Padişah, “Her şeyimi sana bırakayım, bana bu sırrı öğret.” leyince de, “Ancak kızını verirsen bu iş olur.” der. Padişah razı )lur. Oğlu Sacİd itiraz eder. Deneme yapmaya karar verirler. Oğlu
jcid ata biner. Japon bir iki hareket yaptıktan sonra, at havalanır.
ıcak uzaklaştıkça uzaklaşır. Padişah kızar. Japon, oğlunun acele (ttiği için nasıl döneceğini söyleyemediğini belirtir. Padişah, Ja-îon’u hapse attırır.
Sacid, yükseldikçe yükselmekte, bilmediği diyarların üstün-len geçmektedir. Nihayet atın üzerinde bir düğme bulur ve basar. Iızla aşağılara iner. İne ine Bengal Sultanının sarayına iner. He-len yakalarlar. Başından geçenleri anlatır. Birkaç gün içinde, İultan ile birbirlerine aşık olurlar. Evlenmek için babasının rızası-almak için Şehzade, sultanla birlikte ata biner ve havalanırlar. Lraya araya, kendi ülkelerini bulurlar ve bir gece herkes uyku-iyken, sarayın yakınlarına inerler.
Sacid saraya giderek, babasına her şeyi anlatır. Sacid ile Bengal Sultanının da düğün hazırlıkları yapılmaya başlar. Japon’u serbest bırakırlar. Atını alıp gitmesini söylerler. Japon atına biner ve havalanır. Bir de bakarlar ki kucağında sultan vardır. Artık iş işten geçmiştir.
Bunun üzerine Sacid, sultansız yaşayamayacağını söyleyerek »abasından izin alıp, derviş kılığına girerek yollara düşer.
Bu arada Japon, sultanı Kaşmir ülkesinin başkentine indirmiştir.
Sultan acıktığını söyler. Japon, sultanı bir ağaca bağlayıp yiyecek almaya gider. Bu esnada Kaşmir ülkesinin padişahı sultanı görür, onu kurtarır ve sarayına götürür. Birkaç gün içinde, sultana deli gibi aşık olur ve onunla evlenmek ister. Sultan çaresiz razı olur. Düğün hazırlıkları başlar. Bu sırada sultan bu evlilikten kurtulmak için deli numarası yapmaya başlar.
Sacid, dolaşa dolaşa Kaşmir’e gelmiştir. Konuşulanlara kulak kabartınca, sevgilisinin bu hastalanan kimse olduğunu anlar. Hemen padişaha hastayı iyileştirebileceği haberini iletir. Padişahın karşısına çıkarırlar. Tahta at ortadan kalkmadan, sultanın iyileşemeyeceğini söyler. Ocaklar kurulur, tahta atın ocakta yakılması için hazırlıklar yapılır, ateşler yakılır. Herkes merakla, bu yabancının hastayı nasıl iyileştireceğini beklemektedir. Sacid, sultana tahta ata binmesini söyler, kendisi de arkasından biner. Bu arada dumanlar atı iyice sardığı için neler yaptıkları pek görülmemektedir. Neticede, Sacid düğmeye basar ve uçuşa geçerler.
Padişah aldatıldığını anlamıştır, ama ne çare?
Ülkelerine iniş yaparlar. Babaları bir araya gelir ve düğünleri yapılır. Tahta at ise, parçalanarak yok edilir.
Peyami Safa
Peyami Safa, 1899'da İstanbul’da doğmuş bir yazarımızdır. Büyükler için yazdığı romanları vardır. 1914 ve 1918 yılları arasında öğretmenlik, 1918 ve 1961 yılları arasında gazetecilik yapmıştır. Çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yayımladı. Halk için yazdığı romanlarda Server Bedii takma adını kullandı. Bu isimle 80 in üzerinde roman yazdı. Polisiye ve macera romanları da yazdı. Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi yayınlandığı dönemde çok ünlü oldu. İnandırıcı bir üslupla fıkra ve makaleler yazdı. Romanlarında olaydan çok tahlillere önem verdi. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanı hasta bir gencin psikolojik durumunu yansıtır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, ilköğretim öğrencilerine tavsiye ettiği 100 Temel Eser içerisinde Havaya Uçan At eseriyle girdi.
Kaynak: Bu okuduğunuz içerik internet üzerinden derlenmiştir. Sitemizde yer alan içerikler özgün içerik değildir. Bu içerik sizin içeriğinizse iletişim seçeneklerinden bize ulaşıp atıfta bulunabilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder