boruları organik besin taşır
Tek çeneklilerde açık iletim demeti bulunur
Bitkilerde taşıma sistemiyle ilgili olarak yukarıdakilerden hangileri yanlıştır?
Yalnız l
Yalnız lV
l ve ll
ll ve lV
ll, lll ve lV
24)
Kök ucundaki emici tüy hücrelerine su osmosla geçer
Su, odun borularında taşınır
Suyun yapraklara taşınmasında en önemli etmen terlemedir
Suyun taşınması sırasında aktif taşıma yapılır
Çok yıllık bitkilerde suyun taşınmasıyla ilgili yukarıdakilerden hangileri doğrudur?
l ve lV
ll ve lll
lll ve lV
l, ll ve lll
ll, lll ve lV
25)
Işıklı bir ortam
Bol su içeren toprak
Aşırı terlemeye neden olan kurak bir ortam
Yukarıdaki koşullarda bırakılan bir bitkide aşağıdakilerden hangisi görülmez?
Fotosentezin gerçekleşmesi
Terlemeyle su kaybının ortaya çıkması
Gözeneklerin sürekli açık olması
Odun borularında su iletiminin hızlanması
Köklerle topraktan sürekli su çekilmesi
26)
Yaprak yüzeylerinin kütikulayla kaplı olması
Gözeneklerin açılır – kapanır özellikte olması
Parankime hücrelerinin kloroplast taşıması
Kök hücrelerinin osmotik basıncının sürekli yüksek olması
Yukarıdakilerden hangileri bitkilerin topraktan su alınmasını etkileyen faktörlerdendir?
Yalnız l
Yalnız ll
l ve lll
ll ve lV
ll, lll ve lV
27) Stoma hücrelerine ışık ulaşınca;
Glikoz sentezi başlar ve osmotik basınç artar
Turgor basıncı artar
Komşu hücrelerden su alınır
Stomalar açılır
Olaylarının gerçekleşme sırası aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
l – lll – ll – lV
l – ll – lll – lV
lll – l – ll – lV
lll – ll – l – lV
ll – l – lll - lV
28)
Soymuk boru hücreleri meristem dokudan oluşur.
Odun ve soymuk borularının hücrelerin arasında madde alışverişi olur.
Odun borularında yalnız kökten yapraklara doğru taşıma vardır.
Bitkilerde iletim dokusuyla ilgili olarak yukarıdakilerden hangileri doğrudur?
Yalnız l
Yalnız ll
l ve ll
l ve lll
ll ve lll
29) Yaprakların alt ve üst epidermis hücreleri tarafından salgılanan kütikula için aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
İlkel su bitkilerinde yoktur
Kara bitkilerinde su kaybını önler
Işığın geçişine engel değildir
Kurak ortam bitkilerinde daha kalındır
Difüzyonla CO2 ve O2 alınmasını sağlar
30) Stomalar (gözenekler) için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Hücrelerin turgor basıncı arttıkça stomalar açılır
Stomalar geceleri açıktır
Kloroplast içeren iki bekçi hücresi vardır
Bekçi hücreleri asimilasyon nişastayı içerir
Stomalar bitkinin gaz alışverişini sağlar
31) Stomaların açılmasında aşağıdakilerin hangisinin rolü yoktur?
Fotosentezin başlamasının
CO2 konsantrasyonunun azalmasının
pH’ın atmasının
Nişastanın glikoza dönüşmesinin
O2 gazının difüzyonunun
32) Bitkilerde kovucuk ile gözeneğin ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
Açılıp kapanmaları
Üst deride bulunmaları
Mantar dokuda bulunmaları
Gaz alışverişini sağlamaları
Kloroplast taşımaları
33)
Sentrozom
Koful
Endoplazmik retikulum
Ribozom
Mitakondri
Yukarıda verilen organellerden hangileri hücre içinde madde taşınması işlemini gerçekleştirir?
l ve ll
ll ve lll
lll ve lV
lll, lV ve V
l, lll ve lV
Aşağıdakilerden hangisinin bitkilerde odun borularındaki suyun yükselmesini arttırıcı etkisi yoktur?
Su molekülleri arasındaki kohezyon kuvvetleri
Stoma bekçi hücrelerindeki düşük turgor basıncı
Yaprak hücrelerinin osmotik basınçlarının yüksek olması
Kütikula tabakasının ince olması
Oksijen üretiminin hızlı olması
Toprakta bulunan suyun odun borularına ulaşıncaya kadar izlediği yol aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
Epidermis – endodermis — korteks
Epidermis – korteks – endodermis
Endodermis – epidernis – korteks
Korteks – epidermis – endodermis
Endodermis – korteks – epidermis
Bitkilerde soymuk borularıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
Yanlarında fizyolojik birlikteliği olan arkadaş hücreleri vardır
Meristem hücrelerinin farklılaşmasından oluşur
Azotlu organik maddeleri kökten yukarı doğru taşır
Bazı polimerlere kalburlu plaklardan geçebilir
Sitoplazmaları yok olmuştur
37)
Suyun odun borularında yükselmesinde en etkili faktör terlemedir
Odun borusu olmayan bitkilerde su hücreden hücreye osmosla geçer
Topraktaki su azaldığında emici tüy hücreleri suyu aktif taşımayla alır
Bitkilerde suyun alınıp taşımasıyla ilgili olarak yukarıdakilerden hangileri doğrudur?
Yalnız l
Yalnız ll
Yalnız lll
l ve ll
ll ve lll
38) Stomaların açılmasında aşağıdakilerden hangisinin rolü yoktur?
Glikoz sentezi
Hücrelerindeki glikoz azalması
Hücrelerinde pH’ın azalması
Nişastanın asimilasyonu
Komşu hücrelerden su alması
39) Stoma ( gözenek) aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Kloroplastlar nedeniyle fotosentez yapar
Nişasta sentezler
Gaz alışverişini sağlar
Terlemeyle su kaybı artınca kapanır
Hücrelerin turgor basıncı azalınca açılır
40) Yaprakları örten kütikula için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Tamamen su içinde yaşayan tatlı su bitkilerinde incedir
Kara bitkilerinde su kaybını engeller
İlkel su bitkilerinde yoktur
Işığı soğurur ve geçirmez
Yedek besin depolamak
41) Aşağıdakilerden hangisi yaprağın temel görevi değildir?
Terlemeyle fazla suyu atmak
Solunum ve fotosentez gazlarının alışverişi sağlamak
Fotosentez yapmak
Artıkların atılmasını sağlamak
Yedek besin depolamak
42) Bitkilerde bulunan ;
hidatot (su savağı)
lentisel (kovucuk)
stoma (gözenek)
kök epiteli
gibi yapılardan hangileri gaz alışverişi yapar?
Yalnız lll
ll ve lll
ll, lll ve lV
l, ll ve lll
l, lll ve lV
43) Karasal bitkilerde ;
Kütikulanın kalın olması
Stomaların açılır- kapanır özellikte olması
Stomaların yaprakları yüzeyinde yoğunlaşması
Şeklindeki adaptasyonlardan hangileri su kaybını azaltır?
Yalnız l
Yalnız ll
Yalnız ll
l ve ll
l, ll ve lll
44) Bitkilerde taşımayı sağlayan iletim demetleri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Odun ve soymuk borularından oluşur
odun boruları su ve madensel tuzları taşır
soymuk boruları organik besin taşır
açık iletim demeti tek çeneklilerde bulunur
kapalı iletim demetinde kambiyom halka yoktur
Kök emici tüyleriyle topraktan alınan su aşağıdakilerden hangisinde tüketilmez?
Fotosentez
Nişasta sindirimi
Stomaların açılması
Fazla ısının uzaklaştırılması
Protein sentezi
46)
Fotosentez yapabilmeleri
Zarlarında suberin (mantar özü) biriktirmeleri
Gazların difüzyonla giriş çıkışlarına olanak sağlama
Aktif taşıma yapabilmeleri
Yukarıdakilerden hangileri stoma (bekçi) hücreleri ile lentisellerin ortak özelliğidir?
Yalnız l
Yalnız lll
l ve lll
ll, lll ve lV
l, lll ve lV
47) Aşağıdakilerden hangisinin bitkilerde terlemeyle su kaybı hızını arttırıcı etkisi vardır?
Fotosentez hızının yüksek olması
Havanın bağıl neminin yüksek olması
Stoma bekçi hücrelerinde turgor basıncının düşük olması
Stomaların yaprakların alt yüzeyinde daha çok olması
Kütikulanın su ve hava geçirgenliğinin az olması
48)
Dış zarlarında lignin (odun özü) birikmiştir
Üst üste gelen hücrelerin ara zarları erimiştir
Madde taşımaları tek yünlüdür
Bitkilerde odun borularıyla ilgili olarak yukarıdakilerden hangileri doğrudur?
Yalnız l
Yalnız ll
l ve ll
ll ve lll
l, ll ve lll
) Çok yıllık karasal bitkilerde aşağıdakilerden hangisi topraktan su emilimini azaltabilir?
Atmosfer nem oranının azalması
Bitkiye ulaşan ışık şiddetinin artması
Stoma hücrelerinin turgor basıncının artması
Parankima hücrelerinde glikoz sentezinin hızlanması
Ortam sıcaklığının giderek artması
Yeşil bir bitkiye uzun süre işaretli karbondioksit veriliyor. İşaretli karbona önce yapraklardaki glikozlarda sonra kök hücrelerindeki lökoplastlarda rastlanıyor. Yaprak glikozunun köklere ulaşıp, kök hücrelerindeki yapısal bir protein sentezinde kullanılıncaya kadar izlediği yol,
nişasta sentezi
soymuk borusu
nişasta sindirimi
protein sentezi
aminoasit sentezi
yukarıdakilerden hangi sıraya göre gerçekleşmiştir?

Sera Sebzeciliği

0 yorum | Devamını Oku...

1. GİRİŞ
Sera sebzeciliği dünyada olduğu gibi bizde de giderek büyüyen bir sektör haline gelmiştir. Bunun nedeni tüketicilerin sebzeleri sadece mevsimlerinde değil, mevsimleri dışında da sofralarında görmek istemeleridir. Bazı yabancı ülkelerde sera sebzeciliği o kadar gelişmiş, teknik donanım yönünden o kadar mükemmelleşmiştir ki; üreticiye sadece serada üretimi başlatmak kalmıştır. Ülkemiz seracılığında da, b ülkelerle aynı düzeyde olmakla beraber, modern seralar görülür olmuştur. Seracılığımızda en önemli üreticimizin anasından, babasından gördüğü yetiştirme yöntemlerini kullanmakta ısrarcı oluşudur. Oysa her konuda olduğu gibi seracılıkta da her yıl gerek üretimine gerekse sera tekniğine ait pek çok yenilikle karşılaşmak söz konusudur. Önemli olan seracılığımızı yine iklim avantajını ön plana çıkararak yeniliklere açık tutmaktır.
Jeotermal zengini ülkemizde jeotermal ısıtmalı sera sayısı hala yok denecek kadar azdır. Önemli olan bu doğal kaynaktan yararlanabilmektir. Jeotermal enerji seramızın az bir maliyetle ısınmasını sağlayan doğal bir kaynaktır.
Biber yetiştiriciliğini seçmemdeki amaç Biberin kalori değeri % 22’dir. Yani çok düşüktür. Biberin insan beslenmesindeki önemi özellikle vitamin C içeriğinden kaynaklanır. Biberde 160 mg Vitamin C vardır. Sebzelerde ender bulunan P vitamini de biberde bulunur. Biberin Afyon şartlarına jeotermal enerji sayesinde yetiştirilebileceğini anlatmak için proje konumu biber olarak seçtim.
2. Biber Yetiştiriciliği
2.1. Biber bitkisi ile ilgili genel bilgiler
2.2. Anavatanı ve Besin Değeri
Anavatanı Tropikal Amerika olan biber bitkisi domatesle aynı familyadandır. Kristof Colomb’un (1492) Amerika’ya keşfi sırasında Meksika, Brezilya, Şili ve Peru’daki Kızılderililerin biber yetiştirdiğini gördüğü söylenir. Biber 1493 yılında İspanya’ya geçmiştir. 16. yüzyılda Osmanlı döneminde İstanbul’a getirilmiştir. Ilık iklimlerde çok senelik bir bitkidir. Biberin kalori değeri % 22′dir, yani çok düşüktür. Biberin insan beslenmesindeki değeri özellikle vitamin C içeriğinden kaynaklanır. 160 mg vitamin C vardır. Sebzelerde ender bulunan P vitamini de biberde bulunur. Biberdeki alkoloidin adı Capsaicin’dir.
2.3. Morfolojik özellikleri
Bitki bol görünümlü narin bir saçak köke sahiptir. Köklerinin % 70′i toprağın üst 10-30 cm’lik kısmında dağılır, geri kalan kısmı ise daha derinlere 50 cm’ye, zaman zaman da, 100 cm’ye kadar iner. Köklerin yanlara dağılımı 40-60 cm arasında değişir.
Dik olarak büyüyen ve başlangıçta otsu, giderek odunsu bir yapı gösteren biber gövdesi, hıyar kadar olmasa da, çabuk kınlan gevrek bir yapıya sahiptir. Gövde boğum ve boğum aralarından oluşur. biber bitkisi 150 cm’ye kadar da uzayabilir.
Çiçekleri biyolojik bakımdan erseliktir, bir çiçekte 5 çanak, 5 taç yaprak, 5 erkek ve l dişi organ vardır. Erselik çiçek yapısına karşın % 3-30 arasında yabancı tozlaşma görülür. Bu durum genelde erkek ve dişi organın farklı zamanlarda olgunlaşma*sından kaynaklanır.
Tohumları domatesinkine benzer, daha geniş ve parlak san renk*tedir, l g’daki biber tohumu sayısı 150-180 arasında değişir, 1000 dane ağırlığı 5-6 g’dır. Tohumlar genelde meyveden alındıktan 2-3 ay sonra çimlenme özelliğine kavuşur. Karanlıkta daha iyi çimlenir.
2.4. Çevresel istekleri
Biber tohumlan 8°C’ın üzerindeki sıcaklıklarda çimlenebilirse de en iyi çimlenmeyi 21-28°C’lar arasında gösterir Fakat optimum çimlenme sıcaklığı, gece gündüz aynı olmak koşuluyla, 24°C’dır.
Fide döneminde ise ideal ortam sıcaklıkları gece ve gündüz olmak koşuluyla 18-23°C’a düşürülebilir. Dikimden sonraki sera sıcaklıktan gündüz 24-25°C’lar, gece 20-21°C’lar arasında tutulmaya çalışılır. Işığı çok seven biber bitkileri gün uzunluğuna karşı duyarsızdırlar. Biber seralarında hava oransal nemi % 70-75 civarında tutulmaya çalışılır. Suyu seven bir bitkidir biber bitkisi. Ancak kuru ve yaş toprak*lardan olumsuz yönde etkilenir. Genelde düzenli sulamalardan hoşlanır. İdeal sera toprağı olarak bilinen tınlı toprak, biber yetiştirmeye de çok uygundur. Toprak pH’smın 6.0-6.5 arasında, topraktaki tuz oranın litrede 3 g’dan daha az olmasını ister.
3. Fide yetiştirme
3.1. Çeşit seçimi
Serada yetiştirilen biber çeşitleri arasında tatlı sivri olanlara daha fazla yer verilir. Son yıllarda dolmalık ve acı sivri biberler de seralara girmiş durumdadır. Seralarımızda yaygın olarak kullanıldığını bildiğimiz çeşitlerle ilgili özet bilgi aşağıda verilmiştir.
3.1.1. Kekova F1:
Seralara ve farklı ekolojilere uyum sağlamış bir demre sivrisidir, Tm2′ye dayanıklıdır. Orta yükseklikte bir bitki yapışma, ortalama 22 cm boyda meyvelere sahip bir çeşittir (Şekil 170).
3.1.2. Süper Amazon F1:
Bu çeşit de demre tipi, uzun meyveli bir hibrittir. Verim ve kalitesi yüksek, sera üretimine uygun bir çeşittir (Şekil 171).
3.1.3. Dalaman F1:
Soğuk seralarda meyve bağlayabilen yüksek verimli bir çeşittir. Meyve boyu 7 cm’dir ve 3-4 loblu, ince kabukludur. Bitki güçlü ve boyludur. Tobama virüsün D ırkına dayanıklıdır (Şekil 172).
3.2. Tohum ekim harcı, tohum ekim yeri ve zamanı
Biberlerde de tohum ekim harcı, ülkemizde kullanılan yaygın şekliyle iyice yanmış elenmiş hayvan gübresi, bahçe toprağı ve dişli kumun belli oranlarda karıştırılmasından oluşmaktadır. Genelde bu maddelerin karışım oranlan biber için 2-2-1, 4-2-1 şeklindedir. Harcın her bir metre küpüne 2 kg süper fosfat ilavesi yapılır. Harç, bu besin maddelerinin ilavesinden önce, Formaldehit veya Çaptan gibi ilaçlardan biriyle dezenfekte edilir. Dezenfeksiyon işlemi % 2′lik Formaldehitken 25-30 cm kalınlığındaki harcın her bir m2’sine 10 litre, toz haldeki Captan’dan ise bir metre küp harca 300-400 g hesabiyle yapılır.
Bölümümüzde yapılan bir çalışmada biber fidelerine en uygun harç arayışına girilmiş ve bu amaçla halkımızın yaygın olarak kullandığı kum+toprak+hayvan gübresi karışımı, 1/2 perlit + 1/2 torf karışımı ve besin madde katkısız torf olmak üzere 3 farklı harç kullanılmıştır. 2. ve 3. harcın her l m3′üne aşağıda görülen besin maddeleri ilave edilmiştir (Akbarhocayev ve Sevgican, 1995).
1400 g triplesüperfosfat (% 44)
800 g potasyumsülfat (% 50)
1200 g amonyumnitrat (% 26)
1000 g magnezyumsülfat (% 10)
Tohum ekimi doğrudan fide kaplarına ve şaşırtılacaklarda tohum ekim kasalarına yapılmış, sonuçta biberde şaşırtmanın hiç bir yarar sağlamadığı saptanmıştır
Biber tohumları; tek ürün için temmuz ayı içinde, ilkbahar yetiştiriciliği için kasım ayının ikinci yansında ekilir. Sonbahar üretimin*de ise seralarda bibere pek yer verilmez.
Ekim öncesi yerli tohumlar, 4-5 g tohuma, bir çakı ucuyla alınabilen kadar, Çaptan veya benzeri bir ilaçtan olmak koşuluyla ilaçlanır. İlaçlama sırasında tohumlar ve ilaç bir kavanoza konulur ve kavanoz çalkalanarak ilaçlama işlemi homojen bir şekilde yapılmaya çalışılır. Gerek kasalara ve gerek saksı ya da naylon torbalara ve gerekse serada hazırlanan yastıklara yapılan ekim işleminden sonra tohumların üzerleri, tohumlar görülmeyinceye kadar yaklaşık 0.5 cm kalınlığında harçla örtülür, hafifçe bastırılır ve sulanır. Bu sulamada 10 litre suya 8-10 g (bir kibrit kutusu silme) kadar Zinep, Maneb veya Captan’h ilaçlardan birinin karıştırılması ile elde edilen su kullanılabilir. Ekimden sonra kasaların, saksı veya naylon torbalann üzerleri gazete, cam veya plastik örtülerle örtülür. Gazete biber tohumlan da domates*lerde olduğu gibi karanlık koşullarda daha iyi çimlendikleri için, cam ya da plastik örtüler ortamın nemini, sıcaklığım korumak için kullanılırlar. Yastıkların üzerleri ise naylon örtülerle örtülür, ancak naylon örtülerin altındaki toprak sıcaklığının istenilenin üzerine çıkmasına, zaman zaman yapılan havalandırmalarla, izin verilmez. Çimlenme olunca örtüler kaldı*rılır. Biber tohumlarının çimlenme sıcaklıkları domatesten daha yüksektir ve 21-28°C’lar arasındadır. Çimlenme 28°C da 21°C’a kıyasla bir hafta daha erken gerçekleşir. Önerilen optimum gece ve gündüz sıcaklıkları aynıdır ve 24°C’dır.
3.3. Şaşırtma ve bakım
Kasalardaki fideler, ortam sıcaklığına bağlı olarak, yaklaşık 18-20 gün sonra şaşırtmaya hazır hale gelirler. Bu dönemde ilk gerçek yapraklar da belirmeye başlamıştır. Kasalardaki fidelerden, aşağıdaki özelliklere_sahip olanlar şaşırtılmak üzere seçilirler.
Kotiledon yapraklan lekesiz olanlar,
Kotiledon yapraklan parlak yeşil olanlar,
Kotiledon yapraklan sağlıklı gelişmiş ve yere paralel olanlar,
Kök ve gövde uzunluğu birbirine eşit olanlar,
Beyaz ve lekesiz köklü olanlar,
Eğer plâstik saksılar şaşırtma kabı olarak kullanılmak istenirse 10-12 cm çaplı olanları yeğlenir. Biber fideleri genellikle fazla sudan hoşlanmazlar. Fidelerin şaşırtılmasından, güneşli günlerde 4 hafta, kapalı günlerde 6 hafta sonra sıvı gübre uygulamasına geçilebilir. Sıvı gübre 900 litre suda 680 g potasyumnitrat, 110 g amonyumnitrat, 340 g amonyumfosfat eritilerek hazırlanabilir. Bu sıvı gübre bitkilerin sulanması sırasında kullanılabilir (Smith, 1981).
4. Serada yetiştirme
4.1. Seraya dikim
Biber fideleri genelde tohum ekiminden 8-12 hafta sonra, ilk çiçek tomurcukları görüldüğünde, seraya dikime hazır hale gelirler. Dikim çukurları tek sıralı dikimler için 80×30 cm, çift sıralı dikimler için 90×60x30 cm aralıklarla hazırlanır. Dekara gerekli fide sayısı bu aralıklarla 4000′in üzerindedir. Askıya alınan biber çeşitlerinde dekara 2500-3000 bitkiyle çalışmayı öneren araştırıcılar da vardır. Bilindiği gibi dikim sıklığını; mevsim, çeşit, budama ve yetiştirme şekli belirler.
Dikim sırasında fideler saksı veya torbalardan harcıyla birlikte çıkarılarak dikim çukuruna yerleştirilir. Saksı veya torba topraklarının üstten 1/3′lük kısmının dikimden sonra sera toprağının üzerinde kalması istenir. Biber kökleri çok yüzeysel bir dağılım gösterdikleri için de çapa yapmaktan ve özellikle derin çapa yapmaktan olabildiğince kaçınılır.
Fide köklerinin sera toprağına daha çabuk geçebilmesi için dikim sırasında toprak sıcaklığının yüksek (22-24°C civarında) olması istenir.
Dikimden sonra fidelerin tutumlarını hızlandırmak için iyi bir besleme ve sulama programı uygulanmalıdır. Sera toprağının pH’sı 6-6.5 arasında olmalı, başlangıçtaki kök gelişmesini hızlandırmak için toprakta yeterli miktarlarda fosfor, vegetatif gelişmeyi sağlamak için azot ve potas bulunmalıdır. Ancak fazla potas toprakta tuzlanmayı hızlandıra*cağından dikkatli olmayı gerektirir, zira tuzlanma biberlerde kök gelişi*mini engelleyen önemli bir etmendir. Dikim sonrasındaki, yüksek sera sıcaklıkları iyi bir çiçek oluşumu ve meyve tutumu için gerekli kuvvetli vegetatif gelişmeyi sağlar. Bitki boyları 40 cm’ye ulaştığında vegetatif ve generatif büyüme dengesinin sağlanabilmesi için sıcaklıklar 3 - 4 günde kademeli olarak tekrar biraz düşürülerek gündüz 22-23°C, gece 18-19°C arasında tutulmaya çalışılır, hatta gece sıcaklıktan 15-17°C’lara kadar düşürülebilir. Gündüz sera sıcaklıktan 27°C’a ulaştığında havalandırma yapılır. Güneşli günlerde havalandırma 35°C’dan sonra da başlatılabilir. Sıcaklıkların 10-12°C gibi çok düşük olduğu biber seralarında ise bitki ölmez ancak gelişme hemen tümüyle durabilir. Sera havasının oransal nemi biberler için % 70-75 civarında tutul*malıdır.
4.2. Askıya alma
Yaygın büyüyen ve sürgün ucu alınmadan büyütülen kısa boylu biber çeşitleri genelde askıya alınmazlar. Ancak dallarının dağılmasının önüne geçmek için biber bitkileri arada kalacak şekilde, bitki sıralarının iki yanından geçirilen teller veya ipler içinde bitkilerin korunması yoluna gidilebilir.
Uzun boylu çeşitlerde askıya alma işlemi, her gövde ayrı ayrı olmak koşuluyla aynen domateslerde olduğu gibi yapılır. Askıya alman biber bitkilerinde 3-4 sürgün gelişmesine izin verilir ancak tüm yan sürgünlerin 1. veya 2. yapraktan sonra uçları alınır.
4.3. Budama
Domates, hıyar gibi sera sebzelerine uygulanan budama şeklini bizim yetiştiricilerimiz biber bitkilerine uygulamamakta, ancak özellikle tek ürün yetiştiriciliğinde ocak ayı ile birlikte düşmeye başlayan sera sıcaklıkları nedeniyle duran gelişmeyi; ana gövde ve yan dallar üzerin*deki yaşlı, sararmış ve küllemeye yakalanmış yapraklan alarak ve mey*veleri toplanmış dalların uçlarını hafifçe budayarak tekrar hızlandır*maktadır. Böylece yeni gelişen sürgünlerden nisan ayında yeni ürün almak mümkün olabilir.
4.4. Tozlaşma ve döllenmeye yardım
Biber seralarında da tozlaşmayı kolaylaştırmak için, bombus arıları özellikle dış ülkelerde yaygın olarak kullanılmaktadır.
5. ÖNEMLİ HASTALIK VE ZARARLILAR VE BUNLARLA SAVAŞ
Virüs hastalıklarının bir kısmı ile Külleme, Fusarium, Verticillium, Botrytis, Sclerotinia, Alternaria gibi bazı hastalıklar ve kök ur nematod-lan, kırmızı örümcekler yaprak bitleri, beyaz sinekler gibi bazı zararlılar domates ve hıyar konularında verildiği için burada yinelenmemiştir.
Phytophtora capsici: Kök boğazı yanıklığı adı ile de bilinen bu hastalığın son yıllarda biber seralarında büyük zararlara neden olduğu görülmüştür. Hastalık başlangıçta ani bir solgunluk olarak ortaya çıkar,
Hastalığa karşı savaşta, kültürel önlemler, ilaçlı savaştan daha etkili olmaktadır.
Alınabilecek kültürel önlemler arasında öncelikle şunlar sayıla*bilir:
Gerek fîdeliklerdeki ve gerekse seralardaki bitkilere, suyu bol vermek yerine, sık sık ve azar azar vermek,
İlk sulamalar sırasında suyu bitkiye bir kaç gün gecikmeli olarak vermek,
Fidelikleri, dikim öncesi, fungusitli su ile sulamak (fungusitli su 100 litre suya 100-150 g Dithane- M.45 veya Ortocide katılmasıyla hazırlanır),
Eğer biberler masuralarda yetiştiriliyorsa masuraları yüksek tutmak ve bitkileri, kök boğazlarını sulama suyundan korumak amacıyla, masura sırtlarına dikmek,
Masura uzunluklarını 5-6 m’den daha fazla yapmamak, Dikimi derin değil, kök boğazı toprak üzerinde kalacak şekilde yapmak,
Dikimden sonraki ilk can suyunu bitkilere Maneb, Zinep veya
Captan’lı vermek,
Biber bitkilerinin kök boğazlarının yara almasına meydan vermemek için özellikle derin çapa işleminden kaçınmak.
Cladosporium capsici: Biber kahverengi leke hastalığı olarak da bilinen bu hastalık yaprakların üst yüzlerinde san lekeler halinde ortaya çıkar. Alt yüzdeki san lekeler kahverengi mantar küfü ile örtülür. Böyle yapraklar kurur ve dökülür. Bu hastalığa karşı Çaptan, Zineb, Maneb ve bakirli preparatlardan biri kullanılabilir.
Tütün halkalı leke virüsü: Biber yapraklarında sararma ve leke*lenmelere neden olur. Polen oluşumunu engellediğinden verim ve kalite düşer.
6. HASAT VE VERİM
Biber bitkisini iyi tanımayan üreticiler, hasada gelmiş meyveyi bilemeyebilirler. Zira biber meyvelerinin olgun-yeşil dönemi olarak tanımlanan özel bir durumu vardır. Bu dönemde meyve yüzeyi mat buruşuk bir yapıdan daha parlak bir yapıya dönüşür. Bu dönemden önce toplanan biber meyveleri çabuk yumuşadıkları için kolay taşınamaz ve saklanamazlar. Bu dönemin geçirilmesi halinde ise meyve rengi yeşilden, önce sarıya sonra kırmızıya dönmeye başlar. Hasadın gecikmesi halinde izlenecek en güzel yol meyvenin üniform kırmızı rengini almasını beklemekten ibaret olacaktır. Bu da olgun yeşil dönemden yaklaşık 6 hafta sonra gerçekleşir. Ancak sera biber üretimi için kırmızı olum istenen bir durum değildir.
Meyve toplamanın, meyve sapının gövdeye birleştiği yerdeki doğal kırık çizgiden yapılmasına özen gösterilir. Meyve sapı mutlaka meyve üzerinde olmalıdır. Hasadın sabahın erken saatlerinde yapılmaması da ayrıca önemlidir, Hasat sıklığı genelde haftada birdir. Hasat edilen biberler 1-3 hafta arasında saklanabilirler.
İÇİNDEKİLER:
1. GİRİŞ 1
2. Biber Yetiştiriciliği 1
2.1. Biber bitkisi ile ilgili genel bilgiler 1
2.2. Anavatanı ve Besin Değeri 1
2.3. Morfolojik özellikleri 2
2.4. Çevresel istekleri 2
3. Fide yetiştirme 3
3.1. Çeşit seçimi 3
3.1.1. Kekova F1: 3
3.1.2. Süper Amazon F1: 3
3.1.3. Dalaman F1: 3
3.2. Tohum ekim harcı, tohum ekim yeri ve zamanı 3
3.3. Şaşırtma ve bakım 5
4. Serada yetiştirme 5
4.1. Seraya dikim 5
4.2. Askıya alma 6
4.3. Budama 6
4.4. Tozlaşma ve döllenmeye yardım 7
5. ÖNEMLİ HASTALIK VE ZARARLILAR VE BUNLARLA SAVAŞ 7
6. HASAT VE VERİM 8

Gübreleme Ne Zaman Yapılmalıdır?

0 yorum | Devamını Oku...

Soru : Gübreleme ne zaman yapılmalıdır?
Cevap : Gübreleme zamanı genelde verilecek gübrenin çeşitine, şekline (toz,likit vs) uygulanış tarzına, toprak tekstürüne, drenaj koşullarına, iklim ve bitkinin besin maddelerine olan ihtiyacına bağlı olarak değişir.
Genelde gübreleme ilkbaharda, bitkinin hızlı bir büyüme periyoduna girdiği devrede yapılır.
Gübre çeşidine göre; doğal gübreler genellikle ekim ve dikimden önce verilir.
Ahır gübreleri özellikle kompostla karışık olanlar süs bitkilerine ilkbaharda verilmeli ve genellikle 5-10 cm kalınlıkta toprağa serilip hemen toprakla karıştırılmalıdır.
İnorganik gübreler; esas vejetasyon devresinin başında, yani özellikle köklerin tam faaliyete geçtiği aylarda (mart-mayıs) arası verilmesi uygun olur. Kompoze gübrelerde ise; azot içerenler erken ilkbaharda verilmelidir. İki defada verilmesi halinde ilkini ilkbaharda vejetasyon dönemi başlamadan evvel, ikincisini vejetasyon dönemi başladıktan sonra ilkbahar sonlarında vermek uygun olur. Sadece yaprakları için yetiştirilen daimi yeşil bitkileri kış sonundan sonbahar başına kadar gübreleme mümkündür. Çiçekleri için yetiştirilen bitkileri tomurcuk ve çiçek teşekkülü başlarken gübrelemek yerinde olur. Yapraklarını döken bitkilerinde bir miktar yapraklandıktan sonra gübrelenmesi en iyisidir. Gübrelemenin zamanıda, işin yapıldığı saatte önem taşır. Gübrelemenin güneşte yapılması esnasında yapraklara düşen eriyik damlaları yanık tehlikesi yaratabilir, dolayısıyla gübrelemenin akşamüstü veya gölgede yapılması uygun olur.
Soru : Çatı ve teras bahçelerinde kullanılacak türlere örnekler veriniz.
Cevap : Çatı ve teras bahçelerinde iki çeşit uygulama yapılabilir.
a-Çatı yüzeyinin tamamına veya bir kısmına toprak serilerek b-Bitkileri kaplarda yetiştirme şeklinde Çatı bahçeleri ve teraslarda ön kısımlarda cezbedici renkli ve kokulu çiçeklerden oluşan çiçek parterleri ve güzel çiçekli ve meyvalı süs çalıları yeralmalı ve yer yer ağaç ve ağaççıklar sahaya serpiştirilmelidir. Ağaçlar küçük hacimli fazla boylanmayan türler arasından seçilmelidir. Terasta mevcut duvar, kafes, kamelya, çardak, kemer ve pergolalar sarılıcı ve çiçekli bitkiler ve sarmaşıklarla donatılır.
Terasta havuz bulunuyorsa, havuzda su bitkileri kullamlabilir. Böylece çatı veya teras bahçesinde güzellik, rahatlık, mahremiyet ile birlikte kuytu, gölgeli ve güneşli farklı kapalılıkta mekanlar oluşturulur.
Çatı ve teras bahçesinde kullanılabilecek bazı türler: Ağaçlar; Akçaağaç türleri (özellikle Acer negundo), Huşlar ve Uvezlerin bütün tür ve varyeteleri, Ardıçlar (Juniperus chinensis J.sabina, virginiana), Konik Ladin (Picea glauca albertiana conica), Mavi Ladin (Picea puııgens), Mugo çamı (Pinus mugo), Mazılar küçük boylu tür ve varyeteleri (Thuja occ. `Little champ.’) Porsuk (Taxusbaccata) önerilebilir.
Ağaçcık ve Çalılar:
Geyik dikenleri (Crataegus spp), Kelebek çalısı (Buddleria davidü), Kızılcık (Carnus spp), İğdeler (Eleagııus angustifolia) Taflanlar (Euonymus spp) Cotoneoster spp Prunus spp Leylak (Syringa vulgaris), Kartopu (Viburnum tinus) ve güller (Rosa spp) önerilebilir. Sarılıcı Bitkiler :
Clematis, Lonicera, Campsis radicans Çok Yıllık Bitkiler:
Achillea, Alyssum (Alyssum saxatile), Aster, Bergenia, Dianthus, Erica carnea, Phlox (Phlox sabulata), Potentilla, Sedum, Thymus Yerörtücü Bitkiler :
Sedum, Mesembriantheum, Lambranthus, Alyssum, Dianthus
Soru : Budama ne zaman yapılmalıdır?
Cevap : Klasik budama zamanı İstanbul ve çevresi koşullarında Şubat ve Mart başlarıdır. Fakat budama için latent devre her koşulda şart değildir. Budamada türlere göre zaman belirtecek olursak;
· Akçaağaç, Huş, Ceviz, Yalancı Akasya ve Kızılağaç türleri, Kavaklar yaralan kanayan (akan) ağaçlar olduklarından ilkbaharda budanmamalı, yaz veya sonbaharda budanmalıdır.
· Çamlar ve Ladinler sürgünler henüz yumuşak olduğunda budanmalıdır.
· Ardıç, Şimşir, Servi ve Yalancı Serviler bütün mevsim boyunca büyümeye devam ettiklerinden budama zamanı yıl boyunca olabilir. Bununla beraber bunlar da Haziran, Temmuz ayları hatta Ağustos’a kadar budanabilir.
· Çiçekli çalılarda; örneğin Süs eriği, Çiçek elması, Yalancı Akasya çiçeklenme dönemi geçtikten sonra genellikle Mayıs’ın ikinci yarısı ve Haziran’da budanabilir. Bu türleri erken ilkbaharda budama o yıl çiçek vermelerini engeller.
· Oya Ağacı gibi türlerde ise budama ağaçlar sürmeden kışın veya erken ilkbaharda yapılmalıdır. Aksi halde o yıl açacak çiçeklerin tomurcukları da budamada alınmış olur ve ağaç o yıl çiçek açmaz.
· Bazı hassas türlerin örneğin devamlı çiçek açan güllerin budamasının ilkbaharda yapılması en uygun olur.
Soru : Dikimin başarılı olması icin yapılması gerekenler nelerdir?
Cevap : 1) Öncelikle dikim sahası, sahası, dikilecek ağaç taksonunun kökleri ve toprak üstü kısımlarının normal gelişimine uygun hacimde olmalıdır.
2) Özellikle kaplı fidanların her mevsim dikilmeleri mümkün olsa da, fidanların uyku hali ve kök yenileme kapasitelerine uygun olarak dikim çalışmalaeı, Ekim-Mart periyodundaki elverişli iklim ve toprak koşullarında gerçekleştirilmelidir.
3)Dikim ortamlarının fıziksel ve kimyasal toprak özelliklerinin bitki yetiştirmeye elverişli olup olmadığı denetlenmeli ve gerekli hallerde ıslah önlemlerine başvurulmalıdır.
4)Dikim çukurları fidan materyalinin büyüklüğüne uygun ebatlarda açılmalıdır. Genel dikimler için kare şeklinde 3-3.5 m2′lik bir yüzey ve 1 m derinliğe sahip çukurlar, yol ağaçlandırmaları için de en az 2*2 m2′lik yüzeye sahip 1.5 m derinlikteki çukurlar önerilmektedir. Ayrıca dikim çukurlarının toprağın havalanması ve topraktaki çeşitli elementlerin okside olması açısından dikimden 2 gün önce açılmış olması faydalı olur.
5)Dikim çukurlarına yerleştirilecek toprak fazla killi ve kalkerli olmamalı, toksik maddeler içermemeli, fidanların başlıca su alımı, havalanma ve beslenme ihtiyaçlarına cevap verebilecek elverişli özelliklere sahip iyi kaliteli bitkisel toprak olmalıdır. Dikim esnasında uygulanacak gübrelemede inorganik gübreler kullanılmamalı, iyi yanmış ve ölçülü dozdaki (1/4) organik gübre, toprağa karıştırılarak verilmelidir.
6)Açılan çukurlar önce bir miktar hazırlanan toprakla doldurulmalı, bunun üstüne fidanlar, kök boğazı hizası toprak seviyesine gelecek şekilde yerleştirilmeli ve dikim çukurları tabaka tabaka sıkıştırılarak doldurulmalıdır.
7)Islak alanlarda gerekli drenaj önlemleri alınmalı, ilerde ağaçların köklerinde su birikmesi gibi problemlerin önüne geçilmelidir.
8)Dikilen fidanlar rüzgar etkileri ve çarpmalara karşı büyüklüklerine uygun tekli ya da üçlü veya dörtlü hereketlerle mutlaka desteklenmelidir.
9)Fidanlar dikimden itibaren uygun bir sulama sistemi ile sulanmalıdır.
Soru : Rüzgara dayanıklı ağac, ağaçcık ve çalı türleri nelerdir?
Cevap :
İĞNE YAPRAKLILAR
1) Araucaria araucana
2) Cupressus macrocarpa
3) Picea abies
4) Pinus sitchensis
5) Pinus nigra
YAPRAKLILAR
1)Acer spp.(Acer pseudoplatanus)
2)Alnus glutinosa
3)Crateagus oxycantha
4)Catalpa bignonoides
5)Eleagnus angustifolia
6)Eucalyptus spp.
7)Gleditshia triacanthos
8)Populus spp.
9)Prunusspp.
10)Quercus ilex
11)Quercus robur
12)Robinia pseudoacacia
13)Salix spp.
14)Ceratonia siliqua
15)Sophora japonica
16)Sorbus tenninalis
17)Tamarix spp.
18)Ulmus carpinifolia
19)Ulmus glabra
Soru : Nasıl saksı kullanmak bitki icin daha sağlıklıdır?
Cevap : En sağlıklı saksılar eternit veya toprak saksılardır. Çünkü bunların hammadde özü organiktir ve suni katkı malzemesi en asgari seviyededir. Plastik saksı, beton saksı v.s. bitkinin yazın köklerinin yanmasma neden olabilir. Çünkü bu maddeden yapılmış saksılar ısı iletir ve bitki kökü, eğer bunlarla temas içindeyse hem güneş ısısı hemde saksının ısınmasıyla oluşan "+" bir ısı bitki köklerine zarar verir.
Eğer tahtadan yapılmış saksı kullanılacaksa bakırdan inşa edilmiş naftanatlar içinin kaplanması ömrünün uzatılması açısından önemlidir.
Soru : Saksının etrafında yeşil yosun ve bevaz artıkların oluşmasının nedeni nedir?
Cevap : Kireç susuzluğu, yosun fazla suyu belirtir.
Soru : Çimler hangi sıklıkta sulanmalıdır?
Cevap : Tohum ekildikten sonra köklenme oluncaya kadar sürekli sulanmalıdır. Çimlenme tamamlanıp saha tamamen yeşillenince akşam saatlerinde sulama derinliği 15-20 cm oluncaya kadar doyurularak sulama yapılmalıdır. Özellikle yeni tohum atılan sahada sulama suyu yüksek basınçlı olmamalıdır.
Soru : Çimde istenmeven otla mücadele yöntemleri?
Cevap : 1)Kültürel Önlemler: Düzenli ve sürekli bakım yapılmalı, gübreler yabancı otların gelişme dönemi dışında verilmeli, yüzeysel sulamadan kaçınmalı, çimler düzenli olarak biçilmelidir.
2)Mekanik Önlemler: İstenmeyen bitkilerin köklenerek sökülüp çimenlikten uzaklaştırılmasıdır. Küçük alanlarda elle yapılabileceği gibi, bu iş için şaşula, çatal, bel ve benzeri kesici ve sökücü gereçlerden yararlanılabilir. Rizomlu bitkilerin kesilip koparılma yerine, mutlaka köklenerek sökülmeleri gerekir.
3)Kimyasal Önlemler : Bitkiler için etkili ilaçlar olan "herbisitler" kullanılarak mücadele sağlanır. Çim bakım gübreleri de bu konuda etkilidir.
Soru : Kimyasal ilaçlar bitkilere ne zaman atılmalıdır?
Cevap : Güneşin etkili olmadığı sabahın erken saatlerinde ya da akşam güneş etkisini kaybettikten sonra kimyasal ilaçlar kullanılmalıdır.
Soru : Bonsai nedir?
Cevap : Bonsai (Minyatür ağaç)lar kendilerine özgü sığ bir kapta yetiştirilen ve esasta 70cm’i aşmayan, doğada büyüyen yaşlı ağaçların küçük temsilcileri görünümünde olan ağaçlardır.
Soru : Açelyaların yetişme istekleri nelerdir?
Cevap : Açelyalar yüksek sıcaklıktan hoşlanmayan bitkilerdir, saksıları sürekli nemli tutulmalı, zaman zaman yapraklarına su püskürtülmelidir. Sulama suyu kireçli olmamalı bitki arı su ile sulanmalıdır. Aydınlık fakat direkt güneş ışığı almayan bir yerde yetiştirilmelidir.

Nesli Tükenen Hayvanlar Ve Türler

0 yorum | Devamını Oku...

Nesli tükenen hayvanlar ve türler
Nesli tükenen türler
Günümüzden 150 milyon yil önce yasamis AllosaurusEskiden yeryüzünde yasayan bazi hayvan ve bitki türleri artik tümüyle yok olmus ve sözkonusu türlerden tek bir yetiskin bile kalmamistir. Dogal afetler, yerkürenin geçirdigi degisimler, iklim ve en önemlisi insanoglunun eliyle ortayan sehirlesme, sanayilesme vs. faaliyetlerle diger canlilarin dogal yasam alanlarinin tahribi veya dogrudan avlanma yoluyla sözkonusu pek çok canli türü dünya üzerinden yok olmus ve olmaktadir.
Konu basliklari [gizle]
1 Dünyada nesli tükenen türler
2 Anadoluda Nesli Tükenen Türler
3 Ayrica bakiniz
4 Dis baglantilar
Dünyada nesli tükenen türler
Yeni Zelandanin türü yok olan canlisi MoaDünya üzerinde besyüzden fazla türün nesli tamamen tükenmistir. Bazi türlerin dogal afetle ve insanoglunun dünyada var olusundan çok önce yok olmus (dinozorlar gibi)bazilari da insanoglunun asiri avlanmasi, nüfus artisi ve sehirlesmeyle dogal yasam alanlarini tahrip etmesiyle dünya üzerinden tamamen yok olmustur.
Senckenberg Müzesindeki Tirazonorus Reks maketiDinazorlar : Yüzlerce türü vardi. Insanoglunun dünyada bulunusundan çok önce dogal sebeplerle yok oldular.
Mamut : Filin atasi
Moa : Yeni Zelandada yasamis en büyük kus türü. Insanlar tarafindan yok edildi.
Tazmanya Kaplani veya Tazmanya kurdu (Thylacinus cynocephalus) : 1930lara kadar yasadi. Tazmanya hükümeti ve çiftçilerin destegiyle sürdürülen avlarla soyu tüketildi. 1936dan bu yana türün varligina dair hiçbir kanit bulunmamistir.
Hazar Kaplani veya Pers Kaplani (Panthera tigris virgata) : Iran, Afganistan, Türkiye, Irak ve Mogolistan bölgelerinde yasamaktaydi. En son 1970 yilinda Rusyadaki türün son üyesinin ölümüyle yok oldu.
Anadoluda Nesli Tükenen Türler [degistir]Anadolu cografi konumuyla çesitli hayvan ve bitki türlerini içinde barindirmistir. Günümüzde ismi çogu kimse tarafindan dahi bilinmeyen Asagida nesli tümüyle yok olmus bazi türler yer almaktadir.
Anadolu Panteri (Pantherea Pardus Tulliana): En son izine 1974 yilinda Beypazarinda rastlanmistir.
Anadolu Aslani : En son 1890 yilinda vurulmustur.
Anadolu Kaplani : Son Kaplan 1970 yilinda öldürülmüstür.
Mersin Baligi
Fil
Çizgili Sirtlan

Tarım Makineleri

0 yorum | Devamını Oku...

Tarım Makineleri
Balya Makinesi
Daha önce biçilen ve tarlada kuruyan ot, yonca gibi hayvansal yemlerin ya da biçerdöverle hasat sonrasında tarlada kalan tahıl sapları gibi malzemenin sıkıştırılıp peketlenmesini ve bağlanmasını sağlayan makinedir.
Böylece malzemenin taşınması ve depolanması daha az masrafla, daha kısa zamanda yapılır.
Silindirik ya da dikdörtgen biçiminde balyalama yapan tipleri bulunur.
Biçerdöver
Hasat ve harman işlemini aynı zamanda yapan bir tarım makinesidir.
Başlangıçta buğday, arpa gibi tahılların hasat harmanında kullanılan biçerdöverlerin günümüzde baklagiller, ayçiçeği, mısır, çeltik ve diğer taneli bitkilerin hasat harmanında da başarıyla kullanılanları geliştirilmiştir.
Traktörle çekilir tipleri olmasına karşın en yaygın olarak kendi ilerleyen biçerdöver tipi kullanılır.
Çapa Makinesi
Çapa frezesi ya da frezeli ara çapa makinesi olarak da adlandırılır. Pamuk, ayçiçeği, mısır, soya, şekerpancarı, domates gibi geniş aralıklarla ekilen bitkilerin tarımında kullanılır.
Makine, toprağın çapalanarak yabancı otlardan arındırılmasını, toprak suyunun buharlaşmasını azaltarak su kaybının önlenmesini, toprağı karıştırarak havalanmasını, böylece bitki köklerinin gelişimine uygun bir ortam oluşmasını sağlar.
Çayır Biçme Makinesi
Çayır, yonca ve diğer yaş yem bitkilerini biçer.
Parmaklı ve üçgen yapak bıçaklı biçme düzeni bulunur.
Bitkiler makaslama biçme ilkesiyle biçilir.
Ayrıca serbest biçme yapan döner bıçaklı ve çarpmalı biçme yapan tipleri de bulunur.
Bu tip makinelerde dönerek çalışan biçme düzeni üzerindeki kesici bıçaklar bitkiye çarparak keserler.
Çukur Açma Makinesi
Toprak burgusu da denir. Meyve fidanı, orman ağaçları ve bağ çubuklarının dikiminde kullanılır.
Ayrıca, çit ve bağ direklerinin dikilmesi için çukur açma işlemleri de bu makineyle yapılabilir.
Genelde, traktör kuyruk milinden hareket alır.
Dipkazan
Toprağın, pullukla, uzun yıllar aynı derinlikte işlenmesi sonucunda, toprakta, "pulluk tabanı" denen sert ve geçimsiz bir tabak oluşur.
Bu tabaka bitkinin kök gelişimini engelleyerek ürün verimini azaltır.
Ayrıca bu tabaka nedeniyle suyun yüzey akışı yoluyla erozyon oluşabilir.
Dipkazan, bu sert ve geçirimsiz tabakanın kırılmasında kullanılır.
Sabit ya da titreşimli tip işleyici ayakları vardır.
Diskli Gübre Dağıtma Makinesi
Toprağın verim gücünü yükseltmek ve ürün miktarını artırmak için tanecikli haldeki yapay gübrelerin tarlaya dağıtılmasında kullanılır.
Makinenin deposunun alt kısmında ayarlanabilen bir delikten disk üzerine düşen gübre, hareketini traktörün kuyruk milinden alarak dönen disk yardımıyla toprağa dağıtılır.
Ekim Makinesi
Mibzer de denir. Tohumların ekiminde kullanılır.
Ekim makinesi, tohumların konduğu tohum sandığı, tohumu sandıktan alıp tohum borusuna atan çekici düzenekler, tohumu ekici ayaklara ileten tohum boruları, toprakta çizi açan gömücü ayaklar, hareket iletim düzenekleri, ekilmemiş alanları belirlemeye yarayan çizek, tohumun üstünü kapatan tohum kapatma düzeneği parçalarından oluşur.
Fide Dikme Makinesi
Bazı bitkiler yumru, soğan, çelik, fide ya da fidanla çoğaltılır.
Bu gibi bitkiler, dikim makinesiyle toprağa dikilir.
Fide dikim makineleri, bitkinin çeşidine göre, patlıcan, biber, lahana, domates dikme makinesi gibi adlar alır.
Makinede çizi açan bir ayak,özel diskler ya da çarklardan oluşan fide dikim ünitesi bulunur.
Fideler, açılan çizilere otomatik olarak bırakılır. Kapatıcı düzenek yardımıyla kökler toprakla kapatılır ve sulanır.
Kepçe
Traktör arka yükleyicisi de denir. Tarımsal ürünlerin ve değişik malzemelerin yüklenmesinde kullanılır.
Traktörün arkasına üç nokta askı düzeniyle bağlanır.
Traktör hidroliğinden hareket alarak çalışır.
Kültüvatör
Toprağı altüst etmeden, yani devirmeden işler.
Toprağı yırtmak, kabartmak havalandırmak, yabancı otları kesip köklerini topraktan çıkarmak, kimyasal gübreleri ve serpme yoluyla ekilen tohumları toprağa karıştırmak gibi amaçlarla kullanılır.
Anız bozmada da kullanılır. İşleyici ayaklar, çatıya değişik bağlantılarla iki ya da üç sıralı olarak dizilir.
Ayaklara dar ya da kazayağı biçiminde uç demirleri takılır.
Merdane
Genellikle tohum yatağı hazırlığında kullanılır.
Toprağı bastırır, iri, kara ve sert toprak parçalarının parçalanıp, ufalanmasını sağlar.
Tarla yüzeyini düzeltir. Bazı durumlarda, ekimden sonra tohumun toprağa değmesi merdaneylse sağlanır.
Böylece çimlendirme işlemi hızlandırılır.
Yüzey biçimine göre, düz, dalgalı ve dip bastıran merdaneler olmak üzere üç tipi bulunur.
Orak Makinesi
Ülkemizde tahıl tarımında yaygın olarak kullanılan hasat makinelerinden biri de kanatlı orak makinesidir.
Çeşitli tahıl türlerini biçer, aynı zamanda biçilen ürünü demetler haline getirir ve tarlaya öbek halinde bırakır.
Ayrıca ürünü biçen, demet haline getiren ve bağlayan biçer bağlar orak makinesi tipi de bulunur.
Pamuk Hasat Makinesi
Pamuk toplamak için geliştirilmiştir. Bu makineyle 15 dekar alandaki pamuk bir saatte toplanabilir.
En çok üretilen ve kullanılanı, 4-5-6 toplama ünitesi olanlardır. Her bir ünite, bir sıra pamuk toplar.
Pamuklar, kendi çevresinde dönen iğlerle yakalanır ve sıyırıcı plakalarla üğlerden sıyrılır.
Hava akımı yardımıyla da sepete atılır.
Patates Dikim Makinesi
Bir çapa bitkisi olan patatesin, belirli aralıklarla toprağa dikilmesini sağlar.
Yarı otomatik ve otomatik olmak üzere iki tipi bulunur.
Yarı otomatik tiplerde, toprakta çizinin açılması ve kapatılması işlemini makine yapar.
Yumruların toprağa bırakılmasıysa bir işçi tarafından elle yapılır.
Otomatik tiplerdeyse bütün işlemleri makine yapar.
Pulluk
Temel toprak işleme aletidir. Zamanla oturmuş ve sıklaşmış toprağın ilk işlenişi sırasında kullanılır.
Toprağı keser, yükseltir ve devirir.
Böylece hasattan sonra tarla yüzeyinde kalan bitki artıklarını, yabani otları ve tarla yüzeyine serpilmiş gübreyi toprağa gömer.
İşleyici gövdesine göre kulaklı ve diskli pulluk olmak üzere başlıca iki tipi bulunur.
Pülverizatör
Tarımsal ürünleri, hastalıkların, zararlıların ve yabancı otların etkisinden koruyarak verimli ve kaliteli ürün alabilmek için ilaçlama yapılır.
Sıvı haldeki tarımsal ilaçları damlacıklar halinde bitkilere dağıtan ve en yaygın olarak kullanılan bitki koruma makinesidir.
Traktörle çekilen ya da asılan tiplerinden başka, elde taşınan, elle çekilen, sırtta taşınan ve kendi ilerleyebilen tipleri de vardır.
Rototiller
Bir tür toprak frezesidir. Topraktaki bitki sapı, yeşil ot gibi organik maddelerin kesilerek parçalanmasını sağlayarak toprağı çok iyi karıştırır.
Karıştırma etkisi, pulluktan 7 kat daha fazladır. Tohum yatağı hazırlanmasında da kullanılır.
Traktörün kuyruk milinden hareket alan, hareket yönüne dik ve toprak yüzeyine paralel olarak dönen bir mil üzerindeki bıçaklardan oluşur.
Römork
Tarım arabası da denir. Tarım ürünlerinin taşınması amacıyla kullanılır.
Tek dingilli ve iki dingilli tipleri bulunur.
Bir çeki oku yardımıyla traktörün arkasındaki çeki kancasına ya da çeki demirine bağlanır.
Römork kancasının büyüklüğüne bağlı olarak 3,4,5 tonluk büyüklüklerde olanları bulunur.
İki dingilli olanların yük taşıma kapasitesi tek dingillilere göre daha fazladır.
Römorkun yük kapasitesi arttıkça onu çekecek olan traktörün güç gereksinimi de artar.
Sapdöver Harman Makinesi
Elle ya da çeşitli hasat makineleriyle önceden biçilmiş ve toplanmış tahıl, nohut, fasulye gibi tarımsal ürünlerin harmanlanarak, tanelerinin başak, kabuk, kapsül gibi kısımlarından ayrılmasını sağlar.
Ayırma işlemi, hasat edilmiş ürünlerin makinenin harmanlama ünitesine verilmesinden sonra, burada ovalanması ya da dövülmesi yoluyla gerçekleşir.
Silaj Makinesi
Silaj, taze ve sulu bitkisel maddelerin havasız ortamda fermente olmalarından sonra elde edilen yeşil ve sulu yemdir.
Bu makineler, slajı yapılacak olan mısır, yonca, fiğ ve korunga gibi yeşil yem bitkilerini biçer, parçalar ve özel bir araba içine aktarır.
Tek sıralı, iki sıralı ve çok sıralı tipleri bulunur.
Süt Sağım Makinesi
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sağımında kullanılır. Vakum sistemiyle çalışır.
Makine sağım başlığı, nabız aygıtı, vakum üretici, süt kovası, süt ve vakum borularından oluşur.
Sağım başlığı, insan eliyle yapılan işlemin aynısını memeye uygulayarak sütün sağımını gerçekleştirir.
Sütün temiz ve sağlıklı bir biçimde sağılmasına olanak tanır.
Şekerpancarı Hasat Makinesi
Şekerpancarının, yumru biçiminde bir kökü ve toprak üstündeki baş kısmında sap ve yaprakları bulunur.
Şekerpancarı hasat makinesi de, şeker pancarının baş kısmını belirli bir yükseklikte keser, topraktan gevşeterek yükselmesini sağlar.
Bitkiyi toprak parçaları ve diğer yabancı maddelerden temizleyerek, depolanması için bir taşıyıcıya yükler.
Traktörle çekilen ve kendi ilerleyen tipleri bulunur.
Tırmık
Pullukla işlenmiş tarlada toprağın kabartılması, iri toprak parçalarının kırılması, tarla yüzeyinin düzeltilmesi, yabancı otlarla savaş, gübreleme, serpme yoluyla atılan tohumların toprağa gömülmesi işlemini yapar.
Ayrıca toprağın zamanla oturmasından dolayı oluşan kılcalları parçalayarak toprakta nemin azalmasını önler.
İşleyici parçaların biçimine göre dişli, yaylı, döner ve diskli (diskaro) tipleri bulunur.
Toprak Frezesi
Parçaları hareketli olan bir toprak işleme makinesidir.
Toprağı yüzeysel olarak kabartır, ufalar ve parçalar.
Tarla yüzeyindeki yabancı otları ve bitki saplarını keserek parçalar ve toprağa tek düze olarak karıştırır.
İkinci ürün için tohum yatağı hazırlığında, özellikle bağ ve bahçelerde toprak işlemede kullanılır.
Traktörün kuyruk milinden hareket alarak çalışır.
Traktör
Tarımsal işletmelerde kullanılan temel kuvvet kaynağı olup, pulluk, kültüvatör, freze, ekim makinesi, gübreleme makinesi gibi çeşitli tarım alet ve makinelerinin çalıştırılmasını sağlar.
Ayrıca çeki kancasına bağlanan römork yardımıyla yük taşımada kullanılır.
Daha çok yük taşımak, yol tutuşunu güçlendirmek için arka tekerlekleri daha büyük olur.
Zeytin Silkme Makinesi
Zeytin ağaçlarından zeytinlerin toplanmasını sağlar.
Bu makineyle ağaçtaki zeytinlerin neredeyse tamamı toplanabilir. Titreşimle çalışır.
Kavrama çubuğu ucunda özel olarak geliştirilmiş kanca sayesinde değişik kalınlıklardaki ağaç dallarını yakalar ve sallar.
Bu makineyle, fıstık, kayısı gibi meyveler de toplanabilir.

Şeker

0 yorum | Devamını Oku...

ŞEKER
Şeker sanayinin tarım ve ekonomi üzerine etkileri:
Şeker senayi neden olduğu şeker pancarı tarımı nedeniyle:
-Tarımda münavebe (nöbetleşe ekim) olanağını arttırır.
-Tarımı yoğun emek gerektiren bir bitki olması nedeniyle tarımda iş sahası yaratır.
-Tarımda makinalaşmayı, sulama tesisleri kurulmasını ve diğer teknik gelişmeleri özendirir.
-Çifçinin örgütlenmeyi ve işbirliği yapmayı öğrenmesine yardım eder.
-Tahıl ve benzerine oranla birim olandan daha fazla değer yaratılmasını sağlar.
-Şeker pancarının artığı olan posa ve melas sayesinde hayvancılık gelişir. Ayrıca melas kullanılarak yan sektörlerin gelişmesine katkısı olur. (alkol üretimi vs)
Şeker Pancarı
Beta Vulgaris Saccharifera (şeker pancarı) bitkisinin en önemli özelliği 2 yıllık olmasıdır. 1. yılda kök kısmında besin maddeleri toplanır. 2 yılda çiçek ve tohumlar olusur. Çok fazla soğuk veya sıcak olmayan bölgelerde yıllık yağış miktarının 600 mm olduğu yerlerde yetiştirilir. Şeker pancarının su ihtiyacı oldukça fazla olup 1g şeker için 250-300 g suya ihtiyac duyar. Bu bakımdan ülkemizde 1-7 defa sulanır. Yetişme koşullarına ve çeşidine bağlı olarak ağırlığı 200-2000 g arasında değişir.
Şeker pancarının kimyasal bileşimi:
Bilesen Taze Pancarda% KM de miktar%
Su 76.5 -
Toplam KM 23.5 100
Sakkaroz 16.5 70.2
Pektin 2.5 10.7
Selüloz 1.2 5.1
Azotlu maddeler 1.1 4.6
Madensel maddeler 1.7 7.2
Lipidler 0.1 0.4
Digerleri 0.4 1.8
Sakkaroz: Özellikle şekerin kristalizasyonu sırasında sakkaroz kolaylıkla kristalize olur. Ortamdaki mineral maddeler (Na,K) sakkarozun kristalizasyonunu gücleştirir. Sakkarozun sudaki çözünürlüğü sıcaklıkla doğru orantılıdır.
oC Çözünürlük
0 64,2
50 72,3
100 62,9
Şekerin renk değişimine etkili faktörler:
Karamelizasyon
Maillard reaksiyonu
Polifenollerin demirle birleşmesi.
İnvert şeker: ortamda % 0,1 oranında bulunabilir. Özellikle hasat edilen pancarlar dona maruz kalırsa invert şeker miktarında artış meydana gelir. Eğer pancar hasat edilmediyse toprak üstünde kalan ve toprak üstüne yakın kısımlarda invert şeker miktarı fazladır.
2 nedenden dolayı istenmez;
1. Maillard reak.(renk değişimi)
2. Kristallenmeyi gücleştirir.
İnversiyon sıcaklıkla doğru, pH ile ters orantılıdır. Asidik ortamda meydana gelir. Şeker üretimde ortama kirec ilave edilir ve pH arttırılır, Sakkaroz kendine 4 tane su bağlayarak hidrat formuna gelebilir.
İnvert şekerler diger şekerlerle karşılaştırıldığında hidroskobik özellikleri azdır.
Rafinoz: (Trissakarit: glikoz-fruktoz-galaktoz)
Normal pancarda %0,3-0,5 arasında bulunur, uygunsuz depolama şartlarında ve dona maruz kalması sonucunda bu miktar artar. Doğrudan doğruya melasta kaldığı için şeker kaybına yol açar.
Azotlu maddeler: (%1,1 civarı) Bu maddeler şekerin işlenmesini gücleştirir. Bu bakımdan miktarının düşük olması arzu edilir.
Pektik maddeler: Hücre duvarı ve hücreler arasında bulunan, olgunlasmaya bağlı olarak bilesimi değişen bu maddeler şeker üretimi sırasında sıcaklığın gerekinden fazla olması durumunda problem oluştururlar.
Glikozidler: Şeker pancarında % 0,14 civarında bulunan en önemli glikozid saponindir. Bu maddenin 1/3 ü serbete keçer, ve işlem sırasında şerbetin köpürmesine neden olur. Bu bakımdan işlemeyi zorlaştıran maddeler arasında yer alır.
Madensel maddeler: (kül) CL, P, Ca, Si oksit formunda bulunduklarında şekerin kristallenmesini olumsuz yönde etkilerler.
Pancarda ve şekerde saflık katsayısı
Şeker miktarının çözünür kuru maddeye oranına, diğer bir ifadeyle km’de bulunan % şeker miktarına saflık katsayısı denir.
sk (saflık katsayısı) = şeker/km x 100
Ham serbette %88 civarında olan sk şekerde 99,9’a çıkar
Pancarın şekere işlenmesi aşamaları
Hasat ve fabrikaya nakil
Yıkama, tartım, kıyma
Ham şerbet eldesi
Şerbetin temizlenmesi
İnce şerbetin koyalaştırılması
Lapaya işleme
Kristalizasyon
Ham şeker eldesi
Ham şekerin artırılması
Pancarların hasat edilmesi ve fabrikaya taşınması:
Pancarların olgunlaşması demek, pancarda birim zamanda üretilen şeker ile tüketilen şeker miktarının eşitlenmesi demektir. Pancarın olgunlaşması ceşide ve ekolojik şartlara bağlı olarak degişir. Türkiyede pancarlar Eylül-ekim aylarında hasat edilir. Fakat fabrikanın işleme kapasitesi belirli olduğu için pancarların aynı anda işlenmesi mümkün olmadığından erken söküm geç söküm yaptırılması zorundur. Bu şekilde pancarın işlenmesi Ağustos ve Aralık ayları arasında gerçekleştirilir. Tarlada sökülen pancarların baş,boyun ve kuyruk kısımları kesilerek fabrikaya sevk edilir. Birkaç günü geçmemek kaydıyla tarla kenarında bekletilebilir. Bu bekletme eğer uzun sürerse solunum devam ettiği için şeker kaybi artar. Erken hasat edilen pancarlarda solunum olgun olan pancarlardan daha fazladır. Pancarlar silolanacak ise 1-2 tonu geçmeyecek kitleler halinde yığılmalı ve yığınların doğrultusu rüzgarın yönü gözönüne alınarak yapılmalıdır. Eğer don ihtimali varsa yığınlar örtülebilir. Pancarın depolanmasını etkileyen faktörler sıralandığında:
Olgunluk derecesi
Pancarın fiziksel durumu (zarar görmesi, zedelenmesi)
Hastalıklı ve çürük olması
Donmaya maruz kalıp kalmaması durumu
Depolama sıcaklığı
Havalandırma durumu
2.Yıkama, tartma ve kıyma
Pancarların yıkanması fabrıkanın en alt katında bulunan yıkama teknelerinde gerçekleştirilir. Yıkama esnasında km kaybını minimum düzeyde tutmak için su sıcaklığı 150C nin üzerine çıkmamalıdır. Pancarların yıkanmasında kullanılan su miktarı işlenen pancarın yaklaşık 10 katıdır. Bu yüzden kullanılan su havuzlarda dinlendirilerek ve kirec, klor ilave edilerek tekrar yıkama suyu olarak kullanılır. Yıkanmış pancarlar elevatörlerle fabrikanın en üst katına taşınır. Daha sonra tartım işleminden sonra doğrudan doğruya kıyma makinasının içine düşerler. Pancarlar bu makinada 5-10 cm uzunluğundda 3-5 mm genişliğinde ve 1-2 mm kalınlığında parçacıkler halinde kesilir.
Silin sayısı; 100g pancar kıyılarak uc uca getirildiğinde oluşan uzunluk.(20*25m olmalıdır) Silin sayısının gerektiği kadar olmaması difüzyonun oturmasına sebep olur.
Pancarların kıyılması esnasında kullanılan bıçaklar çok keskin olmalıdır.
3.Ham şerbetin elde edilmesi
Ham şerbet ters akım prensibine göre çalışan değişik tipteki difüzörler kullanılarak elde edilir. Difüzyon esnasında kullanılan suyun sıcaklığı 70-80oC civarındadır. Bu sıcaklık kofulların etrafında bulunan protoplazmanın denatüre olmasını ve difüzyonun hızının artmasını sağlar. Sıcaklığın gereğinden fazla yükseltilmesi hücre zarının geçirgerliğini azaltır ve zaman zaman difüzyonun durmasına (difüzyon oturması ) neden olur. Diğer bir önemli faktör de ortamın pH ‘sıdır. Asidik ve bazik ortamlar parçalanmayı arttırdığı için arzu edilmez. En uygun pH 5-6 cıvarındadır. Difüzyon ile pancardan çıkarılan şeker miktarı 3 faktöre bağlıdır;
1. Sıcaklık derecesi (73-75oC civarında su kullanılır)
2. Difüzyon süresi (kesikli sistem 60-70 dak , sürekli 45-55 dak)
3. Alınan şerbet miktarı (110-130 lt) (çekiş miktarı)
Küspenin şeker içeriği % 0,2-0,5 arasında olmalıdır. Bu değerin üstündeyse difüzyon işlemi gereği gibi yapılmamıştır.
Difüzörler ve çalışmaları;
Olier difüzörü: 6 boru 5 dirsek vardır. En üsten pancar kıyması sisteme girer. Pancar kıyması aşağı inerken su tersine doğru gelir. Ters akım prensibine göre çalışır. Şeker içeriği düştüğünde pancar küspe çıkışından sistemi terk eder. Boru çapı 1,25-1,45 m. Uzunluk 64-95m’dir sıcaklık kaybı azdır, enerji sarfiyyatı azdır, çekiş miktarı fazla , SK yüksektir.
Kule tipi difüzörler: Ters akım prensibine göre çalışır. İç içe iki helezon kule şeklinde bir tankın içindedir. Yukardan sisteme haslanmış şekerli küspe girer. İç helezondan suyla temas etmeden aşağı iner,sıcaklık artar. En üstten daha sonra su girer. İçteki helezon aşağı doğru getirirken,dıştaki helezon pancarı yukarı doğru getirir. En altla ızgaranın altındakı bir vanadan şerbet çekilir. Üst taraftan sıkılmış küspe alınır ve bundan suyu çeken ek bir helezon vardır.
RT difüzörü: Kule tipi difüzörün kapasitesi çapına ve yüksekliğine göre değişir. 600 ton kapasiteliyse yüksekliği 17,3m çapı 2,65m olur. Bütün difüzörlerde su ve pancar difüzörlere zıt yönden girip zıt yönden çıkarlar.
Ham şerbetin temizlenmesi ( ince şerbet eldesi)
Elde edilen ham şerbetin sıcaklığı 70-80oC’dir.
Bu işlem 2 aşamada yapılır;
Kireçle muamele (CaO)
CO2 gazı verilerek kirecin CaCO3 şeklinde çökertilmesi ve bunun sonucunda süzme işlemi yapılarak temizleme yapılması
Kireçleme işlemi: Bu işlem ile şerbetin pH’sı kademeli olarak önce 10 sonra 12,5’a çıkarılır. Bu işlemin yapılmasıyla şu olaylar gerçekleşir;
Fosforik asit,oksalik asit ,sitrik asit gibi asitlerin suda az çözünen Ca tuzları oluşur.
Fe ve Mg metal hidroksitlerine dönüşür.
Proteinler kuagüle olur ve parçalanır.
İnvert şeker parçalanarak ortamdan uzaklaştırılır.
Pektik maddeler parçalanır.
pH yükseldiğinden dolayı mo, yükü azalır.
C12H22O11 +Ca(OH)2 → CaC12H20O11+2H2O
CaC12H20O11+CO2 → C12H22O11 + CaCO3
Kirecleme işlemi 2 aşamada gerçekleşir;
Pancar ağırlığının % 0,05’i kadar CaO ilave edilir. Biraz beklenir %0,25 daha ilave edilerek pH 10,9’a çıkarılır. Bu sırada serbet 70-80oC ye kadar ısıtılır, ve ortamda pıhtı meydana gelir.
Kireçlemede pH 12,5’e çıkarılır. Toplam ilave edilen kireç miktarı % 2-3 arasındadır. Bu işlem üstü açık karıştırma tertibatı bulunan malaksör adı verilen sacdan yapılmış kazanlarda olur.
Saturasyon işlemi: pH’sı yükseltilmiş olan ham şerbete CO2 gazı verilir. Bu olayda 2 tepkime meydana gelir;
Ca(OH)2 + CO2 → CaCO3 + H2O
CaC12H20O11+CO2+ H2O → C12H22O11 + CaCO3
Bu tepkimeler sonucunda şerbette bulunan fazla kireç aşamalı olarak azaltılır. Oluşan CaCO3 yüzey alanı çok fazla olduğundan diğer safsızlıkları da adsorblayarak çöker. Bu işlem sonucunda şerbet durulur, rengi açılır, saydam bir görünümden filtre edilebilecek duruma getirilir. Saturasyon işlemi 2 ve ya 3 aşamada gerçekleştirilir. Önemli olan bu işlem sonucunda ortamda bulunan kirecin 100 ppm düzeyine inmesidir. Satürasyon işlemi sonunda kurumadde içeriği 13,5-14 brix, saflık katsayısı da % 93’e yükseltilmiş olur. Satürasyonun hangi aşamada olduğu tıtrasyonla (H2SO4) veya indikatör kağıdı ( timol fitalein) ile kontrol edilir. Bu şekilde CO2’in fazla verilip verilmediği tespit edilir.
Filtrasyon (süzme): 1 ve 2 satürasyon işleminden sonra şerbetten kireçleme çamurunun ayrılması basınç altında plakalı filtreler kullanılarak yapılır. Çamurun içerisindeki şeker içeriğinin düşürülmesi filtreye ters yönden verilen buhar suyu ile gerçekleştirilir. 2. Satürasyondan sonra kireç çamuru yıkanmaz. Kireç çamuru yaklaşık olarak şeker pancarının% 7-9’u kadar elde edilir. Bilesiminde % 65 CaCO3, % 30 Ca tuzları, %1-3 şeker % 1-2 fosfat vardır.
İnce şerbetin koyulaştırılması
%12,5-13 şeker içeren, SK:% 93 olan ince şerbetin KM oranının % 65’e çıkarılması sakkarozun kristalize olabilmesi için gereklidir. Bu işlem 2 kademeli olarak gerçekleştirilir. Şurubun su içeriği % 8-9’a kadar indirilir. 1. aşamaya koyulaştırma 2 aşamaya lapaya işleme adı verilir. Suyun uçurulması işlemi 4 etkili evaporatörlerle gerçekleştirilir. Kazanların sıcaklık dereceleri ve basınçları şöyledir:
oC Atü Brix
126 1,44 35
117 0,84 45
105 0,23 55
90 0,15 65
Bu işlem esnasında su buharlaşırken sakkarozun parçalanması, rengin esmerleşmesi, taş oluşumu, alkaliğin değişmesi gözlenir. Oluşan taşlar CaCO3, Ca –biokarbonat, Ca-sulfat’tır. Tıkanıklık ve ısı iletimi zayıflığına yol açarlar. Şurubun lapaya işlenmesinde doygun hale gelen şeker çözeltisi , (lapa) hem kristal hem de çözünmüş halde şeker içeren koyu ve esmer renkli yapışkan bir karışımdır. Çözelti doygunluk noktasına ulaştıktan sonra kristallenme oluşmaya başlar. İlk oluşan kristaller çok küçüktür.. Oluşan kristallerin büyüklüğü ve miktarı pişirme tekniği ile kontrol edilir. Kazanın sıcaklığı ve kazana su çekilmesi ile bu işlem kontrol edilir. Pişirme işlemi lapanın km içeriği %92-95 oluncaya kadar yapılır ve lapa içeresindeki şekerin yaklaşık % 50’si kristal kalıntı, diğer %50’si sıcaklık yüksek olduğu için sıvı haldedir. Lapa bir alt katta bulunan kristalizatör adı verilen çeperleri izolasyonlu, karıştırma tertibatı bulunan makinaya gönderilir. Bu arada oluşan kristallerin düzeni viskozite kontrol edilerek ayarlanır.
6.Ham şeker elde edilmesi (Santrifüjleme)
Kristalizasyonunu tamamlamış 40-45 oC deki lapa 800-1000 dev/dak hızla çalışan santrifüjlerde kristal şeker ve şuruba ayrılır. Bu ayrılan şuruba, artık şurup veya yesil şurup adı verilir. İlk elde edilen şekere I ham şeker bundan sonra elde edilen şekerlere sırrasıyla II ve III ham şeker denir.
Ham şeker %96 oranında şeker %1-2 oranında su, %1 kül ve %2 diğer maddeleri içerir. Rengi sarımtrak olup kristal böyüklüğü 2-4 cm arasındadır. Şekerin nötr pH’da olması mikroorganizma, etkinliğini arttırdığından ve şekerin inversiyona uğramasına neden olduğundan pH bazik tarafta tutulur.
100kg pancardan Şeker içeriği Saf Şeker
Ürün elde edilen miktar(kg) % miktarı(kg)
I. Ham şeker 14,3 96 13,73
II. ve III ham şeker 1,4 92 1,29
Melas 2,2 60 1,32
toplam 16,34
küspe ve çamur kayıpları 0,66
toplam 17,00
MELAS
Şeker fabrikalarının en önemli artık maddesidir. Kahverengi renkte olan ve viskoritesi yüksek olan bu sıvının km içeriği % 80 civarındadır. Bunun % 60’ı şeker, % 20’si organik maddeler ve tuzlardır. Bileşiminde sakkaroz, invert şeker, rafinoz, pektinin parçalanma ürünleri, laktik asit ve azotlu maddeler yer alır. Melas ispirto ve ekmek mayası üretminide ve doğrudan doğruya hayvan yemi olarak kullanılır.
7 Ham şekerin artılması:
Ham şeker hoşa gitmeyen tat ve kokuya sahip sarı renkte ve yapışkan karakterlidir. Bu bakımdan kullanılabilmesi için artırılması gerekir. Bu işlem affinasyon ve rafinasyon olmak üzere 2 aşamadır. Affinasyon işleminde ham şeker, arı artık surup veya saf su ile yıkanır. Rafinasyon işleminde ham şeker arı su ile çözündürülüp, temizlenir. Yeniden kristalize edilmek üzere lapaya işlenir. Normalde şekerler de affinasyonda şekerlerin saflık derecesi 99,7, rafinasyon sonucunda 99,9’ dur. Elde edilen affinat şekerin kristallerinin birbirine yapışmasını önlemek için sıcak hava akımı ile karıştırılarak kurutulurlar.
Şeker kamışından şeker eldesi
Şeker kamışı buğdaygiller familyasındadır. Boyu, çeşide ve yetişme şartlarına bağlı olarak değişir. Tropikal bir bitkidir. 1g km oluşturmak için 150 g suya ihtiyac duyarlar. Çelikten yetiştirilen şeker kamışı dikimi her 4-6 yılda bir yenilenir. Olgunlaşma süresi 7-14 ay arasında değişir. Ortalama şeker içeriği % 13-14 civarındadır. Topraktan yukarıya doğru çıkıldığında kamıştaki şeker içeriği azalır.
Şeker kamışının şekere işlenmesi:
Şerbetin çıkarılması valsli değirmenlerde gerçekleştirilir. Bu yöntemle kamıştaki şekerin %93-97,5’i alınır. 100 kg kamıştan 90-105 kg şerbet alınır. Şerbetin km içeriği %12-15, sk; %80-86 civarındadır. Diğer işlemler şeker pancarında olduğu gibidir. İlave edilen kirec miktarı ve çözeltinin pH’sı çökmenin optimum düzeyde olacağı şekilde ayarlanır.

Süs Bitkileri

0 yorum | Devamını Oku...


İç ve dış dekorasyon için kullanılan bitkilere süs bitkisi denir. Süs bitkileri çeşitli ölçütlere göre sınıflandırılır.
1.Kullanışlarına göre: Kesme çiçek, saksı, yeşil yaprak, tarh, bordür, çit bitkisi vb.
2.Biyolojik özelliklerine göre: Bir yıllık, iki yıllık, çok yıllık, soğanlı, etli, tırmanıcı, çalı, ağaççık, ağaç süs bitkisi.
3. Toprak ve iklim koşullarına göre: kireççil, açık hava ve sera süs bitkisi vb.
Bir yıllık bitkiler,kış sonunda ya da ilkbaharda korunaklı ya da açık bir yere ekilirler. Hazirandan eylüle kadar çiçek açarlar.
İki yıllık bitkiler bir soğuk dönemi ya da kimisi bir sıcak dönemi geçirdikten sonra çiçek açarlar. Açık havada yetişen çok yıllık bitkiler arasında her mevsime dayanıklı türler art arda en az üç yıl yerlerinde kalabilirler. Bunların ya yaprakları soğuğa dayanır ya da çotukları uzun ömürlüdür. Bu bitkiler çelikle, daldırma ve tohumla üretilip, çoğaltılabilir.
Dondan zarar gören nazik türler çelikle üretilir, kök süren çelikler serada ya da camekanda kışı geçirir; ısıtılmış seralarda ıslah edilmiş bazı çeşitler (begonya, lobelya, mine çiçeği) tohumla üretilir ve teneke ya da naylon torbada yetiştirilen fideler ilkbaharda asıl yerlerine dikilir.
Soğanlı ya da köksaplı bitkilerin çoğu sağlıklı ve iyi akaçlanmış toprakta yıllarca kalabilir. Kimisi hem çimenlikte, hem taşlı bahçede, ağaçlar altında yabani türdeşleri gibi yetişebilir.(safran, kardelen, nergis) Bununla birlikte çotuklara sağlıklı iyi bir durum ve çiçeklenme sağlamak için çoğu zaman sümbüller, laleler vb. yaprakları kuruduktan sonra sökülür. Sonbaharda yeniden yerlerine dikilinceye kadar sağlıklı ve havadar bir yerde saklanır.
Ağaçlar, ağaççıklar ve çalılar biçimleriyle hep yeşil ya da dökülen yapraklarının görünüşü ve rengiyle, çiçekleriyle, meyveleriyle, hatta kabuklarıyla dekoratiftirler.
Ayça Ceren YAZICI
4-B 829

Sanayi Bitkileri Nelerdir

0 yorum | Devamını Oku...

SANAYİ BİTKİLERİ.Çeşitli sanayi kollarında hammadde olarak kullanılan tütün,şeker pancarı,pamuk, haşhaş,zeytin,keten ,kenevir,çay gibi ürünlere sanayi bitkileri denir.
TÜTÜN:Tütün yetiştirilen üç bölge vardır.Bunlar Ege, Karadeniz ve Marmara bölgeleridir.Ayrıca Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde de kaliteli tütün yetiştirilir.
ŞEKER PANCARI:Yurdumuzda tüketilen şekerin ham maddesi şeker pancarıdır.Şeker pancarının yetiştiği yerlerde şeker fabrikaları vardır.
PAMUK:Pamuk üretiminde Adana ilimiz başta gelir.İçel, Antalya ,Kahramanmaraş ,Hatay illerimizle birlikte Akdeniz bölgesi yurdumuzun pamuk üretiminde %60 paya sahiptir.Ege bölgesinde Aydın,İzmir,Manisa,Denizli de üretimi yapılır.
Zeytin:Akdeniz ikliminin belirgin bitkisi olan zeytin ağaçları Akdeniz ve Ege bölgeleriyle Marmara bölgesinin güneyinde geniş alanlar kaplar. Balıkesir,Aydın Çanakkale Ayrıca Hatay,Gaziantep zeytin üreten illerimizdir.
AYÇİÇEĞİ:Yurdumuzun her tarafında yetiştirilir.Özellikle Marmara bölgesi başta gelir.
KETEN KENEVİR:Yurdumuzun İzmit Adapazarı, Zonguldak,Sinop,Kastamonu,Bursa dolaylarında üretilir. Keten lifi üretiminde Adapazarı ve İzmit Başta gelir.
ÇAY:Yurdumuzda Rize dolaylarında üretilen çay bitkisi yavaş yavaş Doğu kara deniz bölümüne kaymıştır.
HAYVANCILIK: Tarımın bir kolu da hayvancılıktır.Koyun ve keçi gibi hayvanlara küçükbaş hayvanlar denir.Koyunlarımızın en önemlileri karaman ,kıvırcık,merinos ve dağlıçtır.Tiftik keçisi İç Anadolu ve güney doğu ana dolu bölgesinde yetiştirilir.

Sağım Sistemleri

0 yorum | Devamını Oku...

Sağım, hayvancılık faaliyetlerinin en önemli, en hassas ve en zor işlerinden biridir. Çünkü günde 25 kg. süt veren ineğin el ile sağımında, (bir sağımda) 1250 sıkım yapmak gerekir. On ineği olan bir çiftçinin sabah ve akşam 12500 sıkım yapması gerektiği düşünülürse bunun ne kadar zor bir iş olduğu anlaşılır.
Onikibinbeşyüz sıkımı kısa bir süre içinde aynı sıklık ve basınçta tekrarlamak mümkün değildir. Bunu ancak anne’yi emen yavrular veya iyi teknolojiye sahip sağım makinesi yapabilir.
El ile sağımda ortaya çıkan düzenli olmayan bir puls yani nabız sıkım diyagramı, hayvanların daha bol süt vermesini önler. Çünkü sağılan sütün tamamı memelerde bulunmayıp, bir kısmı da sağım sırasında üretilir. Yavru, anneyi emerken uyguladığı sıkım ve vakum ile memeye masaj yapar. Böylece süt salgılanmasını sağlayan oxitocin hormonu salgılanır. Bu hormonun salgılanması yaklaşık 4-5 dakika devam eder. Sağım, bu hormonun salgılandığı süre içinde başlayıp, bitirilirse daha fazla verim alınır. Bu nedenle teknolojisi iyi, buzağının emmesini en iyi şekilde taklit edebilen sağım makinesi, süt veriminin artmasına katkı sağlar.
Sağım hassas bir iştir. Çünkü üretilen ürün, insan gıdası olarak kullanılacaktır. Süt; temiz, hijyenik ortamda, temiz memeden, temiz makineler ile sağılmalıdır. El ile sağımda meme temizliğini, sağımcının ellerinin ve sağım kaplarının temizliğini kontrol etmek her zaman mümkün olmaz. Sağım sırasında kovanın içine ineğin memelerinden veya karnının altından toz, toprak, gübre, sap-saman dökülebilir. Böyle bir ortamda sağılan sütte, hijyenden bahsetmek mümkün değildir. Bu sütlerde çabuk kesilmenin yanı sıra tat ve lezzet bozukluğu da ortaya çıkar.


Sütte ideal bakteri sayısı mililitrede 40 bin adettir. Avrupa standartları bunun 100 binin altında olmasını ister. Ancak ülkemizde bu sayı 15 milyona ulaşır. Bakteri sayısı yüksek süt ve süt ürünleri ile dünya pazarlarında rekabet edebilmemiz mümkün değildir.
Günümüzün ekonomik koşulları her alanda olduğu gibi süt inekçiliğinde de kıyasıya bir rekabeti beraberinde getirmiştir. Süt sığırcılığında ana ürün süt olduğu için ucuz ve kaliteli üretim ön plana çıkmıştır. Bu rekabet şartları süt sığırcılığının şekil değiştirmesine sebep olmuştur. 3-5 ineklik aile işletmeciliğinden 100-200-300 hatta 500 başlık modern işletmelerde profesyonelce üretim yapılmaya başlanmıştır. Bu şekilde yem ve işçilik giderleri daha ucuza mal edilmiş, daha kaliteli ürün elde edilmeye başlanmıştır. Sağım sistemleri de bu gelişmeye ayak uydurarak daha büyük sürüler için ahırdan uzak, temiz bir ortamda iş yükü ve işçiliği en aza indirgenmiş merkezi sistemler olarak geliştirilmiştir. Merkezi sistemleri de hayvanların sağımhane deki dizilişine göre, ardışık, balık kılçığı, paralel ve dairesel sistemler olarak dörde ayırmak mümkündür. Bunların da birbirine göre avantajlı ve dezavantajlı yönleri vardır. İşletmeci kendi şartlarına uygun olan birini tercih edebilir.
Sağım makineleri ile memeden sağıldığı gibi, dış ortam ile temas etmeden temiz steril borular ile soğutma kazanına kadar giden sütün,* temiz ve hijyenik olduğu söylenebilir.
Sağım makineleri seyyar ve sabit sistemler olmak üzere ikiye ayrılır. Seyyar sağım makineleri 8-10 hayvanı olan küçük işletmelerde kullanılır. Hayvan sayısı arttıkça daha büyük kapasiteli sabit sistemlerin kullanılması zorunlu hale gelir.
Sabit sistemler: ahır içi sistemler ve merkezi sağım sistemleri olarak ikiye ayrılır. Kırk ile elli baş ineği olan işletmelerde ahır içi sistemler kullanılır. Bunlar da kovalı ve borulu sistemler olmak üzere ikiye ayrılır. Kovalı sistemler biraz daha basit olup süt, ineğin yanındaki kovada toplanır. Kova doldukça soğutma kazanına el ile boşaltma yapılır. Borulu sistemlerde ise süt, memeden kazana kadar dış ortam ile temas etmeden cam veya paslanmaz çelik borular ile gider.
Sağım makineleri ile bağlantılı olarak çalışan otomatik başlık çıkarıcılı sistemde başlıklar, sağım sona erdiğinde memelerden otomatik olarak ayrılır. Böylece hem işçilikten tasarruf edilir hem de sağımcıdan kaynaklanan hatalar ortadan kaldırılır. Bu hatalar arasında, memeliğin erken çıkartılarak memede süt kalmasını, memeliğin geç çıkartılarak memenin fazla emdirilmesi ile tahriş olması ve meme hastalıklarına yol açması söylenebilir.
Otomatik veri kaydı: Sağım makinelerinin önemli bir bölümünü oluşturur. Bu kayıt sisteminde, ineğin boynuna asılan tanıtıcı kartlar sayesinde sağımhaneye gelen her inek bilgisayar tarafından tanınır ve o ineğe ait günlük veriler ölçülerek bilgisayara otomatik olarak kaydedilir. Tanıtıcı kartlar, gerekli olduğunda yetiştiriciye uyarı verir. Her sağımda ölçülen bu veriler;
a- Günlük süt verimi,
b- Meme hastalıklarının önceden haber verilmesi ve
c- Aktivite ölçümleridir.
a) Günlük Süt Verimi:
Eski sistemde ayda bir yapılan ve oldukça zor bir iş olan verim kontrolü, bu sistemde otomatik olarak günlük yapılır. Tanıtıcı kartlar, ineklerin her sağımda verdiği sütü ölçerek bilgisayara kaydeder. İstendiğinde ineğe ait günlük, son on beş günlük, son bir yıllık ve ömür boyu verimlerini grafik halinde almak mümkündür. Bu kartlar, günlük süt verimlerinde önemli bir sapma olduğunda, ineğin hasta veya kızgın olup olmadığını kontrol etmesi için yetiştiriciyi uyarır. Günlük ölçümler sayesinde sürü daha etkin bir şekilde izlenir, yemleme günlük verimlere göre yapıldığından yem daha etkin kullanılır.
b) Meme Hastalıklarının Önceden Haber
*** Verilmesi:
Bu sistem, ineklerin her sağımda verdiği sütün elektrik iletkenliğini ölçerek kaydeder ve ortalama değerden sapma olduğunda, meme hastalanmadan çok önce hastalanacağını haber verir. Böylece meme hastalıklarına erken müdahale edilmesi sağlanarak, tedavi başarısı artar ve memenin kör olması sonucunda ineğin elden çıkma ihtimali ortadan kalkar.
c) Aktivite Ölçümleri:
Bu sistemde, hayvanın boynuna takılan kart* günlük hareketliliğini ölçer. Sağıma geldiği an sağımhane deki antenler ile ölçülen bu hareketlilik değerlerini bilgisayara aktarır. Bilgisayar, o ineğe ait hafızasındaki ortalama hareketlilik ile yeni verileri karşılaştırır ve anormallik varsa yetiştiriciyi uyarır. Aşırı hareketlilik, hayvanın kızgın olduğunu, düşük hareketlilik, hasta olabileceğini gösterir. Aktivite ölçümleri sayesinde hasta hayvanların erken tespit edilmesi, erken müdahale şansını ve az masraf ile çabuk tedavi olanağını sağlar. Yine aktivite ölçümleri sayesinde kızgın hayvanlar zamanında tohumlanarak* sürünün döl verim başarısı ve süt veriminin artması sağlanır.
Otomatik Yemleme Sistemlerinde Buzağı
Besleme:
Yemleme sistemlerinde Sağmal inek ahırlarına yemleme kabini ilave edip, bilgisayara bağlayarak* her ineği verdiği süte göre otomatik olarak yemlemek mümkündür.
Bu işlem ineğin* maksimum verime çabuk ulaşmasını, bu verimde uzun süre kalmasını, verimi düşen hayvanın da yem miktarını hemen azaltarak hem yağlanmayı önler, hem de yem tasarrufu sağlar.
Yine istendiğinde buzağı bölmelerine süt ve süt ikame yemi içirme kabini koyarak* her buzağının ihtiyacı kadar sütü veya süt ikame yemini içmesi sağlanır. Bu işlem, buzağı bölmelerindeki işçiliği de önemli ölçüde azalttığı gibi buzağının bakıcı tarafından fazla veya eksik süt ile beslenmesi riskini de* azaltır. Buzağıya fazla süt verilmesi ishale, eksik verilmesi de buzağının iyi gelişememesine neden olabilir.
Görüldüğü gibi bu* sistem sadece bir sağım sistemi değil, bilgisayar ile kullanılması sayesinde bir Sürü Yönetim Sistemidir. Bu sistem, işletmenin verimliliğini ve ürün kalitesini arttırır, girdilerini azaltır ve karlılığın artmasına da katkı sağlar. Avrupa Topluluğu’na girmeyi hedefleyen bir ülke olarak, topluluğa girmeden bu değişim sürecini bir an önce tamamlayıp bu tip işletmelerin sayısını arttırmamız gerekir. Aksi halde bu günkü üretim maliyetleri ile dünya pazarında rekabet etme şansımız kalmaz. Bu da ülkemizde hayvancılığın geleceğini olumsuz etkiler.
Böyle bir sonuçla karşı karşıya kalmamak için süt üretimi yapan tüm işletmeler sağım sistemlerindeki teknolojik gelişmeleri takip ederek uygulamalıdır.
*
SAANEN KEÇİSİ İLE MELEZLEME
Keçiler geviş getiren diğer hayvanlara kıyasla elverişsiz çevre şartlarına daha dayanıklıdır. Meralardan çok iyi yararlanabilirler.
İyi bir süt keçisi yaklaşık on ay sağılabilir* ve günde ortalama* 2 kg süt verebilir. Bu açıdan süt keçilerinin hiç yemlenmeden, sadece merada beslenmeleri düşünülemez. Çünkü istenilen süt ve döl veriminin elde edilmesi beslemeyle yakından ilişkilidir.
Üreticilerin sahip oldukları, et ve süt verimleri düşük yerli* ırk keçileri elden çıkararak, yerine yüksek verimli kültür ırkı hayvanları koymaları ekonomik olmayabilir.
Bu nedenle* süt keçiciliğinin geliştirilmesinin esası melezleme çalışmalarına dayanır. Ancak melezleme çalışmalarının başarılı olabilmesi için damızlıkların* yüksek verimli hayvanlardan seçilmesine dikkat edilmelidir. Sonraki melezleme çalışmalarına elde edilen melez keçilerle devam edilebilir.
Dünya’da keçi yetiştiriciliğinde yerli ırkların ıslah edilmesi amacıyla en çok Saanen ırkı keçiler kullanılır.
Bunun nedeni Saanen Keçisinin farklı iklim ve çevre koşullarına kolayca uyabilmesidir Böylece bir çok ülkede yerli keçilerin ıslahında Saanen Keçileri kullanılarak yüksek verimli yerli keçi tipleri elde edilmiştir. İyi bakım ve besleme koşullarında 2,5 yaşın üstündeki bir* Saanen Keçisi bir sağım döneminde 280-300 gün sağılabilmekte ve toplam 700-900 kg süt verebilmektedir.
Saanen Keçileri İsviçre kökenli süt ve döl verimi yüksek hayvanlardır. Saanen Keçisinin vücudu beyaz veya parlak krem rengi kısa kıllarla kaplıdır. Deri rengi pembemsidir.* Omuz, sağrı ve sırt çizgisi üstündeki kıllar daha uzundur. Tekelerin sakal ve yelesinde uzun kıllar oluşmuştur. Tekelerin canlı ağırlığı 75 kğ’a kadar çıkabilmektedir.
Dişilerin vücudu süt tipine uygun zayıf ve ince** bir yapıya sahiptir ve canlı ağırlıkları 50 kg civarındadır.
Bacakları düzgün ve sağlam yapılı yol yürümeye elverişlidir. Meme yapısı çok iyi gelişmiş ve vücuda bağlantısı geniş koltuk meme tipindedir. Döl verimleri yüksektir. Çoğunlukla ikiz veya üçüz oğlak verir.
Saf olarak da yetiştirilen Saanen keçileri ülkemizde de yerli ırklarımızın ıslahında kullanılır. Özellikle Ege Bölgesinde kıl keçilerinin ıslahında Saanen Keçisi tekeleri başarı ile kullanılmaktadır.
Saanen Keçisi ile kıl keçisi melezlerinin yerli ırklara göre süt verimi fazla, canlı ağırlıkları ve et kalitesi yüksektir. 300 başlık yerli kıl keçisi sürüsünden elde edilebilecek süt, 50-60 başlık melezlenmiş bir sürüden sağlanabilir.
*Melezlerde ikiz doğum oranı yerli ırklara göre daha yüksektir. Elde edilen bu melez keçiler, Saanen tekeleri ile tekrar çiftleştirilerek, daha ileri melezler elde etmek de mümkündür.
Teke Katımı
Teke katım zamanı bölgelere göre değişir. Aşım mevsimi öncesi keçilerin ve tekelerin özel bir yemlemeye alınması faydalıdır. Böylece kısırlık riski azalırken, ikiz ve üçüz doğumların artması mümkün olabilir.
Keçilerde teke katma işlemi* "serbest katım" ve "elden katım" olarak iki şekilde yapılabilir.
Serbest Katım
Serbest katım yönteminde 30-35 keçiye ergin bir teke hesabı ile katım yapılır. Eğer teke genç ise, 15 keçiye bir teke hesap edilir.
Elden Katım
Elden katım yönteminde, kayıt tutma imkanı olduğundan hangi dişinin hangi tekeye verileceği bilinir.
Böylece sürünün verimce iyileştirilmesinin devamı* sağlanabilir.
Keçilerin gebelik süresi 145-155 gündür. Gebeliğin son 4-6′ıncı haftasında yavrunun gelişimi hızlı olduğu için anneye iyi bakım ve besleme uygulanmalıdır.
Doğum yaklaştığında keçilerin ayrı bir bölmeye alınması tavsiye edilir. Bölme tabanına bol altlık serilir. Doğumdan sonraki* 3-5 gün yavruya ağız sütü mutlaka verilmelidir. Oğlaklar ilk iki ay annelerini emer, fazla süt ise sağılır.
Sağımda meme bakımına ve temizliğine gereken özen gösterilmelidir. Sağım sırasında temizlik kurallarına uyarak keçi sütünde istenmeyen kokuları azaltmak yetiştiricinin elindedir.
Ülkemizde keçi sütleri inek ve koyun sütleri ile karıştırılarak işlenmektedir. Keçi sütü kuru madde ve yağ içeriği bakımından inek sütünden geri kalmaz.
*Keçilerin barınakları ise gereksinimlerini karşılayacak düzeyde ve mümkün olduğunca düşük maliyetli olmalıdır. Kapalı keçi ağılı yapımında gerekli standartlara uyulmalıdır. Ilıman bölgelerde sundurma tipi ağıllar tercih edilebilir.
Bu konuda üretim yapmak isteyen yetiştiricilerimiz detaylı bilgi almak için Tarım il müdürlüklerine müracaat edebilirler.
***********************
KOYUNLARDA DAMIZLIK SEÇİMİ
Hayvancılıkla uğraşan işletmelerde,* kâr oranını doğrudan etkileyen faktörlerin başında damızlık seçimi gelir.
Verimleri yüksek damızlıkların fazla bulunduğu sürülerde, benzer çevre koşullarına sahip diğer sürülere oranla, birim başına daha yüksek verim alındığı ve böylece işletmenin gelirinin arttığı bilinmektedir.
Hayvan başına verimin artırılması için yapılan çalışmaları iki gurupta toplamak mümkündür. Bunlardan ilki çevre şartlarının iyileştirilmesi, ikincisi ise sürüde verimi yüksek damızlıkların bulunmasıdır.
Daha açık bir ifade ile; süt ve et* yönü ön planda tutulan bir* koyun sürüsünde; işletmenin gelirinin artırılmasında; uygun bakım-besleme, meradan usulüne uygun yararlanma,* koruyucu önlemlerin alınması gibi iyileştirilmiş çevresel şartların yanında, işletmede kullanılan* damızlıkların* isabetli seçilmesinin de büyük rolü vardır.
Damızlık; gelecek yeni nesil döl gurubunda ebeveyn olma şansı tanınan hayvandır.
İşletmenin kârlılığını etkileyen, kısaca çevre ve kalıtsal yapı olarak adlandırdığımız bu iki faktörden kalıtsal yapının daha önemli olduğu söylenebilir. Çünkü, bakım-besleme başta olmak üzere, çevre koşullarının verim üzerine etkisi kısa zamanda ortaya çıkarken, sürüde kalıtsal yapının iyileştirilmesi daha uzun zaman alır.
Ancak, olumlu çevrenin etkisi ile verimde sağlanan artış, hayvanın kalıtsal yapısı tarafından sınırlandırılır.
Çevre koşulları ne kadar iyileştirilirse iyileştirilsin, örneğin İvesi cinsi koyundan, Merinosun yapağısına eşdeğer kalitede yapağı alınması mümkün değildir.
Yalnızca çevre faktörlerinin olumlu etkisi nedeniyle yüksek verim gösteren bir İvesi koyununun* sahip olduğu bu üstünlüğü döllerine aktarması söz konusu değildir.Ebeveyn vasıtasıyla, döllere aktarılan genlerdir. Herhangi bir özelliği doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen genlerin ortaya çıkardığı toplam değer, hayvanın* kalıtsal yapısı yani genotipi olarak adlandırılabilir.* Ancak kalıtsal yapının etkisinin tam olarak görülebilmesi de, o hayvana sağlanan çevre ile yakından ilişkilidir. Sürüde, kalıtsal yapı değeri yüksek bir koyunun, laktasyon döneminde, sahip olduğu verim özelliklerine uygun süt verebilmesi için ön koşul,* bakım beslemenin iyi yapılmış olmasıdır.
Çevre koşullarının iyileştirilmesine paralel olarak yürütülmesi gereken genotipik ıslah, damızlık seçilmesi ve bunların gelecek döl kuşağına* katkıda bulunmalarının sağlanmasıyla gerçekleştirilir. Bu süreci ‘Seleksiyon’ yani damızlık seçimi olarak adlandırmak mümkündür. Kısaca hayvancılıkta kalıtsal yapı ıslahı, ancak damızlık seçimi ile sağlanabilir.
Damızlık seçiminde başarı,* üzerinde durulan özelliğin kalıtım derecesi, seçilenlerin üstünlüğü* ve döllerinin sayısıyla yakından ilişkilidir.
Seçimde doğrudan damızlıktan* saptanan veriler kullanılabildiği gibi, hayvanın ebevynlerine ait bilgilerden de yararlanmak mümkündür. Damızlık seçiminde* sağlanacak ilerlemenin bir unsuru da seleksiyon üstünlüğü yani damızlığa ayrılanların sayısıdır. Birçok türde olduğu gibi koyunlarda da erkekler tarafından sağlanan seleksiyon üstünlüğü, dişiler tarafından sağlanana göre oldukça yüksektir. Bunun nedeni bir koyunun,* yeni kuşakta bir ya da iki kuzusu olurken, bir koçun o kuşakta 25-80 dölü bulunabilir. Bu durum sürüde hemen hemen her kuşakta* eşit sayıda olan erkek ve dişi kuzulardan farklı oranlarda damızlık seçilmesi anlamına gelir.
Yeni kuşakta elde edilen dişi kuzuların hemen tamamı damızlık olarak ayrılırken, erkeklerden % 4-5 i damızlık olarak ayrılır.
Yetiştiricinin, doğal olarak kendi koşullarında yüksek verimli hayvanlarının döllerinin sayısını artırarak, sürünün kalıtsal* değerini, yükseltme çabasında olması beklenir.
*Bu çabanın başarılı olması,* üzerinde durulan* özelliklere ait değerlerin tespit edilmesine, hayvanların benzer şartlarda karşılaştırılarak damızlık değerlerinin isabetli tahminine bağlıdır ve elde edilen başarı da fenotipte yani hayvanın dış görünüşünde oluşan değişim ile ölçülür.
İlk aşamada her hayvan için damızlık değerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Sürüde bireylerin damızlık değerlerinin belirlenmesinde, üzerinde durulan özelliğe ait dış görünüşü* ve verim ile ilişkisi olduğu düşünülen çeşitli gözlemlerin, ölçümlerin tespit edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla, sürüde koç ve koyunların damızlık seçimine esas teşkil edecek olan soy kütüğü, şecere ve verime ilişkin kayıtların düzenli ve sağlıklı olarak tutulması zorunlu olmaktadır.
*Çoğunlukla sürü yönetiminin hakim olduğu ve belirtilen kayıtların tutulmadığı koyunculuk işletmelerinde, damızlık seçiminde dış yapı özellikleri ve gelişme durumuna bakılır. Ancak unutulmamalıdır ki, farklı kalıtsal yapıları, dış görünüşlere göre tespit etmek oldukça zordur. Hayvanın tespit edilen* verimlere göre* yapılan damızlık seçimi de, her zaman doğru değildir. Ama kayıt tutulmayan, ya da yeni kurulan sürülerde, başlangıçta iyi kalıtsal yapılı hayvanların tespit edilmesi amacıyla, hayvanlarda saptanan dış görünüş değerleri, sağlam dış yapı, sağlam meme ve tırnak, vücudun yapağı ile örtülme derecesi gibi fiziksel değerlendirmelere başvurmaktan başka çare yoktur.
Koyunculukta, damızlık seçiminde en etkili yolun kayıtlı yetiştiriciliğin yapılması ve özellikle koçların yavru verimlerinin dikkate alınarak değerlendirilmesi olduğu kabul edilmelidir.* Bununla birlikte damızlık seçiminde koyunlarda dış yapıya bakarak bazı hususlara dikkat etmek gerekir.
-Sütçü Koyun ırklarında, yapının biraz daha küçük ve zarif olması istenmesine rağmen, genelde başın anormal büyük ya da küçük olması* tercih edilmez. Çünkü kaba bir yapı ve büyükbaş düşük verime işarettir.
- Boyunun üst çizgisi düz ve vücutla bağlantısı uygun olmalıdır. Koçlarda boyun biraz daha kısa ve kalındır.
- Göğüsün ise genelde geniş ve derin olması istenir.
- Sırt düz ve sağlam olmalıdır. Kas gelişimi iyi olmayan çukur sırt arzu edilmez. Sırt etçi koyunlarda dolgun, sütçülerde ise daha yüksek ve kemikli durumdadır.
- Bel özellikle etçi koyunlarda düz kuvvetli ve bol etlidir.
- Sağrı uzun geniş ve etli olmalıdır. Sağrının düşük olması arzu edilmez.
- Karın aşırı sarkık olmamalı ve karın alt çizgisi* düz olmalıdır.
-Bacaklar düzgün duruşlu ve kuvvetli olmalıdır. Sütçü ırklarda bacak daha uzun ve kuru olur.**
-Cidago özellikle sütçü ırklarda dar ve yüksek durumdadır.
-Kulak, kalın ve sıkı derili olmalıdır. Kulak sağlam yapıyı belirler. Uzun kulağın ise süt verimine işaret ettiği kabul edilir.
- Derinin aşırı kalın ya da gevşek olmaması gerekir. Süt hayvanlarında kemik yapısının ince, memelerin hacimli ve bezel meme yapısında olması istenir. Meme başı sayısının ikiden fazla olması süt verimine işaret etmez.*
Üreticilerin koyun sürülerinin verimlerini arttırmak için damızlık seçimine gereken özeni göstermeleri gerekir.
*
DAMIZLIK SÜT SIĞIRLARININ BAKIM VE BESLENMESİ
Hayvansal üretimin önemli bir kolunu oluşturan damızlık süt sığırları ve yavrularının bakımı ve beslenmesine gereken özen gösterilmelidir. Böylece daha fazla ürün elde edilerek kârın* arttırılması sağlanmış olur.
SAĞMAL İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Günlük sağım sayısı işletmenin iş gücü ve ineklerin verim düzeyine bağlı olarak değişir. Genel uygulama günde iki sağımdır. Yüksek süt verimli ineklere sahip işletmelerde günde 3 kez sağım yapılır. Günde iki sağım yapmak için en uygun zaman aralığı 12 saattir. Eğer bu sağlanamıyorsa iki sağım arası en fazla 16 saat, en az ise 8 saat olarak düzenlenebilir.
Süt ineği yetiştiriciliği günümüzde* mera şartlarından ayrılarak, tamamen ahır şartlarında yapılmaktadır. Bu nedenle ahırın fiziksel şartlarının tam anlamı ile yeterli olması gerekir. Ahırlar yoğun gaz birikiminin kolayca tahliye edileceği şekilde inşa edilmelidir. Ahırdaki zararlı gazları dışarı atmanın, hayvanlara ihtiyaçları kadar temiz hava sağlamanın ve ahır içindeki rutubeti azaltmanın en iyi yolu havalandırmadır. Bu nedenle yetiştiricinin** hayvanların üşüyeceği korkusunu kafasından atması gerekir.
Normal olarak süt sığırlarının rasyonları % 60 kesif yem, %40 kaba yemdir. Bir ineğin günde tüketeceği kaba yem miktarı canlı ağırlığının % 2,5 – 4,5‘u kadardır. Günlük silaj yemi tüketiminin 30- 35 kg’ı aşmamasına dikkat edilmelidir. Günlük kesif yem miktarı ise vücut ağırlığının % 2-3’ü kadardır.
İneklerin doğumdan sonra başlayan laktasyon dönemi 285-305* gün sürer. Laktasyon döneminde ineklerin beslenmesine ayrı bir özen gösterilmesi gerekir. Doğumdan sonra süt ineklerine özellikle kaliteli kaba yem yedirilmelidir. Karlı bir işletmecilik için mümkünse kaliteli kaba yem, işletmede üretilmelidir. Eksik kalan yem ise işletme dışından temin edilebilir.
GEBE İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Sığırlarda gebelik yaklaşık 280 gün devam eder. Gebeliğin bilinmesi özellikle kuruya çıkarma ve doğurma zamanının tespiti ve sürüde uygulanacak bakım ve beslemenin kararlaştırılması açısından önemlidir. Doğumu yaklaşan inekler sakinleşir ve hareketleri yavaşlar. Meme, özellikle düvelerde çok büyür ve gerginleşir. Doğumuna bir hafta kaldığı tahmin edilen inekler işletme içinde bu amaçla kullanılabilecek doğum bölmesine alınmalıdır. Doğum bölmesi* 12-16 m 2’lik, aydınlık ve göz önünde bulundurulabilecek bir alan olmalıdır. Bölme temiz ve dezenfekte edilmiş olmalıdır. İnek doğum yapana kadar bağlanmamalıdır.
Gebeliğin ilk aylarında, yem rasyonlarının yüksek değerlerde besin maddeleri kapsaması gerekmez. Yaşama payının biraz üzerindeki besin değerleri yeterli olur. Gebelik ilerledikçe rasyonların besin maddesi kapsamı artış göstermelidir. Gebeliğin 5. ayında ortalama 5 kg süt verimine eşit, 7. ve 9. ayında ise 7-10 kg süt verimine eşit değerlerde beslenmelidir.
Bunun için örnek bir besleme programı şu şekilde* olabilir.
İnek gebeliğinin ilk üç ayında;
Merada doyasıya ve günlük 1-1,5 kg kesif yem veya 4 kg kuru yonca, 10-15 kg silaj yemi, 1 kg ise kesif yem şeklinde beslenebilir.
Gebeliğin 5. ayında ise;
5 kg yoncalı kuru ot, 15 kg mısır silajı, 2 kg karma yem şeklinde bir besleme uygulanabilir.
KURUDAKİ İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Kuruya çıkarılan inekler mümkünse ayrı olarak barındırılmalıdır. Mastitis problemi olan ineklerin tedavilerine ağırlık verilmeli, sağmal ineklerden ayrılarak temiz bir bölmeye alınmalıdır. Eğer böyle bir imkan yok ise temizliklerine daha fazla özen gösterilmelidir.
İnekler doğumdan 2 ay önce mutlaka kuruya çıkarılmalıdır. Gebeliğin 7. ayından itibaren kurudaki inekler günde 8-10 kg süt verecek düzeyde beslenmelidir.
Böylece inek sonraki* laktasyonda en iyi süt verimine hazırlanırken, sağlıklı bir buzağı da doğurmuş olacaktır.
Doğuma bir hafta zaman kala yedirilecek yemin miktarı hacimce azaltılmalı, gaz yapıcı yemler yedirilmemelidir. Kaliteli kuru ot, hasıl mısır, iyi kalite çayır otu gibi kolay hazmedilen* yemlerden yararlanılmalıdır. İneklere, kuruya alındıktan sonra 2-3 hafta kesif yem verilmemeli, besleme sadece kaliteli kaba yemlerle yapılmalıdır. Doğuma 1 ay kala hayvanın yağlanmasını önlemek için, günde 3,5-4 kg geçmeyecek şekilde kesif yem verilmeye başlanmalıdır. Gebe ineklerin, vitamin ihtiyacını karşılamak üzere kuru dönemin başında ve sonunda olmak üzere özellikle A vitamini takviyesi yararlı olur.
Buzağıların Bakım ve Beslenmesi
Gebe inek, doğuma yakın steril bir bölmeye alınır.
Yeni doğan buzağı dış çevreyle,* bu ortamda tanışır. Buzağı doğumdan 15-30 dakika sonra ayağa kalkar ve meme aramaya başlar. Memeler temizlenip kontrol edildikten sonra buzağının emmesine yardımcı olunmalıdır. Buzağıların büyük bir kısmı doğumdan 1 saat sonra yardım olmaksızın analarını emebilirler. Buzağıların beslenmesinde çok önemli bir yeri olan ağız sütü yani Kolostrum, ineğin doğumdan itibaren ilk 4 gün süresince verdiği süttür.
Buzağıların doğumu izleyen en kısa sürede ağız sütü içmeleri gerekir. Ağız sütü içinde taşıdığı bağışıklık maddeleri nedeni ile buzağının bakteriyel hastalıklara dirençli olmasını sağlar. Yalnız bu yararın sağlanması buzağının ilk 24 saat özellikle de ilk 6 saat içerinde yeterince ağız sütü içmesine bağlıdır. Ağız sütünün sindirimi kolaydır ve normalden % 40 daha besleyicidir. Ayrıca ishal yapıcı etkisi olan ağız sütü, ana karnında iken buzağının sindirim sisteminde biriken kalıntının atılmasını* kolaylaştırır.******************************* ******************************
Doğumdan sonra buzağının siyaha yakın renkte jelimsi bir dışkı çıkarması ağız sütü içtiğinin göstergesidir. Anaya iyi ve kaliteli yeşil yem sağlanmışsa ağız sütü A vitamini bakımından zengindir. Buna rağmen buzağıya ilk 12-24 saat içinde enjeksiyonla A,D,E vitaminleri verilmelidir. Buzağıya içirilecek* ağız sütü miktarı toplam ağırlığının % 6’sı civarında olmalıdır.
Buzağının sütten kesildikten sonra günlük 450-600 gr canlı ağırlık artışı kazanması için günlük 0,5 - 1 kg. kuru yonca otu ve 1-1,5 kg buzağı yemi tüketmesi gerekir. Süt kesiminde arzu edilen bu düzeye ulaşılabilmesi için buzağının önüne ikinci haftadan itibaren serbest olarak iyi kaliteli yonca otu, buzağı başlangıç yemi ve içme suyu mutlaka taze olarak verilmelidir. Buzağı başlangıç yemi; 1. haftadan itibaren 12. hafta sonuna kadar, buzağının önüne konulması gereken sindirilebilirliği yüksek kesif yemdir. Eğer yemler işletmede üretilecek ise yemin kalınlığı pratik olarak bulgur inceliğinde olmalıdır. Ayrıca lezzetini artırmak ve tozumayı önlemek için % 5 kadar melas katılmalıdır. Eğer yem piyasadan temin ediliyor ise pelet yem tercih edilmelidir.
Süt kesiminden sonra da buzağıların bakımına özen gösterilmelidir. Süt kesiminden sonra 2-3 hafta daha buzağı büyütme yemine devam edilmesi süt kesim stresini biraz daha azaltmaktadır. 3-6 aylık yaş grubunda bulunan buzağılarda 550-650 gr canlı ağırlık artışı sağlayabilmek için günde 2 kg kaliteli kuru yonca otu ve 1,5 kg buzağı büyütme yemi beslemede kullanılmalıdır.
*
Tüm hayvanların özellikle de genç hayvanların barınakları temiz, havadar ve güneş görecek şekilde olmalıdır. Hayvanların vücut gelişiminin normal olması için* mutlaka meraya çıkarılmalıdır.
DANALARIN BAKIM VE BESLENMELERİ
Sütten kesilen erkek hayvanlar gruplar halinde barındırılmalıdır. Bu hayvanların barındırılacağı bölmeler yeterli yemlik ve suluğa* sahip olacak şekilde oldukça basit yapılmalıdır. Bunun için en uygun barınaklar yarı kapalı sundurmalı ahırlardır. Bu tip ahırların hem inşaat maliyeti hem de işçilik ihtiyacı düşüktür. Bu* barınaklar için;
Her bir hayvan için büyüklüğüne de bağlı olarak 30-60 cm’lik yemlik uzunluğu yeterlidir.
10-15 hayvan konulan bir bölme için bir adet suluk yeterlidir.
Yemliklerin hayvanlar tarafında kalan kısmına 1,5-2 metre genişliğinde beton bir zemin yapılması faydalıdır.
Genç hayvanlar bağlanmamalı serbest olarak büyütme sistemi üzerinde durulmalıdır.
Bu dönemdeki danalara canlı ağırlıklarına göre yemleme yapılmalıdır. Yemlemede mümkünse* Mısır Silajı, kesif yem ve Yonca, Çayır ve fiğ gibi kaliteli kaba yem kullanılmalıdır.
DÜVELERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Kültür ırkı erkek ve dişileri için ergenlik çağı 6-8 aydır. Bu dönemde erkek ve dişi buzağıları birbirinden ayırmak gerekir. Düvelerin çok erken yaşta doğum yapmaları istenmez. Hayvanın hem kendisine hem de buzağısına zarar vermeyecek dönemde* doğum yapması arzu edilir.
Bu dönem belirli bir yaşın yanında yeterli canlı ağırlığa ulaşması gereklidir. Düveler normalde en az 15 aylık ve yaklaşık 375 kg canlı ağırlığa ulaştığında damızlık olarak kullanılabilirler. Damızlık adayı dişilere aşırı veya yetersiz besleme yapılmamalıdır.* Düvelerin canlı ağırlık artışı günde 650-700 gramı geçmemelidir. Düvelere verilecek kesif yem miktarı, hayvanın* yaşı ve* kullanılan kaba yemin kalitesine göre belirlenmelidir. Kaliteli kaba yem kullanılması halinde 1,5-2,5 kg kesif yem yeterli iken; kalitesiz kaba yem ile beslemede bu miktar 3-3,5 kg’a kadar artırılmalıdır.
Düvelerin beslenmesine örnek bir rasyon şöyle olabilir.
3 kg* yonca, çayır, fiğ gibi Kuru ot
8 kg mısır silajı
1,5 –2 kg kesif düve yemi
********************************************** *
HAYVANCILIĞIN DESTEKLENMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ
Hayvancılık ülkemiz için vazgeçilmez sektörlerin başında geliyor. Ancak ne yazık ki, bu sektör yıllarca istikrarlı bir gelişim sergileyemiyor. Birçok sektörde önemli atılımların gerçekleştirildiği Cumhuriyet Türkiye’sinde hayvancılığın gerekli ivmeyi kazanamadığı bir gerçek… Ülkemizde hayvansal üretimin bugünkü düzeyi, hem ülke nüfusunu arzulanan seviyede beslemek için yeterli değil, hem de üretim potansiyeline göre oldukça düşük. 11 milyon büyük baş, 37 milyon küçük baş hayvan varlığının büyük çoğunluğu verimi düşük yerli ırklardan müteşekkil olduğu için ihtiyacı karşılamaktan çok uzak. Oysa ülkemizin doğal imkanları ve altyapısı mevcut üretimden fazlasını elde etmeye imkan verecek düzeydedir.
Peki niçin hayvancılığımız bu durumda? Niçin bu sektör gerekli ivmeyi kazanamıyor? Bunun birçok sebebi var aslında. Talep darlığı, pazarda istikrarın sağlanamayışı, üretim altyapı eksikliği, tarımda çalışanlar arasında gerçek müteşebbislerin payının yok denecek kadar düşük oluşu, hayvancılığın gençler arasında cazip bir iş olarak görülmeyişi, ülke kaynaklarını değerlendirme sorumluluğunda olanların bazı alanları yok sayması hayvancılık sektörünün gelişmeyişinde başlıca etmenler olarak sıralanabilir.
Tüm bu olumsuzlukların bir bölümü, uygulanan ekonomik politikalar ve dünya konjoktüründen kaynaklanıyor. Hem ihtiyaçlar, hem de üretim potansiyeli dikkate alınarak hayvansal üretimi arttırmak için zaman zaman çeşitli yöntemler devreye sokuluyor.
Ülkemizde yıllardan beri ihmal edilen, yanlış ithal politikaları ile büyük darbe yiyen ve tarımsal desteklerden yeterli payı alamayan hayvancılığımız için özellikle son yıllarda önemli çalışmalar yapılıyor.
Bu* amaçla, 5 yıl süreli olarak hazırlanan ve 2000 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan proje ile üreticilere geri ödemesiz 33 trilyon TL* dağıtılarak çeşitli alanlarda desteklemelere başlanmıştır. Bu maksatla yetiştiricilerimize 2001 yılında 48 trilyon kullandırılmış, 2002 yılında ise 75 trilyon kullandırılacaktır.
İnsan beslenmesinde önemli yeri olan hayvansal ürünlerin elde edilmesinde kaynak teşkil eden* çayır, mera ve yem bitkileri tarımı ülkemizde yeterli derecede gelişememiştir. Oysa hayvancılığın gelişmesi için çayır, mera ve yem bitkileri tarımına önem verilmesi gerekiyor. Hayvancılık işletmelerinde giderlerin yaklaşık % 70’ini yem kaynaklı masraflar oluşturmakta. Hayvancılığımızın gelişebilmesi, verimlilik ve karlılığın sağlanabilmesi için kaliteli kaba yem üretiminin arttırılması gerekiyor.
Kaliteli kaba yem üretiminde önemli miktarda açık var. Toplam hayvan varlığının yıllık kaba yem ihtiyacı* 50 milyon tondur. Üretilen kaba yemin 10 milyon tonu çayır ve mera alanlarından, 5 milyon* tonu* yem bitkisi ekiminden, 15 milyon tonu ise sap saman, bitki artıkları gibi çeşitli kaynaklardan elde edilmektedir.
Oluşan bu yem açığının kapatılması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yem bitkilerinin desteklenmesi yönünde çalışmalar yapmaktadır.
Bakanlıkça onaylanan yem bitkileri üretim projelerinin nakliye ve gübre bedelleri hariç, çok yıllık yem bitkilerinde birinci yıl yatırım giderleri ve uygun görülen işletme giderlerinin ekiliş alanları ile uyumlu alet ve ekipman dahil, % 30’u, tek yıllık yem bitkilerinde ise %20 si doğrudan üreticiye ödenmektedir. Ayrıca, Çayır, Mera, Yem Bitkileri Üretimi Geliştirme Projesi** uygulanmaktadır. Proje ile çiftçilerimize yem bitkileri üretiminin geliştirilmesine yönelik olarak eğitim çalışmaları yapılmaktadır.
Hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki kararname kapsamında yapılan yem bitkileri ekiliş faaliyetleri ile ilgili olarak bu gün itibarı ile 43 500 adet proje onayı gerçekleşmiş ve 2 milyon dekar alanda Yem Bitkileri ekilişi yapılmıştır.
Bugüne kadar onaylanan projelerdeki toplam destekleme miktarı 25.5 trilyon TL dir. Yem bitkileri üretiminin desteklenmesinin yanı sıra, Tarım Bakanlığı, yurtiçinde yetiştirilen belgeli damızlıkların desteklenmesi konusunda da çalışmalar yürütmektedir.
Soy kütüğü sistemini yerleştirmek ve damızlık ihtiyacını yurtiçinden karşılamak üzere, çiftçilerce ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nce yetiştirilen, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca damızlık belgesi veya saf ırk sertifikası verilen kültür ırkı damızlık gebe düveleri satın alanlara ödeme yapılması kararlaştırılmıştır.*******
Damızlık belgesine veya pedigriye (bilgi kayıtlarına) sahip süt sığırları için, Bakanlığın her yıl Ocak ayında belirleyeceği hayvan fiyatının %30’u, saf ırk sertifikasına sahip kültür ırkı süt sığırları için ise, bu fiyatın %15’i ödenmektedir.
1995 yılında bu yana litre başına 5000 TL sı olarak ödenen süt teşvik primi 2002 yılında itibaren Hayvancılığın Desteklenmesine Dair Kararname kapsamına alınmış, prim miktarı da litre başına 10 000 TL sına yükseltilmiştir. Soykütüğüne kayıtlı işletmelerden* elde edilen sütler için ise bu miktar 20 000 TL olarak uygulanmaktadır.
Yine bu kararname çerçevesinde 2000 yılında 28 trilyon TL, 2001 yılında da 31 trilyon TL kaynak sığır besicilerine karşılıksız olarak doğrudan ödenmiştir.
Bunların yanı sıra Bakanlık, ıslah çalışmalarında da önemli aşamalar kaydetmiştir. Bu çalışmalar sonucunda 2001 yılında 700 bin baş sığır suni tohumlama ile, 70 bin baş sığır da tabii tohumlama ile tohumlanmıştır.*
Hayvan ıslahında suni tohumlama konusunda çalışmaların yanı sıra, önsoy kütüğü ve soy kütüğü projelerine de ağırlık verilmiş. Sığır varlığı bakımından dünyada ön sıralarda olmamıza karşın, hayvancılığın tarımsal üretim içindeki payının çok az olduğu bir gerçek. Bunun başlıca nedeni de et ve süt üretiminin oldukça düşük kalmasıdır. Hayvansal üretimin arttırılmasının yolları, bakım, besleme ile ıslahtan geçer. Bakım ve besleme ile ancak hayvanların genotipinin izin verdiği oranda verim alınabileceğine göre, sığır varlığının verimini arttırmak için ıslah çalışmalarına ağırlık vermek gerekir.
Damızlık sığırlarda kayıt tutulmaması, yetiştiricilerin örgütlenemeyişi ve ülkemizde yetiştirilen damızlıkların ihtiyaç sahiplerine ulaşmaması nedeniyle ülkemiz yıllarca ithalata mahkum kalmış. Son yıllarda yetiştiricilerin örgütlenmeye başlaması ve kayıt sistemine geçilmesiyle yerli damızlıklara duyulan ihtiyaç da artmış.
Kayıt sisteminin oluşturulması, sığır varlığımızın kayıt altına alınması ve ıslahı için batılı ülkelerde 50-60 yıl önce tamamlanan soy kütüğü ve ön soy kütüğü projesi, ülkemizde henüz yeni devreye sokulmuştur.
Ön soy kütüğü projesi; ülkemizde 5 milyon boğa altı sığır bulunmasına karşın yıldan yapılan suni tohumlama sayısı kayıtlı 700 bin ve kayıt dışı 400 bin olmak üzere toplam 1.1 milyon civarındadır. Ancak ülkemizde tohumlama kayıtlarının düzensiz olması, gereken titizliğin gösterilmemesi ve kayıtlı hayvanların azlığı nedeniyle doğru bilgi edinilememekte bunun sonucu olarak da doğru planlama yapılamamaktadır. Tüm bu olumsuzlukların giderilmesi, soykütüğü projesi çalışmalarına veri tabanı oluşturulması ve damızlık hayvan ihtiyacımızın ülke içerisinden karşılanması amacıyla; Bakanlığımız ve Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği (TDSYMB) ortaklaşa olarak 80 ilimizde “ÖNSOYKÜTÜĞÜ PROJESİ” çalışmalarına başlanmıştır. Uygulamanın amacı; ülkemizde damızlık nitelikli hayvanların tesbiti ve bu hayvanların kayıt altına alınmasıdır. Gerek soykütüğü gerekse önsoykütüğü proje faaliyetleri, Genel Müdürlüğümüzde hazırlanan ve ihtiyaç duyuldukça versiyonları geliştirilen bilgisayar programları ile takip edilmektedir. Bugüne kadar önsoykütüğü projesi kapsamında 500 bin hayvanın küpelemesi tamamlanmış olup bilgisayara kayıt işlemleri devam etmektedir. Önsoykütüğü projesi kapsamında; 181.778 işletmede 270.589 baş inek, 164.297 baş düve ve 8042 baş dişi dana olmak üzere toplam 442.928 baş dişi hayvan kayıt altına alınmıştır. Çalışmalarımızın hedefi 1 Milyon baş hayvanın soykütüğü programı çerçevesinde kayıt altına alınmasıdır. Amacımız ise kendi et, süt ve damızlık ihtiyacını kendi üretiminden sağlayan, ithalatçı konumundan kurtularak ihracatçı ülke konumuna gelmektir.**
Soy kütüğü Projesi; Hayvancılıkta verimliliğin temelini soykütüğü sisteminin oluşturulması teşkil eder. Islahda ön şart hayvanların bir kimlik ile belirlenmesi ve kayıt altına alınmasıdır. Oluşturulacak sistemin hem ülkesel boyutlu hem de Avrupa Birliği normlarına uygun olması gereklidir. Bu amaçla Bakanlığımız “Damızlık* Süt Sığırlarında Soykütüğü Talimatı” nı hazırlayarak uygulamaya koymuştur. Talimat esaslarına uygun olarak soykütüğü projesi çalışmaları 29 ilde kurulmuş bulunan Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliklerine üye işletmelerinizde TİGEM işletmelerinde hayvanların verim tesbitleri esasına dayalı olarak yürütülmektedir. Bu proje kapsamında; birliklere üye 6696 işletme ve 11 TİGEM işletmesinde 69003 baş inek, 40588 baş düve ve 13996 baş dişi dana olmak üzere toplam 127.353 baş dişi hayvan kayıt altına alınmıştır.
Soykütüğü çalışmalarının göstergesi ve sonucu olan “Damızlık belgesi” Avrupa Birliği normlarında verilmektedir.
Bu belgelerin dağıtım yetkisi de bu faaliyetlerin gerçek sahibi olan Merkez Birliğine verilmiştir.
Döl kontrolü Projesi; Projede temel esas mevcut nesli bilmek ve gelecek kuşaktan beklentileri planlamaktır, bu da döl kontrolünden geçmektedir. Bu proje ile ülke şartlarına adapte olmuş, hastalıklara dayanıklı boğalar yetiştirilecek ve bunlardan sperma üretilecektir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa Bakanlığımızla* Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği tarafından ortaklaşa uygulanmaktadır. Projede 1. döngü kapsamında tüm hastalıklardan ari 30 adet boğa adayının test amaçlı sperma sağımı ve dağıtımı İzmir Menemen’de yapılmıştır. 2. döngüde belli kriterlere göre yetiştirilmiş 34 boğa adayı buzağı alınarak Manisa Beydere’ye yerleştirilmiştir. 3. döngüde ise tesbiti yapılan 500 boğa anası inek özel spermalarla tohumlanmıştır. Döl kontrolünün yürütülebilmesinde kayıt sisteminden sonraki diğer bir temel taşı olan laboratuar için İzmir-Menemen Suni Tohumlama laboratuarı projeye tahsis edilmiştir.
İşletmelerde yeni doğan buzağıların desteklenmesi için 2001 yılında başlamak üzere 5 yıl sürecek bir kararname hazırlanmıştır. Bu kararda soy kütüğüne kayıtlı olan işletmelerde yeni doğan buzağılar için üreticiye, Bakanlığın hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki kararnamede belirlediği hayvan fiyatının % 6’sı, ön soy kütüğüne kayıtlı işletmelerde % 4’ü, diğerlerinde ise % 2’si* ödenecektir.
Bu desteklemeden hayvan sayısı 5 yılda toplam 20 milyon başı geçmeyecektir. Bu kararname Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu’nda kabul edilmiştir.
Gerekli kaynak bulunduğunda uygulanacak bu proje ile kâr marjı düşük ve aynı zamanda riskli ve yorucu olan hayvancılık sektöründe üretim devamlılığını sağlamak amaçlanmıştır.
*
Arıcılık
Tüm bunların yanısıra, Tarım Bakanlığı’nın arıcılık konusunda da araştırma ve geliştirme projeleri mevcut…
Arıcılık, az topraklı ya da topraksız çiftçilere gelir sağlamak, orman içi ve kenar köylerde yaşayanları kalkındırmak yönünden önemli bir tarım koludur.
Ülkemizde iş sahaları açılması için yüksek miktarda yatırım yapılması gerekirken, arıcılığın bir iş alanı oluşturması bu dalın geliştirilmesi için önemli bir sebeptir.
Bu amaçla Bakanlık, ilkel kovanların modern kovanlara çevrilmesi için çalışmalar başlatmıştır. Ayrıca kovan başına alınan ortalama bal veriminin yükseltilmesi için damızlık ihtiyacı olarak genç ve sağlıklı ana arı üretimi teşvik edilmektedir. Gezginci arıcılığın teşviki konusunda da çalışmalar yapılmaktadır.
Ülkemizde 153.662 aile, 4.321.696 adet arılı kovan varlığına sahiptir. 67.259.000 kg toplam bal üretimi ile ekonomiye 300 milyar TL kazanç sağlanmaktadır. Bu üretimin birkaç yılda katlanarak arttırılması mümkündür.
Bugün AB Topluluğunun yıllık bal ithalatı 200.000 ton olup bu miktar, bizim bal üretimimizin 3 mislidir.* Damızlık ana arı üretimini arttırılarak, kaliteli ana arı kullanılması sağlanırsa bizde de yüksek bal verimi elde edilebilir.
*Bu amaçla Bakanlığımızca “Arı Yetiştiricileri Birliği Ana Sözleşmesi” hazırlanmış, Birliklerin oluşturulması için illere gönderilmiştir. Arı Yetiştiricileri Birliklerinin kurulması ile Ülkemiz arıcılığında yaşanan bir çok sorun çözüm bulacaktır.
Yine Bakanlığımızca 2002 yılında bütçe imkanları çerçevesinde uygulamaya konulan “Ülkesel Arıcılık Faaliyeti” ile teknik arıcılığı geliştirmek, yeni arıcılık işletmeleri kurdurmak, ana arı üretimi ve insan sağlığı açısında önemli olan (bal, balmumu, arı sütü, polen, propolis ve arı zehiri) üretimini arttırmak ve bölgesine uygun arı ekotiplerinin belirlenmesi amacı ile 3 Araştırma, 2 Arıcılık Üretme İstasyon Müdürlüğünde eğitim, ıslah ve üretim çalışmaları başlatılmıştır.
Ayrıca ana arı üretiminin kontrolü için Damızlık Ana Arı ve Ana Arı Yetiştiriciliği ile ilgili uygulama esasları yürürlüğe konulmuştur.*
Hayvancılık konusunda anlatılan tüm bu olumlu çalışmalar, Türk tarımının geleceği açısından umut verici nitelikte. Ancak Türk tarımının gelişmesi, beklenen düzeye ulaşması için daha bir dizi projenin uygulamaya sokulması gerekiyor. Bunun için de parasal desteğin yanı sıra, azim, çaba ve yoğun bir çalışma şart. Gerek yetkililer, gerekse çiftçimiz bu çabayı elden bırakmazsa, yakın bir gelecekte Türk tarımı beklenen standarda ulaşabilecektir…*

Hakkımızda

Bu Sayfa Üzerinde Aklınıza gelecebilecek tüm sorulara cevap arayacağız, sormak istediginiz birşey varsa iletişim kısmından yazabilirsiniz.

Takip Listemizden

İstatistikler


Sitemizde 33 kategoride toplam yazı bulunmaktadır!

Görüntülenme

back to top