Robinson Crusoe orta halli bir İngiliz ailenin çocuğu idi . Babası Robinsonun iyi bir iş tutup sakin bir hayat sürmesini arzuladığı halde,Robinson denizlere açılıp maceracı bir hayat sürmeye öylesine can atıyordu ki, en sonunda evinde daha fazla kalamayacağını anladı.Büyüklerin haberi olmadan ilk yolculuğa çıktı.Gemi müthiş bir fırtınaya tutulmuştu.Robinson’u öyle bir deniz tutmuştu ki karaya sağ salim kavuşamamaktan korkuyordu.Karaya bir çıksam bir daha denizlerin adını anmıyacağım diye düşünüyordu.
Karaya sağ salim çıktıktan sonra arzuları yeniden depreşti.tüccarlığa başlıyarak Avurpaya mal götüren bir gemiye girdi.Bindiği gemiyi bir Fas korsan esir aldı.Fas kıyılarında bir limana esir olarak götürüldü.Orada hayatı öyle zor şartlar altında geçiyorduki ilk fırsatta küçük bir sanadala atlatıp kaçtı.Bir Portekiz yük gemisi onu buldu ve Birezilya’ya bıraktı.
Bir İngiliz çifti ona Afrikaya gidip köle getirmesini önerince Robinson’un denizlere açılma arzusu yeniden uyandı,geçirdiklerini unutarak yeniden yola çıktı. Bu yolculuk Robinson’un hayatında bir dönüm noktası oldu ve büyük serüven böyle başladı.
Gemi Güney Amerika Sahillerinden biraz uzakta bir adanın yakınlarında bir kaya çarpıp parçalandı.Yolcu ve mürettebattan yalnız Robinson kurtuldu.Dalgalar onu kıyıya sürükledi.Adada hiç kimse yoktu.Vahşi hayvanların bulunduğunu gösteren bir belirtide göze çarpmıyordu.Robinson batmış gemiden çeşitli araçlar ve yiyecek alarak adaya sandalla taşıdı.
Önce küçük bir tepenin eteğine yelken bezinden bir çadır kurdu.Her şeyden önce barutunu dikkatle saklıyordu.Robinson’un ikinci düşüncesi yiyecek stokuydu.İlk günlerde elinden geldiği kadar az yiyecek tüketiyordu.
Çok geçmeden Robinson gemide mürekkep ve kağıt buldu ve günlüğüne son hatıralarını yazmaya başladı.Barınağını uzun müddet oturacak hale soktu.Çadırın arka tarafında bir mağara buldu ve ilkel araçlarla mağarayı genişletti.Mağaraya sandalye,raf ve masa yaptı.
Robinson’un bundan sonra adada geçen son yirmi dört yılda ilk günlerden farklı geçmedi.Robinson adanın her tarafını gezdi ve adanın diğer yanına bir yazlık ev yaptı.Mısır,arpa ve pirinç yetiştire biliyordu.Her yıl yeni tohumları dikkatle saklıyordu,en sonunda küçük bir tarla ekecek kadar tohumu oldu.Yaban keçileri yakalayıp onları ehlileştirdi.Papağan yakaladı,onlarla oyalandı.Yeni eşyalar yaptı,mağarayı genişleterek,dışarıdan gelecek tehlikelere karşı muhafazalı hale getirdi.
Robinson’un adadaki yirmidördüncü yılının ortasında bir olay,sürdüğü hayatın şeklini değiştirdi.Bir buçuk yıl kadar önce adaya vahşilerin geldiğini görmüştü.Bunlar hehalde başka adadan sanadalla gelmişlerdi.Bunlar başka bir kabile ile savaşa başlamışlardı.Robinson bir sabah insan kemikleri ve parçalanmış insan eti bularak korkuya kapılmıştı.Vahşilerin geri dönüp kendisini bulmasından çekiniyordu.Ensonuda vahşillerin bir kısmı adaya döndü,kendilerine ziyafet hazırlığı yaparken Robinson üzerlerine ateş açarak onları korkuttu.Vahşilerin yanındaki esirlerden birini alı koymayı başardı.Artık adada yalnız değildi.Adama onu yakaladığı günün adını verdi.Cuma diye çağırmaya başladı.Cuma onun sadık bir kölesi oldu.
Bir zaman sonra Robinson,Cuma’ya İngilizce öğretmeyi başardı.Cuma,ona geldiği adada onyedi beyaz adamın esir olarak tutulduğunu anlattı.Robinson onları kurtararak birlikte uygar dünyaya dönmenin çarelerini araştırmak istiyordu.Robinsonla Cuma büyük bir kayık yaptı ve öbür adaya gitmek üzere hazırlandılar.Bu sırada adaya yeni bir vahşi topluluğu geldi ve yanlarındada bir miktar daha esir getirmişlerdi.Esirlerden birisi beyaz adamdı.Esirlerin arasında Cuma’nın babasıda vardı.Bu iki esiri kurtarmayı başardılar.Robinson onyedi beyaz esirden biri olan İspanyola elinden geldiği kadar iyiy baktı.Cuma’nın adasını bir düşman kabile istila etmişti ve oradaki beyaz esirlerin hayatı tehlikedeydi.
Robinson İspanyolu ve Cuma’nın babasını öbür esirleri kurtarmaya gönderdi.Onların dönüşünü beklerken bir İngiliz gemisinin adaya demir attığını gördü.Çok geçmeden kaptanla iki adamının gemide isyan çıkartan mürettebat tarafından atıldıklarını öğrendi.Robinson,Cuma ve üç denizci gemiyi almatı başardılar.Cuma’nın babası gelmeden adadan ayrılmak istemiyordu.Günün birinde gelip onların ne durumda olduklarını öğrenmeyi tasarladı.İsyancı tayfalardan beşi İngiltere’ye gidip asılmaktansa adada kalmıştı uygun buldular.Robinsonla Cuma İngiltere’ye dönmüşlerdi.Otuz beş yıl süren ayrılıktan sonra1687 Haziranın’da ana vatanına geldiği zaman hiç kimsenin tanımadığı bir yabancıydı.Ama Robinson’un maceraları bu kadarla da bitmiyordu.Eski evini bulunduğu yere gelince,annesiyle babasının ve yakınlarının çoğu ölmüşlerdi.Yalnız iki kız kardeşiyle bir erkek kardeşinin sağ kaldıklarını öğrenmişti.Artık onu İngiltere’de tutan hiçbirşey kalmadığını gören Robinson Lizbon’a gitti.Arkadaşları mallarını saklamışlardı.Robinson öğrendiklerinden memnun şekilde İngiltere’ye döndü.Evlendi ve üç çocuğu oldu. Karısı öldükten sonra 1695’de yeğenin kaptanlık ettiği bir gemiye binerek Doğu Adalarına ve Çin’e gitmek üzere yola çıktı.Gemi Robinson’un adasına da uğramıştı.İspanyollarla İngiliz gemiciler yerli kabilenin kızları ile evlendiklerini ve adanın nüfusunun günden güne artmakta olduğunu gördü.
Küçük kolonini emniyet ve huzur içinde olduğunu anladıktan sonra Cuma ile Robinson yine gemiye binip o denize açıldı.Brezilya’ya giderken gemiye vahşiler hücüm etti.Savaş sırasında Cuma öldürüldü.Brezilyadan sonra Robinson Ümit Burnu’nu dolaştı ve Çine gelince Rob burada bırakılmasını istediler. Rob Çinden sibiryaya giden bir kervana katıldı. En sonunda İngiltere'ye vardı 54 yıllık ömrünün büyük bölümünü vatanından uzakta macera peşinde geçirmişti. Artık hayatının geri kalan kısmında vatanında sükunet içinde dönüşü olmayan o büyük yolculuğa yavaş yavaş hazırlanmakla geçirecektir.
ESER HAKKINDA BİLGİ : Gerçekçi roman türünün en güzel örneklerinden olan Robinson Crusoe yazıldığı zaman yayınevleri bu romanı basmak istemediler. Bu eserin okuyucu bulamayacağından kuşku duyuyorlardı. Eserde karakterlerden çok serüvene önem verilmiştir.Kahramanların karakterleri gerçekçi bir dille anlatılmasına rağmen onların ruhlarından ve iç dünyalarından pek az söz edilmiştir.Robinson bilinmeyen ve işlenmeyen ve işlenmemiş cesaretin simgesi olarak ele alınmıştır.Çünkü Robinson tek başına ıssız bir adada kalmasına rağmen sadece elindekini kullanarak kalmaz,adada kendine özgü birde uygarlık kurarar.
ESERİN ANAFİKRİ:Bana göre eserin ana fikri insanın ne olursa olsun hayattan kopmaması gerektiğini,elindeki imkanları değerlendirerek yaşama sımsıkı sarılması gerektiğidir.
BAŞLICA KİŞİLER
ROBİNSON:Eserin kahramanıdır.Robinson maceracı bir kişiliğe sahip olup hayata sımsıkı bağlı ve elindeki imkanları iyi kullanmasını bilen bir insandır.
CUMA:Robinson’un vahşilerin elinden kurtardığı bir yerlidir.Sadık ve çalışkan bir insandır.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ : Lodra’da doğdu. Gerçekçiliği benimseyen ilk İngiliz yazardır. Yoksul bir ailenin çocuğudur. Babası ailenin geçimini kasaplık yaparak sağlamakta idi. Yazar geçimin sağlamak için çeşitli işlere girip çıkmıştır. Avrupanın çeşitli ülkelerini dolaşarak armatörlük ve politik alanda önemli rol oynamıştır. Yazmaya 22 yaşında din adamları aleyhine bir broşür yayınlamakla başladı. 1685 ‘deMouncount Dükünün emri altındaki ihtilalcilere katıldı ve cezalandırılmaktan zor kurtuldu. 1701 yılında hiciv şiiri “Gerçek İngiliz’i” yayınladı. Hükümet aleyhine yazdığı yazılar yüzünden hapse girdi.hapisten Çıktıktan sonra Peview adında bir dergi çıkardı.En önemli eseri Robinson Crusoe’yi yazdığı zaman 60 yaşına gelmişti. 1731 yılında Londra’da öldü.
Kaynak: Bu okuduğunuz içerik internet üzerinden derlenmiştir. Sitemizde yer alan içerikler özgün içerik değildir. Bu içerik sizin içeriğinizse iletişim seçeneklerinden bize ulaşıp atıfta bulunabilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder