Ertesi sabah hemen yola çıktılar. İki üç hafta geçmişti. Sir walter lady gwendoline’ye robin hood’un geleceğini hatırlattı. Hazırlıklar yapıldı. Şatoya doğru bir ok atıldı. Oku görünce herkes Robin’in geldiğini anladı. Robin hood’un geldiğini öğrenince herkes salona indi. Hep beraber yemeğe oturdular. Bu arada şatonun etrafında ruffolk dolanıyordu. Ruffolk, sir walter’ın kızı violette ile evlenip, kral olmak istiyordu. Bu yüzden altın bir kolyeyi sir walter’in eşine verecekti. Ruffolk’un şatoya girdiğini sir walter’a haber verdiler. Robin Hood’la Ruffolk’un aynı yerde olması hiç iyi değildi. İkisi içinde baya zorlu bir gece olmuştu.
Ertesi sabah robin acil bir haber almıştı. Bir genç kız ölüm tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bu yüzden şatodan ayrılmalıydı. Herkesten özür dileyip şatodan ayrıldı. Kasabadakiler ellerinde taşlarla racher’in dükkânının kapısına dayanmış. Çünkü racher’in büyücülük yaptığına inanıyorlardı. Polisler bu haberi öğrenir öğrenmez, racher’i kapkaranlık bir hücreye attılar. Ama Robin onu kurtaracaktı. Hemen harekete geçti. Hücreye küçük bir yerden ışık giriyordu. Orayı kullanarak, kendi geçebileceği bir delik yaptı. Nihayet yakalanmadan racher’i kurtarmıştı. Artık Racher yaşlı babasıyla birlikte şen çılgınların yanında kalıyordu. Nikâh hazırlıkları başlamıştı. Ormanın girişinde büyük bir topluluk vardı. Başrahip gelmişti. Herkes oraya gitti. Fakat ruffolk hayal kırıklığına uğramıştı. Çünkü başrahip çok yaşlıydı. Zaten bu yaşlı rahip başrahip değildi. Mektubunda bu nikâha çok önem verdiğini belirten başrahip, törenin yapılacağı jorvaulx’a hep birlikte gidileceğini yazıyordu. Başrahibin söylediklerine her zaman uyulurdu. Bu yüzden ertesi gün yola çıkacaklardı. sir walter akşam için büyük bir yemek düzenleneceğini söyledi rahip ulric çok üzgün olduğunu, yarın yolculuk olacağı için dinlenmeleri gerektiğini söyledi. Odalarına çıktıklarında hemen takma bıyıklarını çıkardılar. Robin hood rahip ulric kılığına girmişti. Arkadaşları da onun koruyucuları kılığına girmişti. Ertesi gün yola çıktılar.
yolda giderken karşılarına bir köpek çıkmıştı. Ruffolk öyle acımasız biriydi ki bu köpeği asmalarını söyledi. Bunu duyunca lady violette ruffolk’u hiç sevmemeye başladı. Hava iyice kararmıştı herkes çok yorgundu. Bir yerde dinlenmeye karar verdiler. İleride bir tane han olduğunu gördüler ve orada yemek yediler. Yemekten sonra, Violette, ruffolk ve rahip ulric dışında herkes uyuyordu. Ruffolk bu duruma çok öfkelendi. Bir an önce nikâhın yapılmasını istiyordu. Bu yüzden lady violetteye diğerleri olmadanda nikâh kıyabileceklerini söyledi. Sürükleyerek violette’yi handan çıkarmaya çalışıyordu. Birden Robin Hood seslendi. Kavga etmeye başladılar. Robin hood’un koruyucuları da ona yardım ediyorlardı. Violette bu arada kaçmıştı. Gittikçe handan uzaklaştı. Robin hood ruffolk’a bu kadar cezanın yettiğini düşünerek hemen violetteyi bulmalarını istedi. Hava iyice kararmıştı. Violette çok korkuyordu. Sanki ormandan sesler geliyordu. Sonunda biriyle karşılaştı. Ona yardım etmesini istedi, içi çok rahatlamıştı. Violette bilmese de bu yaşlı adam İngiltere kralıydı. Yaşlı adam onu çok güvendiği birine götüreceğini söyledi.
Robin hood ve şen çılgınların yaşadığı yerdi orası. Robin hood violettenin bulunduğuna çok sevindi. Robin’in yanında sir walter, quentin, rahip tuck, lady gwendoline de vardı. Violettenin annesi ve babası çok üzgündü. Çünkü kızlarını elleriyle ruffolk gibi kötü birine vereceklerdi. Violetteyi çok seven biri onun tam yakınındaydı. Bu kişi quentindi. Robin ‘in mutluluk dolu gözleri uzaklara dalmıştı. Sanki İngiltere kralının ağaçların arasından gidişini sanki tekrar görür gibiydi.
Kaynak: Bu okuduğunuz içerik internet üzerinden derlenmiştir. Sitemizde yer alan içerikler özgün içerik değildir. Bu içerik sizin içeriğinizse iletişim seçeneklerinden bize ulaşıp atıfta bulunabilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder