Tarım Sektörü

15 Kasım 2011 Salı


GİRİŞ
Tarım sektörü, Türkiye Ekonomisi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Ancak Türkiye’de tarım sektörüne yeteri kadar önem verilmediğini görüyoruz. Çünkü tarım sektöründen tarım dışı kesimlere aktarılan pay yıllar geçtikçe artmaktadır. Türkiye Cumhuriyet döneminden itibaren tarım kesimini harekete geçirerek kalkınma seviyesini yükseltmeye başlamıştır. Çünkü tarım kesimi öbür sektörlerin iç pazarı olarak işlev görür ve ek olarak onların temel gereksinimlerini karşılar. Bu nedenle tarımın ekonomik durumunun toplumsal etkileri çok ağırlıklıdır.
Türkiye’de tarım kesimini daha fazla harekete geçirebilmek ve üreticilerin mağdur duruma düşmemesi için tarımda destekleme politikaları uygulanmış ve bunun araçları ve mali kaynakları özetle belirlenmiştir. Ülkemizde tarım politikalarının uygulanmasının nedeni, üretim imkanları durumu göz önüne alınarak ürün fiyatlarını istikrar altında tutmak, üretici fiyatlarının çiftçilere tarımsal faaliyetlerini çekici kılacak seviyelere mümkün kılmak, iç tüketim, ihracat ve sanayi için devamlı ve yeterli şekilde ürün akışına imkan tanımak amaçlanmıştır.
Cumhuriyet döneminden günümüze gelen kadar tarımın yıllar itibariyle gelişimi incelendiği zaman, Osmanlı’dan devralınan tarım ekonomisinin Cumhuriyetin ilk yıllarında kalkınmayı teşvik edici bir araç olarak görüldüğü ve bu dönemde Atatürk’ün tarıma olan destekleri sayesinde tarım sektörünün sanayileşme katkısının fazla olacağını görebiliriz. Ancak bu dönemden sonra Türk Ekonomi politikalarında stratejik bir değişim yaşanmış, sanayileşme ön plana alınarak tarım kesimi ikinci sektör durumuna geçmiştir. Bunu izleyen dönemlerde de tarım sektörü beklenilen sıçramayı gerçekleştirememiş ve günümüzde de tarım önemini yitirmiştir. Türkiye’de tarım önceki dönemlerde kendi kendine yetebilirken bu özelliğini günümüzde kaybetmiştir ve uygulanan ekonomik politikalar çerçevesinde net ihracatçı duruma gelmiştir.
1.BÖLÜM: TARIM SEKTÖRÜ
1.1 Tarım Sektörünün Tanımı ve Kapsamı
Tarım sektörünün Türkiye Ekonomisi’ne katkılarına geçmeden önce, bu sektörü tanımlayıp, sınırlarını çizmekte fayda vardır. Dar anlamda tarım; arazide ekim. Dikim, bakım ve yetiştirme yollarıyla bitki, hayvan ve hayvansal ürünler üretilmesi veya bunların üreticileri tarafından işlenip değerlendirilmesi faaliyetleridir.
Geniş anlamda tarım;bitkisel ve hayvansal ürünler üretiminin yanında,bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından işlenmesi, ormancılık ve balıkçılık faaliyetleri, tarımsal ürünlerin yetiştiricileri tarafından taşınması ve saklanması, mağazalara devredilmeden üreticileri tarafından satılması ile tarım alet ve makinalarının diğer tarım üreticilerinin üretimle ilgili faaliyetlerine bir bedel karşılığında kullandırılmasını da kapsamaktadır.
Böylece tanıma tarım dışı sayılması gereken üretici sektörler de görmektedir. Bu sebeple tanım bazı eleştirilere açıktır. Tarım ve tarımsal faaliyetler hakkında birbirinden az-çok farklı birçok tanım yapılmıştır. Bir tanıma göre “arazide yerleşmiş bulunan insanların bitki ve hayvan materyallerini kullanarak, doğal ya da genetik gelişme oluşumunu hızlandırarak ihtiyaç duyulan bitkisel ve hayvansal ürünleri elde etmek amacı ile giriştikleri çabaları ekonomik yönden tarım ve tarımsal faaliyettir.
1.2 Tarım Sektörünün Doğal Kaynakları
Türkiye, sahip olduğu coğrafi ve iklim şartları itibariyle hemen bütün tarımsal ürünleri üretmeye elverişli bir ülkedir. Tarım sektöründe doğal kaynaklar kapsamına, tarımsal topraklar, toprağın kalitesi ve erozyonu, çayır ve meralar ile su kaynakları girmektedir.
Ülkenin tarımsal toprak varlığının, Genel Tarım Sayımı (GTS) verilerine göre yaklaşık %36’sı tarım alanı olarak kullanılmakta, çayır ve meralar ise %8’lik paya sahip bulunmaktadır.
Toplam işlenen olanlarda %68.8’i tarla olarak kullanılıyor, nadasa bırakılan alanlar toplamın %17,3’üne ulaşıyor, meyveler %11,1ve sebzeler de toplamın %2,8 dolayında bir toprak payına sahip bulunuyor.
Toprakların üçte biri kurak ve yarı kurak bölgelerdedir. Arazi genelde kireçli ve azot ve besleyici maddeler yönünden fakir, yorgun ve düşük verime sahiptir. Çayır ve meralar, üzerinde kendiliğinden ot yetişen ve hayvan otlatılarak veya otları biçilerek yararlanılan tarım arazileridir. Türkiye topraklarının 8.5 milyon hektarlık kısmı, teknik ve ekonomik olarak sulamaya uygundur.
1.3 Tarım Sektöründe İşletme Büyüklükleri
Türkiye’de tarım sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin büyük bölümü küçük ve orta büyüklükteki işletmelerden oluşmaktadır. Tarımsal üretim dağınık, yaygın ve çoğunlukla küçük işletmeler tarafından üretilmekte, bu ürünlerin tüketimi şehirlerde ve daha ziyade toplu halde cereyan etmektedir.
Tarım işletmelerinin kullandıkları toprağın göreli büyüklüğü, toprağın kendi nitelikleri, doğal yapısı ve iklim koşulları veri alınırsa, ekonomik olarak önemli bir üretim ve gelir göstergesidir. Tarım işletmelerinin sınırlandırılmasında esas itibariyle tarım işletmelerinin hasılatları, tarım işletmelerinin arazi genişliği, tarım işletmelerinde çalışan işçi sayısı ve tarım işletmelerinin sahip olduğu hayvan adedi göz önünde bulundurulmaktadır. Bunlardan en yaygın olarak kullanılan ise arazi genişliğidir.
Aşağıda Tablo 1.1 ’de Tarım işletmelerinin ölçeklerinin son iki sayım sonuçlarına göre durumu gösterilmiştir.
TABLO 1.1: Tarım İşletmelerinin Ölçeği, 1980 ve 1991 (Yüzde Dağılımlar)
İşletme Büyüklüğü
1980 1991
(Dekar) İşletme Toprak İşletme Toprak
5’ten az 7,23 0,20 6,34 0,28
10-19 14,13 2,96 18,96 4,28
20-49 32,56 15,69 32,13 16,49
50-99 21,07 21,42 17,98 19,94
100-199 11,99 23,98 9,66 20,99
200-499 5,46 22,73 4,38 19,82
500-999 0,77 8,04 0,61 6,39
1000-2400 0,007 1,59 0,26 5,91
2500-4999 0,01 0,55 0,05 2,79
5000+ 0,001 2,16 0,01 2,04
Toplam 100,0 100,0 100,0 100,0
Miktar
( Milyon Hektar ) 3,43 199,0 4,09 211
Kaynak : DİE, Ağustos 1993’te Türkiye Ekonomisi İstatistik ve Yorumlar, Ankara, 1993, s. 10.
Verilerden iki sonuç çıkmaktadır. Bunlardan birincisi tarımda küçük ölçekli üreticiliğin egemen olduğu, ikincisi de 1980-1991 döneminde küçük üreticilikte işletme büyüklüğünün daha da azaldığıdır. Hızlı nüfus artışı, tarım alanlarının tarım dışı kullanımı, erozyon ve miras yoluyla parçalanma, giderek işletme sayısının artmasına ve işletmelerin küçük parçalara ayrılmasına yol açacaktır.
Türkiye’de tarım arazilerinin parça sayısının artması ve ortalama büyüklüklerin küçülmesi, rasyonel girdi kullanımı ve makineleşmeyi önleyerek verim artışına engel olmaktadır. Bu işletmelerde sermaye yetersiz, tarımsal seviyesi düşük, piyasa ilişkileri zayıf ve gizli işsiz fazladır. Yakın bir gelecekte tarım kesiminin varlığını sürdürebilmesi için yapısal bir değişikliğin gerçekleşmesi, işletme alanlarının büyümesi ve modern tekniklere geçilmesi gerekmektedir.
1.4 Tarımsal Nüfus ve İstihdam
Tarımsal nüfusu, iktisaden faal nüfus içinde tarım işletmelerinde çalışan nüfus olarak tanımlayabiliriz. Türkiye’de iktisaden faal nüfusun büyük bir bölümü tarım kesiminde bulunmaktadır. Yine istihdam edilen nüfusun büyük bir kesimi de bu sektörde istihdam edilmektedir.
Türkiye’de özellikle planlı dönemle birlikte ekonomik tarım sektörünün payı giderek azalırken, tarımda çalışanların miktarı, mutlak sayı olarak artmıştır. 1999 yılı sonunda Türkiye’nin toplam nüfusunun 65 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun yaklaşık %65’i şehirde %35’i ise köylerde yaşamaktadır. Tablo 1.2’de yıllar itibariyle kır ve kent nüfusunun toplam nüfus içindeki payı gösterilmiştir.
Tablo 1.2: Kent ve Kır Nüfusu
YIL TOPLAM NÜFUS TOPLAM KENT NUFUSU(l) % KIR NÜFUSU %
35.605.156 11.550.644 32.4 24.054.512 67.6
40.347.719 15.181.918 37.6 25.165.801 62.4
1980 44.736.957 18.824.957 42.1 25.912.000 57.9
1985 50.664.458 23.926.262 47.2 26.738.196 52.8
1990 56.473.035 30.515.681 54.0 25.957.354 46.0
1995(2) 62.171.000 37.853.969 60.9 24.317.031 39.1
2000(2) 67.332.000 47.549.543 70.6 19.782.457 29.4
Kaynak : DİE
Türkiye tarımındaki işgücü verimliliği, sanayileşmiş ülkelere göre dört ile on kat daha azdır. Bu sebeple Türkiye’de, tarım sektöründe işgücü verimliliğini arttırıcı ve tarımsal nüfusun şehirlere göçünü önleyici acil tedbirleri vakit geçirmeden yürürlüğe kaymak gerekir. Tarımsal işgücünün göreli olarak az kaldığı mevsimler atıl kalan işgücü köy ile ilgili diğer yatırım ve hizmetlerde istihdam edilebilir. Bu durum tarımsal alanlara yönelik gelişme koşullarına ivme kazandıracağı gibi istihdam alanlarını da arttıracaktır.
1.5 Tarımsal Üretim ve Verimlilik
Türkiye, gerek coğrafi ve gerekse iklim şartları yönünden tarım ürünleri üretmeye uygun bir ülke olduğu için, tarımsal üretimde ve özellikle gıda maddeleri üretiminde dünya üzerinde kendi kendine yetebilen az sayıda ülkeden biridir. Sektördeki üretim artışı, özellikle planlı dönemle birlikte hızlanmıştır. Tarımsal üretimin yaklaşık beşte üçü yada %60’lık bölümü bitkisel üretimden, %30’luk bölümü hayvancılık bölümünden oluşuyor. Orman ürünleri toplam tarımsal üretimin %7-8 dolayında bir bölümünü, geri kalan %1-2’lik kısmı ise su ürünlerinden oluşuyor.
Tarımsal katma değer artış oranı 1980-1989 döneminde yıllık ortalama %0.66’dır. Bir ölçüde artış göstermekle birlikte, tarımsal ürün katma değeri 1990 sonrasında da yalnızca yıllık ortalama %1.64 artmıştır. Burada bir noktanın daha vurgulanması gerekiyor. 1980 sonrasında tarım sektörünün yıllık büyüme oranı önceki yıllarla kıyaslanmayacak ölçüde dalgalı bir eğilim göstermiştir; örneğin 1988’de artı %7.8 onu izleyen 1989’da bu kez eksi %7.6 oranında bir büyüme hızı söz konusudur; bunun gibi 1996’da artı %4.4, 1997’de eksi %2.8 büyüme hızı izliyor.
Türkiye’de bitkisel üretimin ve özellikle tarla tarımının tarım sektöründe büyük ağırlığı vardır. Tarla tarımı kapsamında yer alan tahıllar, baklagiller, sanayi bitkileri, yağlı tohumlar ve yumru bitkilerin üretim ve verimliliğine ilişkin bilgiler tablo 1.3’te yer almıştır.
Tablo 1.3: Tarla Ürünleri Ekim. Üretim ve Verimleri
A: Ekim Alanı (Bin Hektar), B: Üretim (Bin Ton), C: Verim (Kg/hektar)
1988 1989 1990 1991 1993
I. Tahıllar (1) A 13817 13741 13750 13971 14198
Toplam A 9435 9351 9450 9630 9800
Buğday B 20500 16200 19900 20400 21000
C 2188 1759 2106 2118 2164
Arpa A 3415 3440 3415 3450 3485
B 7500 4500 7300 7800 7500
C 2189 1351 2138 2260 2165
Mısır A 500 510 515 518 550
B 2000 1900 2400 2180 2500
C 4014 3725 4078 4208 4546
II. Kuru Baklagiller (2)
Toplam A 2249 2310 2320 2159 2018
Mercimek A 983 997 906 709 199
B 1040 520 850 640 165
C 1062 590 938 810 830
Nohut A 778 818 890 878 820
B 779 683 860 855 740
C 1006 858 966 974 948
Fasülye A 176 178 171 178 162
B 211 193 210 214 200
C 1200 1090 1228 1202 1236
III. Sanayi Bitkileri
Toplam A 1437 1438 1448 1326 1406
Pamuk A 740 725 641 576 567
B 650 617 890 537 602
C 878 851 1479 931 1061
Şeker Pancarı A 317 353 360 401 423
B 11534 10929 13970 15474 15620
C 36512 30960 38806 38558 37052
Tütün A 237 284 320 281 339
B 219 269 296 240 338
C 924 948 924 855 997
IV. Yağlı Tohumlar (4)
Toplam A 1701 1708 1706 1346 733
Ayçiçeği A 750 770 716 567 597
B 1150 1250 890 800 815
C 1534 1630 1243 1410 1367
Pamuk Tohumu A 740 725 641 576 567
(Çiğit) B 1040 990 1050 859 899
C 1405 1366 1633 1490 1585
V. Yumru Bitkiler (5)
Toplam A 282 277 286 300 289
Patates A 196 187 192 200 192
B 4350 4060 4300 4600 4650
C 22194 21653 22396 22954 24231
Kuru Soğan A 75 79 83 89 86
B 1345 1360 1550 1600 1650
C 17933 17215 18675 17857 19191
Buğday, arpa, çavdar, yulaf, kaplıca, mısır, darı, pirinç, kuşyemi, mahlut.
Bakla, bezelye, nohut, fasülye, mercimek, börülce, fiğ, burçak, diğer.
Tütün, şeker pancarı, kenevir lifi, afyon sakızı, anason, pamuk, keten lifi, diğer.
Çiğit, ayçiçeği, susam, haşhaş, keten tohumu, yerfıstığı, soya, aspir, kolza.
Kuru sarımsak, kuru soğan, patates, hayvan pancarı.
Kaynak: DİE, Tarım İstatistikleri Özeti, 1991 ve Tarımsal Yapı ve Üretim 1993
Tarım üretiminde verimlilik konusuna gelindiğinde ise, belirleyici etken işletmenin büyüklüğüdür. Ancak tarım işletmelerinin genelde büyük bir bölümü %50 karın altında bir düzeyde üretimlerini gerçekleştirmektedirler. Bu da özellikle makine kullanımından etkinliği azaltmaktadır.
Tarım kesiminde etkinlik üzerine yapılan bir araştırma, bu kesimin 1981 yılına dek “teknik etkinlik” açısından olumlu bir çizgi izlediğini, daha sonra dış satıma dayalı büyüme politikasının uygulandığı yıllarda “etkisizliğin arttığı” saptanmaktadır. Aynı araştırmada tarımdaki etkinlik düşüşlerinin rastlantısal olmadığı, 1980 sonrasında uygulanan ekonomi politikalarının tarıma uygulanan “girdi-çıktı desteklemelerinde” anlık düşüşler yaşandığı ve sektörün “net olarak vergilendirilmeye” başladığı vurgulanıyor.
1.6 Tarımsal Üretimin Özellikleri
Tarımsal üretimi diğer sektörlerdeki üretimden ayıran başlıca özellikler aşağıda kısaca verilmiştir.
İnsanlar hangi cins ve tür tarımsal üretimi nerede, ne zaman, ne miktarda ve nasıl yapacağını belirlerken serbest seçim yapma imkanına sahip değildirler. Bu seçimi yaparken doğal kaynaklar ve iklim şartları yetiştirilen ürün kalitesi üzerinde doğrudan etkili olurlar.
Mevsimler bağlı iklim şartlarının etkisi nedeniyle, tarımsal üretimde mevsim değişimlerine göre kesikli bir seyir izler. Ekim, dikim,hasat v.b faaliyetlerdeki iş organizasyonu ve işlerin sıralanması mevsimlere göre düzenlenir.
Tarımsal üretimin mevsimsel özellik ve bağlılık arz etmesi, üretimin hacmini ve üretimin sürekliliğini etkilediğinden, ürünlerin piyasaya sürümünü de zaman yönünden etkiler. Bu nedenle sürüm dalgalanmalarını önlemek için ürünlerin stoklanması zorunlu olur.
Tarım makinalarının kullanımı hem üretim mevsimine, hem de arazi şartlarına, işletme büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Bu nedenle tarımda yaygın makine kullanımı için elverişli şartlar her zaman mevcut değildir. Sermaye mallarının kış aylarında atıl kalmaları, ciddi bir maliyet sorunudur.
Plantaj işletmeleri bir yana bırakılacak olursa, doğa ve piyasa şartlarına bağlılık nedeni ile tarım işletmeciliğinde genellikle çeşitli ürünlerin bir arada yetiştirilmesi gerekli olur.
Tarımsal üretimde azalan verimler kanunu daha çabuk ve daha yaygın bir şekilde işler.
Tarımsal üretimde faktörlerin mobilitesi zayıftır. Bu zayıflık hem mekan hem de sektörler itibariyle geçerlidir.
Tarımsal üretimde risk ve belirsizlikler, diğer sektörlerin faaliyet risk ve belirsizliklerine oranla daha büyüktür.
Tarımsal üretim, konjonktürel kriz dönemlerinde sanayi ve hizmetler sektörleri kadar derinden etkilenmez.
Tarımsal üretimin doğal şartlara bağımlılığını ve bu bağımlılığın da temelde bazı önemli sonuçlar ortaya çıkardığını göstermektedir.
Bu sonuçlardan birincisi tarımda azalan verim kanunun geçerliliğidir.
İkincisi, tarımda üreticinin kontrol edemediği bazı dış faktörlerin üretim fonksiyonunu etkilemesidir.
Üçüncüsü, tarımsal üretimde fiyat ve gelirlerin istikrarsızlığına neden olan örümcek ağı teoreminin geçerli olmasıdır.
II. BÖLÜM: TARIMSAL DESTEKLEME POLİTİKALARI
Devletin, tarımının yararlanacağı bazı kararlar alması anlamına gelen ve tarımsal üretimin ve Pazar yapısından bölgesel politikalara kadar her alanda alınacak önlemleri kapsayan tarım politikasının genel olarak amaçları şu şekilde sıralanabilir.
Tarımda kaynakların etkin dağılımını sağlamak, strüktürel iyileşmeler yoluyla üretimi arttırmak, üretimi iç ve dış tüketici taleplerinde meydana gelecek değişikliklere uygun olarak gerçekleştirmek,
Üreticilere kararlı fiyatlar, mevcut duruma göre daha yüksek ve kararlı bir gelir temin etmek, Pazar belirsizliklerini üreticiler ve tüketiciler bakımından azaltmak,
Ürünler arasında nisbi fiyat dengesini sağlamak,
Gelirde görülen değişimleri azaltarak üreticiler arasında daha adil ve dengeli bir gelir dağılımını gerçekleştirmek,
İç ve dış piyasada fiyatların seyrini izlemek ve gerekiyorsa fiyat farklılıklarını ülke çıkarları doğrultusunda ayarlamak, dolayısıyla ülke tarımının etkinliği ve diğer ülkelerle rekabette üstün duruma gelmesini sağlamaktır.
Tarım sektörü Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren korunmuş ve desteklenmiştir. Destekleme politikalarının yürürlüğe konulmasıyla; yıldan yıla ve bir üretim yılında değişebilen ürün fiyatlarını istikrarda tutmak, fiyatların beklenen talebe uygun olarak üretim artışını sağlayacak seviyede oluşumunu sağlamak, üretici fiyatlarının çiftçilere tarımsal faaliyetlerini çekici kılacak seviyelerde kalması mümkün kılmak ile iç tüketim, ihracat ve sanayi için devamlı ve yeterli şekilde ürün akışına imkan tanımak amaçlanmıştır.
2.1 Destekleme Politikası Araçları
2.1.1 Primleri
Primleri ödemeleri Türkiye’de 2 amaçla yapılır.
Başarıya ödüllendirmek
Destekleme fiyatlarının altında saptanması sonucu ürünü destekleme kuruluşuna satan üreticinin gelir kaybına uğramasının önlenmesidir.
Başarıyı ödüllendirilmek verim-kalite yüksekliği durumunda olur. Örneğin 1926-1963 yıllarınsa şeker pancarına kademeli alım fiyatları saptanırken, 1964-1974 yılları arasında üretimi teşvik için şeker primi verilmeye başlamıştır.
Kaliteyi yükseltmek için prim verilmesinden başka, bir diğer uygulama destekleme amacıyla prim ödenmesidir. 1981 yılından sonra gittikçe artan bir şekilde buğday ve arpaya prim verilmiş, 1984’de çavdar ve yulafta da prim ödemesi yapılmıştır.
2.1.2 Girdi Sübvansiyonu
Girdi sübvansiyonlarının politik açıdan sakınca yaratacağı bilindiği için sübvansiyon miktarı dönemler itibariyle ayarlamakla birlikte, bu kaynak transferinden tam olarak vazgeçmek mümkün değildir. Tarımsal girdilerden gübre, ilaç tohum için sübvansiyon nitelikli ödemeler DFİF’den yapılmaktadır.
Tarımsal girdilere yapılan sübvansiyonların başında gübre gelmektedir. Gübre dışındaki girdilere doğrudan sübvansiyon yapılmamaktadır.
2.1.3 Kredi Sübvansiyonu
Kredi sübvansiyonu devletin üretim artışı sağlamak ve maliyeti düşürmek amacıyla tarımı diğer sektörlere açılan kredilerin faiz haddinden daha düşük bir faiz haddi ile kredi açması nedeniyle ortaya çıkar. Tarımsal amaçlı kredilerin başlıca kaynağı Ziraat Bankası’dır. Devlet Merkez Bankası kanalıyla Ziraat Bankasını desteklemektedir. Ziraat Bankasının kredi maliyetinin bir kısmını Merkez Bankası sübvansiyonu ile desteklemektedir.
2.1.4 Fiyat Sübvansiyonu
Türkiye’de uygulanan fiyat politikası, tarımın fiyatlar yoluyla korunması ve desteklenmesi hususunu kapsar. Piyasa şartlarında daha düşük belirlenmesi muhtemel olan fiyatta; TSKB ve KİT’ler devletin müdahalesi ve destekleme alım fiyatlarının yüksek tutulması arz-talep ilişkisini etkilemektedir. Bu politika; Devletin yada görevlendirdiği kurumların tarımsal ürünlerin fiyat mekanizmasına ve işleyişine etki ve müdahale etmesi yoluyla uygulanmaktadır.
Devletin Pazar düzenleyici olarak piyasaya müdahale ettiği durumlarda fiyatın, yüksek tutulması, gereken miktar alınmadığı takdirde piyasa fiyatını etkilememekte, sadece Birliklere mal satanlara haksız kazanç sağlamaktadır. Örneğin 1980 yılında destekleme fiyatları kuru üzüm, kuru incir ve fındıkta borsa fiyatlarının üstünde bulunmaktadır.
2.2 Destekleme Politikası Mali Kaynakları
2.2.1 Fonlar
Tarımsal sübvansiyonlara kaynak sağlayan en önemli Fon, Destekleme ve Fiyat İstikrarı Fonu’dur. DFİF’nün yanı sıra, Geliştirme ve Destekleme Fonu ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu tarımsal desteklemeye kaynak sağlayan fonlardır.
Destekleme ve Fiyat İstikrarı Fonu (DFİF): tarımsal girdilerin sübvansiyonu, üreticinin fiyat hareketlerinden korunması, ihracatın geliştirilmesi, ihracata dönük yatırımların finansmanı için kullanılabileceği hükmüne göre çıkarılan Para, Kredi ve Koordinasyon Kurulu kararı ile gübre, ilaç, tohum, süt teşvik primi ödemeleri DFİF’dan yapılmaktadır. Bu fon giderek küçülmüştür.
Geliştirme ve Destekleme Fonu: Fon’un kullanım amaçları arasında tarım, hayvancılık ve besicilik faaliyetlerinin geliştirilmesi yer almaktadır. Tarım ve hayvancılığın geliştirilmezi amacıyla fondan 1988’de 212.3, 1989’da 241.0, 1990’da 203.8 ve 1991’de 440.8 milyon TL ödeme yapılmıştır.
Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu: Fon, kalkınma planı ve yıllık programlarda öngörülen hedeflerde uygun olarak yatırımların yönlendirilmesi ve ihtisas kredilerinde kredi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla kurulmuştur.
2.2.2 Bütçe
Bütçe’den 233 sayılı KHK’nın 35. Maddesi çerçeve KİT’ler ve diğer tarım kuruluşlarına görev zararı olarak yapılan transferler 1988’de 135 milyar, 1989’da 898 milyar, 1990’da 396 milyar, 1991’de 5833 milyar TL olmuştur.
Sermaye transferi: Adı geçen tarımsal kuruluşlara 1988’de 224 milyar, 1989’da 260 milyar, 1990’da 404 milyar, 1991’de 4913 milyar TL’sı bütçeden sermaye transferi şeklinde ödenmiştir.
Ödenmeyen vergi ve fonlar: Son yıllarda uygulanan para politikaları sonucunda destekleme alımlarında Merkez Bankası kaynaklı reeskantabl kredilerin kullandırılmaması, kuruluşları alımlarının finansmanı için kaynak arayışına itmiştir. Bu kaynak arayışı, ticari bankalara yönelmek dışında, tahakkuk eden vergi ve fon borçlarını ödememek, tecil etmek şeklinde olmuştur.
2.2.3 T.C. Ziraat Bankası
T.C. Ziraat Bankası, teşkilatlanmış kredi kaynaklarından üreticiye verilen kredilerin tamamına yakın bölümünü karşılamaktadır. Diğer bankaların ve kredi kuruluşlarının tarımsal kredilendirmedeki payları .çok düşüktür. Bu sebeple Ziraat Bankası tarıma kredi veren ana kuruluş olma niteliğine sahiptir.
Ziraat Bankası’nca tarımsal üretim, tarımsal ve tarıma dayalı sanayi ve pazarlama konularında açılabilecek krediler,işletme ve yatırım kredileri olarak iki şekilde sınıflandırılmaktadır. Tarımsal üretim ve pazarlama konularında özellikle küçük ve orta tarım işletmeleri ile modern tarım metodlarını uygulayan işletmelerin ve tarımsal amaçlı kooperatifler ile üst kuruluşlarının kredi ihtiyaçları öncelikle karşılanmaktadır. Ziraat Bankası, tarımsal üretim kredileri olarak nitelendirilen zirai krediler, özel tarımsal krediler ve su ürünleri kredileri vermektedir. Tarım Kredi Kooperatiflerine sağlanan krediler yanında, ayrıca tarımsal içerikli diğer krediler olarak nitelendirilen Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın normal destekleme kredileri vardır.
2.3 Tarımsal Krediler
Tarım sektöründe; doğal, sosyal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan genel sermaye yetersizliği finansmanda işletme dışı kaynaklara başvurulmasını zorunlu kılmakta, böylece tarım kredisi büyük önem taşımaktadır.
Başlangıçta üreticiye kredi, gübre, tohum v.s. ihtiyaçları için gereklidir. Üretici aldığı bu krediyi de ancak ürününü kaldırdığı zaman ödeyecek bir duruma gelebilecektir. Bu zaman ise genellikle bir sene olduğuna göre, borcun vadesinin de bir seneden az olmaması gereklidir. Bu yüzden borcun vadesi normal olarak ticari krediden uzun olmakta ve her kredi talebi de miktar olarak az olmaktadır.
Tarım kredilerinin genel olarak ihtiyaçları karşılamakta yetersiz kalışı yanı sıra, tarımsal kredilerin çok yüksek bir oranı kısa vadeli kredilerden oluşmuş, tarımın gelişmesi bakımından asıl önemli olan orta ve uzun vadeli kredilerin payı ise düşük düzeyde kalmıştır. Bu durum tarımsal krediler içinde önemli payı olan Tarım Kredi Kooperatiflerinin vermiş olduğu kredilerin türlerine göre dağılımını gösteren aşağıdaki tablo 2.1’den de görülmektedir.
Tablo 2.1: Tarım Kredi Kooperatiflerinin Vermiş Olduğu Kredileri
YILLAR İşletme Kredileri
( Kısa Vadeli Krediler ) Yatırım Kredileri
( Orta Vadeli Krediler )
1982 80.9 19.1
1983 77.4 22.6
1984 78.9 21.1
1985 79.9 20.1
1986 79.7 20.3
1987 89.1 10.1
1988 82.2 17.8
1989 73.4 26.6
Kaynak: Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği
Bundan başka, tarımsal üretim politikalarını düzenleyen kuruluşlar ile tarımsal kredi veren finans kuruluşlarının tarımsal kredi politikaları arasında da yeterli bir uyum sağlanamadığı görülmektedir. Üretim artışı sağlayan bu tür krediler, yeniden borçlanma suretiyle karşılandığından bir tür abonman kredisi niteliği almıştır.
2.3.1 Taban Fiyat ve Destekleme Politikaları
Devlet, verimliliği ve üretim düzeyini arttırmak amacıyla, her sektöre şu yada bu şekilde müdahale etmektedir. Ekonomik amaçlı bu müdahalenin bir de sosyal yönü vardır: Üreticiyi ve tüketiciyi korumak. Devlet, tarım dışı mal ve hizmetlerin fiyatlarının yükselmesini (tüketiciyi koruma amacıyla) önleyici bir politika izlerken, tarımsal ürün fiyatları genel düzeyini yükseltici yada tarımsal ürünlerin maliyetini düşürücü (üreticiyi korumak amacıyla) bir politika izlemektedir. Bunun nedeni tarım ekonomisinin kendine özgü koşullarından kaynaklanmaktadır.
Devletin tarıma müdahale araçları iki ana başlık altında toplanabilir.Bunlardan birincisi, devletin doğrudan doğruya tarımsal ürün fiyatlarına müdahale ederek, tarımsal ürünler piyasalarını düzenlemesidir. İkincisi ise, çeşitli araçlarla tarımsal ürün fiyatlarını dolaylı yoldan etkilemesidir.
Destekleme fiyatı politikasında devlet, üreticiyi korumak amacıyla, piyasa fiyatının belli bir düzeyin altına düşmemesini garanti eder. Devletin garanti ettiği bu fiyata “taban fiyat” denir. Piyasa fiyatının, saptanan taban fiyatının altına düşmesini önlemek için, devletin ya da devlete bağlı kuruluşların piyasaya bizzat alıcı olarak girmesi ve ürünün en azından bir kısmını satın alması gerekir.
Mali yardım politikasında ise, üreticiyi koruma amacında olan devlet, üreticilere taban fiyatında olduğu gibi belirli bir fiyatı garanti eder, fakat alışverişin piyasa fiyatından yapılmasını serbest bırakır. Eğer söz konusu ürünün piyasa fiyatı, garanti edilen fiyatın altına düşerse, aradaki fark, üreticiye ödenir ki bu ödeme, hem üreticiye hem de tüketiciye yapılan mali yardım niteliği taşımaktadır.
Ülkemizde desteklenen ürünler ve bu ürünleri destekleyen kuruluşlar ile desteklemenin başladığı yıl, aşağıdaki tablo 2.2’de gösterilmiştir.
Tablo 2.2 Destekleme Politikası Kapsamında Yer Alan Ürünler ile Kurum ve Kuruluşlar
Kurum Adı
Desteklenen Ürünler
Başlangıç Yılı
l. Toprak Mahsulleri Ofisi
ll. Çaykur
(Tekel: 1940) ( 2 )
(Çaykur: 1973)
lll. Tariş (*)
lV. Antbirlik (*)
V. Çukobirlik (*)
Vl. Antbirlik (*)
VII. Yerfiskobirlik (*)
Vlll. Tekel Genel Müdürlüğü
lX. Şeker Fabrikaları A.Ş. (3)
X. Trakya Yağlı Tohumlar Birliği (*)
Xl. Güneydoğu Tarım Koop.Birl. (*)
Xll. Gürbirlik (*)
Xlll. Et ve Balık Kurumu
XlV. Süt Endüstrisi Kurumu
XV. Tiftik Yapağı A.Ş.
XVI. Koza Birlik (*) 1. Buğday
2. Arpa
3. Çavdar
4. Yulaf
5. Mısır
6. Pirinç (Çeltik)
1. Çay (1)
1. Çay
1. Çay
1. Çekirdeksiz Üzüm
2. Kuru İncir
3. Çekirdekli Üzüm
4. Zeytin Yağı
5. Pamuk Tohumu ( Çiğit )
1. Fındık
2. Pamuk
1. Soya Fasülye
1. Pamuk
1. Yer Fıstığı
1. Tütün
2. Anason
1. Şeker Pancarı
1. Kolza
2. Ayçiçeği
1. Antepfıstığı
2. Kırmızı Mercimek
1. Gül Çiçeği
1. Koyun Eti
2. Sığır Eti
1. Süt
1. Tiftik
1. Merinos Yünü
3. Yerel Yünler
1. İpekböceği Kozası 1932
1938
1938
1938
1941
1944
-
1940
1973
1965
1966
1976
-
1969
1962
1966
1976
-
1978
1947
1940
1956
1979
1979
1968
1979
1976
1974
1974
1968
1970
1976
1979
1974
(*) Kooperatif kuruluşlar.
(1) 1984 yılında çayda tekel kaldırılmıştır. Bu yıldan sonra üretim. iç tüketimden fazla artmıştır. .
(2) Tekel. destekleme yaprak tütün alımlarını . 196 sayılı Yasa gereğince her yıl çıkarılan
BKK’la yapmaktadır.
(3) Şeker Fabrikaları AŞ.. 6747 sayılı Şeker Yasası uyarınca her yıl çıkarılan BBK’yla şeker pancarı alımı yapmaktadır.
Kaynak: DPT, 1995 Geçiş Program, s, 122.
Ülkemizde tarımsal ürünleri destekleyen kuruluş sayısı 15’i aşmaktadır. Ne var ki bu kuruluşların kuruluş amaçları, kuruluş şekilleri, statüleri ve bağlı oldukları bakanlıklar birbirinden farklı olduğu gibi aralarında olması gerekli koordinasyonu gerçekleştirmekte oldukça güçtür.
Destekleme fiyatları hızlı enflasyon yaşandığı ülkemizde sürekli artış göstermektedir. Planlı dönemde tarımsal destekleme fiyatlarının gelişimi ürün düzeyinde Tablo 2.3’te verilmektedir.
Tablo 2.3: Tarımsal Ürünlerin Destekleme Fiyatlarında Gelişmeler
Ortalama Alım Fiyatları (TL/Kg)
Yüzde Artış
Ürünler
1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997
1. Buğday (2) 503 754 1156 1843 3532 7433 22093 35141 49,9 53,3 59,4 91,6 110,4 197,2 59,1
2. Arap (2) 389 628 988 1615 2729 5423 15115 25488 61,4 57,3 63,5 69,0 98,7 178,7 68,6
3. Çavdar (2) 416 601 923 1517 2754 5414 13460 26796 44,5 53,6 64,4 81,5 96,6 148,6 99,1
4. Mısır (2) 442 737 1185 1600 2974 6769 16862 29502 66,7 60,8 35,0 85,9 127,6 149,1 75,0
5. Yulaf (2) 417 588 924 1185 2744 - 14094 26986 41,0 57,1 28,2 131,6 - - 91,5
6. Pamuk (3) 2268 3561 6029 9096 25427 40440 68142 138916 57,0 69,3 50,9 179,5 59,0 68,5 103,9
7. Tütün (2) 7707 10870 25715 32615 53093 100963 188173 385621 41,0 136,6 26,8 62,8 90,2 86,4 104,9
8. Şeker pancarı (2) 142 218 356 556 1032 2750 4775 12128 53,5 63,3 56,2 85,6 166,5 73,6 154,0
9. Ayçiçeği 862 1512 2582 4016 9529 18001 37969 67728 75,4 70,8 55,5 137,3 88,9 110,9 78,4
10. Fındık 3466 5639 9673 19719 56284 81800 206248 531435 62,7 71,5 103,9 185,4 45,3 152,1 157,7
11. Kuru incir 2195 3317 6164 12521 26504 64200 84770 195285 51,1 85,9 103,1 111,7 142,2 32,0 130,4
12. Çekirdeksiz kuru üzüm 2466 4025 7081 10357 21352 38502 81311 165474 63,2 75,9 46,3 106,2 80,3 111,2 103,5
13. Zeytinyağı 5199 10513 14723 22373 62411 148621 302572 287131 102,2 40,0 52,0 179,0 138,1 103,6 -
14. Tiftik 10630 15405 23402 39605 67745 - 221346 460000 44,9 51,9 69,2 71,1 - - 107,8
15. Antepfıstığı 14000 16499 25001 40017 82086 - 309200 450093 179,9 51,5 60,1 105,1 - - 45,6 !
16. Soya fasulyesi 841 1383 2600 4161 9497 15001 41395 58003 64,5 88,0 60,1 128,2 58,0 176,0 40,1
17. Haşhaş kapsülü(2) 2488 3001 4700 9000 18683 24485 73718 157739 20,6 56,6 91,5 107,6 31,1 201,1 114,0
18. Çeltik - 1664 3010 4755 - 24232 43548 85557 - 80,9 58,0 - - 79,7 96,5
19. Yer fıstığı 12960 3931 5681 9040 19071 38493 63413 142079 32,8 44,5 59,1 111,0 101,8 64,7 124,1
20. Yaş koza 11898 11851 20015 34900 71927 198896 382571 772735 - 68,9 74,4 106,1 176,5 92,3 102,0
21. Çöplü kırmızıbiber 4822 4719 7592 14874 21994 - 210227 250226 - 60,9 95,9 47,9 - - 19,0
22. Zeytin 5343 6847 9772 16906 44503 94259 154052 249891 28,1 42,7 73,0 163,2 111,8 63,4 62,2
23. Gülçiçeği 1200 1750 2400 3701 15001 35014 84019 120023 45,8 37,2 54,2 305,3 133,4 140,0 42,9
24. Kırmızı mercimek 1320 - 3610 4523 7994 24148 - - - - 25,3 76,7 202,1 - -
25. Çay 958 1436 2419 3545 6127 12271 24989 50421 49,9 68,5 46,5 72,8 100,3 103,6 101,8
Not:
(1) Devlet Destekleme Alımları kapsamındaki ürünler yıllara göre değişiklik göstermekte olup, 1994 yılından itibaren sadece bu ürünler destekleme kapsamındadır.
Kaynak: DPT 1999 Yılı Programı, s.241, T1Y 1994, 1998 s. 579
Destekleme alımları uygulamasıyla, bir bütün olarak kırsal kesimin gelir düzeyini yüksek tutma, bir kısım ürünleri üretimini artırma ve dışsatım fiyatları bazı yıllarda belirleyici etmenler olmuştur. Buradan, tarımsal ürün destekleme fiyatlarının,uzun dönemli belirli bir ekonomi politikasına dayanmadığı sonucuna varılabilir. Bazı yıllarda, daha öncede belirtildiği gibi, siyasal etmenlerin söz edilebilir.
Görüldüğü gibi tarım tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sorunları olan bir sektör durumundadır. Türkiye tarımsal üretimin temel faktörü olan toprak ve tarımsal üretim için gerekli koşullar açısından birçok ülkeye göre çok şanslı olmasına rağmen, tarım sektörünün temel sorunlarını hala giderebilmiş değildir. Tarımın tarihsel gelişimi içerisinde sorunlu bir sektör olduğu diğer bölümde incelenecektir.
III. Bölüm Türkiye’de Tarım Sektörünün Tarihsel Gelişimi
3.1 Cumhuriyet’in Kuruluş Yılları Dönemi
Osmanlı İmparatorluğundan Cumhuriyete geçiş, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı sonrasında olmuştur. Bu süreçte üretim azalmıştır. Aynı dönemde ekonominin belkemiğini oluşturan tarımsal üretim yarı yarıya azalmıştır.
Savaş gereksinimlerini karşılamak için, vergiler arttırılmış ve yeni vergiler konmuştur. Ayrıca aşar vergisi kaldırılmış, yerini doldurabilmek için de hayvan ve arazi vergileri konulmuş olsa bile aşarın kaldırılmasıyla doğan boşluğu doldurmaya yetmedi. Ancak kırsal kesimin daha mağdur duruma düşmemesi için tarımdan gelen vergi gelirleri, başka sektörlerden alınmaya başlanmıştır. Kamu gelirlerinin önemli bölümünü oluşturan aşar, tuz ve tütün gibi tekel ürünlerinin üretiminin azalması, konu gelirlerinde azalma yaratmıştır.
3.2 1923-1938 Atatürk dönemi
Atatürk Dönemi ekonomi politikalarında, bir yandan tarımın iyileştirilmesine, öte yandan sanayileşme politikalarında tarımsal ürünleri işleyecek gıda ve dokuma sanayilerine öncelik verilmek suretiyle tarıma önem verildiği gözlemlenir.
Toprak üzerinde özel mülkiyeti yaygınlaştırmak üzere yasal düzenlemelere gidilmiştir. Ek olarak bazı tarım ürünlerinin üretiminin özendirilmesi ve sulama, gübre, tohumluk sağlama ve teknik eğitim konularında kamu yardımı önlemleri geliştirilmiştir. Bu dönemde tarım için en önemli olay, 1925 yılında Aşar’ın kaldırılması olmuştur. Ek olarak 1927 ve 1929’da çıkarılan yasalarla topraksız köylülere toprak dağıtılması yoluna gidilmiştir. Ancak bu konudaki denemeler sınırlı kalmış, toprak reformu konusunda devletçi aydınların zaman zaman gösterdikleri çabalar yönetimin üst kademeleri tarafından önlenmiştir.
Atatürk’ün önderliğinde tarım politikasının teme l çizgileri şöyle özetlenebilir:
Toprak reformu yaparak, bir yandan Türk çiftçisini kendine yetecek kadar toprak sahibi kılmak; diğer yandan bölge, nüfus yoğunluğu ve verim derecelerine göre, büyük tarım işletmelerinin sahip olacağı toprak alanını sınırlamak,
Tarımsal mekanizasyonu geliştirmek,
Tarımsal ürünlerin üretim maliyetlerini düşürmek ve kalitelerini ıslah etmek,
Tarım sektöründe bölgesel politikalar uygulamak
Atatürk’ün tarım politikası, bir tarım ülkesinde ekonomik kalkınmaya tarımda var olan potansiyelden yararlanarak başlamak, tarımsal ürünlere dayalı bir sanayileşme politikası izlemek üzerine kuruluydu. Bu politika tarıma öncelik tanımakla birlikte tarıma ve doğal kaynaklara dayalı sanayi dallarını da birlikte geliştirmeyi benimseyen telif edici bir stratejiye dayanmaktadır. Burada tarım ve sanayi sektörlerinin birbirini desteklemesi ve tamamlaması, karşılıklı ilişkilerin dengeli şekilde gelişerek ülke kalkınmasını yönlendirmesi söz konusudur.
Atatürk Döneminde tarımdaki gelişmenin Türk ekonomisindeki gelişmeye katkısı değişik şekillerde ortaya çıkmıştır:
*Tarım Sektöründe Yaratılan Değerin Mutlak Olarak Artması
Tarımsal ürün üretimindeki artıştan kaynaklanan bu mutlak değer artışı, GSYİH’da mutlak olarak artışa katkıda bulunmuştur. Bu mutlak artışların ekonominin gelişme hızı üzerinde olumlu etkide bulunduğu söylenebilir. Bu durum Tablo 2.4’te gösterilmiştir.
Tablo 2.4: Atatürk Döneminde (1923-1938) Yıllar İtibariyle Sektörün G.S.Y.İ.H. İçindeki Payı (%)
SEKTÖRLER
1923 1925 1927 1930 1933 1935 1938
Tarım 42.8 46.4 42.3 49.6 44.3 42.4 47.2
Sanayi 11.0 9.1 10.8 8.5 12.4 13.3 12.5
Hizmetler 46.2 44.5 46.9 41.9 43.3 44.3 40.3
Kaynak: Tuncer Bulutay, Yahya S. Tezel, Nuri Yıldırım, Türkiye Milli Gelirler ( 1923-1948 ) Ankara, 1974.
Atatürk döneminde yaşanan ekonominin gelişme hızındaki bu önemli değişim, çiftçinin refah düzeyinde sınırlı ölçüde de olsa göreceli bir iyileşme gerçekleştirmiş, tarımın ekonomik gelişmeye olan katkısını da gözler önüne sermiştir.
Tarımdaki gelişmenin ve gelir artışlarının ekonominin diğer mal ve hizmet kesimleri için talep yaratması;
Atatürk döneminde çiftçi gelirlerinin iyileşme ve gelir dağılımında çiftçiler lehine kısmi bir iyileşmenin gerçekleşmiş olması, ekonominin sanayi ve hizmet sektörlerinde üretilen mal ve hizmetlere olan talebi artmış, böylece sırai mal ve hizmet piyasalarının gelişmesine katkısı olmuştur.
Ekonomik Gelişmenin Finansmanı için tarımdan diğer sektörlere kaynak transferi
Ekonomik gelişmenin finansmanı için tarım sektöründe diğer sektörlere kaynak transferi 2 yolla gerçekleşir.
Birincisi, tarım sektörünün vergilendirilmesi, böylece tasarrufların, tarımdan ekonominin diğer sektörlerine aktarılmasıdır. Sağlıklı bir vergilendirme politikası ile diğer sektörlere cebri tasarruf transferi, öncelikle tarımda belirli düzeyde bir gelişmenin gerçekleşmesine bağlıdır. Konuya bu açıdan yaklaşım yapıldığında; Atatürk dönemine fevkalade kötü şartlarla intikal eden Türk tarımının diğer sektörlere vergi yoluyla kaynak sağlayabilecek düzeyde ve güçte olduğunu söylemek mümkün değildir. Aksine tarım kesiminde uygulanan Aşar ve benzeri vergilerin kaldırılmasıyla tarımda bir gelişmenin sağlanması politikasına öncelik verilmiş olması, kamu gelirlerinde tarım sektörünün vergi payını azaltmıştır.
İkincisi, tarım sektöründe göreceli iyileşmelerin sağladığı gönüllü tasarrufların diğer sektörlere transferidir. Tarım sektöründe vergi yüklerinin bu dönemde, bütçede meydana getirdiği büyük kayıplara rağmen azaltılması, tarımın gelişmesinde ve çiftçi gelirlerinin başlangıcında, tarımdan diğer sektörlere gönüllü tasarruflar yoluyla kaynak transferi azda olsa sağlanmıştır.
3.3 1939-1962 Dönemi
Bu dönem, tarım sektörü bakımından zaman zaman olumlu ve olumsuz faktörlerin egemen olduğu, devletçi ve liberal politikaların, kıtlık ve bolluk yıllarının, tarıma öncelik verilen veya tarıma olan güvenin yitirildiği yılların birbirini takip ettiği bir dönemi oluşturur.
İkinci Dünya savaşının bu dönem içinde olması dolayısıyla tarım sektöründe gençlerin orduya alınması bir yandan sektördeki üretim hacmini düşürürken diğer yandan gıda maddelerindeki talep artışı nedeniyle, bu talebin karşılanamaması sonucu yiyecek sıkıntısı yaratmıştır.
Yiyecek sıkıntısı, devletin tarım sektöründen müdahaleci bir politika izlenmesini zorunlu kılmıştır. Bu müdahaleci politika da devlet, bir yandan kurduğu zirai kombinalarla doğrudan doğruya tarım üretimine girişirken, öte yandan Toprak Mahsulleri Vergisi adıyla %10 oranında aynı vergi almış, bazı tarımsal ürünlerin bir kısmının zorunlu olarak devlete satılması uygulamasını getirmiştir.
Tarım sektörünü olumsuz yönde etkileyen, ancak zorunlu olarak uygulanan müdahaleci politikaları ve kıtlık dönemini, savaş sonrasının elverişli faktörlerinin yoğunluk kazandığı, tarım için büyük fırsatların ortaya çıktığı, bu fırsatları kısmen iyi, kısmen kötü değerlendirildiği dönemler takip etmiştir.
Özel Bu fırsatlardan birincisi, savaş sonrası Avrupa’sının Türk tarım ürünlerine olan yüksek talebi İkincisi, Mars’hall Planı çerçevesinde Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardımların başlamış bulunması,
Üçüncüsü savaş yıllarında ihracat artışından kaynaklanan döviz stoklarındaki büyüme Dördüncüsü, Kore savaşının pamuk ve bazı stratejik tarım ürünlerine olan talebi arttırması,
Beşincisi, birkaç yıl üst üste hava şartlarının elverişli olmasının yarattığı ürün bolluğudur.
Ülkemiz savaş sonrasının bu elverişli şartlarından bazılarını iyi değerlendirmek için gerekli girişimleri yapmıştır. 1947 yılında tarıma önem veren Beş Yıllık Bir Planın,1948 yılında bir Tarım Planının hazırlanması,Zirai Donatım Kurumu ile Teknik Tarım Teşkilatının kurulması, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, Ormanların Devletleştirilmesini ve Devletçe işletilmesini sağlayan Orman Kanununun çıkarılması, buna örnek olarak gösterilebilir.
Özel kesime ağırlık verilmesiyle sanayileşmenin sürdürülmesinin amaçlandığı bu dönemde Marshall yardımının başlamasıyla tarımda makineleşme amaçlanmıştır.
1954 yılı Türk Ekonomi politikasında strateji değişikliğinin yapıldığı bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Çünkü 1954 yılında elverişsiz hava şartları nedeniyle tarımsal üretim hacmindeki büyük düşme, başta buğday olmak üzere bazı gıda maddelerinin ithalatına başlanmış bulunması, bunun devamlı bir şekilde olması, kalkınmada tarıma olan umutların kaybolmasına, tarıma verilen önemin azaltılmasına neden olmuştur. Bugüne kadar devam eden bu strateji hatasına rağmen 1939-1962 dönemi, tarımda yaygın anlamda önemli gelişmelerin gerçekleştiği, bitkisel üretim dalında yapısal değişikliklerin olduğu, çiftçinin refah seviyesinin arttığı bir dönem olarak kabul edilebilir.
3.4 1963 Sonrası Planlı dönemlerde Tarımın Türkiye Ekonomik Politikalarında ki Yeri
3.4.1 Birinci Beşyıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963-1967)
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında; tarım sektörünün geliştirilmesi, sanayileşme yoluyla kalkınmanın bir aracı olarak kabul edilmiş ve tarıma önem verilmiştir, Plan metninde,
-Geçmiş dönemde tarımın ihmal edildiği,
-Sektörde gizli işsizliğin varlığı,
-Sanayileşme hareketindeki başarının tarımsal üretim hacminde bir artışın sağlanmasına bağlı olduğu,
-Kalkınmanın gıda sanayiinde ve tarımsal ürünleri işleyen sanayilerde bazı değişiklikler meydana getireceği,
-Şehirleşmenin ek gıda maddesi talebi yaratacağı,
- Hızlı nüfus artışı,
-Yeni sanayilerin yatırım malları ve sınai ara mallar ihtiyacını artıracağı, bu ihtiyacı karşılamak için gerekli döviz girdilerinin sağlanması zorunluluğu,
-Refah düzeyindeki gelişmelerin hayvansal proteinli gıda maddelerine olan talebi yükselteceği ve diğer bazı nedenlerle, tarım sektöründe ekstansif tarım sisteminden entansif tarım sistemine geçilmesinin zorunlu olduğu hususu yer almıştır.
Gerçekten Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında tarım politikası için tespit edilen amaçlar da yukarıda belirtilen hususları vurgulanmaktadır:
Amaçlar:
1-Enflasyon yaratmadan, milli gelirde %7 gelişme hızını sürdürmek, aynı zamanda tarım üretimini çoğaltarak sanayileşmeyi gerçekleştirmek için ihracatı geliştirmek ve sanayiin artan hammadde ihtiyacını karşılamak,
2- Beslenme düzeyini düzelmek için diyette proteinli besinleri arttırmak.
3 -Planın sosyal amaçlarını gerçekleştirmek.
Tüketimdeki artışı, gelir farklılığının giderilmesi .amacına hizmet edecek şekilde düzenlemek;’ işsizliğin giderilmesine yardım etmek; tarım dışı kesimlerin iş yaratma imkanlarının üstünde, köyden şehre işçi akımının yarattığı düzensiz şehirleşmeye engel olmak, genel olarak tarım ve toplum kalkınması hamlelerini geliştirmek,
4 -Arazi kullanılışında uzun süreli dengeyi sağlayarak planın uzun süreli amaçlarını gerçekleştirmek. Bu hususta yalnız kaynakların korunmasını değil, aynı zamanda kaynaklardan en iyi şekilde yararlanmayı hedef tutmak.
3.4.2. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1968-1972)
İkinci beş yıllık kalkınma planında ekonominin kalkınmasında sürükleyici sektör olarak sanayileşme öngörülmüştür. Tarım ikinci sırada önemli sektör olarak değerlendirilmiştir.
İkinci beş yıllık kalkınma planında tarım politikasının temel ilkelerinin, politikanın hedef ve araçları bakımından temelde Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planındaki temel ilke ve araçlardan önemli bir farkı olmadığı söylenebilir.
İkinci beş yıllık kalkınma planının tarım sektörü ile ilgili temel ilkeleri şöyle özetlenebilir.
Tarımsal gelişme programları, üretimin hava şartlarına bağlılık derecesini azaltma amacına yöneltilecektir.
Tarımsal üretimin artış hızı, ekonomide enflasyon baskısı yaratmayacak ve planın genel kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesine destek olacak bir seviyede tutulması amaç olacaktır.
Tarımsal gıda maddeleri talebi ithalat, ihtiyacı yaratmayacak şekilde iç üretimle karşılanacaktır.
Tarımsal bünye, uzun sürede hızlı ve dengeli gelişmeyi mümkün kılacak şekilde düzenlenecektir.
Planın sosyal amaçlarının gerçekleştirilmesine yardımcı olmak için, tarım içi istihdam yaratma imkanları üzerinde durulacak ve sektör içi ve diğer sektörlerle gelir farklarının azaltılması esas alınacaktır.
Tarımsal kaynakların uzun sürede dengeli kullanımı temin ederek muhafaza ilkesi yanında uygun işletmeyi de göz önünde tutmak, ana ilkeler olacaktır.
Önlemler:
-Tarımda fiyat politikası, üretkenliği artırıcı ,bir araç olarak kullanılacaktır. Üretimde verimliliği artıran girdilerin fiyat yükselmesini önlemek amaçtır. Fiyat dalgalanmalarının önlenmesi esas olacak destekleme alımlarının buna göre yürütülmesi için tedbir alınacaktır.
-Tarımın bütün kollarında teknolojik gelişmeyi hızlandırmak ve yaygın hale getirmek amacıyla modern araç ve girdilerin kullanımı teşvik edilecek ve üreticilere yeter miktarda arzı sağlanacaktır. İleri teknolojinin gerektirdiği maddelerin kullanılma ve çeşitli tarım işlerinin daha iyi yapılma yollarını çiftçilere, balıkçılara göstermek üzere gerekli düzen kurulacaktır.
-Tarımsal gelişmeyi etkileyecek önemli araçlardan kredilerin plan hedeflerine uygun yönetilmesi esastır. Tarımda teknolojik gelişme sağlayacak ve verimliliği arttıracak, iyi tohum, yem, gübre, ilaç ve yakıt gibi girdilerin kullanılmasını arttırmak yıllık kredilerin amacı olacaktır. Bu gibi kredilerin aynı olarak verilmesi genişletilecektir. Kredi uygulamalarında bugün iç talebi tam olarak karşılanmayan ürünlerle ihracatında önemli artışlar beklenen ürünler öncelik alacaklardır.
-Çiftçi örgütlerinin amaçlarından biride tarımda teknolojik gelişmenin sağlanmasına yardımcı olmaktır. Küçük ve orta çiftçilerin modern araç ve verim arttırıcı girdi ihtiyaçlarının sağlanmasında kooperatiflerden yararlanılacaktır.
3.4.3 *Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1973-1977)
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planın da, uzun dönem bakımından tarımın gerek arz, gerekse talep yönünde hızlı gelişmesini sınırlayan bazı faktörlerin varlığı belirtilerek hızlı kalkınmanın ve milli gelirdeki yüksek artışların, ancak tarım dışı sektörlerde, özellikle, sanayideki gelişme ile gerçekleştirilebileceği, esas kabul edilmiştir.
Tarımın arz yönünde, gelişmeyi sınırlayan en önemli faktörler doğal ve teknoloji özellik taşımaktadır.
Doğal faktör, tarım alanının büyük ölçüde değişmemesidir.
Teknolojik faktör, tarımsal üretimde., arazi faktörünün büyütülememesi durumunda belirli boyuttaki bir tarım arazisine yapılacak yatırımın hangi boyutta olursa olsun, belirli bir noktadan sonra, üretime azalan verim kanununun etki göstermesidir.
Tarımın talep yönünde, gelişmeyi sınırlayan en önemli faktörü ise, tarım ürünlerine olan talebin gelir esnekliğinin düşük olması, diğer bir deyişle, gelirler arttıkça, tarım ürünlerine olan talep artışının gelirlerdeki artış oranının altında kalmasıdır.
Amaçlar ve Hedefler:
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında yukarıda kısaca belirtilen temel stratejiye uygun olarak, tarım sektörünün planlamasında;
-Sektördeki gelişme hızının dar boğazlara ve enflasyona yol açmayacak düzeyde tutulması,
-Çiftçinin refah düzeyinin yükseltilmesi,
-Hızlı nüfus artışının ve refah düzeyindeki yükselmenin yaratacağı iç talebin karşılanması,
-Tarımda teknolojinin geliştirilmesi,
-Beslenme dengesinin iyileştirilmesi
-Tarım ürünleri ihracat potansiyelinden yararlanılması esas a1ınmıştır.
Yukarıda belirtilen amaçlara ulaşabilmek için;
Toplam yatırımın %11.7’sinin tarım sektörüne yapılması
Tarım sektöründe yıllık ortalama üretim artış hızının %45
Beş yıllık dönem içinde üretimdeki toplam artışın %24.8 olması,
Tarımın GSMH içindeki payının %20.3’e inmesi öngörülmüştür.
3.4.4. *Dördüncü Beş yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1979-1983)
Hedefler:
Tarım sektörü için tespit edilen hedefler şöyle sıralanabilir:
tarımsal üretim yılda ortalama %5.3 oranında arttırılacaktır.
- Kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması, üretim, pazarlama ilişkileri sanayiye yönelik olarak düzenlenecektir.
-Dengeli beslenme ve sanayileşmenin gereği olarak tarımsal ürünler yapısında değişiklik yapılmasına ve bu amaçla üretimde hayvansal ürünler ve orman ürünlerinin payının arttırılmasına çalışılacaktır.
-Nadas arazinin azaltılmasına ve nadasa bırakılan alanların daha ekonomik kullanımına çalışılacaktır.
-Hayvancılıkta, hayvan sayısının çoğaltılmasından çok birim hayvan başına verimin arttırılmasına önem verilecektir.
İlkeler ve Politikalar:
-Tarımdaki gelişmeyi plan hedefleriyle tutarlı düzeyde sürdürebilmek için, tarımsal üretimde verimliliğin arttırılması, kalitenin yükseltilmesi, tarımın hava koşullarına bağlılığını en aza indirecek teknolojilerin yaygınlaştırılması, kurumsal yapının düzenlenmesi esas alınacak dengeli beslenme açısından iç talebin gerektirdiği ürünler ile dışsatım potansiyeli olan ürünlerin üretimine öncelik verilecektir. Gıda maddeleri arzının ekonomide bu mallara bağlı olarak enflasyonist baskıların doğmasını önleyecek düzeyde tutulması gözetilecektir.
-Tarımda verimliliğin arttırılması için sulama ve toprak koruma yatırımlarına ağırlık verilecektir. Demokratik hukuk devleti ve Anayasa kuralları çerçevesinde yapılacak olan toprak reformu yaygın bir kooperatifleşme ile birlikte gerçekleştirilecek ve toprak-insan ilişkileri yeniden düzenlenecektir.
-Tarımsal hedeflerin gerçekleştirilmesinde temel araç, üretim planlamasına imkan verecek ve kırsal kesimde hakça bir düzenin oluşturulmasına önemli katkısı olacak kooperatifleşmedir. Tarımsal girdilerin sağlanmasından pazarlamasına kadar tüm tarımsal faaliyetlerin etkinlikle gerçekleştirilmesini sağlayacak; modern girdilerin, makine gereç ve teknik bilginin yaygın kullanılmasını gerçekleştirecek çok ortaklı. Gönüllü, güçlü üretim kooperatifleri ile üst örgütleri planlama sürecinin etkin bir aracı olacaklardır.
- Fiziki üretim hedeflerini ve en uygun bitki desenini gerçekleştirecek ölçek büyüklüğünü sağlayacak bu tür bir kooperatifleşme yoluyla etkinleştirilecek tarımsal planlama, kır ve kent gelişimini uyumlaştıracak, üretim ve verim artışını gerçekleştirecek, toplumun dengeli beslenmesini sağlayacak, sınai gelişmeyi hızlandıracak ve dış satımı artıracaktır.
-Tarımda kamu eliyle sağlanan hizmetlerden yararlanmada Kooperatifleşmiş üreticilere öncelik tanınacak, modern girdi kullanımı ve sulama kooperatifler eliyle yaygınlaştırılacaktır.
-Kredilendirime deki başlıca güvenceyi kooperatiflerin projelerine ve üretim değerlerine dayandıran bir uygulama geliştirilecektir. Tarımsal kredileme, tarımın modernleşmesine gerçek anlamda katkı sağlayıcı bir yapı ve işleyiş düzenine kavuşturulacaktır.
3.4.5. *Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1985-1989)
Hedefler:
-Tarımsal üretimin yılda ortalama % 3,6 oranında arttırılması hedef alınmıştır.
-Bu düzeyde bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, toplam sabit sermaye yatırımlarının % 1l,37’sinin tarım sektörüne yapılması,
-16 ilde uygulanmak üzere dış kredi sağlanan «Tarımsa Yayım ve Uygulamalı Araştırma Projesi» çerçevesinde teknolojik gelişme ve modernizasyon gayretlerinin sürdürülmesine, yayım hizmetlerinin köy düzeyinde organize edilerek araştırma bulgularının çiftçiye aktarılması, dış teknolojiye açık tohumculuk endüstrisinin kurulması, nadas alanlarının daraltılması ve ikinci ürün programlarının uygulanmasına önem verilmesi,
-Gübre ve üstün vasıflı tohum. kullanımı, hastalık ve zararlılarla mücadele edilerek, yeni ekim teknikleri yaygınlaştırılarak, tarımsal verimin arttırılması öngörülmüş,
-Dünya Bankası ile yapılan «İkinci Meyve ve Sebze Projesi» çerçevesinde merkezi ve bölgesel pazarlama şirketlerinin kurulması,
-Hayvancılık alt sektöründe hayvan yemi üretiminin arttırılması,hayvan ırklarının ıslahı, hayvan hastalıkları ile mücadele,
-Ormancılık alt sektöründe, ormanların sınıflandırma ve amenajman işlerinin yoğunlaştırılması,
-Su ürünleri alt sektöründe iç su balıkçılığının geliştirilmesi, su kirlenmesinin önlenmesi, pazarlama imkanlarının geliştirilmesi öngörülmüştür.
İlkeler:
-Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında tarım sektörü için belirlenen hedeflere ulaşabilmek için, başlıca ilke ve politikalarda şöyle tespit edilmiştir:
(1) Araştırma-Yayın-Çiftçi ilişkisi kurularak, tarımdaki araştırma çalışmalarının çiftçiye iletilmesi sağlanacaktır.
(2) Tarım reformu, tarımsal yapıdaki aksaklıkları gidermeye, verimi arttırmaya, teknolojiyi geliştirmeye dönük olarak T.C. Anayasası kuralları içinde gerçekleştirilecektir.
(3) Tarımsal kooperatifçilik tarımsal ürünleri işlemeye ve pazarlamaya dönük şekilde desteklenecektir.
(4) Tarımda ürün deseninin çeşitlendirilmesi ve verimliliğin arttırılması, ileri teknolojilerin kullanılması için sulamaya ağırlık verilecektir.
(5) GAP’ın entegre bir anlayış içinde geliştirilmesi amacıyla ilgili kuruluşlar arasında etkin bir işbirliği sağlanacak, bunun için bir koordinasyon ünitesi kurulacaktır.
(6) Tarımsal girdiler zamanında ve ucuz fiyatla sağlanacaktır
(7) Tarımsal ürünlerin kalite ıslahı, standardizasyonu ve ambalajlama konularına önem verilecektir.
(8)Hayvancılık alt sektöründe hayvan ırklarının ıslahına, hayvan hastalıkları ve zararlıları ile mücadeleye, besiciliğin geliştirilmesine, destek verilecektir.
3.5. Tarım Sektöründe Yeni Dönem Gelişmeleri
Günümüzde ekonomik kriz, operasyonlar, borsa, döviz derken kimsenin gündeminde olmayan tarım sektörüyle ilgili ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Yıllardır uygulanan destekleme politikaları yeniden düzenleniyor. Ürün bazında destekleme yapılması yerine Dünya Bankası ve IMF’nin isteği doğrultusunda “Doğrudan Gelir Desteği” sistemi uygulanıyor.
Ayrıca tarım kesimine zirai kredi veren T.C. Ziraat Bankasının da 3 yıllık geçiş sürecinden sonra özelleştirilmesini öngören yasa kabul edilmiştir durumdadır. Tarım sektörüne yapılan desteklemelerde ciddi bir azalma var. 1995 yılında 5 milyar dolar, olan tarıma yapılan destekler, 1996 yılında 2 milyar 655 milyon dolara gerilerken, 1997 yılında 3 milyar 416 milyon dolar, 1998 yılında 3 milyar 365 milyon dolar ve 1999 yılında 2 milyar 944 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2000 yılında yapılan destekleme tutarının 2.5 milyar dolar seviyesinde olacaktır.
1999 yılında tarım alanında uygulanacak politikalar Niyet Mektubu’nda belirtilen esaslar dahilinde şöyle özetlenebilir:
Halihazırda uygulanmakta olan tarımsal destekleme politikaları fakir çiftçilere destek sağlamanın en düşük maliyetli yöntemi değildir. Yapılan uygulama, piyasadaki fiyat sinyallerini bozarak kaynak dağılımını kötü etkilemekte, fakir çiftçilerden çok zengin çiftçilere fayda sağlamakta ve tarım alanındaki karar verme mekanizmasının bir çok Bakanlık ve kamu kurumu arasında dağılmasından ötürü husule gelen parçalı yapı nedeniyle tutarlı olamamaktadır. Bütün bunların ötesinde, bu politikalar, son yıllarda ortalama olarak GSMH’nın %3′ü gibi bir maliyet ile vergi mükellefleri üzerine ağır yük getirmektedir. Reform programımızın orta vadeli amacı var olan destekleme politikalarını safhalar halinde ortadan kaldırmak ve fakir çiftçileri hedef alan doğrudan gelir desteği sistemi ile değiştirmektir. Bu, ilk öncelikle 2000 hasat yılı için bir pilot program uygulamaya konarak yapılacaktır. Bu pilot çalışmanın sonuçlarına göre, doğrudan gelir desteği sistemini 2001 yılında ülke çapına yaygınlaştıracağız ve bu sistemi 2002 yılı sonuna kadar tamamlamayı bekliyoruz. Bu sistem, 2001 yılı Mart ayına kadar tamamlanacak olan çiftçi kayıt sistemi üzerine kurulu olacaktır.
Geçiş döneminde tarım politikaları rasyonalize edilecektir.
Tarım alanında yapılması öngörülen yeni düzenlemeleri "Tarımsal Reform ve Tarımda Yeniden Yapılanma Programı" başlığı altında açıklamıştır. Bu açıklamada, (1) ülkemizde tarımın mevcut durumu ve önemi, (2) tarım sektörünün önemli sorunları, (3) tarım sektöründeki hedefimiz, (4) globalleşen dünyada tarım politikaları konuları ayrıntılı bir şekilde ele alınmakta ve (5) Tarımsal Reform ve Türk Tarımının Dünya Tarımına Entegrasyonu başlığı altında da yapılması öngörülen yeni düzenlemeler
açıklanmaktadır.
"Niyet Mektubunda" ve özellikle, Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Hüsnü Yusuf GÖKALP tarafından açıklanan "Tarımsal Reform ve Tarımda Yeniden Yapılanma Programı’nda yer alan hususlar yıllardır yapılması gereken ve gerçekten de Türk Tarımında Reform olarak tanımlanabilecek unsurları içermektedir.
Bu reform ihtiyacı ve gerçekleştirilecek reformun özellikleri, Kalkınma Planlarında, 57. Cumhuriyet Hükümeti Programında, daha önceki pek çok Hükümet Programlarında ve bilim ve mesleki çevrelerce yapılan çalışmalarda değişik yönleriyle ve çok daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
Ancak, bugüne kadar, sorunun çok yönlü/köklü bir sorun olması ve yakın tarihimizde Hükümetlerin iradesi dışındaki tarımsal/ekonomik/siyasal istikrarsızlıklar nedeniyle, bu reformu gerçekleştirmeye elverişli bir ortam yaratılamamıştır. Hatta, zaman zaman, amaçlanan reforma zıt uygulamalarla bile karşılaşılmıştır.
Bugün böyle bir ortamın yaratılmış olması olumlu bir gelişme, onun da ötesinde, kaçırılmaması gereken bir şans/fırsat olarak görülmektedir.
Niyet Mektubunda ve Tarımsal Reform ve Tarımda yeniden Yapılanma Programında yer alan hususlar incelendiğinde, bu fırsatı değerlendirmede, daha etkili sonuçlara ulaşabilmek için, şu hususların da dikkate alınmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.
-Tarımsal Reform ve Tarımda Yeniden Yapılanma ile öngörülen üretim/verimlilik/ihracat/rekabet gücü artışı ve çiftçi refahının yükseltilmesi, ancak, kırsal ve tarımsal alt yapının (ulaşım, haberleşme, elektrifikasyon, mekanizasyon, içme ve sulama suyu temini, eğitim, yayım vb.) iyileştirilmesi, tarım işletmelerinin yapısının ıslahı, daha verimli üretim, işleme ve pazarlama tekniklerinin kullanımı, daha etkin örgütlenme gibi zaman ve masraf gerektiren ilave düzenlemelerle mümkündür. Bu düzenlemeler ilk aşamada, halen tarıma aktarılan kaynaklardan daha fazla bir kaynağın tarıma aktarılmasını gerektirebilir.
-Tarımsal Reform ve Tarımda Yeniden Yapılanma Programında yer alan unsurları gerçekleştirmede çıkış noktası, mali kaygılarla hazırlanan bir Niyet Mektubunda yer alan unsurları yerine getirmektir. Niyet Mektubunda yer alan hususları gerçekleştirmek, ancak, Tarımsal Reform ve Tarımda Yeniden Yapılanma Programında yer alan unsurların öne çıkartılmasıyla sağlanabilir. Bu nedenle işe tersinden başlandığı izlenimi doğmaktadır. Türk tarımının uyumu öngörülen AB tarımında, destekleme fiyatlarının azaltılması sürecinde, düzenlemelere. yapısal politikalardan başlanmıştır.
-Program zaman ve masraflar bakımından belirsizlikler içerdiğinden yetersizdir. Bu nedenle gerçekleştirilecek uygulamalar, zaman, mali kaynak ve uygulayıcılar belirlenerek ayrıntılı şekilde açıklanmalıdır.
-Tarımsal Reform ve Tarımda Yeniden Yapılanma gerçekleştirilmeden, Niyet Mektubunda öngörüldüğü şekilde, fiyatların düşürülmesi ve tarımsal kredi ve girdi (gübre) desteğinin azalması, tarımsal üretimde ve Doğrudan Gelir Desteği kapsamında olmayan çiftçilerin gelirlerinde ani düşüşlere yol açabilir.
-Niyet Mektubunda, önemli bazı ürünlerle ilgili uygulamalara yer verilmekte, diğer ürünler ile ilgili olabilecek uygulamalar gözardı edilmektedir. Oysa, parite nedeniyle bütan ürünler birbirine bağımlıdır ve ürünler bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca, Niyet Mektubunda yer alan, destekleme fiyat politikası ve tarımsal kredi ve girdi (gübre) sübvansiyonu ile ilgili önlemler, diğer tarımsal politika araçları ile birlikte uygulandığında anlamlı sonuçlar verebilirler. Oysa, Niyet Mektubunda olabilecek diğer tarım politikası araçlarından bahsedilmemektedir.
-Böyle bir programın gerçekleştirilmesi, çiftçilerin ve çiftçi örgütlerinin, hatta, tarım dışı kesimlerinin bilgilendirilmesini ve tam kesimlerin katkı ve desteğini gerektirmektedir.
-Yapısal bir dönüşümü (kırsal toplumdan şehir toplumuna geçişi) gerçekleştirecek olan bu Program, tarım dışı ekonomik (tarıma mali destek sağlayan kesimler gibi) ve sosyal (belediyeler, sosyal güvenlik, işsizlik sigortası sağlayan kesimler gibi) kesimlerle koordineli bir şekilde yürütülmelidir.
-Kayıt sisteminin, Niyet Mektubunda öngörülen sürede gerçekleştirilmesi sağlanamaya bilir. Kayıt sistemi işletmelerin geçmiş yıllardaki üretim bilgilerine dayandırılmalıdır. Ancak, Ülkemizde bu amaca yönelik kayıtlar yoktur. Ayrıca, bu bilgilerin bilgisayarlara yüklenerek işlenmesi gereklidir. Ülkemizde henüz böyle bir alt yapı hazırlığı da söz konusu değildir. Kayıt sistemi çiftçinin endişelerini gidermek için iyi anlatılmalıdır. Bu gerçekleştirilemediği taktirde, Gönüllü Kayıt Sistemi getirilerek, söz konusu politikalarının birincil hedef kitlesi Gönüllü Çiftçiler olmalıdır.
- Yeni bir uygulama ile gerçekleştirilecek olan Doğrudan Gelir Desteğinin teknik koşulları kesin ve ayrıntılı bir şekilde belirlenerek, yolsuzluklar ve populist siyasal yaklaşımlara alet olması önlenmelidir.
Bütün bu politikalar düzenlenirken, tarım sektöründe maliyetler hızla artarken, desteklemenin azalması üretim yapmayı engelliyor ve birçok tarım ürününde üretim düşüşü gözlenmiştir. Hem daha pahalıya üretiyoruz hem de üretimimiz azalıyor. Bütün bunlar gösteriyor ki Türkiye tarım sektöründe kendi kendine yetebilme özelliğini çoktan kaybetmiştir ve net ihracatçı duruma gelmiştir.
SONUÇ
Günümüzde bütün ülkelerde tarım sektörünün ekonomi içinde ayrıcalıklı bir konumu bulunmaktadır. Toplumun ihtiyaç duyduğu gıda maddelerinin yeterli kesintisiz temin etme zorunluluğu nedeniyle, ülke ekonomileri ne kadar güçlü olursa olsun, ülkeler beslenme ihtiyacı açısından bağımlı kalmak istememektedirler. Bu yüzden tarım sektörüne ayrı bir önem verilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de tarım, gerek milli gelir içindeki payı, gerekse çalışabilir nüfusun sektörel dağılımındaki yeri ve gerekse ihracat gelirlerimiz bakımından hem nisbi hem de mutlak değerler olarak da önemini sürdürmektedir.
Cumhuriyetten bu yana iktisadi gelişimini sürdüren ülkemizde tarımın öneminin azalmasına karşılık, tarımsal üretim mutlak olarak artış göstermiştir. Tarım sektörünün mutlak gelir ve ürün artışına rağmen milli gelir içi
Kaynak: Bu okuduğunuz içerik internet üzerinden derlenmiştir. Sitemizde yer alan içerikler özgün içerik değildir. Bu içerik sizin içeriğinizse iletişim seçeneklerinden bize ulaşıp atıfta bulunabilirsiniz. 

0 yorum:

Yorum Gönder

Bilgi Arşivi

Hakkımızda

Bu Sayfa Üzerinde Aklınıza gelecebilecek tüm sorulara cevap arayacağız, sormak istediginiz birşey varsa iletişim kısmından yazabilirsiniz.

Takip Listemizden

İstatistikler


Sitemizde 33 kategoride toplam yazı bulunmaktadır!

Görüntülenme

back to top