Pazartesi, Nisan 28, 2025

YAVUZ SULTAN SELİM (1512 – 1520)

6 Ocak 2012 Cuma

Tuğrası: Tıklayınız
Babası: İkinci Bayezid
Annesi: Gülbahar Hatun
Doğumu: 10 Ekim 1470
Vefatı: 22 Eylül 1520
Saltanatı: 1512 – 1520 (8) sene
Harita: Görüntülemek için tıklayınız

Trabzon'da başlayan devlet idâreciliğinde, pehlivan yapılı vücûdu, devrin silâhlarını en iyi silahşörlerden daha iyi kullanma mahâreti, Müslümanlara hayranlık ve rahatlık, düşmanlara korku ve dehşet verdi, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanırdı. Güreşmekte, ok atmada ve yay çekmede ustaydı. Yavuz, Pâdişahlik özelliklerini tamamiyle şahsında toplayan, sert ve şaşmaz bir disipline, tuttuğunu koparır bir azim ve iradeye, son derece cevval bir dinamizme sahip olduğu için Osmanlilarca "Yavuz" adi ile anilan bir sultandı. Siyah, çatık kaşlari ile büyük bıyıklari da onun bütün güçlü ve heybetli niteliklerini belirten şahsiyetini resmediyordu adeta. Fikrinde cür'et ve ziyadesiyle selamet vardı. Öfkeli, sert, baskıya eğilimli olarak kendisini bütünü ile halkın işlerine adamıştı. Yeryüzünde düzeni koruma azminde idi. Bu yüzden savaşı ihtirasli denecek sekilde severdi.


Onun çocukluğunda geçen şu hikaye onun gelecekte savaşı bu denle seven bir padişah olacağının çocuk yaşta habercisi gibidir:
" Yavuz Sultan Selim henüz beş-altı yaşlarında bir çoçuktu. Amasya'daki sarayın bahçesinde ok talimi yapıyordu. Yay boyunu aşıyordu ama o bu yaşta attığını vurmaya başlamıştı. Babası Sultan II. Bayezid bir ağacın arkasında onu seyrediyordu. Yavuz son okunu da tam hedefe saplayınca, dayanamadı; saklandığı yerden çıkıp, oğluna sarıldı: -Allah gücüne güç katsın oğlum. Ama niçin yalnızsın? Küçük Selim hayretle: - Yalnız değilim ki Sultan babam; Allah her yerdedir! Aldığı cevap, Bayezit'i şaşırttı ama belli etmedi. Sarayın bahçesi ulu ağaçlarla süslüylü. Ormandan farkı yoktu. - "Oğulcuğum," dedi Sultan Bayezit, " tek başına buralarda dolaşma. Düşmanlarımız var. Allah korusun; san bir kötülük etmek isteyebilirler!" Selim durakladı; sonra, iki yaşından beri yanından ayırmadığı küçücük kılıcını çekip: - Pederim! Bu kılıcı süs için bağlamadık. İcap ederse kendimizi korumasını biliriz. Hem pederimizin korkusundan dünyanın öbür ucundaki düşmanın yüreği titrerken sarayın bahçesine girmeye kim cesaret edebilir? II. Bayezid, hayretten donakalmıştı. Onda kimsede olmayan bir şeyler vardı. Vaktinden önce gelişmiş, aklı boyunu aşmıştı."


Yavuz Sultan Selim'in kılıcı


Onun bu karekteri, şavaş alanındaki düşmanla mücadele azmi, cesareti, görkemi, heybeti yeniçerilerin daha şehzadeyken bile Yavuz'a hayran kalmalarına yetmişti. Yeniçerililerin Yavuz'a bu hayranlıkları, kendisinin daha sonra tahta geçmesinde etkili olacaktı.

Babası Sultan Ikinci Bayezid, Padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için, Şehzade Selim'i Trabzon Sancağı'na vali olarak tayin etti. Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin yanında, ilimle uğraşır ve büyük âlim Mevlâna Abdülhalim Efendi'nin derslerini takip ederdi. Trabzon'u çok güzel idare eden Şehzade Selim'in bu arada komşu devletlerle de ilgilendi.

Valiligi sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütaya seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi müslüman oldular. Anadolu'daki şii tehlikesine karşı Anadolu'yu müdâfaa hareketine girişti. Gürcülerle yaptığı muhârebeler sonucunda halkın nazarında manevi destek kazanan Yavuz, merkezin ikazlarına rağmen Şîi'likle ve Şah İsmail'in yandaşlarıyla olan mücadelesine devam etti ve bu mevzuda ihmâlkâr davranan babası II. Bayezid'i tahttan indirerek yerine kendisi Osmanlı hanedanlığının başına geçti. Ancak mücâdele sona ermemişti.




İran meselesini halletmek için Amasya Sancakbeyi ve ağabeyi Şehzâde Ahmed ile Manisa Sancakbeyi olan Şehzâde Korkut ile anlaşması icab ediyordu. Yavuz'a karşı Şah İsmail'den yardım isteyen ve kuvvetli bir ordu ile isyana kalkışan Şehzâde Ahmed, 1513'de Bursa Yenişehir'de mağlup edildi ve devlete isyan suçunun idam olundu. Bu hadiseden 38 gün önce de, önceleri Yavuz'la anlaştığı ve kendisine Teke;Antalya, Hamîd; Isparta ve Midilli sancakları verildiği halde sonradan isyân eden diğer ağabeyi Korkut da aynı âkıbete uğramıştı.

Savaştan hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Kuvvetli bir ilim tahsili yapmıştı. Edebiyata merakı vardı. Birçok Farsça Şiirler yazmıştır. Şiirleri en yüksek bir divan şairi kadar kuvvetlidir. Geniş bir kültür ve siyasete sahipti. Yazdığı bu şiir bunun en büyük göstergelerinden sadece biridir:

Trabzon sancaktarı olduğu dönemlerde gezgin bir abdal kılığında bir geziye çıkar..
Şah ismail şiire ve satranç oynamaya meraklı biridir.. sarayında ünlü şairleri barındırır ve çok iyi satranç oynar..Bunu bilen Yavuz Sultan Selim Han.. Şah İsmail'le satranç oynar ve onu yener.. bunu üzerine şah ismail çok öfkelenir.. Yavuz bunu anlar ve onu yücelten şiirler okur..gururu okşanan Şah ismail Yavuz'a bir kese altın verir.. Yavuz Sultan Selim HAN o bir kese altını sarayın bahçesinde bir yere saklar..
Şah ismailin huzurundan ayrılırkende bu şiiri okur..

Sanma şahım, herkesi, sadıkane, yar olur.
Herkesi, dost mu sandın, belki ol, ağyar olur.
Sadıkane, belki ol, alemde, dildar olur.
Yar olur, ağyar olur, dildar olur, serdar olur.



*Şiir, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya aynıdr. Padişah'ın yazdığı başka şiirlerde mevcuttur.

Mütevazi bir kişiligi olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve agaçtan tabaklar kullanırdı.Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi. Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, şöyle vasiyet etti:
"Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Hümayûn benim mührümle mühürlensin". Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen Padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle mühürlendi.

22 Eylül 1520'de Şirpençe denilen bir çıban sebebi ile vefat etti. Oğlu Kanuni Süleyman, Fatih Cami'inde namazını kıldıktan sonra, Sultan Selim Cami avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim'i sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirirler.
Kaynak: Bu okuduğunuz içerik internet üzerinden derlenmiştir. Sitemizde yer alan içerikler özgün içerik değildir. Bu içerik sizin içeriğinizse iletişim seçeneklerinden bize ulaşıp atıfta bulunabilirsiniz. 

0 yorum:

Yorum Gönder

Bilgi Arşivi

Hakkımızda

Bu Sayfa Üzerinde Aklınıza gelecebilecek tüm sorulara cevap arayacağız, sormak istediginiz birşey varsa iletişim kısmından yazabilirsiniz.

Takip Listemizden

İstatistikler


Sitemizde 33 kategoride toplam 1876
yazı bulunmaktadır!

Görüntülenme

back to top