Kurtuluş Savaşı’nda Türk kadınının kahramanlığına ilişkin bir kartpostal. |
Kadın, yaşayan bir toplumun, bir milletin en temel ögelerindendir. Erkeği ve çocuklarıyla o toplumun içinde binlerce yıl geriden gelen bir yaşamı beraber şekillendirmiş ve gelecekte de yaşamın şekillendirilmesini sağlayacak en önemli unsurdur. Türk kadını geçmiş yüzyıllardan yaşadığımız çağa kadar üzerine düşen bütün görevleri başarıyla yerine getirmiştir. ATATÜRK Türk kadınını şöyle tanımlar:
“Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”
“Dünyada hiçbir milletin kadını, “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim diyemez.”
“Kimse inkâr edemez ki bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır.”
ATATÜRK yalnız bu sözleriyle değil, daha başka pek çok defa övdüğü Türk kadınının İstiklal Savaşı’nda, elindeki silahla gönüllü olarak dövüşerek kan döküp şehitler verdiğini ve aynı zamanda analık görevi ile diğer görevleri de en sert koşullar içerisinde başardığını belirtmiştir.
Elinde silahıyla cephelerde mücadele eden pek çok Türk kadını vardır. Nene Hatun, Tayyar Rahmiye, Gördesli Makbule, Erzurumlu Fatma Seher, 70’inci Alay Komutanı Hafız Halit Bey’in kızı Nezahat, isimli Kuvayımilliyeciler tarihe geçmiş kadın savaşçılarımızdan birkaçıdır.
Bütün bu girişimlerinde kadınlarımızı yöneten ne bir kanun ne de bir yönetmelik vardır. Her şeyi gönüllü olarak yapmaları onlara ayrı bir büyüklük ve değer katmaktadır.
ATATÜRK 21.03.1923’te şöyle sesleniyor: “Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun ve keresteyi getiren, mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kağnısı ile kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvi, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur. Binaenaleyh, hepimiz bu büyük ruhlu, büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyen şerefli (tâziz) ve kutsal sayalım (takdis edelim.)”demiştir.
ATATÜRK, İzmir Kız Lisesinde |
ATATÜRK inkılaplarının toplumumuza etkisi bakımından en önemlilerinden birisi şüphesiz kadın hak ve özgürlüklerini sağlamış olanıdır.
1923’te Cumhuriyetin ilanı ile Türkiye yeni bir döneme girmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeni kanunların hazırlanmasında; mebus adedi belirlenirken kadınların da millet ferdi olarak sayılması ve vatandaşlık hakkına sahip olması konusu görüşülmüştür.
1925’teki nutuklarında ATATÜRK, kadın meselesinde şunları söylemektedir: “Bir milletin yalnız erkeklerinin ilerlemesiyle o millet yükselemez. Çünkü eğer kadın aynı ölçüde ilerleme hâlinde olmazsa erkeğin yükselmesi mümkün değildir.”
Böylece ATATÜRK’ün telkin ve istekleri kadınların da kültürlü olmalarına işaret etmektedir. Medeni Kanunun 1926 yılında kabulü ile aile hayatına yenilikler getirmiş ve kadına erkekle eşit haklar tanımıştır. ATATÜRK, kızların hemen hemen her meslekte yetişmeleri, tahsil sahibi olabilmeleri ile iş ve düşünce hayatına büyük bir ölçüde katılımından yana olduğunu belirtmiştir. Bu amaçla İstanbul’da “Türk Kadınlar Birliği” kurulmuştur.
ATATÜRK’ün manevi kızı Afet İNAN konferans sırasında |
3 Nisan 1930’da da Mecliste müzakeresi bir yılda tamamlanan yeni Belediye Kanunu kabul edildi. Böylece kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış oldu.
Aynı gün Afet İnan, Türk Ocağı merkezinde Türk kadınlarının seçim haklarına ilişkin verdiği konferansta: “Kadın seçim hakkını almalıdır, çünkü demokrasinin mantığı bunu gerektirir” diyerek sözünü tamamlamıştır.
Atatürk ve ilk kadın pilotumuz olan manevi kızı Sabiha Gökçen |
1930 yılı Belediye Seçimleri kadınlara, “Seçimlere katılma, belediye meclislerine üye olma, seçimlerde aday olma hakkını” sağlaması nedeniyle oldukça büyük önem kazanmış ve dikkat çekmiştir. Kadınlara tanınan haklar Türkiye’nin demokratikleşmesinin en önemli göstergelerinden biri olmuştur.
İlk kadın doktorlarımızdan bir grup |
Ankara Ticaret Lisesinde daktilografi dersi |
Bu gelişmelerin ardından 26 Ekim 1933’te, kadınlara Köy İhtiyar Heyetleri için yapılan seçimlerde seçme ve seçilme hakkı vermek amacıyla, Köy Kanununda değişiklik yapıldı.
3 Aralık 1934’te Anayasanın 10. ve 11. maddelerindeki “her erkek Türk” ifadesi “kadın, erkek her Türk” şeklinde değiştirilmiş ve meclise kanun teklifi yapılmıştır.
5 Aralık 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisi kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasayı kabul ederek, Türk kadınına yasalar önünde erkeklerle eşit haklar verilmiştir.
Böylece Türk kadını ATATÜRK’ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimle pek çok Avrupa ülkesinden önce seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır.
Türk adliyesinde kadın hâkim ve avukatlar görev başında (1938). İlk kadın Avukat Beyhan Hanım, 28 Kasım 1928 günü İstanbul’da duruşmaya çıkmış ve bir kadını savunmuştur. |
Kaynak: Bu okuduğunuz içerik internet üzerinden derlenmiştir. Sitemizde yer alan içerikler özgün içerik değildir. Bu içerik sizin içeriğinizse iletişim seçeneklerinden bize ulaşıp atıfta bulunabilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder